12 Eylül Halkoylamasi
Türkiye’de cagdas, demokratik, sivil bir anayasaya gereksinim vardir. 12 Eylül Anayasasi’nin her bir maddesine ve bütününe yansiyan antidemokratik durum kimi madelerin degistirilmesi ile saglanamaz. Cogu madelerde zaten zaman zaman degistirildi ve simdiki yamali bir bohca halini aldi. Referandum ile eklenecek veya cikarilacak madelerde, bohcanin kalitesini yükseltmez tam aksine daha degersiz kilar...
Türkiye’nin artik cagdas, demokratik, sivil bir anayasa hakkidir. Buda basta tüm siyasi partiler olmak üzere toplumun tüm demokratik kitle örgütleri ve anayasa uzmanlari ile yapilir.
12 Eylül’de yapilacak halkoylamasi halki oyalamakdan baska bir ise yaramaz. Yazik bosa harcanan zamana...
YORUMLAR
Referandum Gerçekleri-1] Evet mi Hayır mı?
1: 12 Eylül'de oylayacağımız anayasa değişikliği, her ne kadar değişiklik AK Parti tarafından yapılmış da olsa, bir partiye ait değişiklik değildir. Hiç de AK Parti taraftarı olmayan Anayasa Mahkemesi bile bu değişikliğin kanunlara ve Anayasa'ya aykırı olmadığına karar vermiştir. Değişiklik AK Parti veya bir başka parti tarafından da yapılmış olsa, önemli olan neler getirdiğidir. Parti taraftarlığı veya karşıtlığı ile buna evet veya hayır demek yanlıştır.
2: Anayasa değişikliği, asla bir seçim veya partilerin oylanması manâsına da gelmemektedir. Bu değişikliğin herhangi bir partiye, bilhassa AK Parti'ye yarar getireceği, güya Başbakan Erdoğan'ı Yüce Divan'dan kurtaracağı koskoca bir yalandır. Şu ana kadar milletvekilliği düştükten sonra bile herhangi bir milletvekili Yüce Divan'da yargılanıp ciddî bir ceza almış değildir. Evet, siyasîler içinde de yolsuzluk yapanlar bulunmaktadır. Fakat sadece milletvekillerinin ve sürekli olarak yolsuzlukla suçlanmaları, aslında halkın temsilcisi olan siyaset kurumunu ve Meclis'i halkın gözünden düşürmek için asıl yolsuzluk yapanların belli medya eliyle yaydıkları bir iftiradan ibarettir. Kendileri çok dürüst de buna karşılık diğerleri hep yolsuzluk suçu işliyormuş gibi propaganda yapan CHP yönetimi, şimdiye kadar ne Başbakan Tayyip Erdoğan ne de bir başka milletvekili hakkında savcılıklara suç duyurusunda bulunmuş ve dosya teslim etmiş değildir. Medya önünde dile getirdikleri iddialarının hemen hepsi de boş çıkmıştır. Asıl yolsuzluk, kapalı rejimlerde, şeffaflığın olmadığı askerî darbeler döneminde yapılır ve yapılmıştır. 12 Eylül'ün Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya'nın Ortadoğu'nun en zengin generali haline geldiğini Economist dergisi yazmıştı. Derginin bu haberi yapan nüshasının Türkiye'ye girmesi hemen yasaklandı. CHP, şimdiye kadar bunu da, bu derginin söz konusu haberi yapan sayısının Türkiye'ye girmesinin yasaklanmasını da hiç konu etmedi. Ayrıca, uçak üreten Amerikan Lockheed firması, uçak satmak için dünyada hangi ülkelerde kimlere rüşvet verdiğini açıkladığı halde sadece Türkiye'de kimlere rüşvet verdiğini hâlâ açıklamadı. CHP, bunu da hiç konu etmemiştir.
