- 867 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Asimetrik ve Psikolojik Savaş ve Türkiye
21’inci yy. devlet stratejilerinin şekillenmesinde ve savunma politikalarının oluşturulmasında güvenlik ve tehdit algılamalarında önemli değişmelere yol açacak parametrelerin gelişmekte olduğu bir dönemdir…
Asimetrik savaş, simetrik olmayan diğer bir anlamıyla klasik olmayan savaş yöntemlerini ve özellikle de düzenli olmayan ve psikolojik savaşı anlatmak için kullanılmaktadır.
Psikolojik savaş, karşı ülke halkının ve askeri güçlerinin direnme gücünü zayıflatmak, moralini bozmak birlik ve bütünlüğü yıpratmak abacıyla yürütülen propaganda çabaları.
Karşı tarafın iç sorunlarının abartılması, askeri başarısızlıklarının vurgulanması, acılarının sergilenmesi, kültürel nüfuzla gençlerin etkilenmesi gibi yöntemler kullanılmaktadır.
En önemli araç, propaganda ve sansürdür…
Psikolojik harekat, savaş ve barış zamanında, politik ve askeri hedeflere ulaşmak için, dost, düşman ve tarafsız çevrelerde, uygun tutum ve davranış ortamı yaratmak amacıyla planlanan ve uygulanan, siyasal ekonomik ideolojik ve askeri faaliyetleri kapsayacak şekilde planlanan ve uygulanan her türlü psikolojik etkili faaliyetleridir.
Psikolojik savaşla elde edilmek istenen sonuç; ülke halkının, aydınlarının, yöneticilerinin salim, serinkanlı muhakeme yeteneğini, idealini bozmak; mümkün olan en büyük boyutlar içinde bu insanları kızgın, kırgın, karamsar, ümitsiz, memnuniyetsiz, kendi değer ve sistemlerine karşı inançsız ve güvensiz hale getirmektir. Kendi devletine, kendi milletine, topluma karşı körü körüne yıkıcı bir tavır açık düşmanlığa ve umursamazlığa dönüşür…
Teknolojinin ve dünyanın büyük bir hızla gelişmesinin etkisiyle birlikte, toplum da yavaş yavaş bilgi toplumuna dönüşmeye başladı. Bu gelişim yeni fırsatları sunmasının yanı sıra yeni güvenlik açıklarını da beraberinde getirmektedir. Bu değişimim gelecekte pek çok ulus devleti ve milletin çeşitli yönlerden yıpratarak tarihin tozlu sayfalarında yer edineceği dönem olarak da hatırlanacaktır.
Türkiye, güvenlik ve strateji olarak Avrasya ve Afrika kavşağındadır. Türkiye Transatlantik ve AB hedefli gelecek vizyonlarına yeni stratejik ortaklıklar ve yeni coğrafyalar eklemek zorundadır. Türkiye Asya, Avrupa, Ortadoğu, Kafkaslar arasında bir enerji koridoru haline gelmiş ve gelmektedir. Ulusal sınırları aşan yeni güvenlik tehditleri karşısında uluslararası işbirliği ağını genişletmelidir.
Bu nedenle yeni güvenlik stratejilerinin geliştirilmesi gerekmektedir. Askeri, ekonomik, teknolojik, siyasal, sosyal ve çevresel tüm diğer konular genel bir bütünlük içerisinde birlikte ele alınmalıdır.
Günümüz dünya koşulları içinde ülkemiz, doğrudan tehdit algılamalarının dışında asimetrik bir savaş tehdidi ile karşı karşıyadır. Bu tehdit dışarıdan kaynaklı olduğu kadar maalesef kendisine içeriden de destek bulmaktadır.
Bu müdahaleler bir istikrarsızlaştırma ve güvenlik bunalımına neden olmakta ve devletin bütününe, ulusal çıkarlara, cumhuriyet değerlerine ve bu bağlamda Devletin ve milletin koruyucusu TSK’yı da hedef alarak sürdürülmektedir. Bu savaş hem devletler yardımıyla, hem de devlet dışı aktörler tarafından uygulanmaktadır.
