HZ Mehdi TUTUKLU MU
Hz. Mehdi (a.s)’a Çeşitli Suikastler Düzenlenecek ve Öldürülmekle Tehdit Edilecektir
Hadislerde inkar edenlerin, mücadelesinden vazgeçmediği takdirde Hz. Mehdi (a.s.)’ı öldürmekle de tehdit edecekleri ve çeşitli suikastler düzenleyecekleri belirtilmiştir:
“Fitneleri önlemenin kendisine zor gelmeyeceği VE ÖLDÜRMENİN DE (ÖLDÜRME TEHDİDİNİN) ONU VAZGEÇİREMEYECEĞİ Ehli Beyt’ime mensup birisi (Hz. Mehdi (a.s.)) sahip olmadan günler ve geceler bitmeyecektir.” (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, Ali b. Hüsameddin el-Muttaki, s. 12)
İnkar edenler, tüm çabalarına rağmen Hz. Mehdi (a.s.)’a hiçbir şekilde zarar vermeye güç yetiremeyecekler, Allah Hz. Mehdi (a.s.)’ı her türlü tehlike ve tuzaktan koruyup onun şanını yüceltecektir.
Hz. Mehdi (a.s) Hayatının Çeşitli Dönemlerinde Hapsedilecektir
Hadislerde Hz. Mehdi (a.s.)’ın hapsedileceği ve bu sebeple belirli bir süre insanların gözünden kaybolacağı haber verilmiştir:
Ebi Abdullah Hüseyin bin Ali’den rivayet edildi: “HZ. MEHDİ (A.S.) 2 KEZ İNSANLARIN GÖZÜNDEN KAYBOLACAKTIR.” Bir seferinde o kadar uzun bir zaman görülmeyecek ki, kimisi onun öldüğünü, kimisi de bırakıp gittiğini zannedecek...” (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyyil Ahir Zaman)
Bu hadis ile, Hz. Mehdi (a.s.)’ın iki kez insanlardan ayrı kalacağı; yani insanların gözünden uzak bir konumda olacağı bildirilmiştir. Hadislere göre bu kaybolmaların birincisi kısa, ikincisi ise daha uzun olacaktır:
“AL-İ MUHAMMED’İN KAİM’İNİN (HZ. MEHDİ (A.S.)’IN) İKİ GAYBETİ (HAPİS DÖNEMİ) VARDİR. Birisi diğerinden daha uzundur...” (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 199)
"BU KIYAMIN SAHİBİNİN (HZ. MEHDİ (A.S.)’IN) İKİ GAYBETİ VARDIR. BİR GAYBETİ (HAPİSTE KALDIĞI DÖNEM) O KADAR UZAYACAK Kİ şöyle diyecekler: "Öldü." Bazıları diyecek ki: "Öldürüldü." Bazıları diyecek ki: "Gitti..." (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 198)
Ahir Zaman’da İslam ahlakının insanlar arasında yaygınlaşması için mücadele eden Hz. Mehdi (a.s.)’ın, kendi isteğiyle insanlardan ayrılmayacağı açıktır. Dolayısıyla Hz. Mehdi (a.s.)’ın insanlardan uzak kalmasının, kendi iradesi dışında zorla hapsedilmesiyle gerçekleşeceği anlaşılmaktadır. Peygamberimiz (sav), Hz. Mehdi (a.s.)’a bu yüzden "Gaib", yani "kaybolan hapsedilen, hapsedilmek suretiyle insanların gözünden kaybolan" demiştir. Bu yüzden Hz. Mehdi (a.s.)’ın lakabı ve isimlerinden biri "Gaib"dir.