3: CHP ve hayır cephesinin diğer unsurları, anayasa değişikliği ve AKP iktidarı arkasında güya Amerika'yı göstermektedir. Oysa Türkiye'de Amerika ve bilhassa İsrail'in kendileriyle en fazla iş tuttukları, askerler ve CHP gibi kuruluşlardır. 12 Eylül darbesi yapıldığı gün, bunun haberi dönemin Amerika başkanı Jimmy Carter'a "Our boys have done it!", yani "Bizim çocuklar başardılar" şeklinde verilmiştir. Yani, Amerika yetkilileri, darbe yapan askerlerimizden "Bizim çocuklar!" olarak bahsedebilmektedirler. 28 Şubat öncesinin puslu günlerinde Çevik Bir'in Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni devre dışı bırakmasıyla, İsrail Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı'mız arasında imzalanan Askerî Eğitim ve İşbirliği Anlaşması'yla Türkiye, İsrail'e hizmetçi hale getirilmiştir. Ayrıntıları dönemin hükümetlerinin bakanlarından gizlenerek imzalanan bu anlaşma, yasaların âmir hükümlerine rağmen Meclis'te oylanmadığı gibi, Resmî Gazete'de de yayımlanmamıştır. Anayasa değişikliğine hayır demede birleşen CHP, MHP yönetimi, BDP, bu tür uygulamalara da hiç ses çıkarmamışlardır ve çıkarmazlar.
4: Terör dahil Türkiye'nin problemlerinin çözümsüzlüğünün altında asker ve yargı vesayetinden gelen kapalılık, şeffaf olmama yatmaktadır. Olup bitenlerden büyük oranda haberimiz olmamakta, bunlar belli medya eliyle bilerek gizlenmektedir. Terör, ona karşı mücadele için yapılan silah alımları ve diğer problemler, pek çokları için birer rant, yani haksız ve sürekli kazanç zemini oluşturmakta ve Türkiye'de özellikle Anglo-Saxon-İsrail merkezli dış güçler, asker-sivil bürokrasi, İstanbul dükalığı denilen iri sermaye, iri medya ve bir kısım sözde sivil kuruluşlar koalisyonunun teşkil ettiği halka rağmen bir avuç azgın azınlık hakimiyetinin devamına hizmet etmektedir. Türkiye'nin bugünü ve yarını adına yapıcı hiçbir fikri olmayan, ancak kavgadan ve "dayıca kaba" muhalefetten beslenen bazı siyasîler de bu problemlerin çözümsüzlüğünden nemalanmaktadır.
5: Ordumuza, savunma harcamalarımıza her yıl vergilerimizden oluşan millî bütçemizin üçte birine yakını gitmektedir. Milletin ve ülkenin güvenliği kendisine emanet edilen bu ordu içinde sürekli cuntalar üremekte ve bu cuntalar, yatıp kalkıp halka ve siyasî iktidarlara karşı komplolar, darbe planları, fırsat düşünce de darbe yapmaktadır. 87 yıllık Cumhuriyet tarihimizde Kıbrıs çıkarması dışında hiçbir dış seferi olmayan ve PKK'ya karşı da 30 yıldır ciddî başarı gösteremeyen, kendisi de sürekli darbelerle sarsılan ordumuz, Türkiye 1946'da çok partili hayata geçtiği günden bu yana halkın seçtiği hükümetlere ve halka karşı 4 darbe yapmış ve bu darbelerin hiçbiri ülkenin ve halkın menfaatine olmamış, daha çok darbelere destek olan yabancı güçlerin işine yaramıştır. Ayrıca, bugün teröre kurban verdiğimiz gencecik fidanlarımız, meselâ 12 Eylül darbesinden önce 5000 gencimiz, çok kan aksın ve darbe zemini oluşsun diye anarşiye kurban verilmiştir. Şu andaki anayasa değişikliği paketinin kendisinde değişiklikler yaptığı 1983 Anayasası ile bu darbeleri yapanlar ebedî koruma altına alınmıştır. Yapılanlar doğru ise neden hem de Anayasa ile koruma altına alınır ve yargıdan kaçılır? Dün darbeciler kendilerini Anayasa koruması zırhına alırken, bugünün darbe planlayıcıları da aynen onlar gibi yargıdan kaçmaktadırlar. Suçu olmayan, alnı ak olan neden yargıdan kaçar? Ve bu darbeleri yapanlar, yatıp-kalkıp darbe teşebbüslerinde bulunanlar hakkında soruşturma açmaya kalkan, terörle mücadeledeki ihanetler hakkında iddianame hazırlayan kıymetli savcılarımız HSYK (Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu) tarafından hemen görevden alınmakta ve hayatları kendilerine zehir edilmektedir.
