13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1382
Okunma
Ayaküstü atıştırmalar, muhabbetler, uyutmalar ve fırçalar nedense çağımızın gereğiymiş gibi olağanlaştı. Sorunlarımız var ama bahanelerimiz de cebimizde hemen sunulmak üzere..
Yıllar yılı hep aynı olan ve değişmeyen formüller, kuramlar ve değerler vardır. Hayat pek çok şeyi değiştirir ama bu saydıklarım çoğunlukla hep aynıdır. Peki neden değişmiş gibi davranıyoruz ki?
Eskiden yirmi dört saat bir insana yeterken şimdi sanki yetmez oldu. Hatta diyaloglar cümleden ziyade kelimelere dönüşmeye başladı..
- Merhaba canım!
- Merhaba
- Nasılsın?
- İyiyim
- Ya Sen?
- Koşturuyoruz
Ya canım hiç vaktim yok biliyor musun? Seni gördüğüme sevindim. Sonra görüşürüz tamam mı? Öptüm..
Ya da sık duyduğumuz bir başka gündelik konuşmaya daha geçelim isterseniz..
- Selam. Geçerken şöyle bir uğradım. Ne var ne yok!
- İyilik
- Bir çay alsaydın
- Başka zaman inşallah
- Kendine iyi bak
- Sen de...
Tadı damağınızda kalır bazen.. Ateş almaya mı geldin? Otur bir beş dakika dersiniz. Yine zaman, işler vs. sebepler üç aşağı beş yukarı ayndır.
Siz han, onlar yolcudur. Yolcu da yolunda gerek değil mi? Hatta kırıldığınız olur ve dersiniz "Aman canı sağolsun da önemli değil" züğürt tesellisi üzülmemenin diğer adıdır aslında..
Teknoloji uzağı yakın eder oldu ama yakınları birbirinden uzaklaştırdı mı acaba? diye de düşünmeden edemiyorum. Karşılıklı bir kahveyi derin sohbetler eşliğinde keyifle içemediğimiz o kadar çok dostumuz var ki.. Burnumuzda tüten, adı geçince içimizin titrediği, acıyı tatlıyı, sırrımızı paylaştığımız o eski dostları unutmak mümkün mü?
Değişim denilen rüzgara kapıldık gidiyoruz. Özümüzü, doğrularımızı değiştirmemeye çalışıyoruz ama mücadelenin yalnız kahramanları olup çıkıyoruz. Bizim sahip çıktıklarımızı karşımızdakilerin yerle bir edişini yüreğimiz parçalanarak izliyoruz.
Modern düşünce adı altında; iletişimsizlik, saygısızlık ve haksızlık yağmuruna şemsiyesiz yakalanıyor, iliklerimize kadar ıslanıyoruz.
Oysa ki omzumuza dokunan dostça bir elin, sevgiyi avuçlarınıza kattığınız bir tokalaşmanın hasretle kucaklaşmanın ve yanağınızda hissettiğiniz bir busenin yerini hangi ileri teknoloji sağlayabilir ki?
Kışın ayazını, top haline getirdiğiniz karın donunu bile unutmayalım ki eriten sıcaklıktır. Bir çift tatlı ve sıcak söz, kalbin su katılmamış ilacı, yaşamın eşsiz tadıdır.
Atalarımız "ayağını sıcak tut, başını serin" demiş ama bizler kalbimizi ve ilişkilerimizi de sıcak tutalım ki başımız rahat ve huzurlu olsun..
Sevgilerimle...
Aysel AKSÜMER