- 3182 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
EVET DERSEK NE OLUR? HAYIR DERSEK NE OLUR?
Bu aralar insanların en çok sorduğu soru referandumla alakalı. Neye evet neye hayır diyeceğiz ya da evet dersek ne olur hayır dersek ne olur. Önümüzde bir referandum var ve bunu sonucunda anayasa değişikliği… Şimdi bu referandumda evet çıkarsa neler değişecek bir göz atalım. Bu değişikliğin sonunda neler olacak.
Bence en önemlisi en başta dikkate değer nokta 12 Eylül darbecilerinin yargılanacak olmasıdır.Binlerce insanın işkence gördüğü ve ülkemizin neredeyse 20 yıl geriye gittiği bu darbe dönemlerinin hesabı faillerinden sorulacak.En önemlisi de darbe yapmadan artık düşünecekler.Çünkü artık onların önüne set olabilecek bir anayasa maddesi olacak. Tabi evet çıkarsa. Diğer taraftan MHP’nin tabanıyla çakışma noktası da burası. Yıllardır bu günü bekleyen darbe mağdurları evet diyecekler.
İkinci önemli nokta ise yıllardır ordudan ihraç edilen subaylar hakkını arayabilecekler. Yani çeşitli sebeplerle ordudan atılan subaylar, astsubaylar beni neden attınız diye sorabilecek. 27 Mayıstan sonra 230’dan fazlası general olmak üzere binlerce subay, 12 Eylülden sonra binlerce subay ve astsubay, 28 Şubat sürecinde irtica nedeniyle ordudan ihraç edilen yüzlerce subay hakkını arayabilecek. Yine sonuç evet çıkarsa.
Üçüncü olarak HSYK’nın yapısının değişmesi. Bu paket ile kast sitemi ortadan kalkacak. Mevcut duruma göre HSYK’nın üyelerini Yargıtay ve Danıştay atıyor, HSYK da bu iki kurumun üyelerini atıyor. Yani sen beni ata bende seni atayım durumu bu paketle birlikte tarihe karışıyor. Diğer taraftan HSYK’nın meslekten çıkarmalarla ilgili kararları yargı denetimine açılacak. Yani Şemdinli olayındaki hâkim hakkını arayabilecek.
Dördüncü olarak Ombudsmanlık Kurumu geliyor. Bu kurumla beraber ‘’Yok mu bunu çözecek biri, yok mu müdahale edecek biri, yasalar nerede, devlet nerede’’ bu kurumla beraber son bulacak. Sonuç evet çıkarsa tabi.
Beşinci olarak asker sivil mahkemede yargılanacak. Devletin güvenliğine, anayasal düzene karşı işlenmiş suçlar adliye mahkemelerinde görülecek. Yani Ergenekon ve buna benzer davalar Askeri Mahkemelere gitmeyecek. Öbür taraftan Askeri mahkemeler asker kişiler tarafından işlenen ve askeri kişiler aleyhine işlenen suçlara bakacak.
Altıncı olarak fişlemeler tarihe karışacak. Kimseyi şucu bucu diye fişleyemeyecekler. Bu paketle birlikte kişiler kendileriyle ilgili kişisel verilerin saklanıp saklanmadığını öğrenme hakkına sahip olacaklar. Bilgilerin eksik, yanlış, fazla veya gerekçeye aykırılık olması halinde bunun düzelmesini isteyebilecek eğer sonuç evet olursa.
Bu paketle daha çok şey değişecek. Demokrasini alanı daha da genişleyecek. Çocuklara, özürlülere, yaşlılara, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ve gaziler için iyileştirmeler olacak. Yurt dışına çıkış yasağında yeni düzenlemeler gelecek. İnsanlar Anayasa mahkemesine kişisel başvuru yapabilecek. Mahkemenin kendini hükümetin yerine koyması son bulacak. Aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunabilecek. Grev hakkının önündeki engeller kaldırılacak ve memura toplu sözleşme hakkı verecek. Son olarak 12 Eylül darbe anayasası, askeri vesayetli anayasa değişecek.