6: Yargıda, 1990'larda peş peşe Seyfi Oktay-Mehmet Moğultay tarafından kurulmuş özel bir yapılanma vardır. Hakimleri ve savcıları tayin eden, onların âmiri konumundaki HSYK, yani Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, ülkede görev yapan hakimler ve savcılar üzerinde tam otorite sahibidir. Bu kurum, Ergenekon davasında sıkça yaşadığımız üzere, devam eden mahkemelerin hakim ve savcılarını değiştirebilmekte, böylece mahkemeleri doğrudan etkilemekte, hakim ve savcılar üzerinde istediği baskıyı kurabilmekte, hoşlanmadığı hakim ve savcıları görevden alabilmekte, işin en garibi ve acısı, bu uygulamaları da yargılanamamaktadır. Yani bu kurum, sorumluluğu olmayan bir yetki ile donatılmıştır. Ayrıca, bu kurum, yani HSYK Yargıtay üyelerini, Yargıtay üyeleri de HSYK üyelerini seçmekte, böylece "Sen beni seç ben seni" alışverişiyle hakimiyetini sürdüren üst yargıdaki yapılanma, hem yargıya olan güveni sürekli sarsıp zedelemekte, hem mahkemeleri sürekli zan altında bırakmakta, hem Türkiye'nin problemlerini doğuran zemini beslemekte, hem de bu problemlerin çözümsüzlüğüne katkıda bulunmaktadır.
7: Yargının özellikle yerindelik denetimi, yani belediyeler dahil icranın, hükümetin faaliyetlerinin, hizmetlerinin yerinde olup olmadığının denetimini yapması da, pek çok hizmetlerin önünü tıkamakta ve ekonomik gelişmemize darbeler vurmaktadır. Meselâ, B2 yasası da denilen ormanlık alanlardaki yapılanma ile ilgili yasa, Türkiye ekonomisine 25 milyarlık bir gelir sağlayacaktı. Fakat bu katkı AK Parti'nin işine yarayacak diye veto edildi. Böylece hem ekonomimiz 25 milyarlık bir katkıdan mahrum bırakıldı, hem de ormanlık alanlarda yapılanma yerinde kaldı; yani, bu alanlarda bedava arsa edinip konut yapanların yine bedava saltanatlarını sürdürmesi sağlanmış oldu.
8: Ayrıca, Meclis'in çıkardığı kanunları denetleyen, yani halka karşı asıl sorumlu olan Meclis'in ve siyasilerin üzerinde bir güç olan Anayasa Mahkemesi, cumhurbaşkanlarının siyasî ve ideolojik tercihlerine göre şekillenmektedir. Bu mahkeme'nin önüne bir dava geldiğinde hemen medyada haberler çıkıyor. "Mahkemenin şu üyelerini Turgut Özal tayin etmişti. Şu üyelerini Ahmet Necdet Sezer, şu üyelerini ise Abdullah Gül tayin etti. Öyleyse şu karar çıkar." Demek ki, bu yüce mahkeme hukuka göre karar vermiyor; bu mahkemeden kararlar mahkeme üyelerinin siyasî ve ideolojik görüşlerine göre çıkmaktadır.
9: Pek çoğu itibarıyla aydınlar, Türkiye'deki gelişmelerden ve nüfus hareketinden habersizler. Meselâ, Ege'de ve sahil şehirlerinde MHP'nin taban bulmasını ve belediye seçimlerindeki başarısını CHP desteğine bağlamak gibi ucuzcu tahlillere giriştiler. Oysa bu yerlerde Güneydoğu'dan göç eden çok ciddi bir nüfus bulunuyor. Güneydoğu'dan terör ve fakirlik sebebiyle göç etmek zorunda kalan vatandaşlarımızla buraların önceden yerleşmiş halkı belli ölçülerde birbirleriyle kaynaşamıyor ve karşılıklı tepkiler oluyor. Bu da, batıdaki şehirlerimizde bile çok tehlikeli bir Türk-Kürt ayrışmasını doğuruyor ve besliyor. Dolayısıyla, MHP'nin de BDP gibi partilerin de tavrı ve "söylem"leri aslında halk tabanındaki bu bölünmelere ve kaynaşamamaya yaradığı halde halk bunun farkına varamıyor ve bu, anlatılamıyor.
10: Anayasa değişikliğine hayır demede CHP'nin, MHP yönetiminin, BDP, yani güya Kürtlerin partisi intibaı veren fakat Kürtlere değil, Türkiye'deki yerleşik azınlık iktidarına hizmet eden partinin, referandum sürecinde terörü azdıran PKK'nın, İstanbul dükalığı denen iri sermayenin, malûm iri medyanın ittifak etmesi aslında göz açıcı bir gerçek olduğu halde, hayrettir, halk içinden "evet" demesi beklenen pek çokları, bu ittifakın olsun ne manâ ettiğinin idrakinde görünmüyorlar.
