- 1351 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
SICAK BİR MUHABBET
Ayaküstü atıştırmalar, muhabbetler, uyutmalar ve fırçalar nedense çağımızın gereğiymiş gibi olağanlaştı. Sorunlarımız var ama bahanelerimiz de cebimizde hemen sunulmak üzere..
Yıllar yılı hep aynı olan ve değişmeyen formüller, kuramlar ve değerler vardır. Hayat pek çok şeyi değiştirir ama bu saydıklarım çoğunlukla hep aynıdır. Peki neden değişmiş gibi davranıyoruz ki?
Eskiden yirmi dört saat bir insana yeterken şimdi sanki yetmez oldu. Hatta diyaloglar cümleden ziyade kelimelere dönüşmeye başladı..
- Merhaba canım!
- Merhaba
- Nasılsın?
- İyiyim
- Ya Sen?
- Koşturuyoruz
Ya canım hiç vaktim yok biliyor musun? Seni gördüğüme sevindim. Sonra görüşürüz tamam mı? Öptüm..
Ya da sık duyduğumuz bir başka gündelik konuşmaya daha geçelim isterseniz..
- Selam. Geçerken şöyle bir uğradım. Ne var ne yok!
- İyilik
- Bir çay alsaydın
- Başka zaman inşallah
- Kendine iyi bak
- Sen de...
Tadı damağınızda kalır bazen.. Ateş almaya mı geldin? Otur bir beş dakika dersiniz. Yine zaman, işler vs. sebepler üç aşağı beş yukarı ayndır.
Siz han, onlar yolcudur. Yolcu da yolunda gerek değil mi? Hatta kırıldığınız olur ve dersiniz "Aman canı sağolsun da önemli değil" züğürt tesellisi üzülmemenin diğer adıdır aslında..
Teknoloji uzağı yakın eder oldu ama yakınları birbirinden uzaklaştırdı mı acaba? diye de düşünmeden edemiyorum. Karşılıklı bir kahveyi derin sohbetler eşliğinde keyifle içemediğimiz o kadar çok dostumuz var ki.. Burnumuzda tüten, adı geçince içimizin titrediği, acıyı tatlıyı, sırrımızı paylaştığımız o eski dostları unutmak mümkün mü?
Değişim denilen rüzgara kapıldık gidiyoruz. Özümüzü, doğrularımızı değiştirmemeye çalışıyoruz ama mücadelenin yalnız kahramanları olup çıkıyoruz. Bizim sahip çıktıklarımızı karşımızdakilerin yerle bir edişini yüreğimiz parçalanarak izliyoruz.
Modern düşünce adı altında; iletişimsizlik, saygısızlık ve haksızlık yağmuruna şemsiyesiz yakalanıyor, iliklerimize kadar ıslanıyoruz.
Oysa ki omzumuza dokunan dostça bir elin, sevgiyi avuçlarınıza kattığınız bir tokalaşmanın hasretle kucaklaşmanın ve yanağınızda hissettiğiniz bir busenin yerini hangi ileri teknoloji sağlayabilir ki?
Kışın ayazını, top haline getirdiğiniz karın donunu bile unutmayalım ki eriten sıcaklıktır. Bir çift tatlı ve sıcak söz, kalbin su katılmamış ilacı, yaşamın eşsiz tadıdır.
Atalarımız "ayağını sıcak tut, başını serin" demiş ama bizler kalbimizi ve ilişkilerimizi de sıcak tutalım ki başımız rahat ve huzurlu olsun..
Sevgilerimle...
Aysel AKSÜMER
YORUMLAR
Sevgili Aysel, seçtiğin konu ve anlatımın çok güzel. Hoş sohbet ve bir fincan kahve...
Boşuna dememiş Atalarımız; bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır diye.
sevgimle...
