- 532 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hastalık İlahi Hediyedir
Hastalık insana Rabb’inin üstün gücü karşısındaki aczini hatırlatır. İnsan, gözle görünmeyen mikroskobik bir virüsün bedeninde meydana getirdiği zayıflığa engel olamadığında, aczini ve Allah’ın yardımına ne denli muhtaç olduğunu daha iyi kavrar.
Sağlıklı olan, ağrısı acısı olmayan insan genellikle sağlığının değerini tam anlamıyla bilemez. Sık hastalanmayan, dolayısıyla ağrı ya da acı çekmeyen insan hep o şekilde sağlıklı yaşayacağını zanneder. Ancak ani bir hastalık durumunda sağlıklı olmanın büyük bir nimet ve lütuf olduğunun bilincine varır.
Ciddi ve zorlu bir hastalıkta insan, ölümü ve ahireti daha çok düşünür. Tedavisi zor bir hastalığa yakalandığında ya da bir organını yitirdiğinde insan bunu kötü bir olay olarak değerlendirebilir. Oysa bu hastalık dert ya da musibet olarak değil, yalnızca Kendisine yönelmesi için Allah Katından bir nimet olarak verilmiştir.
Hastalık, insanın Allah’a olan duasını ve yakınlığını artırır. Örneğin iyileşme süresi uzadıkça insan, ölümü daha fazla düşünmeye başlar ve gönülden Allah’a yönelerek sağlık vermesi için dua eder.
Allah’a tam olarak teslim olmamış kişi, belki hastalığı vesilesiyle güzel özellikler kazanabilir. Geçici ve sonlu dünya hayatındaki sıkıntılara sabretmesi karşılığında, sonsuz yaşamında nimetlere kavuşmayı umut edebilir.
Geleceği için yaptığı planların her zaman tasarladığı şekilde gerçekleşmesini bekleyen bir insanın, bir hastalıkla karşılaştığı anda tüm yaşamı alt üst olur. Çünkü yaptığı planlarda hastalık ya da kaza gibi bir olayın yeri yoktur. Her gün binlerce kişinin başına gelebilecek bu gibi olaylarla kendisinin de karşılaşabileceğini hiç düşünmemiştir.
Aniden ihtimal dışı böyle bir olayla karşılaşan kişi isyankar bir tutum içine girebilir. "Neden benim başıma bu geldi?" gibi düşüncelerle kadere imana uygun olmayan bir davranış sergileyebilir. Kur’an ahlakından uzak yaşayan kimseler, hastalık ya da kaza anında tevekkül edemez, yaşadıkları olaya hayır gözüyle bakamazlar.
Oysa insan birçok acizliğe sahiptir. Çabuk hastalanır, gözle görülemeyen bir virüsün etkisiyle günlerce hasta yatabilir. Hatta grip, soğuk algınlığı gibi sıradan hastalıklar dahi insanın vücut direncini ciddi anlamda güçsüzleştirebilir.
Birçok insan, başına gelen hastalığın nedeni olarak yalnızca virüsleri veya mikropları görür. Oysa hastalığa neden olan her mikroorganizma, Allah’ın sebep olarak yarattığı varlıktır. Ve hiçbiri başıboş değildir; Allah’ın kontrolündedir. Bir virüs tesadüfen insan bedenine girmez. Hastalığı meydana getiren, tedaviyi yapan doktoru ve ilacı yaratan, onları şifaya vesile eden Yüce Allah’tır.
İnsan ne yaparsa yapsın kaderinden tek bir anı bile değiştiremez; çünkü kader bir bütün olarak yaratılır. Hastalıklar, musibet gibi görünse de sonu hayırla bitecek geçici imtihanlardır. Önemli olan sonsuz güç sahibi Allah’a ve O’nun yaratmış olduğu kadere teslim olarak, zorluk ve hastalık anlarında güzel ahlak göstermektir.
Hastalık anında dua eden, Rabb’ine tevekkül eden ve O’ndan şifa bekleyen insan, kullandığı ilaçlar etki etse de etmese de bunda bir hayır olduğunu bilir. Hastalığı iyileşmiyor gibi görünse de, o kişi sabrı, tevekkülü ve gösterdiği güzel ahlak özellikleri sebebiyle Allah’ın hoşnutluğunu kazanabilir.
Allah, ilacı, hastalığın iyileşmesi için sebep olarak yaratır. Hastalığı iyileştiren ilaç olsaydı, aynı tedavi şeklinin uygulandığı tüm hastaların iyileşmesi gerekirdi. Bu, ilacın yalnızca bir sebep olduğunun kanıtıdır.
Fiziksel bir rahatsızlıkla karşılaşmak, güzel ahlak göstermek için bir imtihandır; hastalığı da, şifayı da yaratan yalnızca Allah’tır. Kuşkusuz mümin, din ahlakını tebliğ edebilmek için Allah’tan sağlık ister, hastalığa dua etmez. Ancak hastalandığında, ardınaki hayır ve hikmeti düşünür, sabreder. Hastalığı şükür, ecir kazanma ve Rabb’ine yakınlaşma fırsatı olarak görür. Allah’a olan sevgisini -hastalık dahil- O’ndan gelen her şeyden hoşnut olarak kanıtlar. Hastalığın getirdiği eksikliği musibet olarak değil, sonsuz ahireti için rahmet olarak görür.
Bediüzzaman, hastalıkların Allah’tan bir hediye olduğunu söyler. “Ey hastalıktan şikâyet eden biçare adam! Hastalık bazılara ehemmiyetli bir hazinedir, gayet kıymetli ilahi bir hediyedir. Her hasta kendi hastalığını o çeşit hayal edebilir. Madem ecel vakti belli değil; Cenab-ı Hak, insanı mutlak ümitsizlik ve mutlak gafletten kurtarmak için, korku ve ümit ortasında, hem dünya ve hem ahireti muhafaza etmek noktasında tutmak için, hikmetiyle eceli gizlemiş. Madem her vakit ölüm gelebilir; eğer insanı gaflet içinde yakalasa, ebedî hayatına çok zarar verebilir. Hastalık gafleti dağıtır, ahireti düşündürür, ölümü hatırlatır, öylece hazırlanır. Bazı öyle bir kazancı olur ki; yirmi senede kazanamadığı bir mertebeyi yirmi günde kazanıyor.
Madem hastalıkların böyle menfaati var, ondan şikayet değil tevekkül, sabır ile, belki şükredip, ilahi rahmete itimat etmektir.”
Hastalıkların, hem dünyanın geçiciliğini hem de Allah’ın sonsuz gücünü kavrayabilmemiz açısından birçok hikmeti olduğu gerçeğini kalben kavrayabilmemiz ve zorluk anlarında güzel ahlak sergileyebilmemiz çok önemlidir.
"Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O’dur; bana yediren ve içiren O’dur; hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur; beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O’dur."(Şuara Suresi, 78-81)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.