Ülkemiz güvenlik stratejileri içerisinde tehdit olarak algılanan oluşumlar, son zamanlarda meydanında desteği sağlanarak kamuoyu oluşturmak suretiyle bu tehdit algılamalarının değiştirilmeye çalışıldığı gözlemlenmektedir. Bu değişime de psikolojik harekatın sihirli sözcükleri kullanılarak “daha fazla özgürlük, demokrasi,” vb. adı altında psikolojik harekat uygulanmaktadır. Hatta daha ileri gidilerek, federasyonlar bile tartışılmalıdır, demek suretiyle toplumu bir sonraki aşamaya hazırlama stratejilerinin de adım adım uygulandığı gözlenmektedir.
Bu savaşı sürdürenler klasik yöntem dışında çok farklı isim, yapılar altında vücut bulmaktadır. Kah medya ön plana çıkarak, kah sivil toplum örgütleri aracılığı ile kah çeşitli platformlar adı altında faaliyetlerine devam etmektedirler. En son bir grup adı aydın olan insanların kendi ülkeleri aleyhine sürdürdükleri “Özür Diliyoruz” kampanyaları vb. faaliyetleri ve buna yer veren medyanın yayın politikalarını söyleyebiliriz. Yapılan medya programlarında “tartışıyoruz” adı altında toplumun bütün kutsallarına hakarete varan suçlamalar yöneltilmektedir. Bu değerler sıradanlaştırılarak demokrasi kisvesi adı altında toplumda derin kutuplaşmaya çanak tutulmaktadır.
Asimetrik tehdit ve psikolojik savaş; demokrasi, kalkınma, özgürlük, açık toplum ve değişim modellemeleri adı altında; vakıflar, dernekler, enstitüler, araştırma merkezleri, finansal yapılar, çok uluslu şirketler ve bazı cemaatler vb, yapılar aracılığı ile ülkemizde kurumlarımız veya toplumumuz doğrudan veya dolaylı hedef alınmaktadır. Bu STK’lar üniter devlet yapısı zayıflatılarak yerine yeni bir egemenlik oluşturma arayışındalar. Ukrayna’da, Gürcistan’da vb. bazı ülkelerde meydana gelen bu uygulamaları, çeşitli renklerle anılan devrimler ile görme ve tecrübe etme imkanımız oldu.
Dışarıdan ve içeriden destekli, ekonomik, siyasal, kültürel her türlü araç kullanılmaktadır. Yapılan bu organize çalışmalar devlet ve milleti birbirinden koparmayı amaçlamaktadır. Toplumu istikrarsızlaştırma ve güvensizlik ortamına sürüklemekle beraber, kurumlar arası çatışma yaratarak toplumun kurumlarına olan güveni de yıkılmaya çalışılmaktadır.
Asimetrik ve psikolojik savaş, ülkemizde; ekonomik tehditler, terör tehditleri, bilişim tehditleri psikolojik harekat, organize suçlar ve çevresel tehditler olarak bazen her birinde bazen ise tümünde karşımıza çıkmaktadır.
Asimetrik savaş ile sadece askeri yöntemler ile mücadele ederek başa çıkmak mümkün değildir. Bu savaşı Devletin pek çok kurumu ve halkın en çok fikir önderini de içine alacak şekilde bir yapılanmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Harekat alanı genişlerken, daha donanımlı, daha ileri teknolojiye sahip fakat bir o kadar da küçük birimler halinde örgütlenmek gerekmektedir. İstihbarat ağının olabildiğince yaygın ve hızlı olması sağlanmalıdır. Bilgi süreçleri, inisiyatif alabilen, yönlendirmelere izin vermelidir.
Bu yeni dönemde, düşman kavramının yerini tehdit kavramının aldığı gözlenmektedir. Klasik uygulamaların yerini yeni yöntemler almalıdır. Artık daha geniş coğrafyada, daha küçük hedefleri ortaya çıkarmak ve onları etkisiz hale getirmek zorundayız.
Devletler hukukunda, terör konusunda tam olarak ortak bir görüş ve uzlaşma sağlanamadığı gibi, yine güçlünün sözünün geçtiği ve istediği yaptırım kararlarını çıkarttırdığı dönem yaşanmaktadır. Bu konu sık sık istismar edilmektedir. Bu nedenle Türkiye yeni dönemde konumunu belirlemesi için aşağıdaki sorulara acil cevaplar bulmalıdır.
Türkiye bu tehditler karşısında milli bütünlüğünü savunmaya devam mı etmelidir?
Yoksa önleyici ve hatta operasyonel tedbirler almalı mıdır?
