- 857 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
RUHUMUZUN BUZLU CAMI
Bazı kapıların zili veya tokmağı yoktur. Ya da açıp kapamaya yarayan tutma kolu.. İnsanın ruh alemi, iç dünyasını buna örnek olarak gösterebiliriz.
Herkes kendi yönetim merkezinin patronudur. Bunu derken maaşımızı veren kurumdan vs. bahsetmiyorum. Tamamen her çeşit duygumuzun örgütleştiği, karar mekanizmamızın sürekli işlediği kendimizden yola çıkıyorum.
İstersek sabaha kadar fikir üretiriz, istemezsek yerimizde sayarız. Günümüzdeysek ruhumuza komşu buluruz, değilsek tek bir sese tahammül edemeyip tabiri caizse saf dışı ederiz.
Düşüncelerimiz bize tapuludur. Ağzımızı kapı olarak kabul edersek ses olarak dışarı çıkmışsa bir kere o andan itibaren topluma mal olmuş demektir. Sert çıkışlar yaparsak kapımızı bir daha çalan olmaz, çok taviz verirsek yol geçen hanı gibi olur. Önüne gelen karışma yetkisi bulur kendinde..
Çok konuşmak da yağlanma dönemi gelmiş kapıya benzer. İkisi de inanılmaz gıcık eder insanı.. Ne yazık ki sözkonusu olan insansa pamuğa yağ döküp ağzına da süremeyiz.
Bazı kapılar dışarı açılmaz hiç. Örülmüştür duvar gibi.. İçine kapanık insanları onlara benzetirim.. Kilit vurur yüreğine, mühür vurur dudaklarına, erir içinde gün be gün..
Mevsimi yoktur ruhumuzun.. Dışarıda güneş açarken bakarsınız biz de batar... Bazen de kapalı havada sebepsiz açarız.
Bazı kapıların buzlu camları vardır. Dışarıdan içeride olup biteni net olmasa da görürsünüz. Işığı dışarı verir.
Yüzümüz de iç dünyamızın buzlu camı gibidir aslında.. Meteorolojik durumuzu ya yağmaya hazır bulutlar gibi gözlerimizdeki hüzün veya yaşlar belli eder. Ya da gül gibi solan, kireç gibi beyazlaşan ya da pancar gibi kızaran yüzümüz.. Hele dudaklarımız kah titrer, kah güler, kah büker.
Geçmişimizi sorgulayıp hatalarımızdan dersler çıkarırken geleceğe yönelik de durmadan planlar yaparız. Ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanı, Başbakan kadar mesul hissederiz kendimizi.
Yıllık değil bazen günlük planlar yaparız. Alınacaklar verilecekler, atılacaklar diye. Bazen de kendimizi öyle bir harcarız ki..Değmişse ne ala ama değmemişse üzüntüden kahroluruz.
An gelir kendimizi nerede kaybettiğimizi bile hatırlamadığımız bir şemsiye gibi unuturuz . Önceliklerimizi başkalarına veririz. O kadar kaptırırız ki karşımızdaki de bizi unutur. İşte o zaman hatamızı anlarız.
Eşimiz, çocuklarımız, anamız, babamız hepsi için düşüncelerimiz vardır. Sağlıklarını, geleceklerini takarız kafamıza. Onların mutluluğu bizim mutluluğumuz, üzüntüleri bizim üzüntümüz olur..
Darbeler yaşarız tanksız, tüfeksiz.. Tokat gibi, tokmak gibi iner yüreğimize.. Çarşaf gibi denizde fırtınalara yakalanırız. Kaptanı biziz ya batarız ya da karaya çıkarız.
Velhasılı; içimiz ne ise dışımız da o olmalı diyorum. Güzel düşünceler güzellik doğurur, kötü düşünceler ise hayatı zindan eder. Dünyayı yaşanır kılmak bize bağlı.. Gözlerimiz gerekirse çirkini bile güzel görmeli. Çünkü nasıl bakarsak öyle görürüz.
Madem geldik dünyaya mümkün olduğu kadar yaşanılır hale getirmeliyiz ki hem kendimiz hem çevremizdekiler mutlu olsun. Bu da tamamen ruh sağlığımızı korumamıza bağlı..
Küçük şeyleri dert etmemeli, büyük şeylerle karşılaşınca Karadenizde gemilerimizi batırmamalıyız. Her yeni gün yeni bir kapı açar. Umutlarınız hep yeşil kalsın..
Sevgi ve saygılarımla..
Aysel AKSÜMER
YORUMLAR
Velhasılı; içimiz ne ise dışımız da o olmalı diyorum. Güzel düşünceler güzellik doğurur, kötü düşünceler ise hayatı zindan eder. Dünyayı yaşanır kılmak bize bağlı.. Gözlerimiz gerekirse çirkini bile güzel görmeli. Çünkü nasıl bakarsak öyle görürüz.
bence ibret alınacak nasıhatlar var bu müthiş yazıda kutlarım saygılarımla
gülücükler yüzünüzden hiç eksik olmasın
Aysel AKSÜMER
Velhasılı; içimiz ne ise dışımız da o olmalı diyorum. Güzel düşünceler güzellik doğurur, kötü düşünceler ise hayatı zindan eder. Dünyayı yaşanır kılmak bize bağlı.. Gözlerimiz gerekirse çirkini bile güzel görmeli. Çünkü nasıl bakarsak öyle görürüz
Diyecek bir şey yok..Yazarın gönlü güzel, dünyayı gören gözleri güzel ve misyon edinmiş gördüğü bu güzellikleri başka yüreklerle paylaşmayı. Biz de kendisine sonsuz teşekkür ediyoruz. Ve kendisini tanıdığımız için gurur duyuyoruz.
