- 1730 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Safran Sarı (Düşüngülü Eleştiri)
S A F R A N S A R I
(DÜŞÜNGÜLÜ ELEŞTİRİ)
İnsanı anlayabilmek için
en derin yerlerine kadar
kazımak gerekiyor. Kitaptan
Edebiyata otuz yılını veren İnci Aral’ın son romanı ‘Safran Sarı,’ toplumsal olaylarla kirlenen insanın ruh hallerini dile getiriyor.
Günümüz İstanbul’unu yazan Aral, romanında varoşlar ve Anadolu’da yaşayan insanların mutlu bir hayat yaşadığını sandığı, imrenerek de baktığı kirli kazançla beslenen elit kesimin ruhsal bunalımları yüzünden nasıl tökezledikleri, ahlaki değerleri çiğneyerek sapık ilişkilere girmelerini kaleme almış.
Yazarın geniş katmanlara yaymaya çalıştığı ‘Safran Sarı’ romanının sağlam bir kurgusu var. Aral, geriye dönüş tekniğiyle koluna girmeye çalıştığı okurunu anılara yaslandırıyor. Ruhsal çözümlemelerle de ona içsel döküm yaptırtıyor. Kurguda ucu tecavüze varan bir kutupluluk yarattığı söylenebilir. Sanırım, biz tecavüzü seven bir milletiz!.. Handa Öztürk ve Funda Kalaycıoğlu son romanlarında tecavüz olayını dile getirmiş. Kadın yazarlarımız neden ballandıra ballandıra yazıyor..? Bundan zevk alan okur mu var?!..
‘Taş ve Ten’de olduğu gibi, yazarın kolay okunabilen işlek bir dili var. ‘Safran Sarı’ romanından biraz daha fazla yabancı sözcük kullanmış. Dilde yenilikçi değil, belleğine yer edinen yeni sözcükleri kullandığı gibi genç okurun anlamakta güçlük çekeceği Arapça sözcüklere de yer veriyor. Onun dili yaşının ipucu..! ‘Taş ve Ten,’ benöyküsel dille yazılmasına karşın, ‘Safran Sarı’da üçüncü tekil anlatım seçilmiş. Romanın yüzde 10.3’ü (22.0)* diyaloglarla geçiyor, düşük bir oran. Sayfada ortalama 5.8 (4.2) paragraf yapılmış.
Sözün büyüsüne inanan Aral, güzel albenili çiçekler gibi duran ve yazıya renk katan sözcükleri inci gibi dizmeyi seviyor. ‘aşk insanın yarattığı en korkunç sırdı.’ (s.284) ‘Yağlı bir yağdanlık olmak yerine yarından tezi yok özgür kalabilirdi.’ (s.99) Hoş olmayan sözler: ‘onun evli, küçük bir çocuğu olan tam bir erkek olduğunu, geçimini travesti olarak sağladığını ve işe çıkarken karısı tarafından giydirilip hazırlandığını söyledi.’ (s.188) Az da olsa absürt ve argolu söz kullanmış. ‘ibnelik ve aldatma edebiyatları…’ (s.57) Güzel Türkçemizin gizlerini elinde tuttuğu söylenen İnci Aral, yabancı sözcükleri kullanmakta hiçbir sakınca görmemiş..?! ‘ilgisine mazhar olmuş’ (s.50) ‘bu yüzden milletin ziyan zebilliği.’ (s.58) ‘İsterik arz simsarlarından!’ (s.96) ‘Chalet tarzı dekoruyla İstanbul’un cool mekânları arasından sıyrılmış, favori birçok aktiviteye imza atmakta’ (s.243) Sayfada ortalama 16 (11.3) kez yabancı sözcük kullanmış, yüksek bir oran değil.
Sosyal bir bilim adamı gibi yazan Aral, sözcükleri farklı farklı bezeyerek mecaz anlam katmış. ‘Bir şey akıp geçti içinden, yumuşacık, kırılgan bir akım!’ (s.26) ‘Aslında savaş baltalarımızı gömmeyi önerecektim.’ (s.237) Sayfada ortalama 2.8 (1.2) kez mecaz anlam vermiş.
