OSMANLI İNSANI 1
Yürekler kıble eksenli olunca hayatta iman şuhuruyla mutluluğa dönüşebiliyor bu dönüşümü Osmanlı çok güzel sağlamış ve hayata aksettirmiş, insan merkezli düşünen Osmanlı mimariye de ayrı bir önem vermiş,Osmanlı evlerinde odaların tavanı yüksekti insan ruhunu yüceltmesi, ruha ferahlık ve sükunet vermesi için.
Kapı tokmakları büyük ve küçük olmak üzere 2 halkadan oluşurdu.Büyük tokmağı erkekler küçük tokmağı ise kadınlar kullanırdı.Böylece ev sahipleri tokmağın sesine göre hareket ederdi.
Odaların hepsinde ısınmak yemek pişirmek hatta aydınlanmak için birer ocak bulunurdu.Birde yatak ve yorganların konduğu yüklük bulunurdu.Yüklüğün bir köşesi banyo olarak kullanılırdı.Sofra bezi yada sini denilen büyük bakır tepsi üzerinde yemek yenirdi.
Osmanlı mimarisi basit, kullanışlı, ince, zarif, vakur ve heybetlidir!
Evler fani olduklarını simgeleyen kireç ve kerpiç gibi dayanıksız malzemelerden yapılırken cami çeşme ve hastane gibi hayır kurumları sağlamlığını simgeleyen taş malzemeyle yapılırdı.Zengin ve fakir evini ayırt etmek mümkün değildi...
Yazıya verilen değer, bütün İslam kültürlerinde hat sanatının çok üstünde durulmasına yol açmıştır. Özellikle Osmanlı kültürü içinde hat sanatı çok ilerlemiş, işlevsel görevinin yanısıra, estetik bir düzeye yükselmiş, adeta batı resim sanatındaki tabloların yerini tutar olmuştur. Gerçek bir tablo gibi çerçevelenerek duvara asılan güzel yazı örneklerinden ünlü hattatların yapıtlarına Osmanlı tarihinde çok büyük paralar ödendiği bilinmektedir. Güzel yazı, yalnız levhalarda değil, bundan başka el yazması kitaplarda, fermanlarda, diplomalarda, cami iç ve dış duvarlarında, çeşitli yapıların yazıtlarında, mezar taşlarında, pencere kapağı ya da kapı kanadı gibi mimarlık ögelerinin üstlerinde, halı bordürlerinde, kutu, vazo, tabak gibi gündelik eşyada da kullanılmıştır.
Fransız
Edebiyatının en ünlü yazarlarından olan Gerard de Nervaldır.
Osmanlı
ülkesine ayak basan yazarı ilk şaşırtan konu, çok uluslu
bir yapıya sahip olan bu devletin içinde barınan; farklı
kültüre , millete ve dine sahip insanların kardeşce yaşamalarıdır.
Bu duygularını da şu şekilde ifade etmiştir;
"İstanbul tuhaf bir şehir. Dört
millet bir arada yaşıyor ve birbirlerinden nefret etmiyorlar.
Türkler,Ermeniler,Yahudiler ve Rumlar aynı topraklarda yaşayan
insanlar olarak birbirlerine gösterdikleri tahammül ve müsamahayı
bizde çeşitli vilayet veya partilere mensup insanlar arasında
göremeyiz."
Bir yabancının gözünden Osmanlıyı okurken içim burkuluyor böyle köklü bir medeniyetin torunları olarak; ne kadar sahip çıkıyoruz, ne kadar onlara benziyoruz...
Bu gönül dostunuz Osmanlı’dan af diliyor, özür diliyor ve helallik istiyor