Aysel AKSÜMER
Güzel bakan gözler hayata da, çevresine de hep olumlu bakar, mutlu olduğu gibi, mutlu da eder.
Gönül gözü hep güzel bakan, pozitif bir insansın arkadaşım, sizden de böyle güzel satırlar serilmiş sayfanıza.
Tebrikler, inşallah ömür boyu hep iyiler çıksın karşınıza, sevgilerimle
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Evet
İnsan mahiyetinin, hayat ve içindeki materyallerle benzerliğini
Son derece güzel betimlemelerle anlatmışsınız.
Bir söz ustası, insan için, alem-i asgar (küçük alem)
Alem içinse, ekber-i insan (büyük insan) der.
Yazınız bu hakikati de dile getirmiş aynı zamanda.
Her satırına imzamla beraber
Kutlar, saygılarımı sunarım Aysel hanım.
Aysel AKSÜMER
Alem içinse, ekber-i insan (büyük insan) der."
Değerli katkınız için çok teşekkür ederim. Evet bu güzel sözün açılımını yapmış gibi olmuşum farkında olmadan.İyi bir yazar olduğunuz gibi iyi bir de okursunuz. Saygı ve selamlarımı sunuyorum.
Can Murat
Allah nazarlardan korusun
Yazarlık, şairlik filan bi yana
Değerli bir insansınız Aysel hanım, samimiyetime inanın
Saygı ve selamlarımla.
An gelir kendimizi nerede kaybettiğimizi bile hatırlamadığımız bir şemsiye gibi unuturuz . Önceliklerimizi başkalarına veririz. O kadar kaptırırız ki karşımızdaki de bizi unutur. İşte o zaman hatamızı anlarız.
Aysel kardeşim,bu denemen hoşuma gitti doğrusu.Bir kaç kez üst üste okudum.
Benim,kendimi bir yerde kaybetme lüksüm hiç yok maalesef.Yoksa bütün işler aksar. Sabah yedide kalk,kahvaltıdan sonra pazara çık.O hengamede çadırı kur.tezgaha malları istifle.Sonra hanımın tahsil edemediği veresiyeleri, veresiye defterini koltuğumun altına alıp site site dolaş.Kapıyı kimi açar,kimi de açmaz.Açanların bazıları inkar eder borcunu.Bazıları,başka şey teklif eder.Y a da zılgıt yersin;arkana bakmadan tüyersin. Sonra eve 12 olmadan koşarsın, Aysu'yu okula yetiştirecem diye. Az biraz intere takılırsın yorumlar atmasan olmaz,yazıları okumasan hiç olmaz.Sonra biraz kitap okumaya çalışırsın.Biraz kurgu yapayım biraz da seri romanı yazayım diye uğraşırken;pazar gelir aklına akşam olmadan koşarsın çadıra.Hadi tekrar topla çadırı.Akşam sekiz gibi eve gel.sonra yemek derken yorgun argın interin başına geçersin.Biraz yazıları okuyam ,yorum atayım derken gözlerine ağırlık çöker, sızarsın interin başında.
Ya işte böyle kardeşim ben kendimi şemsiye gibi unutursam bir tarafta yandım valla.Benim hanım perişan eder yoksa beni.
Saygılarımla...
Estetik güzelliği olan bir yazınızı okudum bu gece.Çok da hoşuma gitti.
Tebrikler...
ayhansarıkaya tarafından 10/14/2010 9:26:58 PM zamanında düzenlenmiştir.
Aysel AKSÜMER
Ben edebiyat defterini çalışma hayatım sırasında keşfetseydim acaba bu kadar yazabilir miydim diye düşünüyorum da herhalde yazamazdım. Şimdi bir hayli boş zamanım var. Hem okumak hem de yazmak için. Allah kolaylıklar versin size..
Saygı ve selamlarımla..
Aysel AKSÜMER
karadeniz'de gemiler batar mı bilmem ama bildiğim bir şey var ,bizim köylerde kişiler kapılarını sürgülemezlerdi eskiden herkesin herkese güveni tamdı ,açıktı kapı kolları ,kapı tokmakları ,ruhlarına buzdan camlar örmüyorlardı ,öyle anlatırdı büyükler ,öyle bilirdik masalları ,peki ne oldu şimdi ,peki neden şeker yerken kapı kollarından kayboldu çocuklar,peki neden kapattık ruhlarımızı da ..
neden...
sevgiler
Aysel AKSÜMER
Teşekkür ederim. Ben de eskiyi özleyenlerdenim. Bize güzel şeyler öğretildi ama hep güzelle karşılaşamadık maalesef.
Teşekkürler anlamlı yorumunuz için. Sevgilerimle..