11: 1983 yılından beri ordudan güya irtica ve disiplinsizlik suçlamasıyla çoğu dindar ve o ana kadar hiçbir disiplinsizliği görülmemiş pırıl pırıl subaylarımız ihraç ediliyor. Şimdiye kadar 2000'e yakın subayımız ihraç edildi. Ve ihraç edilen bu subaylarımıza geçimlerini sağlamaları için çalışabilecekleri başka kurumların da kapıları mümkün olduğunca yüzlerine kapatılıyor.
12: Bugüne kadar hep fişlenmeden şikâyet ettik; özellikle 28 Şubat sürecinde kebapçısına varıncaya kadar halkımız dindar diye fişlendi ve pek çoğumuz yanlış bilgiye dayalı bu fişlenmelere göre resmî kurumlarda görev aldık veya alamadık. Bugün de özellikle ordu katında fişlenme devam ediyor.
13: Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne en fazla şikâyet edilen ve en çok mahkûmiyet alıp, en fazla tazminat ödeyen ülkelerin başlarında geliyor. Bu tazminatlar, hiçbir zaman mahkûmiyete sebep suçu işleyenlerin ceplerinden çıkmıyor; halkın verdiği vergilerle ödeniyor. Ayrıca, resmî kurum ve yetkililerin icraatlarından ve halk olarak bize karşı muamelelerinden sıkça şikâyetçi oluyor, fakat bunları taşıyacağımız bir merci bulamıyoruz.
14: Halk olarak Türkiye'de mahkemelerin iyi çalışmadığından, davaların vaktinde sonuçlanmadığından şikâyet ederiz; mahkemeler de dava yükünden şikâyet ederler. Bu, Türkiye'nin en müzmin dertlerindendir.
ALİ ÜNAL
YARIN: "EVET" NE DEMEK, "HAYIR" NE DEMEK?
Dindar geçinip fakir fukara edebiyatı yapan Recep bey (Tayip Erdoğan) Üsküdar' daki altın kaplama musluklarından akan suyla abdest alırken acaba gerçekten bu ülkenin geri kalmış halkınımı, günahkarlığınımı yoksa Belediyelerin verdiği iftar yemeğini bile ranta (OYA) çevirmek için içinde Allah korkusu olmayan larla onlarla olarak ve taraf tutarak hırsız ve günahkar olmamak lazımdır.
Bu Anayasayı ilerde BDP ile yapacağı kualisyonda vaddettiklerni vermek üzere AKP nin bir tezgahı olarak düşünüyorum. Bunun için herkes mutlaka bu tezgaha gelmemelidir.
Bu işin vebali sandık başında oy kullanacak seçmenin.
Ben sandık başına gideceklerin yüzde sekseninin yapılan anayasa değişikliğinin ne olduğunu bilmeden körü körüne geçmişten inandığı parti adına oy kullanacaklardır.
Sayın Başbakanımız Çok iyi bir hatipdir insanları etkilemesini çok iyi bilir
Ben isterdimki meydanlarda değişikliğin maddelerinin içeriğini açıklasınlar mahalle karıları gibi birbirlerine çamur atmasınlar
Kenan paşayı yargılayacağız adı altında sayın Başbakan kendisini yargılanmaktan kurtarmak için değiştirdiği maddelerin açıklamasını yapmıyor...
Bizim kafamız basmaz Siyasiler daha iyi bilir bir iftar yemeğine adam kandırmayı bu kadar masrafın kimin çebinden çıkaçağınıda bizler bilmeliyiz ama maalesef...
Bakıyorum da son 10 yıldır neredeyse her seçimde siyasi parti genel başkanları, sağ gösterip sol vurmayı adet edindiler. Bir zamanlar TÜRBAN sorunuyla, anasından emdiği süt burnundan gelen gariban halkım, şimdi de anayasa değişikliği ile çalkalanmakta. Bu çalkantılar da baştakilerin kasti şekilde ve bir amaç doğrultusunda yarattığı çalkantılar. "Bunlar biz yapacağımızı yaparken anayasayla oyalansınlar." diyenlerin iğrenilesi kumpasları. Bir Kılıçdaroğlu, bir Erdoğan derken millet afallamaya başladı bile. Geçtiğimiz yıl internet siteleri üzerinden sürdürülen oylamalarda, açık ara farkla AKP iktidarını istemeyen halkım, bin türlü fasa fisoyla dolmuş beyniyle seçim günü yine AKP yi uygun buldu. Anlatmak istediğim neden AKP seçildiği değil de, seçim süresi boyunca gelişen olaylar, aradaki bu tezat. Neyse uzun lafın kısası, anayasa kimsenin yaz-boz tahtası değildir. Hele hele değişiklik şahsi çıkarlar doğrultusunda gerçekleştiriliyor ise. Ne diyelim, Allah sonumuzu hayır etsin...
