- 479 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ücretim Alemlerin Rabb’ine Aittir
Yüce Allah, bir Kuran ayetinde, “Sizden ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayet bulmuş kimselerdir.” (Yasin Suresi 21) buyurarak, uyarıcı ve müjdeci olarak yolladığı peygamber ve elçilerine uyulmasını emreder. Ancak insanlar, içinde yaşadıkları cahiliye toplumunda çok fazla sayıda ‘zararlı’ ve ‘tehlikeli’ kişilerin bulunması nedeniyle, karşılarındaki çoğu kişiye kuşkuyla bakar ve mesafeli davranırlar. Bu nedenle, uyaran elçinin kendilerine zarar verebileceği gibi çok yersiz bir düşünceye kapılabilirler. Elçiler, Şuara Suresinin 107, 125, 143, 162, 178. ayetlerinde, “Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.” şeklinde ifade edildiği gibi güvenilir insanlardır. Bir başka ayette elçinin üstün ahlak özellikleri, “(Bu elçi,) Bir güç sahibidir, arşın sahibi katında şereflidir. Ona itaat edilir, sonra güvenilirdir.” (Tekvir Suresi, 20- 21) ayetiyle açıklanır.
Kuran’da anlatılan kıssalardan, Peygamberlerin ve elçilerin son derece güvenilir, asla kendi çıkarını gözetmeyen, yalnızca Allah’ın rızasını hedefleyen ve O’nun emriyle hareket eden insanlar olduklarını anlıyoruz. Kavimlerini Allah’a kulluk etmeye davet ederken öncelikli olarak güvenilirliklerini vurguladıklarını görmekteyiz. Örneğin, Ad kavmine gönderilen Hz. Hud, şöyle söyler:
“...Ey kavmim, Allah’a ibadet edin, sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Siz yalan olarak (tanrılar) düzenlerden başkası değilsiniz. Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Akıl erdirmeyecek misiniz?” (Hud Suresi, 50-51)
Hz. Nuh ise, kendisine “… Biz sizi yalancılar sanıyoruz...” (Hud Suresi, 27) diyen kavmine şöyle seslenir:
“Dedi ki: Ey Kavmim, görüşünüz nedir söyleyin? Eğer ben Rabbimden apaçık bir belge üzerinde isem ve Rabbim bana kendi katından bir rahmet vermiş de (bu,) sizin gözlerinizden saklı tutulmuşsa? Siz bunu istemiyorken biz sizi buna zorlayacak mıyız? Ey Kavmim, ben sizden buna karşılık bir mal istemiyorum. Benim ecrim, yalnızca Allah’a aittir...” (Hud Suresi, 28-29)
Allah, “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir.” (Nahl Suresi, 125) ayetiyle, müminlerin Kendi yolunda mücadele etmesini ister.
Peygamber ve elçilerin yolunu izleyen samimi müminler, Allah’ın beğendiği güzel ahlâkı yaşamak, O’nun hoşnutluğunu kazanmak ve diğer insanların da bu güzellikleri yaşamalarına vesile olmak için çaba gösterirler. Toplumda Kur’an ahlâkı üzerine yaşamın inşası için mücadele etmek, doğruyu, güzeli, iyiyi anlatmak samimi müminlerin görevleridir. Onlar son derece güvenilir, asla kendi çıkarını gözetmeyen, yalnızca Allah’ın rızasını hedefleyen insanlardır. Toplumu yalnızca Allah’a kulluk etmeye davet ederken gösterdikleri çabanın karşılığında asla ücret talep etmezler. Bu nedenle de, Kur’an ahlâkını yaşamayan kişiler tarafından ‘saflıkla’ itham edilebilir, küçük görülebilirler. Oysa samimi müminlerin mücadelesi Allah katında öylesine değerlidir ki, ücretini O’ndan başka hiç kimse veremez.
Müminlerin cahil toplumdan aldıkları tepkiler, genellikle karşı tavır alma, manevi baskı ve kınama şeklinde ortaya çıkar. Ancak, Allah’a gönülden yönelmiş, derin bir imana sahip olan müminler, bu baskılar karşısında dinlerinden en ufak bir ödün vermezler. Karşılığında da Allah’ın yardım ve desteğini kazanır, inkârcılara karşı kesin bir zafer elde ederler. Bu Allah’ın sünnetidir. Her devirde bu şekilde olmuştur ve olacaktır.
(Bu,) Allah’ın öteden beri sürüp giden sünnetidir. Sen Allah’ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın. (Fetih Suresi, 23)
Samimi müminler, her dönemde Allah’a olan derin imanları, aşkları, Allah’tan içleri titreyerek korkmaları nedeniyle asla bu tepkilerden korkmaz, örnek bir cesaret ortaya koyarlar. Dini yayma faaliyetlerinde samimi ve cesurdurlar. Müminlerin azimli çabasının kaynağında Allah aşkı, Allah korkusu ve Allah’ın hoşnutluğunu kazanma arzusu vardır. Bu nedenle üstün ahlâkı yaşama konusundaki cesaretleri koşullara bağlı değildir. Her ortamda, her durumda, her koşulda, mümin, Allah’a güvenip dayanıyor olmanın kazandırdığı kararlılığını korur.
Batıl fikir sisteminin savunucuları, kınamalara aldırış etmeyen, etkilenmeyen güçlü kişiliğe ve güzel ahlâka sahip müminleri engelleyemeyeceklerini kısa zamanda anlarlar. Din ahlakını yaşamayanların yaptıkları baskılar, eziyetler, attıkları iftiralar müminleri korkutmaz aksine daha da şevklendirir ve motive eder.
Rabb’inin sınırlarını gözeten, merhametli, adil, özverili, tevekküllü, hoşgörülü olan, iyiliği emredip kötülükten sakındıran, Allah’ın sınamak için yarattığı her olayda hayır gören, Kur’an ahlâkını yaşamada kararlı davrananlar asla küçük düşmezler, asla mağlup olmazlar. Karşılarına çıkan her engel onların azimlerini artırır, fitne ile mücadele yolunda coşku verir ve zafere ulaştırır. Allah, tüm yapıp ettiklerine karşılık Katından bir rahmet olarak, inkara karşı fikir mücadelesi içinde olan müminleri, derece olarak üstün kıldığını müjdeler. Ve onlara, yapıp ettikleri karşılığında, en büyük ücret olan cennetini vaat eder.
Mü’minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va’detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır. (Nisa Suresi, 95)
Fuat Türker, Haber Vaktim
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.