Değiş Ton Ton
üüüü Küçük Kemıl İzmir deki evinin çatısına çıkıp kendini aşağıya atmak istedi. Dün yaşanan olayda Nigh ( Nayt) olarak bilinen bilgisayar oyununda iki yıldır kapandığı odasında eldeki bütün canlarını kaybeden dokuz yaşındaki İzmirli Kemıl adlı çocuk oturdukları binanın çatısına çıkarak kendini aşağıya atmak istedi.
Kendisini kurtarmaya gelen polis ve itfaiye ekiplerine direnen Kemıl bir ara dengesi kayboldu ancak sonra zor da olsa toparlayabildi. Yanına yaklaşan görevlilere “bir adım daha atarsanız kendimi salarım “diyerek tepki gösteren küçük Kemıl’ın polis amcalarından Night adlı oyunda kaybettiği canların iade edilmesini ve oyunda kaybettiği Raptor kılıcın ve bir büyük cips ile kolanın da bir an önce teslim edilmesini istedi. Cips baharatlı olacakmış, kola en büyüğünden diye de özellikle tembih etti.
Derse bir gün haberde sakın şaşırmayın.
Bu denli bağımlılık yaratıyor bilgisayar oyunları çocuklar üzerinde.
Sokak arkadaşı, oyuncağı, büyükler, küçükler, anne, baba bir kenara atılarak binlerce sanal canavara “katli vaciptir” diyerek saldırıyorlar.
Hastalık o derece ileri safhalara ulaşmış ki, birkaç gün önce bir tanıdığımızın üniversite talebesi oğlu, tüberküloz tanısı ile hastaneye sevk edildi. Çocuk bir deri bir de içinde kemiklerin asılı durduğu iskelet halinde yatırılmış hastaneye.
Konuşacak dermanı yok. Günlerce odasından çıkmamış, devamlı cips, kola ve paket yiyeceklerle yaşamış. Bu derece kötü beslenip uzayın derinliklerinden üzerine hücum eden canavarlarla, değişik tür ve meziyetlerdeki yaratıklarla savaşması zaten baştan yanlış.
Bir iddiaya göre uzaylılarla aralarındaki çatışma esnasında, uzaylı bir savaşçının kimyasal silah kullandığı ve bu genç dünyalıya mikrop enjekte ettiği söyleniyor. Tabi bunu söyleyen komşularının küçük çocuğu Hamza olduğundan bu tür mevzularda bu denli bilimsel(!) düşünmesi ne kadar doğal bilemezsiniz.
O kadar mı kötü bu tür oyunlar? Diye düşündüm epeyce, değilmiş. O kadardan da daha kötü ve devletin acilen önlem alması gereken bir konu bu husus. Bazı çocuklar evlerde veya internet kafelerde başladıkları sanal savaşa sokaklarda, mahallelerde, ellerine geçirdikleri her cins silahla devam ediyor. Her ne kadar bu silahlar uzay silahlarına benzemezse de karşısındaki rakibin kafasını kırdı mı veya bir yerini kesti mi sanal haz’dan hakiki hazza geçiş de oluyor.
Bu kavgaların neticelerinde bu tür oyun oynatan kafelerden direkt level atlamalı çocuklar aslında, bu büyük bir eksiklik olarak karşımıza çıkıyor.
Ayrıca bu tür oyunların bir faydası da, çocuklarımızın “bilgi çağı” olarak kabul edilen önümüzdeki yüzyıl’a yabancı dil problemini kısmen çözmüş olarak gireceğidir. Zira oyunlara deniz aşırı, kıta aşırı, puşt aşırı oyuncular iştirak ederek İngilizce, Yunanca, İspanyolca ve birçok dilden küfürleri çocuklarımıza öğretmektedirler.
Sofu bir arkadaşımızın Kur’an dersleri alan ilköğretim talebesi oğlu, hocasının dizleri dibinde süreleri okurken şaşırınca hocası kızıyor. O da hocasına “fak yuuu” ve “madır fakır “ deyince hocasının hoşuna gidiyor. Hoca çocuğun babasını arıyor ve “ Maağşallah Efenim çocuk bül bül kibi İngilizce veya Almanca konuşuyor..ne eğitim vermişsiniz.Allah sizden razı olsun efenim” diyor. Tabi çocuğun babası Hoca efendiye “Hocam Elhamdülillah, kazandığımızı hayır yollarda harcıyoruz. Eğitim önemli hocam, biz de evladımızı ümmete, millete hayırlı bir evlat olsun diye cemaatimizin özel okuluna verdik, şükürrr” diyerek çocuğun bu İngilizce deyimleri öğrenebilmesi için nelere katlandığını ifade ediyor. Çok şükür!