Peygamberimiz (sav), Hz. Mehdi (a.s.)’ın hapsedilmesini Hz. Yusuf (a.s.)’a benzetmiştir
Peygamberimiz (sav) bir hadisinde Hz. Yusuf (a.s.)’ın hayatıyla, Hz. Mehdi (a.s.)’ın hayatı arasında çok büyük benzerlikler olduğu haber vermiştir:
Ebu Basir der ki: İmam Muhammed Bakır Aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Bu GAYBETİN (Hz. Mehdi (a.s.)’ın) sahibinde dört peygamberin sünneti vardır:... Dedim ki: "Hz. Yusuf’un sünneti nedir?" Buyurdu ki: "ZİNDAN VE GAYBET.”... (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 190)
Hadislerde Hz. Mehdi (a.s.)’ın Hz. Yusuf (a.s.)’a ‘zindan ve gaybet’ yönünden benzeyeceği belirtilmiştir. Kuran’ın Yusuf Suresi’nde de, Hz. Mehdi (a.s.)’ın bu kayboluşuna yönelik işaretler vardır. Hz. Yusuf (a.s.) da Hz. Mehdi (a.s.) gibi, biri kısa diğeri uzun süre iki defa insanların gözünden kaybolmuştur. Birincisinde, Hz. Yusuf (a.s.) kuyuya bırakılmış, kısa bir süre sonra oradan geçen kafile onu oradan çıkarmış, ikincisinde ise haksız yere zindana atılmış, uzun bir müddet orada kalmıştır. Fakat sonradan masum olduğu anlaşılarak, zindandan da çıkartılmıştır.
İşte Ahir Zaman’da da, aynı Hz. Yusuf (a.s.) gibi, Hz. Mehdi (a.s.)’ın da masum olduğuna dair deliller çok açık olacak, fakat yine de Hz. Mehdi (a.s.) inkar edenlerin tuzakları sonucunda hapsedilecektir.
Hz. Mehdi (a.s.)’ın Hem Eli Hem Ayağı Ayrı Ayrı Zincirlenecektir
Mümin şahıs (Hz. Mehdi (a.s.)) Deccal’i görünce: "Ey insanlar! Resulullah’ın zikrettiği deccal işte budur" der. DECCAL HEMEN ONUNLA İLGİLİ EMRİNİ VERİR DE O ZAT (HZ. MEHDI (A.S.)) karnı üzerine uzatılır ve arkasından: "Onu alın da yaralayın" der. Artık o zatın sırtı ve karnı döve döve genişletilir. Bu sefer DECCAL ONU (HZ. MEHDI (A.S.)’I) İKİ ELİNDEN VE İKİ AYAĞINDAN YAKALAR DA FIRLATIR ATAR. İnsanlar Deccal’in onu bir ateş içine attığını sanırlar. Halbuki o bir cennet içine atılmıştır. (Mehdilik ve İmamiye, İbrahim Süleymanoğlu, s. 40)
Peygamberimiz (sav)’in hadisinde, Ahir Zaman’da deccal’in etkisiyle, Hz. Mehdi (a.s.)’ın eline ve ayağına zincir vurulacağına dikkat çekmiştir. Hadiste verilen bu bilgilerden, Hz. Mehdi (a.s.)’ın ellerinin ve ayaklarının zincirle bağlanarak yaşadığı dönemin hapishanelerinde ve tımarhanelerinde tutulacağı anlaşılmaktadır.
Peygamberimiz (sav) Ahir Zaman’ın Hatem-i Velisi Büyük Mehdisi’nin hayatının eziyet, işkence, hapis ve haksızlıklarla mücadele içinde geçeceğini bildirmiştir.