Aysel AKSÜMER
Ne güzel Anlatmışsınız Aysel hanım Kaleminize yön veren gönlünüzden tebessüm eksik olmasın.Yobazlaşan toplumumuzda hiç bir teknoloji sıcak bir dostluğun yerini tutabilir mi.Atalarımız bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı var demişlerdi. Günümüzde kırk dakikaya indi bu hatır.Bu nedenle güzel bir konuya deyinmişsiniz Selem ve saygılarımla..
Aysel AKSÜMER
sıcacık bir sohbetin yerini hiç bir şeye değişmem
hele sabah kahveleri faslını:)))
güzeldi yazınız
kutlarım
saygılar
Aysel AKSÜMER
Harika bir konuya değinmişsin Sevgili Aysel. Maaleseftir ki; teknolojinin getirdiği nimetlere esir düştük. Eski günleri hatırladıkça daha iyi anlıyorum bunun ayrımını. Kızım küçüktü ve biz gezmek için can atardık. Beş aile idik sık görüşen. Kar da olsa yağmur da olsa bir aileniz evinde on beş günde bir araya gelirdik. Evler sobalıydı o zaman. O sohbet bitmesin isterdik. Şimdi... Evde iki kişiyiz ve arabamız olduğu halde hiç çıkmıyoruz evden. Değişen ne sence ?
Aysel AKSÜMER
Komşular beni hep kollardı korurdu. Hele memuriyetimin ilk yıllarında yaklaşık 15 kişi rütbeli rütbesiz ayda bir evde toplanırdık. Hem de çocuklarımızla.. Sobalıydı evimiz o zaman doğal gaz yoktu.. Pastalar börekler yapar bir salona tıkış tıkış doluşurduk ama nasıl sıcak dostluklarımız vardı.
Sonra inan ben de bilmiyorum. Bana biraz da ekonomik geliyor sanki.. İnsanlar aybaşını zor getiriyor. Eskiden dershane falan yoktu. Şimdi sürekli fatura öder olduk.
Eskiden bir emekli maaşıyla bir ev bir araba alınırmış. Ben emekli olduğumda aldığım para normalde kullandığımız arabanın fiyatını karşılamıyordu.
Sanki eskiden hayat daha mı kolay, insanlar daha mı iyiydi biz de aynen öyle evden alışverişe o kadar.. Bir de tatillerdeki gezmelerimiz o kadar.
Garip bir telaş var.. Keşke çocuklarımız bizim o dönemlerimizi bilselerdi.
Teşekkürler canım arkadaşım. Sevgilerimle..
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Sevgili arkadaşım her yazımı okuman ve yorumlaman büyük incelik ve senin beğenini almak bana gurur veriyor. Güçlü kalem sevgilerimle..
Arkadaşım, haklısın herkeste bir telaş, hep bir yerlere yetişme zorunluluğu.
En basit, kendi çocukluğumu düşünüyorum, bayramlar yaklaşırken yapılan hazırlıklar; tatlılar yapılır, börekler, dolmalar, sarmalar, gelecek akraba ve dostlara özenle hazırlanılırdı. Şimdi öyle mi? Zaten çalışıyorum, üç dört gün bayram tatilinde bir yerlere kaçalım, psikolojisi var insanlarda.
Galiba biz insanlar kendimizi çevremizden soyutluyoruz.
Çalışan kişiler de bir kahve içimi bir süre arkadaş eş, dost ziyareti yapabilir, isterse.
Ben, insanlar isterse her şeye zaman ayırabileceğine inanıyorum.
Güzel paylaşım için teşekkürler, selam ve sevgiler.
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Eskiden biz daha sık ailece sinemaya ve tiyatroya giderdik. Ya da dışarıda daha fazla yemeğe giderdik. Şimdi bu dediklerimi daha az yapıyoruz.
İnsanlar yol parasını bile düşünür oldular.
Biz belli bir gelir seviyesi olan insanlar olarak sıkılıyorsak günü birlik çalışanlar ya da karı koca çalışmayıp eve asgari ücret girenler ne yapsın..