şarap_filozofu tarafından 9/5/2010 1:47:54 AM zamanında düzenlenmiştir.
296 MİLYON LİRA...
Az para değil arkadaşlar. Bu para siyasilere taraftarlarının kendilerine bağımlı kalmasını, siyasî inanç ve hırslarının artmasını sağlıyor.
Kılıçdaroğlu'nun Dersim İsyanı'nı gündeme getirmesinin üzerinden iki ay geçmeden, gerçek olup-olmadığı sadece Baykal tarafından açıklanması gereken bir video kaset (ki; uydurma olduğunu herkes biliyor) ile koltuğuna 502 kullanarak yapışmış genel başkanın istifa ettirilmesi düşünülmesi gereken bir konu. CHP'de zaman geçirilmeksizin il-ilçe iskeletlerinin değiştirilmesi keza öyle.
İktidar koltuğunu bırakıp, erken seçime giden MHP'nin meclisten silinmesi ve daha sonra tekrar şimdiki tavrını sürdürerek meclise girmesi.
Kısacası adı üstünde muhalefet elbette hükümetin attığı her adıma yanlış diyecektir. Başka türlü ömürleri olmaz.
Bu konuda harcanan zamana da yazık, paraya da.
Görüyorsunuz; toplum ikiye bölündü ve birileri:
"- Sandıktan EVET çıkarsa kaos olur."
İyi de kardeşim sen hani demokrattın? Hani halkın tercihine saygın vardı? Hani aydındın? Hani barışcıldın?
Bakalım siyasî kalemşçrler referandumun sonucuna ne denli katkıda bulunacak; göreceğiz.
ARKADAŞLAR HEP AT GÖZLÜGÜYLE BAKIYORUZ OLAYLARAON İKİ EYLÜL MÜŞ CUNTAYMIŞ DARBEYMİŞ İŞKENCEYMİŞ BEN BİR SADE VATANDAŞ OLARAK ESKİ SİYASİLERİN GÖRÜŞLERİNİ DİNLEDİM
ESKİLERİN DEVGENÇLI BİRİ DİYORKİ BEN CUNTADAN İŞKENCE GÖRDÜM PİSİKOLOJİM BOZULDU BİR ÜLKÜ OCAKLARI ESKİ BAŞKANIDA BEN İŞKENCE GÖRDÜM ONUN İÇİN EVET DİYECEGİM DİYOR VE BENDE DİYORUM Kİ KENAN PAŞALAR MÜDAHALE EDENE KADAR HERGÜN SAGDAN SOLDAN İNSANLAR ÖLÜYORDU KİTLESEL İMHALAR YAPILIYORDU İŞTE SİZE ÖRNEKLERİ ÇORUM MARAŞ DAHA NİCELERİ HANGİ BÖLGENİN KOMUTA AMİRİ NE GÖRÜŞTEYSE KARŞI GÖRÜŞ İŞKENCE GÖRMÜŞTÜR SAGI DA SOLUDA AMA KARDEŞ KANI BİR ANDA DURDU BU OLAYI DARBECİLERİ YARGILAYACAGIZ DİYE SİYASET YAPMAK ÇOK ÇİRKİN HELEKİ BİR ŞEY YAPAMAYACAKLARINI BİLDİKLERİ HALDE ESAS GEYEDEN SAPYIRILIP ESAS NİYETLER GİZLENİP HATTA GİZLEDİKLERİNİ SANIP HALKI UYUTMAYA ÇALIŞMALARIDA BAŞKA GÜLÜNECEK BİRŞEY
