- 1075 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ASMİN Yaşadığı Topraklar da Mutlu mu Şimdi
Geceler yoksun senden, bu şehrin ışıklarına aldanan gözlerim sensiz karanlığa gebe, yoksun ve bu ağır bir bedel günahlarıma denk tutulan. İnandığın bir aşkla bağlanırken sana, bir gün sessiz kalacağımı bildiğin halde ve sessizliğimin sensiz acılara kucak açmak demek olduğunu bildiğin halde, gittin. Ellerinin sıcaklığı geçmeden ellerimden, o gece ilk defa arkana bakmadan gitmiştin. Son olduğu gerçeğini kabullenmemem, bıraktığın izlerin silinmeyecek kadar yeni olması ve zamanın hiçbir hüküm sürmeyecek kadar sınırsız oluşuydu. İnanmıştım sana, hayatımın ilk yenilgisi olmamasına rağmen, bu ağır sancıyı, durmadan kanayan bu yarayı, ruhumun taşımaya gücü yoktu. Bunu biliyordun, bunu bildiğin halde içinde ki sınırsız gitme isteğiyle, ne kadar da acımasızdın, ne kadarda umarsız. Oysa ben sana sunduğum sevgiyi, uzattığım ellerimi, çoğalan bir aşkla günden güne büyüyen bir umutla gözlerinin içinde kaybolma isteğini hiç kimseye vermemiştim. İlk değildin ama son olmak için elinden gelen her şeyi yaptın. Şimdi çaresizce soğuk odamda senden hiçbir haber alamazken, bir yandan yokluğunun tutsak ettiği duvarları yumruklarken, kaçıncı olduğunu bilmediğim sigarayı nefes nefese nefessiz kalana dek içime çekerken, boşalan her kadehten sonra biraz daha özlemle resmini öperken, sen bunların hiç birini bilmeden, yaşadığın yerde mutlu musun?
Asmin ismini verdim sana, ne kadar da mutlu olmuştun bilinmezliğe yol alırken dudaklarımda, bu ismi çok sevmiştin, çok yakışmıştı yeşil gözlerine, güneşi kıskandıran sarı saçlarına, o minicik ellerine. Sen ne kadar yakışmıştın yaşamımın kimsesizliğine, yıllarımın bomboş geçen takvim yapraklarına en büyük umudum olarak düşmüştün… gel gör ki mevsimin sonbahar olduğunu gittiğin gün anladım. Karanlıktı, bütün ışıklarını yakmamıştı bu şehir o gece, yüzündeki kederi anlamadım, hiç bırakmayacakmış gibi sımsıkı son sarılışını, gözlerime bakarken konuşmak isteyip sustuğunu, bu şehir o gece sessizliğe mahkûmdu. Sana yeni yolculuklar sunduğunu, beni terk edip gideceğini söylemedi, bu şehir seni benden o gece aldı, ışıklarını yakmadığı o gece, sessiz kalıp ihanetlere göz yumduğu o gece, beni öldürmek için ve ölümüme intihar süsü vermek için seni kullandığı o gece…
İlk defa iki kişilik bir şarkım vardı, hatırladın mı? Günlerce dinlediğimiz ve bıkmadığımız, ikimizin olsun dediğimiz, seni bana getiren o şarkıyı, hatırladın mı?
En çok sevdiğin Kürtçe sözcüklerle, seni seviyorum demiştin bir keresinde. Hiçbir dilde karşılığı olmayan bir sevgiyle sana sarılmıştım bende, çok kısa sürecek bir hikâye değildik o an yaşamın dilinde, mevsim her ne kadar sonbahar da olsa… ne çok gülerdik kimsesizliğimize, bir babanın özlemini ne çok yad etmiştik seninle, ne uzun yolculuklar düşlemiştik bir daha dönmemecesine. Şimdi yaşadığım yerde tek kişilik yolculuklar düşürdün payıma, üstelik kısa, gözlerimi açıp kapayıncaya dek son bulan anlamsız yolculuklar. Sense doğduğun topraklarda, hangi yolculuklara, hangi anlamsız sonlara kucak açtın. Bilmiyorum…
Resmin hala duruyor bende, yalan söyledim sana yaktım, yok ettim seni diye… oysa biliyorsun, gitmemen içindi bütün yalanlar, ışıksız dünyamda gözlerini çekip almaman içindi sana söylediğim o masum yalancı sözcükler.
Hangi şehir dindirir yokluğunun acısını bilmem, hangi güneş benim için son olur bilinmez. Hayata sunduğum bütün gerçekliğimden sonra, tatlı bir hayal olup yaşamıma gün doğumunu getirdikten sonra, karanlığa terk edip gidişinin mevsim dönümünde, bütün takvimler yapraklarını bahara çevirdiği oysa benim için her zaman gidişinin sonbaharı olacak zaman kavramını sonsuza ulaştırmak adına, sadece şunu öğrenmek istiyorum, ASMİN YAŞADIĞI TOPRAKLARDA MUTLUMU ŞİMDİ?
YORUMLAR
Gerek duygu geçişleri ile gerek sade diliyle insanın yüreğinde yer etmeyi başaran bir çalışma olmuş. Tebrik ediyorum. Kaleminize sağlık.
Biliriz yıllar sonra aynı anı yaşamak için . yanı yollarda gezdiren, yanı kapıları çaldıran dürtüyü. Asmin mutludur, gidenler hepte dönmediler...