- 1662 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SİYAH BEYAZ
Avrupalı beyaz adam Amerika’ya geldiğinde uçsuz bucaksız münbit topraklarla karşılaştı. Fetihlerin ilerleyişi genişledikçe yeni verimli toprakların sürülmesi için büyük çapta emek gücü bulma sorunu ortaya çıktı. Ve böylece “uygar korsanlara!” iki yüzyıl boyunca altın yumurtlayan zenci köle ticareti de başlamış oldu.
Beyaz adam Amerika’da tütün ve pamuk çiftliklerinde çalışmak üzere Amerikan yerlilerini zorladı. Fakat Kızılderililer direndi. Özgürlüklerini beyaz adama teslim etmedi. Onların kapısında dilenci olmadı. Kızılderililer dilenmediler. Böyle olunca Avrupalılar Afrika’ya göz diktiler. Ve Hollandalılar Afrika’dan bir gemi dolusu kara tenli insanı Amerika’ya getirerek ilk köle ticaretini başlatmış oldular.
Amerika Birleşik devletlerinde hor görülüp aşağılanan kara tenli insanların sessiz sözcüsü olan Langston Huges şiirinde şöyle diyor:
Ben de şarkılar söylerim Amerika
Ben koyu renkli kardeşin
Eve konuk geldiğinde
Beni mutfağa yemeğe gönderirler
Bense sadece gülerim
Ve çok çok yerim güçlenirim
Yarın sofrada ben de oturacağım
Konuklar geldiğinde kimse cesareti ele alıp
Sen git mutfakta ye diyemeyecek bana
Üstelik ne kadar da güzel olduğumu görecekler ve utanacaklar
Ben de varım Amerika.
Zenciler Afrika’dan getirildikleri 17. Yy başlarından 1865 de biten iç savaşa kadar köle olarak kullanıldılar. Ve iç savaştan sonra da kölelikten kurtulmakla beraber birçok temel haklarından yoksun kaldılar. Zenciler uzun yıllar beyazlarla aynı salonu, aynı okulu, aynı hastaneyi, lokantayı, otomobili ya da toplu taşıma aracını paylaşamazlardı. Örneğin trenlerde bir Jim Crow vagonu vardı. En son vagon. O vagona yalnızca kara tenliler binerdi. İşte Huges “Atlı Karınca” adlı bir şiir yazmış, Amerika’da beyaz adamın çirkin yüzünü anlatarak bu ayırımı taşlamıştır.
Bu atlı karıncanın bayım
Jim Crow kısmı nerede
Ben binmek istiyorum da
Beyazlar ve renkliler oturamazlar yan yana
Aşağıda güneyde trenlerde
Hep bir Jim Crow vagonu vardır
Otobüslerde de arkaya oturturlar bizi
Fakat bir atlı karıncanın arkası olmaz ki
Peki siyah bir çocuğun bineceği at hangisi
Amerika’da ki kara tenli insanlar ancak 20. yy’ın ikinci yarısında 2. sınıf vatandaşlıktan yeni yeni çıkmaya başladılar. Bugün bile güneyde, ama kuzeyin de bir çok yerinde adaletsizliğin, iktisadi sömürünün ve eşitsizliğin acısını çekmektedirler. İşte ayırımın ve eşitsizliğin kol gezdiği Amerika’da eşitliği savunan ve kara tenli bir ozan olan R.Rive “Gökkuşağı” adlı şiiriyle bakın ne güzel cevap veriyor ırk ayırımına:
Gökkuşağının bittiği yerde
Bir ülke olacak kardeşim
Hem senin beyaz olmana
Benimse olmamama karşın
Biraz buruk bir şarkı olacak kardeşim
Ne siyah ne de beyaz şarkı var aslında
Yalnızca müzik var kardeşim
İşte hürriyetler ülkesi! Amerika’da hak, hukuk, adalet dediğinizde sizi bir FBI casus ajanı izler. Kara tenli şair Durem’i de eşitlik istediği için yirmi beş yıl boyunca bir FBI ajanı takip etmiştir. Ve Amerika da 25 yılını dolduran devlet görevlilerine, devlet altın kol saati hediye eder. Kara tenli şair Durem tam yirmi beş yıl boyunca kendisini bir gölge gibi takip eden casus ajanına şu şiiri yazmıştır:
Evet yaşlı casus bana benzeyen
Seni çıkmaz sokaklarda gezdiren
Birkaç kez Meksika ya götüren
Yüksek sieralarda balık avlatan
Flarmonikte caz dinleten hep benim
Sen yaşamın boyunca beni izledin
Bense senin karını giydirdim
İki çocuğunu kolejlerde okuttum
Söyle ne yararı oldu peki
İşte güneş her sabah doğmayı sürdürüyor hala
Ve sen söyle bana hiç gördün mü beni
Bir başkan yardımcısını satın alırken
Ya da faizle borç verirken
Los Angeles’ ta barların kapalı olduğu saatlerde
Biraz yasak viski bulup ta aldığım olmuştu
Evet ama patron da bundan payını almıştı
Ne bir Klanil öldürdüm
Ne de silah sattım Cezayirli avcılara
Evet yadsımıyorum zenci bir çocuğu
Beyazlara özel bir salona sokmuştum bir kez
Ama o benim kızımdı üç yaşındaydı
Çişi gelmişti işemek zorundaydı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.