Yavaş yavaş insanlar kendi kabuklarına çekiliyorlar. Birbirine tebessüm eden insanlar bile azaldı. En ufak bir kıvılcım yangına çeviyor ortalığı..
Teşekkürler içten yorumun için. Sevgilerimle..
Evet toplumsal bir yara
Ve birbirinden gittikçe uzaklaşan insanlar
Mekanikleştik sanki iyice, robotlaştık
Sıcacık sohpetlerin yerini televizyon ve bilgisayarlar aldı
İleride bugünleri de arar mıyız ki? Gidişat onu gösteriyor...
Kutlarım, saygımla Aysel hanım.
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
ney!
Evet, sana katılıyorum. Yanlızlaşıyor insanlık. Kendi ıssız karanlığında yapayalnız bütün insanlar. Herkesin bir işi var. Aceleyle adımlıyorlar hayatı, sanki hiç bitmeyecekmiş gibi. Çoluk çocuğu bile görmüyor bazen gözümüz. Salça kutusunun altında, ıslak pamuk içinde yetişen birer fasülye gibi renksiz haddin fazla ama hastalıklı bir ruh oluyorlar. Hiç kimseye hayrımız yok. Bizi var edeni bile tanımıyoruz. Acele, iş, geçim derdi vs. Hayat bitiyor bir gün...Son dakikanda "ah biraz daha zaman" dersini de, "onca koşturdun, yetiştiremediğin ne var" der melekler. Ağlarız belki...Geride bıraktıklarımızla ilgilidir sızımız. Bir de yaptığımızı sandığımız yapamadıklarımız...
Hiç bir şey için delice koşturmaya değmez. İnsan gününü yaşamayı da bilmeli. Hep bir dilek uğruna iple çeke çeke tükettik zamanı. "Şu kadar zaman sonra borcumuz bitecek, şu gelecek, bundan kurtulacağım günü iple çekiyorum" deriz de, geçen gün ömürdendir, farkında olamayız...
Dostlar...Onlar hakkında fazla bilgim yok. Çünkü hiç bir zaman samimi bir dost edinmedim. İnsandan dost olamayacağına inananlardanım.
Ama insan kendine de etrafındakilere de vakit ayırmasını bilecek. Her şey birer birer anlatacağımız bir rüyaya dönüşmeden...
Kutluyorum seni.
Sevgilerimle.
Aysel AKSÜMER
Yıllar önce ben ısrarla tayin istemiştim. GATA benim oturduğum mahalledeyken ve yürüme mesafesindeyken ben hep evime uzak yerde çalıştım. Akşam çocuklarıma mı eve mi kendime mi zaman ayıracağımı şaşırıyordum. Verdiğim dilekçelere de olumsuz cevap geliyordu. Bilirsin bir yere uzun süreli çalışanı ve tecrübeli olanı kolay kolay bir yere göndermezler. Son altı senem dilekçeyle geçti yıllar önceki bir amirim bizim oraya konferansa geldi. Aysel Hanım halen mi gitmek istiyorsun bırak farklı şeyler yap demişti bana.. O amirimle görev yaptığım sırada öğle tatillerinde tenise gidiyordu. Meğerse bayağı ilerletmiş. Sonra ki görev yerinde tenisle ilgili bir yer kurmuş. Profesyonel tenisçi olmuş hem de müsabakalar yönetir olmuş. Bu kadar tayinle uğraşana kadar farklı bir alana kafanı yorsaydın benim gibi farklı bir pozisyonda olurdun demişti. İnanır mısın gözleri ışıl ışıldı. Yaşamaktan müthiş haz oluyorum derdi.. Sonradan seri yayınlar çıkan anı yaşama teorilerini o amirim çoktan çözmüştü.
Aslında biraz da monotonluğu ya da yalnızlığı kendimiz istiyoruz galiba..O da ister istemez yaşadıklarımızdan olabiliyor..
Yine çok uzattım galiba. Çok teşekkür ederim çok içten bir yorumdu. Sevgilerimle..