Sonuç olarak eğer referandumdan evet çıkarsa yukarıdakiler olacak. Hayır çıkarsa eğer, bunları kabul etmiyoruz biz eski düzenden razıyız demiş olacaz. Yani hayır dersek darbe anayasasıyla, askeri vesayetli anayasayla devam edecez. Evet dediğimiz takdirde ülkemiz biraz daha demokrasi iklimine girecek. Önemli olanda bu zaten kimin hazırladığından çok nelerin değiştiği, bizim hayatıma neler getirdiğidir. Karar milletimizindir. Çıkacak sonuç memleketimize hayırlı olur inşallah.
YORUMLAR
BU ne bilgisizlik böyle,, vallahi üzgünüm...beyler kimlerin evet kimin hayır dediğini niçin blimiyorsunuz? veya çarpıtıyorsunuz?...
Bütün bölücü kürtler,,evet için çalışıyor .uyumayın uyanın,,, malum bölgedeki anket sonuçlarını görün lütfen..en fazla evet o bölgede çıkacktır..oyu içinde oyun var oyun..
Diğer cahilimiz bey efedi sen özellikle seN SAYIN Devlet Bahçeli'yi tanıyormusun,,hkkında ne biliyorsun ki tepeden inme sıfatını kllanıyorsun? yazık bari yazma ve cehaletini kimse bilmsin... Hemen şunu da belirteyim AKP nin rehberler fikir bbaları kızıl kominist militanlar değlmi?açılım bübülleri malum kişileri niçin görmezsiniz..
Beyler 12 eylülcülerin en genci birasırlık yani yüz yaşında ,o o,laya 30 sene olmuş,,zaman aşımı ve o günkü suç işledikeri yasalar önemli,
,diğer bir konu yaş sınırından yargılanamayacaklar..veya cezalanamayacaklar tıpkı milyonları çalan hoca örneğinde olduğu gibi..onlarda 65 yaş aşlılık raprundan yırtacalar işi,,bırakın eniyi böyle kalsın o caniler milletin vijdanında mahkum omuşlardır..
Neden boykot ve neden 12 Eylül’de sandık başına gitmiyorlar?bunların sebebi nedir? Bunları bilmek ve anlamak gerekir.Ülkede.Kürtler ve Sosyalistler niçin boykotu tercih ediyorlar?
Mehmet bey neden boykot veya hayır deniliyor,kaset piyasasına bir göz atarsak doğu perinçek le apo kanki,Ama doğu efendi aynı zamanda deniz kuvvetlerinin baş komutanı tüm darbeler oradan planlanıyor.
Daha yeni ses kayıtlarında bir yargıç diyorki(evet çıkarsa halimiz duman onun için apoya ihtiyaç var 9apo demek bdp demek belli degil mi neden boykot
Mhp nin başındaki zat zenbille başkan olmuştur o pariye Hangi mücadeleyi verdide MHP gibi bir partiye başkan oldu Şimdi saflara bakarmısın CHP+MHP+HALKIN KURTULUŞU+BDP+DHKPC VS. TÜM SOLCU KOMİNİSTLERLE AYNI SAFTA BAHÇELİ EFENDİ
BU TARAFTA KİM VAR AKP+BBP+SP SAFLAR AÇIK DEGİL Mİ
Neden Boykot/ Mehmet Çobanoğlu
NEDEN EVET DEĞİL, NEDEN BOYKOT?