‘Safran Sarı’ romanını geleceksizlik üzerine kurgulayan Aral, yazınsal dile işlevsellik katan ayrıntılardan yeteri kadar yararlandığı söylenemez. ‘Yere savrulan ağır bir şeyin gürültüsüyle tavan sallandı. Gürültü patırtı aynı ton ve tempoda biraz daha sürdükten sonra giderek duruldu. …Biraz sonra bir karyolanın ileri geri ritimle gıcırdayan sesine karışan cılız mırıltılar duydu. Adam kadını kıyasıya dövdükten sonra tecavüz ediyordu.’ (s.83)
Ahmet Altan’ın ‘En Uzun Gece’ romanındaki nefis betimlemeleri gibi, Aral’ın da zaman zaman bezemeleri yaparken aynı fırça darbelerini, o renk uyumunu yakaladığını duyumsadım. ‘Derin, pas rengi bir suda kulaç atarken gördü kendini.’ (s.186) ‘siyah dar bir pantolon, taba rengi kadife ceket ve içine çizgili gömlek’ ‘Lila rengi çamaşırını giymişti. Güneş yanığı kalçaları diri, iple boğulmuş göz alıcı bir hediye paketi gibiydi.’ (s.85) ‘Sarıdan çok metalik bal rengine, safran sarısına yakındı.’ (s.92) Betimlemeleri yaparken kurguyla aynı düzleme düşürmeye dikkat ettiğini görüyoruz. ‘Arabanın silecekleri hafif bir gıcırtıyla sağa sola gidip gelirken, düşünceleri de oradan oraya sıçrıyordu.’ (s.32) Sayfada ortalama 13.6 (1.9) satır betimleme yapılmış.
Az da olsa gerilimi gıdıklamasını bilen Aral, manevi kültürümüzü yansıtan sözvarlığı deyimleri sayfada ortalama 1.2 (0.6) kez kullanmış. ‘Uysal, ağzı var dili yok’ (s.78) ‘Pişmiş aşa su katma’ (s.123) Dilimize batıdan giren deyimler: ‘İnsanların çoğu voliyi vurduktan sonra’ (s.138) ‘bir kumpas kolayca yok edilip’ (s.85) Soru deyimleri: ‘Yoksa dokunma duyun dumura mı uğradı ha?’ (s.57) ‘Pasımı silmeye ne dersin?’ (s.178)
Bakmasını değil görmesini bilen insanların farkına varabileceği bir mizah cennetidir ülkemiz. Çağının tanığı olan yazarlarımız ne yazık ki bunu göremiyor. Aral, her yüz elli sekiz sayfada bir (sayfada 0.1) kez mizah yapmış. “ ‘Futbolcuyum,’ dedi Volkan. Tepeden tırnağa, kuşkuyla, inanmıyormuş gibi süzdü onu Metin. ‘Tohuma kaçmışsınız, yazık…’ dedi. ‘Öyle ama bu yılın gol kralıyım.’ ‘Çok şakacısınız!’ ” (s.176)
Ruhsal çözümlemeleri betimlemekte ustalık gösteren Aral, bellekte özgün imgeler çağrıştıran benzetmeleri sayfada 1.9 (2) kez yapmış. ‘Gözleri su damlalarıyla doluymuş gibi ışıl ışıl’ (s.137) ‘Sesi kaza haberi verecekmiş gibi telaşlıydı.’ (s.29) Altı satıra gömülmüş cümleler de kuran İnci Aral, eğretilemeyi sayfada ortalama 0.5 kez yapmış. ‘karıncalar ordusunun çok uzağında sanal bir iktidar!’ (s.14) ‘Altın kollarını, sırtını, bacaklarını’ (s.231)
İç atmosferi sevgisizlik üzerine örülü bir roman yazan Aral, yazıya işlevsellik katan sosyal içerikli sorular yöneltmeyi seviyor. ‘Para babaları, üçkâğıtçılar, seçkinler, her daim iktidar yandaşlarıyla zorbaların tekelinde mi yani gelecek? Ya büsbütün yer kalmayacak olursa, onlardan, bir avuççuk yer bulamazsak o cehennemde iyi kötü sığınacak?’ (s.96) Sayfada ortalama 3.5 (2) kez soru sormuş.
İnci Aral, Burhan Günel’in ‘Karanfil ve Hançer’de, Şükran Kozalı’nın da ‘Deniz İpeği’nde yazdığı gibi yapmamış, sevişmeleri anlatırken simge kullanmamış. Yazar, romanına bir şey katmadığını düşünmüş olacak ki, her iki romanında da rol verdiği kahramana içmonolog yaptırmamış. İçinden geçirdiklerine yer vermiş. ‘Volkan Kuman, diye tekrarladı içinden.’ (s.132) ‘Uyan oğlum, kendine gel!’ (s.183)
Gerilim ve heyecana göre kısa cümleler kuran Aral, romanına tohumluk olsun diye bir (0) atasözü kullanmış, o da Arap sözüne daha yakın duruyor. ‘Ne yapalım, şeriatın kestiği parmak acımaz.’ (s.53) Biz karşımızdakilere ‘edebiyat yapma’ desek de, köylerimizde edebiyat, sıkça atasözü ve deyim kullanılarak yapılıyor. Halk diliyle yapılan edebiyat budur.
