BANA İHSAN KURT’UN HATIRLATTIKLARI
Yıl: 1989
Yer: Sincan
Mekân: Saraycık Köyü İlkokulu
Galiba emeklilik öncesi 3. Kuşak Hizmet Hanesi’ne; Eskişehir Valiliği’nden emekli Vali yazılacak olan Kadir Çalışıcı’nın Sincan Kaymakamlığı’ndaki ilk yılı. İlçe’nin köy okullarına bir teftişe çıkmışız. Çalışıcı, okul gezecek, biz de not tutup haber yapacağız.
İşte öyle bir günde yolumuz o zamanlar Sincan’a bağlı köy sayılan Saraycık’ta bir okula düşüyor ve zaman zaman Yazı İşleri Müdürü olduğum Yeni Ufuk’ta da mahlas isim Furkan namıyla yazılar yazan İhsan Kurt’un öğrencilerini imtihana tâbi tutuyoruz.
Kadir Bey, çocuklara özellikle isimlerinin ne olduğunu soruyor. Cevablara dikkatinizi çekerim; Fatih, Yavuz, Süleyman, Ahmet, Mustafa, Mehmet, Kadir ve benzerleri. Kaymakam, neş’eli ve memnun tekrar soruyor; “İçinizde şu şu.. gibi ismi olan yok mu?”
Evet, yok. Bu hâl karşısında, işte bu kadar milli ve manevi bir esami listesi okuyuşumuz, bir takım gurur verici yorumları duyuşumuz meseleyi bir başka cihetlere çekse de, ilk defa İhsan Bey’in eğitim verdiği bir okulda olmam, arkadaşımı meslekî açıdan daha bir başka tahlil etmemi sağlıyor.
Ben o günlerden sonra, İhsan Kurt namıyla psikolojimize gelip yerleşen ve zamanla Türkiye’de bu sahada kendini çok mühim bir makama oturtan eğitimciyi, hep takip etmişimdir.
Kurt; Saraycık İlkokulu’ndan Milli Eğitim Bakanlığı’nın bürokrat mevkilerine varsa da, sonra Kırşehir’e Üniversite Hocalığı’na gitse de, oradan Konya Selçuk’a daha bir üst görevi için uğrasa ve emekli sıfatıyla tekrar Sincan’a dönüp, kendini daha da edebiyata verse de, bana göre O’ aramızdan hiç ayrılmadı. Hatıralarıma baktığımda benim cephemden İhsan Kurt; biteviye dalları çevresine dar gelecek kadar açılan, kökü Söğüd mazisine varacak kadar aslına kıvrılan, aramızdaki duruşuyla; meyve tadını sadece hasletlerinde yakaladığımız, ömrü her ağaçtan uzun ve özü sağlam bir Çınar gibi, bizim edebimizi ve ta ötelerden bugüne yansıtmasıyla takdir edilecek bir dosttur.
Son yıllarda, şiirden araştırmaya ve tahlile, sonra Bağlamada Caz Faslı’ndan Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey’in işaret ettiği Kahrolsun Adalet’e varıp yerleşen İhsan Bey’in daha buralarda da duracağını sanmam. O’ Necip Fazıl’ın yol bulup kıvrım kıvrım akan Sakarya’sı gibi, bu ülkenin milli ve manevi duygusunu, ziyadesiyle gerçek ruhunu taşıyan arı duru ve feyzli nehirlerinde akışına devam edecek.
İhsan Kurt; tanıdığım bir çok yazar gibi, kendini edebiyata hasretmiş, muhayyilesinden ziyade, kültürünü, bilgisini, ananesini, inancını ve ahlâki duruşunu eserlerine vakfetmiş, aşkı meşki bilmeyen, amiyane tabirlerin insanı güldüren madrabaz yapısını çiğneye çiğneye, dilini bozmayan, Batılı yazmayan olmuş.. harici harmanlardan beslenerek el elinde azmayan sahte mütefekkirlerden olmamıştır, olmaz/olamaz da..
Türkiye; Çörçil’in fikrinde ne kötü bir ifade ki insanı “hayvan” tarifinde.. General Çerneyaf’a göre, dili bozulası, Kur’an’ı elinden alınası, kültürü yozlaştırılıp ananelerinden nefret ettirilesi, Batı’nın Pinokyo oyuncağı bir bölük pörçük harita sanki..
Konstantin ruhu henüz soğumuş ve Osmanlı Adaleti’ne öfkesine yitirmiş değil.. Kahrolası Adalet’in pençesine yakalanıp öz yurdunda Ermeni Meselesi’nden sorumlu tutulup ipe çekilen Boğazlıyan Kaymakamı M.Kemal Bey’lerin vatanperverliğini ve ona dayanak kendi halkının çektiği acıları, İttihatçı ruhuyla tepeleyip, kendisini arkadan vuranları hesaba katmadan, doğru tarihi, eğri mecralarda muhakemeye tâbi tutanlara; göz nuru, akıl kârı ve milli edebinden emsal vererek misaller veren bir adama Mütefekkir denmez de ne denir?
Özünde özürden başka bir meziyeti olmayan ve kime hizmet ettiğini ya Noel hakkı için bir dilim ekmek içinde bulan, ya da ilimdarlığını kalleşlikte bilenlere karşı, Bağlamada Caz Faslı’nın aslını okuyan Milli Ses değilse ya nedir?
İhsan Kurt; bir ses, bir nefes ötemde, bu ülke için, ilerlemiş yaşına rağmen halâ memleketi için mücadele vermeye devam eden ihtiyar Karakoç gibi, yolunda ve feyzinde, benim ceddimi yazan, O’nun reddine kızan bir ilim adamı.
Nereden nereye ki bizim O’ Kurt İhsan: bugün hainliği vatan şairliğine tevil buyurulmuş, öğretmen iken okutması gerekli Türk Çocukları’na üç-beş sümüklü diyerek Türkiye’ye dönmeyi asla istemeyen, ama şimdilerde Anadolu’da bir ağaç altında kendisine mezar aranan adam gibi de olabilirdi. ‘Öldü Lenin/Kilitlen’inden elde ettiği mirasının % 25’ini TKP’ye miras da bırakabilirdi. Falan da filan..
Evet, ne güzel ki, bu ülke o kadar falan da filanlara rağmen asli unsurlarını, şiiriyle haykıran hayat damarlarını hiç kaybetmiyor. Bir Kaymakam M.Kemal Bey gidiyor, Bir İhsan Bey geliyor. Ve Türk insanının tarihi de ancak bu yüreği yanık ve aklı uyanık insanların güzelliğini yazıyor hep..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.