- 601 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dilinde aşk vardı. Yüreğinde ihanet-2/ Bir sevda masalıydı bizimki bölüm-16
Bölüm–16
Feyza ablama, Necmi ağabeyime ve Şirvan’a çok alışmıştım. Tabi bu arada Seyfi ağabeyimi de unutmamalıyım. Ama her güzel şeyin sonu olduğu gibi benim misafirliğimin de yavaş, yavaş sonu geliyordu. Temmuz ayının son haftası İzmir’den ayrılmaya karar verdim. Ve bu kararımı doğum günümün ertesi aile bireylerine açıkladım.
Feyza ablam her ne kadar biraz daha kalmamı ve iyice kuvvetlendikten sonra, yola çıkmam konusunda ısrarcı davransa da kararımın kesin olduğunu anladı ve daha fazla üstelemedi. Ama her halinden hayal kırıklığına uğradığı belliydi. Onlar kabul etmese de ben bu aileye yeteri kadar yük olmuştum.
Sayılı günler tez geçer derler ya aynı dedikleri gibi de oldu. Cumartesi akşamı otobüse binip Pazar sabahı evin zilini çalmak istiyordum. Annem, ben daha küçücük bir çocukken çok istediğin bir şey kolay, kolay gerçekleşmez diyordu. Aynı şimdi olduğu, ya da olacağı gibi. Cuma sabahı hafif bir baş ağrısı ile uyandım. İlk işim birkaç lokma atıştırıp hafif bir ağrı kesici almak oldu. Sandalyemi camın kenarına çekerek oturdum ve dışarıyı seyretmeye başladım.
Aslında pek seyrettiğimde söylenemezdi. Kendi hayatımı sorgulamaktan başka bir şey yapmadığımın farkına vardım. Hasan Cevat’la ilk karşılaştığımız gün aklıma geldi. Aslında hiç unutmamıştım ki. Ben içerde müşteri ile uğraşırken, Deniz bir şeyler söylemişti ben söylediği şeye kahkahalarla gülüyordum. O gün sesimin dükkândan dışarı taşıp Hasan Cevat’ın kulağına kadar gideceğini hesap edememiştim. Bir an için dışarı baktığımda bana bakan bir çıft gözle karşılaştım. İçine düşüp boğulduğum, uğruna ölümü göze aldığım ama ölemediğim bir çift gözle. Bir den Feyza ablamın yanı başımdan bana seslendiğimi duydum.
_ Bu ne dalgınlık kızım? Kapıyı çaldım sesimi duyuramadım. Merak ettim ve izin almadan odana girdim. Söyle bakayım öyle çapkın, çapkın kime gülümsüyordun?
Veda:
_ Gülüyor muydum abla? Sahi mi diyorsun?
Feyza:
_ Evet, gülüyordun öyle gülümsüyordun ki yüzündeki gamzeler ta kapının oradan belli oluyordu.
Veda:
_ Aman abla! Biraz geçmişi ziyaret edip geldim.
Feyza:
_ Evet, gülüyordun ama gelmemin sebebi bu değil tabi. Necmi fabrikadan telefon etti seni fabrikaya götüreceğim.
Veda:
_ Ne oldu acaba, beni neden çağırdı ki?
Feyza:
_ Şimdi bende meraklandım. O zaman hazırlan hemen gidelim.
Necmi ağabeyin bürosundan içeri girdiğimizde saat üçe gelmişti daha oturmadan, Necmi ağabey
_ Yerleşmeyin kızlar çıkıyoruz. Yorgunluğunuzu daha sonra giderirsiniz.
Feyza:
_ Nereye gittiğimizi de söylemiyorsun Necmi?
Necmi:
_ Hastaneye gidiyoruz. Serhat bizimle görüşmek istiyormuş. Veda’nın durumu ile ilgili ufacık bir pürüz çıkmış.
Veda:
_ Merak ettim doğrusu bu ufacık pürüz neymiş acaba?
Necmi:
_ Korkacak bir şey yoktur kızım her halde formalitedir. Maşallah sapa sağlasın taşı sıksan suyunu çıkaracaksın.
Yarım saat sonra hastanede Serhat beyin odasından içeri giriyorduk. Serhat bey hoş beşten sonra önündeki dosyayı açarak içindeki raporu göz gezdirdi sonrada bana bakarak bir müddet öylece kaldı.
Serhat:
_ Nasılsınız Veda Hanım? Gördüğüm kadarı ile de iyisiniz. Umarım önemli bir şikâyetinizde yoktur. Gözünü korkutmak istemem ama şimdi vereceğim haber hiçte iyi, güzel bir şey değil.
Siz şu anda karşımda bir talesemi hastası olarak karşımda oturuyorsunuz. Bu hastalığın halk arasındaki adının Akdeniz anemisi olarak geçtiğini söylemeliyim. Sizin önce nasıl bir şeyle karşı karşıya olduğunuzu anlatacağım. Sonrada tedavisi hakkında konuşacağız.
Bu kalıtsal kan hastalığı, Akdeniz’i içine alan bölgeler ve uzak doğu ülkelerinde sıklıkla görülür. İki şekli vardır. Akdeniz anemisi taşıyıcılığı ve Akdeniz anemisi hastalığı.
Bu haber aramızda bomba etkisi yaptı. Bir anda ne yapacağıma nasıl hareket edeceğimi bilemedim. Ben kanserdim hemde kan kanseri.
Necmi:
_ Sen ne diyorsun Serhat. Bu kızın çilesi bitmeyecek mi?
Serhat:
_ İzin verirseniz kaldığım yerden devam edeyim. Taşıyıcılar hasta geni taşımalarına rağmen tümü ile sağlıklıdırlar. Taşıyıcı olduklarını ancak yapılan kan testleri sonucunda öğrenebilirler. Anne ve baba taşıyıcı ise, çocuklarına geçirdikleri hatalı genlerle Akdeniz anemisi hastalığına yakalanmalarına neden olabilirler.
Akdeniz anemisinde çocuk doğduktan sonra normaldir. 5, 6 ay sonra kansızlık belirtileri ortaya çıkar. Bu hastalık yaşlılarda ve çocuklarda çokça görülür. 20 li yaşlarda ise pek o kadar görülmez.
Veda, buraya kadar senin için çok karanlık bir tablo çizdim. Amacım seni korkutmak veya üzmek değil ne ile karşı karşıya olduğunu göstermek idi eğer söyleyeceklerimi can kulağı ile dinlersen normal yaşantına devam edersin. Belki önündeki manzara tozpembe olmaz ama. Yaşanacak uzun bir hayatın var. Bundan daha kötüsüde olamaz. Bir yerlerde bir yazı okumuştum. ‘’ Korkmazsan cesur olamazsın’’ Anlattıklarımdan korkacaksın ki ona göre tedbirini alacaksın. İşte o zaman ardından cesarette gelecek sen ve şu anda çevrende bulunan insanlarla bu hastalığa gününü göstereceksin. Şimdi gelelim sonuca. Sana bir reçete yazdım. Bu üç ilacı hayatının sonuna kadar kullanacaksın. Yani kısaca bu hastalıkla ömrünün sonuna kadar berabersin. İhmale gelmez. Benim sana söyleyeceklerim bu kadar. Ha birde kartımı sana veriyorum bunu iyi sakla beni istediğin zaman ziyaretime gelebilirsin. Yâda telefonla arayabilirsin.
Eve dönüş yolunda eski Veda olmadığımı fark ettim. Elimden bir kanadım daha koparılıp alınmıştı.
2010/ Tuğrul Ahmet Pekel
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.