Oyunlar sadece bilgisayardakilerle kalsa, göbek atacağız millet olarak. Oyunlar her yerde, her köşede çocuklarımızın taze dimağlarını köreltmek, ele geçirmek için hem de üst üste bekliyor.
O kadar da masum görünüyorlar ki gözlerimize. Birçoğuna biz karar veriyoruz, anne –baba olarak. Her gün tezgahların üzerini süsleyen ve her gün bir üst modeli çıkan teknoloji harikası rengarenk ve bizim zamanımızda olmayan aletlere “komşunun çocuğunda var..ya herkeste var bizimkinde olmazsa,babalık vazifemi yapmamış olurum” mantığıyla ,ellerine tutuşturduğumuz oyuncakların,aslında birer casus olduğunu biliyor musunuz?
Bilmediğinize eminim. Bilmediğimize eminim.
Hepsi de çocuklarımızın zihinlerinden erdemleri, faziletleri, güzel huyları, özgürlük hevesini, saygıyı, sevgiyi, ağlamayı ve insanın doğasına münasip sevinci bile alıp götürüyor. Yarın, belki yarından da yakın “Annesini yeni çıkan bilgisayar oyununu almadı diye seksen yerinden Raptorladı” diye bir haber duyarsanız, emin olun herhangi birimizin çocuğu olabilir, Allah korusun.
Bizlerden birinin olmasına gerek de yok, nihayetinde bir anne, zalim bir anne küçük yavrusundan nasıl olur da, hem de yeni çıkan bir oyunu esirgemek gibi bir büyük hataya düşmüştür ve hak ettiği cezayı almıştır.
Zarar mı demiştik, al sana bir zarar. Çocuk eğer o yeni ceza yasası çıkmazsa, ömrünün bir bölümünü cezaevlerinde geçirecek., Bırakın cezaevi olması önemli değil, halen bir düzenleme yapılıp, Ceza ve Tevkif Evleri Yasasına “ Mahkûmiyet cezası ile tecziye edilenlerin, her gün yirmi dört saati aşmamak üzere en yeni oyunları en hızlı bilgisayarlarda ve aldıkları ceza yılının üç katını aşmamak üzere can ile sübvanse edilmesi hususu” ile alakalı bir madde eklenmemişse ne yapacağız. Beni düşündüren o mesele.
Zarar mı demiştik.
Yok, bir zararı aslında.
Beyinlerine gönderilen zehirli sinyallerden başka bir zarar mı var?
Yok!
Hatırlıyor musunuz bilgisayarlar memleketimize ilk geldiği zamanlar, ebeveynler çocukları için “ alalım da elleri klavyeye alışsın” veya “bir bilgisayar kullanıyor, deme gitsin” derlerdi. Hatırladınız değil mi?
O zaman hadi anneler babalar uykuya… Çocuklar sabaha kadar canavar kesecek.
YORUMLAR
Çok önemli bir konuya değinmişsiniz. Çocuk yetiştirmek o kadar kolay değil.. Kimisi ev batmasın diye sokakta tutuyor çocuğunu kimisi de saatlerce ekran başındaki çocuğunun ne yaptığını umursamıyor. Oysa ki ilgi ve alaka ister çocuklar.. Başta sevgi tabi.. Teşekkürler anlamlı paylaşımınız için.. Saygı ve selamlarımla..
Çok güzel bir yazı.
Toplumsal konulara çok duyarlısınız.
Anlatım da akıcı ve insanı merakta bırakırıyor.
Sosyal yaralar bilimsel bakıştan ziyade öykülerle dile getirilince daha etkin yer ediyor beyinlerde.
Yazıdan en az iki öykü çıkardı ve daha fazla okuyanı olurdu.
Yani bazen öykü, bazen yaptığınız gibi mizah yapmak daha doğru bir davranış.
Sizi okumak çok güzel güven veren, usta kalem.
Selamlar.
erolabi
O sizin güzel gören,güzel düşünen,güzel eylenen kişiliğinizden kaynaklanan bakış,değerlendirme..
Sağolasın...