"Aynasız" Evladı Olmak...
Çocukluğumun geçtiği belli mekanlarım olmadı.
Çocukluğum burada geçti diyebildiğim bir “mahallem”, yollarını aşındırdığım harçlıklarımla abur-cubur’a doyabildiğim bir “bakkalım”, eskimeyen “arkadaşlıklarım”, yediğimizin-içtiğimizin ayrı gitmediği “dostluklarım” olmadı. İlkokul birinci kademeden son kademeye kadar devam edebildiğim bir “okulum”, unutulmaz anlarımın geçtiği her köşesinde benden izler taşıyan bana ait bir “evim” olmadı.
“Gönül bağlarının gücü” diye bir kavram yoktu benim lügatimde. Çünkü ben biliyordum gönül bağlarını kilometrelerin ve zamanın yıprattığını; gözden ırak olanın gönle de ırak kalacağını…
Benim yâdımda kalan sevdiklerim vardır. Onları hiç unutmam işte; onları telefonlarım, mesajlarım, maillerim unutmaz.
Kimilerine göre suçluydum; sahiplenemediklerimin suçlusuydum kim bilir; ama ortada bir suç vardı ve o suç: “Aynasız” evladı olmaktı…
Kimilerine göre memleketim “doğduğum yer” diye öğretilen Samsun’du. “Memleket doğduğun değil doyduğun yer” tanımı girince hayatıma memleketimin “ekmeğini yediğim, suyunu içtiğim şehirler” olduğunu öğrendim..
Kimilerine göre zengindim; “zengin olanlar mutludur” diye düşünenleri yanıltmışımdır. “Fakir ama mutlu” olabilmeyi istemiş bu sözüme “hadi canım” diye karşılık verenlere hep mesafeli davranmışımdır.
Kimilerine göre şanslıydım; şehir şehir gezmek, farklı çevreler edinmek, farklı insanlar tanımak, farklı muhitlerde yaşamak şanstı(?) Yaratıcının yüzüme gülüşünün alâmetiydi.
Kimilerine göre güçlüydüm; gücümü hep arkamda olduğuna inandığım “aynasız”a yüklerlerdi. “Kodum mu oturtmak, düşünceyi korkusuzca dile getirmek” sadece bana mahsus gibi görürdü pek çokları.
Kimilerine göre “kolay”ı sevip, kolaya kaçan, elini sıcak sudan soğuk suya sokmayan, acı nedir bilmeyen, ayrılığı tatmamış “anne kuzusu” tiplerdendir.
Ama bana “bakan”ların çoğu hep yanıldılar. Çünkü;
Ne zengindim, ne narin. Çok ister gibi görünen ama elindekilerle yetinmeyi bilenlerdendim. Sanıldığım kadar güçlü, şanslı(!) olduğuna sevinenler gibi mutlu değildim. Acı çekmeyi öğrenmiş, ayrılıkların en zorunu da yaşamış ve yaşamaya devam edenlerdendim..
Benimdir diyebildiğim bir “mahallem, bakkalım, evim, okulum, arkadaşım, dostum” olmadı. “Hiçbir şeye sahip olmadan sadece şahit olarak geçirdiğim tam 18 sene”
“Aynasız” evladı olmak zor.
“Aynasız” evladıysan zorluklara göğüs germeyi bileceksin.
Zamanla vazgeçilen alışkanlıklardan bir anda vazgeçebilmeyi öğreneceksin.
Sevilen yerden ve yârdan ayrılmanın acısıyla ömür tüketeceksin.
Yaşanılan güzellikleri es geçmeyeceksin…
Gül Hanım GÜRSOY
YORUMLAR
Değerli kardeşim, yazını okurken içim sızladı.Vatanı için canını dişine takarak görev yapan, kahraman emniyet mensuplarının ailelerinin ne zor, sıkıntılı hayatlar geçirdiğini, neler hissettiğini çok düzel anlatmışsın.
Haklısın sürekli tayinlerle, şehir şehir gezmek çok zordur, bunu kendi yaşamayan bilemez.
Sadece sizi mutlu edeceğini bildiğim için yazıyorum, babanız çok şerefli, herkese nasip olmayacak bir görevi üstlenmiş.
Bu ülke vatandaşlarının, böyle ulvi bir göreve talip olanlara ancak şükran borcu olabilir.
Selam, sevgi ve dualarımla.
gulumcan
polis ebeveynlerimiz canlarını dişlerine takıyorlar yeri geliyor...
Onur duyuyorum "aynasız" evladı olmaktan..
selamlar...