- 736 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
BABAMDAN HAYAT DERSLERİ (4)
Çocukluk anılarımın içerisinde; Auistin kamyonumuzun ayrı bir yeri vardı. Hiç unutamam;kamyonla sağa sola gidişim gözlerimin önüne gelir hala. Yollar, asfalt değil. Otoban dersen hiç yok.Tek şeritte; her iki taraftan gelen vasıtalar,gelip geçiyorlar.O zamanlar,öyleydi.
Kamyon bir gün ansızın ortadan kayboldu .Çocukluk ya.Gözlerim,kamyonu arıyor.Ama yok! Babamın hırçınlık zamanları devam ediyor. Evde terör estiriyor.Eve geldiği zaman,çil yavrusu gibi dağılıyoruz.Karşısında durmak ne mümkün!Korkudan soramadım,kamyonumuzun nereye gittiğini.Rahmetli anam,bir gün fısıltıyla:
- Baban, kamyonu satmış!Bir daha kamyonumuz olmayacak, oğlum!
Tek cümleyle yetinmişti ama anamın söyleyemediği bir şeylerin daha olduğunu sezinlemiştim az çok. Babam demek ki kamyon almayacaktı! Uzun zaman çalışmadı.Bir yılı geçkin süre avare avare dolaştı.Aşağı yukarı her gün eve sarhoş geliyordu.Sarhoşluğu çekilmiyordu.İki gözlü barakamız zindan oluyordu bize.Kaçacak delik bulmak mümkün değildi maalesef. Deliklerde fareler, cirit atıyordu ne yazık ki… Tahtaların arasında. “zangır, zangır, zangır” koşuyorlardı sağa sola.
Tuvaletimiz, uzun koridor biçimindeki yerin bitimindeydi. Tuvalet taşının olduğu yere kadar sağlı sollu daracık boş alana olduğu gibi Auistın kamyonumuzun kırılan,bozulan parçaları ile doldurulmuştu. Sık sık tuvalete gidiyormuş gibi gider, seyrederdim;elimle dokunurdum onlara.Supaplar,aküler,bujiler,makaslar,zincirler,lastik tekerlekler,hayal dünyamı süslerdi.Ama buruk bir şekilde.Giden gitmişti.Geri dönüşü yoktu. Bu parçalardan, bir kamyon nasıl yapabilirim diye düşünür dururdum.Ne yazık ki;hayalim gerçekleşmedi.
Belli bir zaman sonra Auistin’in devresi tamamlanıp, yeni yeni kamyonlar ortaya çıkmaya başladı.
“ Ah,yeni bir kamyonumuz olsa!”
Bilinç altımda gizemli kalan bu arzum da ;hiçbir zaman gerçekleşmedi.
Yavaş yavaş,”kamyon” kavramını unutmaya başlamıştım.
Babam, bir yılın bitiminde tekrar çalışmaya başladı. Ama başkalarının kamyonlarında.O kamyonlar bana hiç cazip gelmedi.Ve de binmek bile istemedim,hiç birine.
Gel zaman git zaman on yedi yaşımda ziraat okulunu bitirdim. Mahkemenin verdiği kaza-i rüşt kararıyla göreve başladım.Gönen- Balıkesir Tahir ova Türk Alman çiftliğinde stajyerliğimi tamamladıktan sonra tayinim, Akkuş-Ordu’ ya çıktı.Memleketim Niksar’ a çok yakın olduğu için sevinçliydim.Akkuş,ormanın içerisinde küçük bir kasabaydı.Şimdi de pek büyüdüğünü sanmıyorum.
Ev kiralayıp, annemi ve kız kardeşimi yanıma aldım.Babam,o ara çalışmaya devam ediyordu.Sonradan haber gönderdi ki:
“İşten çıktım!”
Annem:
“Git oğlum ,babanı da al gel” dedi.
Hiç unutmuyorum, kasım ayının ortaları. Havalar,soğumaya başladı.Kış, geldi gelecek.
Niksar’daki iki gözlü barakamızdan içeri girdim. Babam,divana oturmuş,hüzünlü bir şekilde küçük pencereden dışarıyı izliyor. Çilingir sofrası yine önünde. Küçük otuz beşlik, yarım olmuş.Bu sefer meze olarak sadece,leblebi var.
- Hadi, gidiyoruz baba.
- Nereye, Akkuş’a mı?
Annemin yokluğuna dayanamazdı. Her ne kadar rahmetliye çok çektirse de onsuz yapamazdı.
- Annem seni istiyor, dedim.
Evde alınması gereken tabak, çatal, tencere,yatak ne varsa hazırladım.
Babam, yarım kalan rakısını da bitirmişti,bu arada.
Bana dönerek:
- Şöyle karşıma otur, oğlum, dedi.
- Emret, baba!
- Oğlum, itiraf etmem gerekir ki;kafam hiç çalışmıyormuş.Şu Niksar’da kimselerde kamyon yokken,ben de vardı.Ben ne yaptım.Bir hiç.Saçtım savurdum.Kamyonu,on iki ay vade ile sattım.Parasını da yemeden çalışmadım.Halbuki yeni bir kamyon alıp,işlerimi büyütebilirdim.Yapmadım,yapamadım! Benim muavinlerimin şimdi otobüs şirketleri var. Benimse hiçbir şeyim yok.Fareler,kulaklarımızı kemiriyorlar,bu virane evde.Velhasıl KAÇAN FIRSATLAR,BİR DAHA GERİ GELMİYOR!
Ellerimi, omzuna koydum.Sanki o,benim oğlummuş gibi:
- Üzülme baba. Senin en büyük servetin; yetiştirdiğin oğulların yani bizleriz.
O kış çok şiddetli geçti. Akkuş,iki metre karın altında kaldı,mart ayına kadar.Babam,güzineli odadan üç ay hiç dışarı çıkmadı.
“ Beni,Akkuş’da herkes tanır. Buraya her hafta pazarcıları getirirdim.Şimdi utanıyorum,benim halimi görecekler!
Emekli olma süresini hesapladım .Beş yılı daha vardı. Kamyonla değişik yerlere gitmeye alışmış olan babama Akkuş, sürgün yeri gibi geldi.
- Yaşayarak canlı canlı mezara girmektense, çalışarak ölmek daha iyidir,diye bana takılırdı.
Nisan başlarında karlar erimeye başlayınca arkasına bile bakmadan Tokat’ta soluğu aldı. Girdiği bir iş yerinin beş yıl tanker kamyonun şoförlüğünü yaptı.
Şimdi zaman zaman o veciz sözleri kulaklarımda çınlar ve rahmetli babamı yad ederim.
“KAÇAN FIRSATLAR,BİR DAHA GERİ GELMİYOR!”
YORUMLAR
Sevgili Ayhan Bey, bu anınız beni çok etkiledi. Her kelimesinde gerçek olduğu ve yaşanmışlığın izleri vardı. Maalesef bazen büyükler küçüklere örnek olması gerekirken zaaflar ve düşüncesiz davranışlar yüzünden küçükler daha olgun davranır. Evet kaçan balık büyük olur ama her şey de nasipten öteye gitmez. Tebrik ediyorum bu samimi yazınız için. Sevgilerimle, selamlar