- 1554 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
DENEME TAHTASI_Göç Zamanı
Bir sabah uyandığınızda, iliklerinize kadar sessizliği duyarsınız.
Leylekler kışı avucunuza terk ederken; kararlı bakışları, hareketsiz kanatları, dimdik boyunlarıyla gök kubbeyi azimle yarıp önderlerinin ardı sıra güneşe uçmaktadırlar; gölgelerini hüzünlü gözlerinize bırakarak. Karaltıları usulca süzülüp odanızın yaz güneşinden yorgun düşmüş perdelerine siner.
Bu hazin şölenin ardından huşu içinde bakakalırsınız. Kocamış ağaçların çıplaklığa hazırlanan dalları bu suskun zamanın sesine kanıp salınmayı bırakır. Rüzgâr bile durup çevreyi dinlemeye koyulur; gidenleri hüzünle uğurlarcasına...
Aylardır görmeye alıştığınız o parlak güneşin yerini solgun, kısık, belki de nereyi ne zaman aydınlatacağını, nasıl ısıtacağını bilemeyen, şaşkın ve ürkek ışıkların aldığını fark edersiniz.
Artık gün dönmüştür.
Bağbozumunu çoktan kutlamış, üzümlerin tadına çoktan bakmışsınızdır. Arka bahçenizdeki nazlı badem ağacı, rüzgârla her salınışında size en azından bir yemişini armağan eder. Kestaneler yokuş aşağı ayaklarınızın altında yuvarlanırken bir karga tepenizdeki dalları sallayıp başınıza cevizleri döküverir.
Usulca susup hülyalarınızı serbest bırakırsınız.
Kemanın akordeona eşlik ettiği, günbatımı kızılının yüreğinize şiirler karaladığı, deniz tuzunun dilinizdeki sevdâ ezgilerine sindiği yaz akşamları bir mazîdir artık. Tüm eğlenceler, kahkahalar, hasretler, kavuşmalar, sevişmeler ve hatta o en mutlu anlarda dudaklardan fışkıran şuh sözcükler hatıra defterinizin ölümsüz sayfalarına nakşedilmiştir; bir daha yaşanıp yaşanmayacağı bilinemeden...
Gece, her zamankinden daha iri bir dolunayın sizi elinizden tutup özlediklerinizin yaşadığı uzak, ulaşmanızın imkânsız olduğu ve hep de imkânsız olacağı diyarlara çektiğini hissedersiniz. O sarı beyaz ışıkta, sırtınıza serin rüzgârları alarak ve hayallerinizin gölgesine gözyaşlarınızı doldurarak arzuladığınız vuslata yolculuklar yaparsınız.
Gündüzleri güneş hala umutlarınızı ısıtsa da elleriniz, ayaklarınız önünüze serilen soğuğa kanmaya çoktan başlamıştır. Poyraz giderek daha çok üşütür; şalınıza giderek daha sıkı sarınırsınız. Saçlarınızsa size değil, rüzgâra itaat etmeye başlamıştır.
Bir önceki kış boyunca hasretini çektiğiniz, gelmesi için Tanrı’ya yakardığınız, yaşarken hiç sona ermeyeceğini sandığınız ve aylarca yüzünüze gülen, teninizi kavuran hatta sık sık bunaltan o yaz günleri sona ermiştir.
Şimdi göç zamanıdır.
Sahillerden, yaylalardan şehirlere; özgürlükten esarete ve karmaşaya; o yaşamayı hiç istemediğiniz, elinizden geldiği kadar da geciktirdiğiniz ama yine de sürdürmekten kaçamayacağınız, koşuşturma dolu kent hayatına dönme zamanıdır.
İçiniz daha şimdiden özlemle yanar. Dalgaların ve güneşin teninizi okşadığı, sevdiğinizle yan yana olabilme hazzını yaşadığınız, bazen güldüğünüz bazen de zamanın kıymetini bilemeyip sıkıldığınız anları hatırladıkça teniniz ürperir.
Bilirsiniz ki Kestane Karası’nın soluğunu duymanız; sizi karayele, poyraza bulayacak günlerle sarmalanmanız çok yakındır. Bilirsiniz ki kış boyunca hayallerinizi, şehrin rutin yaşamının size verdiği bıkkınlığa, o puslu, çamurlu, gürültülü ve kalabalık yalnızlıklara gömülmekten kurtarmayı deneyip tekrar umuda bağlamaya çabalayacaksınızdır; tüm gücünüzle ve olabildiğince.
Kapanan panjurlar, boşalan sokaklar, ıssız ve sessiz balkonlar, bakımsız bahçeler içinizi acıtır. Uçaklar, size yukarılarda soğuyan havanın kısa zamanda toprağa da ulaşacağını haber verircesine, gökyüzünde uzun beyaz izler bırakır. Yüreğiniz giderek daralmaktadır.
Pişmanlıklarınız, yanılgılarınız, gerçekleştiremediğiniz arzularınız, koynunuza bir yavrunun ana sıcaklığına sokulması gibi sığınmışken ve yarınların size ne getirip sizden ne götüreceğini tam olarak bilemeden, isyanlarınızı bir türlü dillendiremezsiniz; susarsınız.
Bir sabah uyandığınızda, iliklerinize kadar kimsesizliği duyarsınız.
Leylekler kışı avucunuza terk ederken; kararlı bakışları, hareketsiz kanatları, dimdik boyunlarıyla gök kubbeyi azimle yarıp önderlerinin ardı sıra güneşe uçmaktadırlar; gölgelerini hüzünlü gözlerinize bırakarak.
Geriye, tadına doyamadığınız yaza ait dolu dolu sayfalar kalır yüreğinizde; hayalleriniz kadar geniş, bir o kadar sessiz...
KUM EDEBİYAT DERGİSİ / Sayı:37
Feride Özmat
YORUMLAR
Sevgili Feride ÖZMAT. Şiirinizin başkası tarafından kullanılması iddianıza önce üzüldük ve şaire saygı hisleriyle sizi destekledik. Ama siz önünüze gelen her yere konuyu taşıyarak mecrasından çıkarıyorsunuz konuyu.
Burada bir zamanlar bir yazı vardı ve bendeniz yukarıdaki yorumu yapmıştım. O yazı gitmiş bu sloganik yazı gelmiş!
Oldu mu şimdi! Hakkınız var mı yorumu anlamsız şekilde askıda bırakmaya!