- 594 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Nelerden Arınalım?
Hani o, Rabbine arınmış (selim) bir kalp ile gelmişti. (Saffat Suresi, 84)
Kur’an insana hem maddi hem manevi temizliği gerçek anlamda öğretir. Kur’an ahlâkını yaşayan insanlar maddi temizlikte olduğu gibi manevi temizlik konusunda da son derece duyarlıdırlar. Nefislerini arındırır, vicdanlarını tam kapasite kullanır, imanlarını beslerler; böylece Rabb’lerinin rahmetini, rızasını ve cennetini hedeflerler.
Yüce Allah’ın dünyada yarattığı imtihan süresince insanlar pek çok hata yapabilir, yanlış davranışlar sergileyebilirler. İman sahiplerinin amacı hata, kusur ve eksikliklerinden bir an önce arınarak Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak ve cennete yakışır güzel ahlaka ulaşmaktır.
Vicdanlı insan, Allah’ın sınırlarını korumaya çalışır, kendini Rabb’inin rahmetinden yoksun bırakabilecek kötü ve çirkin davranışlardan kaçınır. Hata yapacak olsa farkettiğinde hemen Allah’tan bağışlanma diler; O’na yönelir ve tevbe eder. Bu yüzden mümin arınmıştır, saf ve temizdir. Ve müminin arınmışlığı yüzünden okunur.
Kesin bilgiyle iman eden müminin içiyle dışı birdir; oldukça dürüst, açık ve nettir. Samimiyet, insanın gerçek düşüncelerini saklamadan, kendisini olduğundan farklı göstermeye çalışmadan açıkça ortaya koymasıdır. Samimi insan içinden geldiği davranır, yapaylıktan uzaktır ve bu nedenle etrafındaki kişileri de olumlu etkiler.
Samimi insan hiçbir dünyevi çıkar beklentisi olmaksızın, yalnızca Allah emrettiği için salih amellerde bulunur. Katıksızca Allah’ın hoşnutluğunu amaçlar; yaptığı işlerde, söylediği sözlerde, ibadetlerinde ve günlük yaşamında gönülden Allah’a yönelir.
Cahiliye insanına has yüzeysellik insanları mahvetmekte, insanlar sevgiyi kendi elleriyle öldürmektedirler. Bu nedenle samimiyet, candanlık gibi ahlak özellikleri çok önemsenmektedir. İnsanın derinliği olması, karşısındaki kişinin de bunu keşfedebilmesi muhteşemdir. Her şeyin başı samimiyettir; çok candan olmak, çok güzel huylu olmaktır.
İnsanda sevgi ve samimiyet yok olduğunda geriye adeta bir ceset kalır. Birbirinden farklı olmayan, çalışarak, yemek yiyerek, televizyon izleyerek, eşiyle anlamsız nedenlerle tartışarak, ardından yatıp uyuyarak geçirilen günler... Ertesi gün yine bir öncekinin aynıdır; kısacası kişi sevgisiz, samimiyetsiz, azap dolu bir yaşam sürer.
Oysa insan biraz düşünse, en kolay, rahatlatan, Rabb’i ile bağlantısını güçlendiren samimiyetle, aradığı huzuru tadabileceğini anlar. İnsan ancak, Allah’a ve diğer insanlara karşı samimi ve içten olduğunda din ahlakını gereğince yaşayabilir.
Allah’tan uzak yaşadığı halde “benim kalbim temiz” diyerek tevil yapmak büyük samimiyetsizliktir. Gerçek kalp temizliği, insanı Allah’tan uzaklaştıran engellerin kalpten arındırılmasıdır. Allah’ı inkâr eden, ahlaksızlık yapan, günah içinde yaşayan kişi, ancak bağışlanma dileyip tevbe ettiği ve samimi olarak Allah’a yöneldiğinde O’nun rahmetini umabilir. Temizlenip arınması kişinin yalnızca kendi lehinedir.
... Kim temizlenip-arınırsa, artık o, kendi nefsi için temizlenip-arınmıştır. Sonunda dönüş Allah’adır. (Fatır Suresi, 18)
Samimi Mümin Nelerden Arınır?
Mümin, Allah’tan başka hayali ilahlardan ve yaşamındaki insanlardan yardım ummaktan, onların hoşnutluğunu aramaktan arınmıştır. O, yalnızca Allah’a kulluk eder, Allah’tan korkar, O’nu hoşnut etmeye ve sevgisini kazanmaya çalışır. En çok Rabb’inden korkar, en çok Rabb’ini sever. Müminin sevgisi berrak ve saf bir sevgidir. Çünkü sevgisinin gerçek muhatabı Allah, sevgisinin gerçek kaynağı da Allah aşkıdır. Etrafına Allah aşkıyla bakar, baktığı her şeyde Rabb’inin tecellilerini görür. Katıksız, saf imana kavuştuğu için mümin, hiçbir durumda üzüntü ve acı yaşamaz.
Şüphesiz: "Bizim Rabbimiz Allah’tır" deyip sonra doğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); artık onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Ahkaf Suresi, 13)
Şirkten arınmış müminler yalnızca Allah’a güvenip dayanır, yalnız O’na kulluk eder, yalnız O’ndan yardım isterler. Onlar, Kuran’daki ifadeyle "iman edenler ve kalpleri Allah’ın zikriyle mutmain olanlardır".
Tertemiz, katıksız imanı yaşayan müminlerin ahiretteki alacakları karşılık Kur’an’da “... Ancak tevbe edenler, ıslah edenler, Allah’a sımsıkı sarılanlar ve dinlerini katıksız olarak Allah için (halis) kılanlar başka; işte onlar müminlerle beraberdirler. Allah müminlere büyük bir ecir verecektir. (Nisa Suresi, 145-146) ayetiyle bildirilir.
Allah’ın dost edindiğini bildirdiği Hz. İbrahim(as), hem kendi toplumuna hem de kendisinden sonraki toplumlara güzel ahlakıyla örnek olmuştur. Kur’an, Allah’a "arınmış bir kalp ile teslim olan" Hz. İbrahim’de(as) ve onunla birlikte olan müminlerde birçok güzel örnekler olduğunu bize haber verir.
Müminler, Rabb’lerine olan teslimiyetleri ve tevekkülleri sayesinde cahiliye toplumunun yaşamını azaba çeviren duygulardan arınmışlardır. Onlar, yaşadıkları her olayın Allah’ın kontrolünde olduğunu ve kendileri için bir hikmetle yaratıldığını bilirler. Yaşadıkları olay zahiren kötü gibi de olsa, hikmetlerini görebilmek için derin düşünür, ardındaki hayrı beklerler. Bu yüzden her durumda, katıksız imanlarının getirdiği şevk ve heyecanı eksilmeden yaşarlar.
İman her derdin devasıdır. Maddi temizlikle insan nasıl sağlık buluyorsa, saf iman da insanı diri ve dinç tutar. İçimizdeki kötü düşünceleri çıkarıp attığımız ve katıksızca Allah’a yöneldiğimizde huzuru yakalarız. Ahiretteki sonsuz huzur için ise kulluk bilincini asla kaybetmemeli, nefsimizin fücurundan arınmalı, tam teslimiyeti yaşamalı, imanımızı sürekli tazelemeliyiz.
"İçlerinde ebedi kalacakları altından ırmaklar akan Adn cennetleri de (onlarındır). Ve işte bu, arınmış olanın karşılığıdır." (Taha Suresi, 76)