Mehdi, bizden, Ehl-i Beyt’tendir... Biz öyle bir ev halkıyız ki Allah bizim için ahireti dünyaya tercih etmiştir. Benim Ehl-i Beyt’im (soyum) muhakkak benden sonra BELA, KAÇIRILMA VE SÜRGÜNE UĞRAYACAKTIR. Benden sonra EHL-İ BEYT’İM (EZİYET, SIKINTI) KARŞILAŞACAKLAR VE DARBE MARUZ KALACAKLARDIR. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 14)
Hz. Mehdi (a.s)’ın Boynuna Bakır Bir Levha Asılacaktır
Ebu Said el Hudri radıyallahu anh rivayeti; “... Deccal o mümin kulu kesmek için yakalar. Fakat bu sırada ONUN BOYNU İLE KÖPRÜCÜK KEMİĞİ ARASI, ALLAH TARAFINDAN BİR BAKIR LEVHA HALİNE GETİRİLİR DE ARTIK DECCAL O’NU KESMEYE HİÇBİR YOL BULAMAZ. Bu sefer Deccal o’nu iki eli ve iki ayağı ile yakalayarak fırlatır atar. İnsanlar Deccal o’nu bir ateş içine attı sanarlar. Halbuki o mümin zat bir cennet içine atılmıştır.” (Sahih-i Müslüm Kitabul Fiten. Bab Hadis No: 113 - İmam Şarani, Kurtubi Tezkire s. 488)
“ONUN (DECCAL’İN) BERABERİNDE BİR BAHÇE VE ATEŞ OLMASI DA ONUN FİTNESİNDENDİR. ONUN ATEŞİ BAHÇEDİR, BAHÇESİ ATEŞTİR. Her kim onun ateşi ile imtihan edilirse Allah’tan imdad istesin ve Kehf suresinin evvelini okusun. Onun üzerine (ateşi) soğuk ve selametli olur. Nasıl ki İbrahimin üzerine ateş böyle olmuştu.” (İbn-i Mace)
Hadiste bahsedilen yerin, ‘acı ve zorlukların olduğu bir yer olduğu’ anlaşılmaktadır. Fakat burası aynı zamanda da, ‘yeşillik ve bahçelik bir yer’dir. Allah sevgisiyle ve imanın nuruyla imanlı kişi burada acı çekmeyecektir.
Peygamberimiz (sav)’in bu hadiste verdiği bilgilerden buranın aynı zamanda da, ‘el ve ayak bağlanan bir yer olduğu’ görülmektedir. Buradaki kişilerin ‘boyunlarına kimliklerini belli eden bakır bir künye takılmaktadır’. Burada ayrıca ‘kanuni bir dokunulmazlık elde edilmektedir’.
Verilen tüm bu bilgilerden, hadiste muhtemelen sanki bir akıl hastanesinde tutulan bir kişiden bahsedildiği izlenimi oluşmaktadır (Doğrusunu Allah bilir).
Hz. Mehdi (a.s.) ile Birlikte, Yardımcıları da Manevi Baskı ve Zulüm Görecektir
Tarih boyunca pek çok toplumda görülen, inkarcıların baskıları Ahir Zaman’da da Hz. Mehdi (a.s.) cemaatinde tecelli edecektir. Hz. Musa (a.s.) kavmini doğru yola davet ettiğinde, dönemin önde gelenleri olan Firavun ve yakın çevresi Hz. Musa (a.s.)’a inanılmasını engelleyebilmek için, ona inananların erkek çocuklarını katletmiş; ellerini ve ayaklarını çaprazlama kesmekle tehdit etmiş, iman edenlere çeşitli zulümler uygulamıştır. Hz. İbrahim (a.s.) insanları yalnızca Allah’a iman etmeye çağırdığında ise, dönemin önde gelenleri onu ateşe atmaya kalkışmışlardır. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in döneminde de bu durum değişmemiş, yaşadığı toplumun önde gelen sınıfının baskıları süregelmiştir. Başta Ebu Leheb ve yakın çevresi olmak üzere, Peygamberimiz (sav)’e karşı olan Mekkeli müşrikler, sahabeleri Hz. Muhammed (sav)’e itaat etmekten alıkoymak için büyük zulüm ve eziyetler yapmışlardır.
