- 985 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
HABABAM SINIFI KOPYASI (10,11,12 SÖZEL B) BİRİNCİ BÖLÜM
BİRİNCİ BÖLÜM
Ah şu okul yıllarım. AŞKIM, DOSTUM, YOLDAŞIM…
Daha bir sene bile olmadı seninle yollarımızı ayırmamız. Özledim seni AA LİSESİ…
9. sınıfta haylaz bir kız çocuğuydum. Büyükler teneffüslerde arkamızdan “ÇÖMEZLER “ diye bağırırlardı… Koskoca bir sene boyunca elimde 100 yapraklı bir telli defter ve bir mürekkepli ( özellikle rengi siyah olan ) kalemle her gün okul yolunu arşınlardım…
10. SINIF
Bölüm seçme zamanım gelip çatmıştı. Ben kararsızlığımla etrafımdaki herkesi yıldırmıştım. Sonunda Peder Beyde isyan bayrağını çekmişti. Aslında benimle ilgili hiçbir umudu yoktu. ( Zavallı kızının bir baltaya sap olmayacağını biliyordu.) İşte bu yüzden bizim Peder UMUT NEFESİNİ benim üzerime üflemekten vazgeçmişti.
En sevdiğim dersler hep sözeldi. Okumayı seviyordum, bir şeyler çiziktirip karalamaktan zevk alıyordum ve kararımı vermiştim ben. SÖZELİ seçecektim. Bütün itirazlara, baskılara rağmen formumu doldurup idareye teslim ettim. O gün çok mutluydum. Kalbim bir kuşun kanatları gibi çırpınıp özgürlüğüne kavuşmak istiyordu. Vermiş olduğum karardan dolayı pişman değildim. İdare kapısından dışarı adımımı attığımda gözlerim gökyüzündeki bulutlarla buluştu. Onlarda bu mutluluğuma ortak olmak istiyordu. Karşı koyamadım ve gökyüzünden yağmur taneleri düşmeye başlamıştı ben evin yolunu tutarken. Fikrimi değiştirip eve gitmekten vazgeçtim biraz daha dolaşıp yağmur damlacıklarını vücudumun her zerresinde tatmak istedim. Eve vardığımda sırılsıklam olmuştum. Tek duam Pedere görünmeden odama sıvışmaktı. Yoksa aksini bile düşünemiyordum o an. Neyse Pederle karşılamamıştım ama annemden kurtulmak mümkün olmamıştı. Olsun buna da şükrettim.
Gece fenalaşmıştım. Oldu mu şimdi bu… Nankör bu hayat. Ben gökteki bulutlarla mutluluğumu paylaşmıştım. Onlar ise bana hastalık yamalamışlardı. Adalet mi? Şimdi bu. Yarın okul var. İlk defa hevesle okula gidecektim ama o hevesimde kırılmıştı. Koskoca 2 hafta belimi yataktan doğrultamadım. Yaramaz biri için yatakta yatmak bana göre Çin işkencesinden beterdi. Yana dön, sola dön olmuyor, olmuyor işte… 2. haftanın sonu vücudum yeniden hayat bulmaya başladı. Hayret pes ettiğini sanıyordum. Beni duymuş gibi kıpırdandı. Yarın ne olursa olsun okula gidecektim. Sabaha kadar uyku tutmadı gözlerimi. Sabah aynanın karşısına geçtiğimde hayretler içinde dona kaldım. Yüzüm sapsarı, gözlerimin altında torbalıklar var ve morluklar oluşmuş. Gözlerimin içi ise kıpkırmızı… Birden ürktüm kendimden, bütün cesaretim bir anda kırılmıştı. Ama yılmadım, toparladım kendimi hemen.