Romanında kitap içi aksesuardan da yararlanan Aral, imgeyle okur belleğine resimler çizip, düş aşılıyor. ‘bu dünyanın dibi cehennem, mürekkep karası bir gece…’ (s.287) ‘Parmaklarının arasındaki kamışa iştahla yaklaşan obur bir ağız…’ (s.53) ‘Laleler, küçük hediyeler… Bir de güneşe beş yıldızlı bir hafta sonu kaçamağı…’ (s.107) Sayfada ortalama 4.1 (1.7) kez imge yapmış.
Kitabına koyduğu isimle iç atmosferini yaratan Aral, ruh çözümlemeleri yaparken sözcükleri konuşturuyor. ‘İnsanın iç dünyasını dışa vuran sözcük, insanla eşdeğerdir’** sözüne önem veriyor. ‘Ne yenilik, ne dişe dokunur bir görüş, ne de ruh! Bozulmuş, daralmış, içi boşalmış bir dil! Derme çatma yargılar. …Ucuzluk, düzeysizlik ve cahillik! Marazi bir mizah anlayışı, narsis bir hazcılık ve sözde kayıtsızlık.’ (s.92) ‘aşağılanmış, sırça bir vazo gibi kırılmış hissediyordu kendini.’ (s.235) Sayfada ortalama 0.6 kez ruh çözümlemesi yapmış!.. Yüksek bir oran.
Donanımlı olmadıkları halde hak etmediği yerlere gelen insanların hayatı nasıl ıskaladıklarını dile getiren Aral, bir dilin anlatım gücünü artıran ve kavram zenginliği veren ikilemeleri sayfada ortalama 0.2 (1.3) kez kullanmış. ‘cehennemin hep baskın çıkacağını bile bile…’ (s.192) ‘Bacak bacak üstüne attı.’ (s.198)
Ruh bilimi yapmış gibi ustaca yazan Aral, sürekli yabancı dillerin etkisi altında kalan terimi sayfada ortalama 2.4 (2.6) kez kullanmış. ‘bir başka köşesi ise Zen bahçesi olarak’ (s.90) ‘benzerler Topkapı Sarayı Müzesi’nde’ (s.238)
İşlek bir kalemi olan Aral, sıfat kullanmayı seviyor. ‘irili ufaklı altın, gümüş takılar’ (s.130) ‘safran sarı ipekten’ (s.130) ‘siyah mantolu, ince endamlı, genç kadına’ (s.260) Sayfada ortalama 4.6 kez sıfat kullanmış.
Sözleri yontmayı seven Aral, her yüz elli sekiz sayfada bir (0) kez montaj tekniğinden yararlanmış. Alıntı hiç (14 kez) yapmamış.
Az da olsa yazdığı denemelere damdan düşer gibi bir giriş yapmayan Aral, yazın diline anlam zenginliği ve estetiklik katan pekiştirmeyi sayfada ortalama 0.6 (0.3) kez kullanıyor. ‘çırıl çıplak, göğüs göğüse, çığlıklarla yaşaması’ (s.229) ‘ama daha kaba saba, daha mağrur…’ (s.20)
‘Safran Sarı’da diyalogları öykü kadar düşük tutan İnci Aral, işlevsel ayrıntılar, içmonolog, mizah, atasözü, ikileme ve denemelerden yeterince veya hiç yararlanmamış. Yazınsal dilde mükemmellik, başyapıt, ancak modern romanın araç ve gereçleri kullanılarak yazılır. * * * Safran Sarı / İnci Aral / Merkez Kitapları / 316 s. / / / Hediye edilen kitaba eleştiri yazılır mı?.. Yayınevi veya yazarın eleştirmene kitap vermesi etik bir davranış mı?.. / / / Erciyes Üniversitesi’nin her bölümü ayrı ayrı Kayseri’deki salonlarda konferanslar vererek, etkinlikler düzenleyerek neden kültür aşısı yapmaz haremlik selamlık kente?.. Üniversitede kendi kendilerine çalıp oynuyorlar..! Erkekler yapışacak kene gibi kadınlara neden bakarlar..!? Nereye baksam, fuhuş evi… Kentin dışına kıyılansa… Benim, o eski hızlı Vali’m, kanayan yaralara parmak bassın artık!..
* - Parantez içindeki bilgiler, İnci Aral’ın bir önceki romanı, ‘Taş ve Ten’in değerleri.
** - Osman Bolulu
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.