DARBE OLMASAYDI İÇ SAVAŞ OLACAKTI BUNU NEDEN KONUŞAN YOK İÇŞAVAŞ KANDAVASI GİBİ UZUN SÜRE HAFIZALARDA KALACAKTI NEDEN BUNLARI DÜŞÜNEN YOK DEVLET SAG SOL AYRILACAKTI BÖLGELER OLUŞACAKTI BUGÜN KURDİSTANDA KURULMUŞ OLACAKTI BİRDE BU AÇIDAN DÜŞÜNÜN LÜTFEN AMARİKANIN AVRUPANIN BÖLÜNMÜŞ TÜRKİYE HARİTASI KAÇ YIL ÖNCE ÇİZİLMİŞ BİR ARAŞTIRIN BAKALIM BIRAKIN GEÇMİŞİDE REFERANDUMUN İÇİNDEKİ
KİRLİ TUZAKLARA DİKKAT EDİN Kİ GELECEGİNİZ SATIŞTA BUNU GÖRÜN LÜTFEN YETER YABANCILARA SATIŞLAR DİYEREK ELİNİZİ VİCDANINIZA KOYUN BİZİ ALIŞTIRA ALIŞTIRA EZANLA ÇANSESLERİNİ KARIŞTIRACAKLAR BUNU GÖRÜN LÜTFEN ÇAN NE ANLATIYOT TAN YAN DEMEKLE EZAN NE ANLATIYOR ALLAHU EKBER DEMEKLE BİR DÜŞÜNÜN DE ONA GÖRE SANDIGA GİDİN GELECEGİNİZİ SATMAYIN LÜTFEN
MİLLİ DEGERLERİMİZ ZATEN ÖZELLEŞTİRME ADI ALTINDA YABANCILARA SATILDI HANGİ TÜRK SAHİLİ TÜRKÜN BİR ARAŞTIRIN HANGİ TÜRK BANKASI TÜRKÜN BİR ARAŞTIRIN HANGİ TÜRK FABRİKALARI TÜRKÜN ÇANAKKALEDE SARIKAMIŞ SOGANLIDA OKADAR ŞEHİDİMİZ BOŞAMI ÖLDÜ NEDEN ŞAVAŞTA KAZANDIKLARIMIZI SATIYORUZ VE NEDEN SATIŞLARA RAGNEM DIŞBORCUMUZ BU KADAR KATLADI NE ZAMAN OLDU BUNLAR HANGİ İKTİDAR YAPTI BİR ARAŞTIRIN ALLAH AŞKINA EVGİLERİMİ YOLLAR DOGRU DÜŞÜNMENİZ DİLEGİMLE
Erdoğan BEKTAŞ tarafından 9/4/2010 11:43:09 PM zamanında düzenlenmiştir.
UĞUR ÖZCAN HAYAL DÜNYASINDAN ÇIKIN ARTIK, AÇITSA DA GERÇEKLERLE YÜZLEŞİN ARTIK! KENDİNİZİ NE ZAMANA KADAR KANDIRABİLİRSİNİZ ?
ONLAR İNKAR ETMEDİ AMA SİZ ONLAR ADINA İNKARINIZI, ÇARPITMALARINIZI SÜRDÜRÜYORSUNUZ.
''Yargı şirazeden çıkmış, sorumlular hesap versin
Yargıtay üyesi Hamdi Yaver Aktan'ın "Hayır için Öcalan'a ihtiyaç var." şeklindeki sözlerini kabul etmesinin ardından bir itiraf da HSYK üyesi Ali Suat Ertosun'dan geldi.
Ertosun, yargıdaki atamalarla ilgili YARSAV'a 'isteklerinizi bildirin' dediği kaydın kendisine ait olduğunu söyledi. Skandal itiraflar, kamuoyunda infiale yol açarken, AK Parti ve MHP'nin ardından CHP ve DSP de, konuşmaların içeriğine sert tepki gösterdi. CHP Grup Başkan Vekili Muharrem İnce, "Bir Yargıtay üyesinin böyle konuştuğuna inanmak istemiyorum. Olay doğruysa felakettir, gereken derhal yapılmalıdır." dedi. Kültür Bakanı Ertuğrul Günay da tepkisini, "Adalet üst organlarının şirazeden çıkacak kadar taraf olması dehşet verici." sözleriyle dile getirdi.