“Bu bünye ne ızdıraplar gördü de yılmadı. Şimdi korkmanın hiç sırası değil”dedim kendime. Biran önce kıyafetlerimi giyip hazırlandım. Saçlarım uzamıştı bu iki haftada…
Bedenimde yeni bir şeyler kıpırdanmaya başladı. Fiziksel olarak değiştiğim gibi ruhsal olarak ta bir değişiklik hissediyordum kendimde… Evet hazırdım. Yine elimde telli bir defterle mürekkepli kalem (siyah olanından ) Nedendir bilmiyorum ama ben siyah mürekkeple (hayellerimi, haylazlıklarımı, umutlarımı, düş kırıklıklarımı ) yazmayı çok seviyordum.
Annemin hayır duasıyla, Pederin yarı hayır yarı alaysamacı duasıyla okulun yolunu tutmuştum. İlkokulda öğrendiğim bir şarkı vardı “OKUL YOLU DÜZ GİDER” diye ama nedense hep benimkisi ZİKZAKLAR ÇİZİYORDU…
Okula vardığımda avluda kimse kalmamıştı. Hay Allah !! görüyon mu? Sen yine… Her zaman ki gibi geç kalmıştım. Birden aklıma 9. sınıftaki bir hoca geldi. Matematikçiydi. NİNEM yaşındaydı doğrusu. Her kapıyı tıklayışımda tiz sesiyle ”Giriniz “derdi. Beni karşısında görünce de her sabah şu sözleri tekrarlardı
“Huylu huyundan vazgeçer mi? İnsan 7 sinde neyse 77 sinde de odur diye boş laf etmemiş atalarımız görüyorsunuz ya çocuklar” der beni işaret ederdi.
Oldum olası nefret etmişimdir bu kadından… Hoş mazide kaldı ama insanın geçmişide peşini bırakmıyor be kardeşim. Her nerde olursan ol kamçılayıp duruyor seni. Şimdi olduğu gibi… Dudaklarım istem dışı kıvrıldı. Galiba gülümsemek diyorlardı buna büyükler )
Merdivenleri ikişer ikişer çıkıp Müdür yardımcısı Muavininin odasına girdim. Bizim Peder gibi gözlükleri burnun ta ucuna indirmiş gözlüklü pala bıyıklı bir adamla karşılaştım. ( Gerçi bizim Pederin pala bıyığı yoktu çok şükür ) Otoriter bir sesle “Evet “ dedi. Ben durumu izah edip sınıfımı öğrenmek istedim.
Başladı konuşmaya Muavin. Açtı ağzını yumdu gözünü sanıyor ki nasihat çekiyor
“Vay bizim gibi gençlerin okulda ne işi varmış, ayak bağı olmaktan başka işe yaramıyor muşuz da… Bilmem ne de bilmem ne” Beynim zonklamaya başlamıştı. Şimdi hak veriyordum ARKA SIRADAKİLER TAKIMINA… Ben ve benim gibi yüzlerce binlerce ARKA SIRADAKİLERE…
Hayatıma yeni bir sayfa açmak istemiştim bugün. Ama olmuyor işte olmadı da hiçbir zaman… Bu adama ne anlatsam ne söylesem boştu işte. Hani burnundan kıl aldırtmayan cinsler vardır ya o tiplerden işte… Ya Mevla’m sabır dedim kendime. Mevlana gibi HAMUŞ oldum o an ( SUSTUM…).
DEVAMI İLERKİ GÜNLER DE…
YORUMLAR
greenstone özlem
bbir yerden tanışıyor muyuz sizinle
:))
peki erkeklere düşmandi da KIZLARA neden düşman kesilir di ???
saygılarımla
Üzerinden yıllar geçse de okul anılarımız hep canlı kalır. O zamanların kıymetini sonradan anlıyor insan.. Acısı tatlısıyla öğretmenlerimiz, okul sıraları, merdivenleri ve teneffüs zillerini unutmak mümkün mü? İlgiyle okudum. Güzel bir anlatımdı. Sevgilerimle...
greenstone özlem
BU İÇTEN VE ŞİRİN YORUMUNUZ İÇİN
:))