Aynayı Temizlemeyen Sabun
Kafatasının içerisinde emekleye emekleye serpilmiş duran sinsi düşünceler vardı.Bir fincan dumanında kıyamet kopartmaya yetecek miktarda dozu kaprisli,ayak basılsa incitecek cinsten putraklı med-cezirlerdi.Tam eline alamadığı düşünce yelpazesiyle neyi elde etmesi gerektiği meçhul bir liman olmuştu.Köpürmeyen deryanın tatsız havasında paslanmaya terk edilmiş bir kayık,en iyi anlaşılması gereken sayfa olmuştu.Konuşamamak ve konuşmak istememek kainata bırakılmış bir mektup değildi,yırtılıp etrafa da saçılmaya hakkı yoktu..
Dert yığını olmak işte bugünlerde terazinin sırtını sıvazlıyordu.Aynada bir vicdan döküntüsü görebilmek,iştahla onu seyretme cazibesini elde etmek geçici mezar salonundan galiba iyi sayılırdı..(onun için)..bulanların buldukları yanlarına kâr;ağzı açık lütuf bekleyenlerin çalışmadan sofra dizaynına kalkmaları ise heybetli bir cahillikti.Veren, elbette sarsılmaz icraatında açık bir boşluk bırakmayacaktı.Beklemesini bilenler tedrici koridorda muhasebesini tatlı adımlarla yudumlayanlardı..
Kundağı açılmamış fikir hamulesinde bir yaprak bahar bekliyordu,bir yaprak da yere süzülmeyi..bir damla yere yağmayı,bir damla ise sema şemsiyesine rahmet buharı olmayı..havadan nem kapanlar yaprakları yavaş yavaş ıslatsa da gönlü rikkat cilasını kabzetmemiş olanlara bu serinlik kâr etmeyecekti.
Yağmur altında şuurdan nasibini almış iki ruhu ince insan, ayakkabılarının ıslandığının farkına bile varmadan vakar içerisinde ilerliyorlardı.Zaman,kuvvetli bilekleriyle gösterişe çıkmış, kurşuni desenleriyle yakınlığını göstermedeydi.Sözleri havayı dolduran,haklılık kıyafetiyle söze başladı:
-Yağmur,atmosferde başlayan cümbüşün meleklerle tac giymiş hali olsa gerek..Kainat,yerini dolduracak bir kafiye aramaktadır aslında.İnsanın mazhariyeti bu gidişata denktir kanısındayım.
-Kanıdan da öte bir hakikattir bu.Lezzet makamında söz araya girseydi,niçin gökten bal yağmadı şu zamana denk?!Zamanın sulanmışlığı ıslak bir gerdanlığa dizilmiş emanet olamaz.Zamanın saf hali bize emanetti,ama biz onu hakkıyla muhafaza edemedik!Zamanın çığlığını en iyi anlatabilen yağmur damlalarıydı bizim tebessümümüz.Bizim tebessümümüzde yağmur var artık,yağmur olmalı.
-Meleklerin kucağında hediye olarak getirilen billur bir kaynak,elbette tebessümü hak eden bir kanattır.Bu kanat ki yağdıkça yükselir.Çünkü tebessüm yere akmaz,insanı yükseltir.
-Giderken dönüşü sezebilmenin ve bu heyula ile yaşayabilmenin ruh defilesi yaşatılmakta şuan.Müjdeler olsun!..
-Müjdeler olsun…
Camın üzerinden kayan bir yağmur katresi gibi usulca ayrıldılar sohbet ettikleri yerden.Yürümeye ve aldırmadan ıslanmaya devam ediyorlardı.Paçavra olarak sokaklara atılan her türlü çirkef fikirler sessizliğe bürünmüştü.Eziliyorlardı belki de..Ezilmişliğe kurban edilmişliğin referansı yağmur nakaratlarında gizliydi.Sırrını koruyordu yağmur.Ağzını bile açmayacaktı.Lacivert tonundaki karanlık sinyali, gökyüzünde uyarısını yaparken,yağmur,meleklerle yakınlığını gittikçe artırıyordu.Yere ve hayata sağlam temas edebilmenin ilhamıyla, iki dost,yolda yarım kalmış sohbetin devamını evlerinde sürdürmek istiyorlardı.
-Yağmur,ikircik hafakanını raftan kaldırmaya yetiyor.Onda gösteriş kokan bir sahneye rastlanılmaz.Dünya yaratıldığından beri gösterişten uzak,meleklere yakın bir hüviyette yaratıldı ve süzüldü içimize.
-Ya biz?Bazen bir yağmur damlası bile olamadık.Meleklerle atbaşı gitmek bir yana,onlarla yan yana gelme karakterine erişemedik.Bir damlayı kalbimizde buharlaştırdık,ruhu serinleten gözyaşlarını içimize misafir edemedik.
-Heyhat..!
-Yine de ümitsiz değilim..taş yürekliler bile nasibi varsa,yağmur hürmetine affolabilir.Taşların bile yeri geldiğinde ağladığını okuduk seninle.Tefekkür ettik tefsir okurken.Unutmadıysan..
-Unutur muyum?Hayatımın en renkli ve feyizli günleriydi.Okuyarak hayata serpildiğimiz ve hakikatla kucaklaştığımız o anları bir vefa olarak hayatım boyunca saklayacağım.
-Teşekkür ederim.İçimi rahatlattın.Gösterişten uzak o günler şimdi burnumda tütüyor.Gösteriş deyince aklıma yağmur ile alakalı bir ayet-i kerime geldi.Duygulandım doğrusu.
-Hangisi?
-“Ey iman edenler! Yardım ettiğiniz kimselere minnet etmek ve incitmek sûretiyle o sadakalarınızı boşa çıkarmayın! Allah’a da, âhirete de inanmadığı halde sırf insanlara gösteriş yapmak için malını harcayan kimsenin durumuna düşmeyin! Onun durumu, üzerinde azıcık toprak bulunan kaygan bir kayanın durumuna benzer ki, şiddetli bir yağmur iner inmez toprağı kayıverir, cascavlak kalır. Öyleleri işledikleri hiçbir şeyden sevap ve mükâfat elde edemezler. Zira Allah inkârcıları emellerine kavuşturmaz.”
-Gecenin sessizliğinde tefekkür etmeye yeter de artar bir sunum.
Kalbe atkılar,atkılar,atkılar..takıntısı olmayan ilim meraklılarına bu atkılar takılmaya devam edecektir.İlmiyle amel edenlere,ilmi yaratan,bilmediğini de öğretme yolunu gösterecektir.Yağmurun kaç damla yağdığını,nereye az nereye çok hacim biriktirdiğini insan bilemez.Cömertlik sağanağını kapitalin zehirli dilinden kurtarabilmek insan için bir kahramanlık ise,yağmurun gösterişsiz kıyafet dağıtması da aynıdır.İnsanın yağmur olacak yığınca melekesinin olduğunu,insan ne zaman anlayacak acaba?..
İnsan,aynada sadece kendisini gördüğünü mü zanneder?
Gürsel ÇOPUR
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.