SİYASİLERDEN SES KAYITLARINA ORTAK TEPKİ:
Yüksek yargı şirazeden çıkmış sorumlulardan hesap sorulsun
Yargıtay 8. Ceza Dairesi Üyesi Hamdi Yaver Aktan'a ait olduğu ortaya çıkan ses kaydında referandumda 'hayır' çıkması için Abdullah Öcalan'dan faydalanılması gerektiği anlatılıyordu. CHP'nin de BDP'nin 'elinden tutmasının' şart olduğu aktarılan ses kaydı, Hamdi Yaver Aktan tarafından da doğrulandı. Ancak Aktan, kayıtların 'montajlanma' olduğunu savundu. Turgut Kazan da önceki gün BDP lideri Selahattin Demirtaş'la görüştüğünü kabul etti. Söz konusu ses kaydı siyasilerin de tepkisine sebep oldu. Siyasilerin görüşleri şöyle:
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç: Yargıtay üyelerinden birisi, birkaç tanesiyle konuşuyor. Türkiye için hesap kitap yapıyorlar. Biri referandumda 'hayır' çıkması için, 'Öcalan'ı kullanmamız lazım.' diyor. 'Ancak onlar da hayır oyu verirse, hayır oyu çıkabilir.' diyor. Bir başkası bunu tasdik ediyor. Öcalan'la, Öcalan'ın avukatları veya BDP ile görüşecek Yargıtay üyelerini kendi içlerinde görevlendiriyorlar. Bu ayıp değil midir, bu yanlış değil midir? Bu ilk de değildir. Maalesef, Yargıtay üyeleri hepimizin kanını donduracak, tüylerimizi diken diken edecek şeyleri konuşuyorlar."
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, Sağlık-İş Başkanı Mustafa Başoğlu'nun, ziyaretinin ardından gazetecilerin gündemle ilgili sorularını da cevapladı. Kurtulmuş, Yargıtay üyelerine ait olduğu iddia edilen gündemdeki ses kayıtlarıyla ilişkin de "Doğruysa çok vahim bir durum, doğruysa büyük bir suçtur." ifadesini kullandı. Kurtulmuş, kendilerinin referandumda 'evet' diyeceğini ama anayasa değişikliği paketini yeterli bulmadıklarını dile getirdi.
CHP Grup Başkan Vekili Muharrem İnce: "Bir Yargıtay üyesinin böyle bir konuşma yapmış olduğuna inanmak istemiyorum. Ancak olay doğruysa gereken derhal yapılmalı. En büyük dileğim böyle bir konuşmanın hiç yapılmamış olması. Böyle bir konuşma yapıldıysa durum çok vahimdir. Bu konunun bir an önce tam olarak aydınlığa kavuşturulması gerekir."
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay: "Ses kayıtları dehşet verici. Adalet üst organlarının bu kadar siyasallaşması, şirazeden çıkacak kadar tartışmaların tarafı olması, kendi makamlarını korumak için Türkiye'nin önünü karartma çabası içine girmelerini dehşetle, üzüntüyle izliyorum. Yargı, garip biçimde birbirini seçen mekanizma tarafından ele geçirilmiş. Belli bir grup. Sen, ben, bizim oğlan düzeni var. Benim HSYK üyesi arkadaşlar kadar meslekte kıdemim var. Kimlerin, nasıl arkadaş hatırı, hemşehricilikle üst organlara seçildiğine defaatle tanık oldum. Bu direniş imtiyaz sahiplerinin son direnişleri. Sinsi bir direniş her tarafta görünüyor. Ancak halkın önünde hiçbir kuvvet duramaz. Halkoylaması birçok kilidi açacaktır. "
DSP Genel Sekreteri Hasan Erçelebi: "Ses kaydında yer alan sözler yanlış ve çirkin. Bir yüksek yargı organı mensubuna yakışmadı. Yargıtay'ın konuyla ilgili gerekli çalışmaları yapmasını istiyorum. İnsanların bulundukları makamın sorumluluğunu ve ağırlığını bilmesi gerekir. Bir yüksek yargı mensubu, ne söyleyeceğinden çok ne söylemeyeceğini bilmelidir. Bu sözler çok yanlış ve çirkindir. İlgili kişinin en azından çıkıp kamuoyundan bir özür dilemesi gerekir. Yargıtay da soruşturma açıp işin aslını ortaya çıkarmalıdır."
CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman: "Medyaya yansıyan konuşmalar doğru ise fevkalade üzücüdür. Ve gereği yapılmalıdır; yanlış yapanlar, cezalarını çekmelidir. Ortaya atılan iddiaları hukuk açıklığa kavuşturmalıdır. Bu konuşmalar yapılmış mıdır, bahsedilen kişilere ait midir, değil midir, kayıtlar üzerinde montaj yapılmış mıdır? Ben, bu durumun yargısal süreç içerisinde açıklığa kavuşturulması, suç unsuru varsa bunun cezalandırılmasını isterim. Ben ülkemin hukuk devleti olduğunu görmek isterim."
olmayanadam
ama siz yutarsınız, hangi iftirayı, çirkinliği yutmadınız ki, inkarla yola çıkan bir partinin iftirayla ilerleyen bir sempatizanısınız.
ben eminim bu halk haburuda unutmadı, ve eminim ki bu paket geçerse daha ne haburlar göreceğiz biz.imralıdakine sayın diyen bir başbakan varken ülkenin başında terör öyle de bir azar ki.siz konuşun devam...
Haticcay
Bir bakıma boykot hayır anlamına geliyor. ve terör örgütü ile aynı saflarda olan sizsiniz!. Ve de pkk dan da medet uman siz, bu yeni birşey değil pkk dan her zaman yardım istiyorsunuz.
Ben ayrıca hiç bir partili değilim. Sadece doğru bildiğimi yaparım. Eklediğim yazıyı bile okumamışınız. İftira atan kim ve neye kime iftira atmışım? Okuyunda ondan sonra konuşun . Pkk dan medet umanlar ses kaydının kendilerine ait olduğunu itiraf ettler siz hala inkar ve karşı saldırı peşindesiniz. Kraldan çok kralcısınız...
Haticcay
Tüm bilimsel ve çağdaş değerler irdelenerek yalın ve benim tuttuklarım iyidir dar görüşünü bir tarafa bırakıp aklın doğrusunda bu olaya bakmak gereklidir. Böyle bakıldığında halkın % 40 kusur oyuyla ve demokratik olmayan bu seçim sistemiyle % 60 kusur meclis çoğunluğu oluşturan ve halkın tüm kesimlerini içinde barındırmayan bir takımın tek yanlı talebi ülke insanının geri kalan % 60 çoğunluğunun olurunu ve katılımını göz ardı ederek evet istemi ülke halkına haksızlıktır.
Bu söylemim kör bir taraftarlık söyleminden kaynaklanmıyor. Aklın doğrusundan gelen bir söylemdir. Anayasal değişikliğe evet demek gelecek kuşaklara bir haksız miras olacaktır. Kaldı ki ömrünü tamamlayan iktidarlardan sonra gelecek iktidarlarında kendi yönetimlerinde yasama, yargı ve yürütme erklerini kendi anlayışlarına göre yönetme yolunu açacağından demokrasi anlayışından uzak bir taleptir. Bu bana Hitler ve Stalin faşizminin tek lider doktrinlerinde olduğu gibi iktidarlara bir güç kazandıracağından evet denilmesi durumunda ilerde halka zulüm olarak döneceğini asla unutmamalıyız.
Ben bu talepleri bir yurttaş olarak iki defa okudum. Yurdunu ve gelecek kuşaklarının mutluluğunu düşünen her kesin okumasını tavsiye ediyorum. Bu değişiklikleri anlayarak okuyan ülkemin aydınlık insanlarının evet demeyeceklerine inanıyorum. Önemli olan taraf tutarak haklı, haklıyım demek değil, önemli olan haklı kalmaktır. Bu anlamda halkımızın HAYIR lı bir eylemde bulunacağına inanıyorum.
Saygılarımla
üzümkarası hala olayın farkında değil yazık...
pkk'dan medet uman kim belli oluyor, açında iki satır gazete okuyun.apo bile devletten sivil kişilerle görüştüğünü söylüyor.siz bu palavralarla, iftiralarla politika yaparak ancak ve ancak kendinize zarar verirsiniz.
yargıçlar devletinden hukuk devletinde geçecekmişiz.hangi hukuk devletinde adalet bakanı var?ya da hangisinde adalet bakanı hsyk'ya üye.ya da hangi hukuk devletinde meclisteki çoğunluk anayasa mahkemesine üye atıyor?
Allah aşkına üzümkarası anlat bana lütfen soruyorum: Anayasa Mahkemesini veya HSYK'y1- iktidarın bakanı,2-meclis çoğunluğunun yani yine iktidarın seçtiği üyeler, 3-iktidar partili cumhurbaşkanı'nın seçtiği üyeler oluşturunca çok mu bağımsız olacak yargı?