Bu tehditler zamana, mekana, konjonktüre, konseptine ve taraflara göre farklılık gösterilebilmektedir. Bu nedenle çok boyutlu analiz süreçlerine ihtiyaç duyulmaktadır.
Asimetrik tehdidi tam olarak anlayabilmek ve konumlandırabilmek için; düşman, mekan, zaman, sosyal, ekonomik, siyasal, felsefi, kültürel ve dinsel arka planlar dikkate alınarak bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.
Amaç, misyon, moral, liderlik gibi değerler en yüksek seviyede tutularak, devletin değerleri ve toplumun değerleri sürdürülen bu savaşın mücadelesinde göz önünde tutulmalıdır.
Asimetrik savaş, yeni dönemde güvenlik ve istihbarat ilişkilerinde ve de uluslararası arenada yeni aktör, yöntem ve vasıtalar kazanmıştır.
Doğan ORMANKIRAN
YORUMLAR
Yani bu korku ile hak ve hürriyetlerden vaz geçip bir paranoyak anayasa mı yapalım?
Yazı bütün olarak gayet bilgilendirici ama amacı ne, çok kapalı.
Örtülü ima var. Bir amacı olan ve o amaca hizmet eden tarzı var.
Ne yani; ne yapmalıyız?
Asker mi yönetsin? Evren Paşayı mı getirelim başa?
İlginçti ama tatmin edici değildi bence.
Selamlar.
_Chieftain_
Yine halkımızın içinde bulunduğu durum.
Birisi A derse, diğeri ne olduğuna bakmaksızın B demeli. 12 Eylül'de de böyle olduk. sağcı olduk, solcu olduk birbirimizi kırdık Ne uğruna. Nerde o gençler.Şimdi klkola gezıyorlar. Ne harekatıydı, psıkolojık bır harekattı değil mi?
Şimdi dinci - laik, alevi- sünni, kürt - türk hep özgürlük, hep demokrasi hep yeni anayasa hep bölünme hep kavga. Ne garip bir ülke olduk.
Bireyini geliştiremediğiniz bir ülkede hak ve hüriyetten özgürlükten bahsedemezsiniz. Vatandaş kendi vekilini kendi seçemiyor, bana özgürlük diyorsunuz. Kimin özgürlüğü, patronların, şıhların, ağaların, şeyhlerin sendıka patronlarının, global şirketlerin yoksa halkın özgürlüğü mü?
Köprülerinzi satılıyor, limanlarınızı, hastanelerınız, yeraltı kaynaklarınız size soruyorlar mı? Vatandaşa sordular mı?
Hangi tv programında halkın gelir düzeyi nasıl yükleltilir diye bir tartışma var. Yada eğitim seviyesi. Varsa yoksa Anayasa, Özgürlük, Demokrasi.
Bakın Ukraynada özgürlüklerı gördük, gurcıstanda, ırakta, afganıstanda hala goruyoruz. Ama suudı arabıstanda goremıyoruz. Mesela ABD ozgurlukler ulkesı kaç tane vatandaş anayasasını bılıyor. Sokaktakı aç adama, 10 mılyon ıssız ınsana neyın ozgurlugunu anlatıyorsunuz. Kahvahaneye gidin, işçi pazarına, dunyanın en yuksek faızını oduyorusunuz. Haklar sıralamasında her turlu uluslararası sıralamada dıbe vurmussunuz.
Evrn paşayı mı getırelım? Var zaten başımızda evren paşalar. 80 den berı Evren paşalar yonetıyor...
Evren paşa neyı temıl edıyordu? 80 den bu yana ülkeyı yonetenler kımı temsıl edıyor. Ne farkı var Ali'nın, Velı'den: Alıde yıyor, Velıde yıyor hesap sorabılen var mı?
Ama olsun benım demokrasım var? Benım ozgurlugum var.
Burada ve dunyada pek çok yerde faaılyet gosteren ve dunyayı yoneten 12 hanedanınen onemlılerınden biri olan Mayer Amschel Rothschild yuzyıl once bir cumle sarf etmiş.
"Biz bir ülkenin para polıkasını ele geçirdikten sonra, O ülke ister CUmhurıyetle, ister monarsiyle, ister teokrasi ile yönetilsin biz paramızın durumuna bakarız. gerısı bizi ilgilendirmez.
Ben buraya ayna tutmak istedim. Dileyen dilediğini anlamakta özgürdür ne den olsa burası cumhurıyet ve demokrası ile yönetılıyor.