Ahir Zaman’da Hz. Mehdi (a.s.)’ı destekleyen ve onunla birlikte İslam ahlakının yükselişi için çaba harcayan kimseler de, tarihte olduğu gibi, Hz. Mehdi (a.s.) ile birlikte inkar edenlerin çeşitli baskılarına maruz kalacaklardır. Hz. Mehdi (a.s.)’ın yanından ayrılmaları için Hz. Mehdi (a.s.)’ın yardımcılarına da çeşitli tuzaklar kurulacak, iftiralar atılacak, komplolar kurulacaktır.
Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde bu durum şöyle haber verilmiştir:
“Hz. Mehdi (a.s.), Hz. Musa (a.s.)’ın fiziki gücünü, Hz. İsa (a.s.)’ın ihtişamını, Hz. Eyüb (a.s.)’ın sabrını gösterecek. GELECEĞİ ZAMANDA ONUN SEÇİLENLERİ (HZ. MEHDİ (A.S.)’IN YARDIMCILARI) AŞAĞILANACAK, KÜÇÜK DÜŞÜRÜLECEKLER. KORKU ONLARI KUŞATACAK. İŞTE BUNLAR BENİM DOSTLARIMDIR!” (Beheyullah: Kitab-ı İkan, s. 245)
“Onlar Allah yolunda mücahidlerdir (fikren mücadele ederler) ve BÜYÜKLENENLER ONLARI KÜÇÜK GÖRÜR. Onların kıymeti dünyada bilinmez fakat ahirette iyi tanınırlar.”(Muntakab el Ezhar, s. 474)
Buyurdu ki: "Onları yeryüzünün kenarlarında ara. Onların yaşantıları sadedir, evleri sırtlarındadır, eğer hazır olsalar tanınmazlar, eğer KAYBOLSALAR ARANMAZLAR, HASTA OLSALAR KİMSE ONLARIN ZİYARETİNE GELMEZ, eğer evlenmek isteseler kimse onlara gelmez. Eğer ÖLSELER CENAZELERİNE KİMSE KATILMAZ. Onlar mallarını aralarında eşit olarak paylaşırlar ve birbirlerini kabirlerinde ziyaret ederler, ayrı şehirlerde olsalar dahi istekleri hep aynıdır." (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani, s. 23)
Hz. Mehdi (a.s.) ve yardımcıları, yaşadıkları toplumun insanları tarafından tam anlaşılamayacaklardır. Birçok kişi, bu şahısları yanlış yolda görecek ve üzerinde baskı oluşturarak onları kendi inançlarına döndürmeye çalışacaktır.
Ancak bu psikolojik mücadele, Hz. Mehdi (a.s.)’ın samimi talebelerine hiçbir şekilde etki edemeyecek, aksine onların Allah’a olan imanlarının ve Hz. Mehdi (a.s.)’a olan bağlılıklarının daha da artmasına vesile olacaktır.
Hadislerde Hz. Mehdi (a.s.) ve yardımcılarının ‘kendilerini kınayanların girişimlerinden hiçbir şekilde yılgınlığa kapılmayacakları’ bildirilmiştir:
“Sizden sonra onlarla mücadele etmek için Müslümanların en hayırlıları (HZ. MEHDİ (A.S.) (A.S.) CEMAATİ) ÇIKAR Kİ, ONLAR ALLAH YOLUNDA HİÇBİR KINAYANIN KINAMASINDAN, DEDİKODUSUNDAN KORKMAYAN İSLAM AHALİSİDİR...”(Sünen-i İbni Mace, 10/259)
“Hz. Mehdi (a.s.) elini yardımcılarının omzu ile göğsü arasına sürecek, böylece ONLAR HAKLARINDA ALINACAK HİÇ BİR HÜKÜMDEN ÇEKİNMEYECEKLER, HİÇ BİR KARAR ONLARA ZOR GELMEYECEK.” (Bihar-ül-Envar, c. 52, s. 345, El Melahim va el Fitan, s. 205; Mikyaal el-Mekarim, c. 1, s. 144/235)