Mehmet Çobanoğlu
Neden boykot ve neden 12 Eylül’de sandık başına gitmiyorlar?bunların sebebi nedir? Bunları bilmek ve anlamak gerekir.Ülkede.Kürtler ve Sosyalistler niçin boykotu tercih ediyorlar? “Anayasa referandumu” ile alakalı bu tutumları nedendir ?söz konusu olan” Halk “ yani yirmi milyondan fazla “ olan Kürtleri” tanımak ve öğrenmek gerekir.Maalesef Kürtlere karşı olan devlet erki ve mualif kanat şimdiye kadar böylesi bir çalışma yapmadı.Bu konuya şimdiye kadar açıklık getirmeyen ve Kürtlerle alakalı sorunları akla getirmeyenler her şeyden önce ulus kavramını iyi bilmeleri gerekir .Evet Kürtler için “ Ulus “ deniliyor bu doğrusu bir tespittir ve üstelik bilimseldir ve bu açıklama somut ve meşrudur.Bilindiği gibi Kürtler bir ulustur ! yani halklardan oluşan bir topluluktur;Mezopotamya‘nın en eski toplumlarından biridir.Ulus kavramı dünyada ilk olarak 1789 yılında oluşan Fransız Devrimi sonucunda dillendirilmeye başlanmıştır.Ulusal hareketler; yada ulusal karakterli mücadeleler yükselen kapilizm çağında tarih sahnesine çıkan “Ulusal Devletler” in ilk döneminde kapitalist sistemin dengesiz gelişimi sonucu geri itilmiş olan ulusların da “Milli” benliğe ulaşarak mücadele yürütmesiyle ortaya çıkmıştır.Kürt Ulusal Haraketi de bunlardan biridir.Eğer her hangi bir toplulukta dil,tarih ve kültür birliği yada üzerinde yaşamış olduğu toprak bütünlüğü ve siysi-iktisadi hayat birliği varsa bu topluluk bir“ Ulus ” tur.Kürtler’de bu grub giremektedir.” Ulusların kendi kaderini tayin hakkı” ve bu haklarını Sosyalistler tarafında desteklenir ülkemizde olduğu gibi….
İbrahim Kaypakkaya örneğindeki gibi: Bolşevikler İbrahim Kaypakkaya'nın "Türkiye'de Milli Mesele" başlıklı yazısını tezler halinde şöyle değerlendirdiler:1-İbrahim Kaypakkaya yoldaş, Marksizm-Leninizmin ulus tanımını, bu tanımın sınıfsal içeriğini doğru olarak kavramış ve revizyonist çarpıtmalara karşı savunmuştur.Ve İbrahim Kaypakaya Marksizm-Leninizmin bilimsel ulus tanımına dayanarak,Türk iye'de Kürtlerin bir ulus oluşturduğunu kanıtlamış,ikna edici bir biçimde ortaya koymuştur.Kürtlerin varlığının bile hem de solculuk adına da! tartışıldığı bir ortamda,Türkiye'de Kürtlerin bir ulus olduğunun yüksek sesle ilanı, İbrahim yoldaşın önemli bir katkısıdır.İbrahim yoldaş,yalnızca Kürt ulusal sorununda de ğil,Türkiye'de yaşayan diğer ezilen milliyetler sorununda da "ezilen milliyetlere tam hak eşitliği" ilkesini savunarak,Marksist-Leninist bir konumda durmuştur.2 Ulusal baskının yalnızca emekçi yığınlara değil, aynı zamanda ezilen ulusun burjuva ve toprak ağası sınıflarına da uygulandığı konusu a doğru pozisyonu savunmuştur.İbrahim yol daş,ulusal mücadele ile sınıfsal mücadele arasındaki ilkesel ayrılığı ve bunların ilişkilerini doğru bir biçimde ortaya koymuş ve sınıf mücadelesinin özgürce gelişmesi için ulusal baskının ortadan kaldırılmasının oynayacağı rolü doğru olarak belirlemiştir.3 Ulusların Kendi Kaderi ni Tayin Hakkı'nın, Marksizm-Leninizm'de yalnızca ayrılma hakkı olarak yorumlanıp,savunulduğun doğru olarak ortaya koymuştur.4 Ulusal sorunun çözümünü Proleter Devrime bağlı ele alarak,temel ilkeyi doğru olarak savunmuştur..5 İbrahim yoldaş, milliyetçiliğe karşı mücadele konusunda, ezen ulus şoven izmi ile ezilen ulus milliyetçiliği arasında yapılması gereken ayrımı doğru olarak yapmıştır.O,milliyetçiliğe karşı mücadelede, esas darbeyi doğru olarak Türkiye'de ezen ulus şovenizmi olan Türk şovenizmine yöneltmiştir.O,ezilen ulus milliyetçiliğine karşıda mücadele etmiştir.6 Ulusal sorunun Demokratik Halk Devleti'nde çözümü konusunda berrak Marksist-Leninist bir program savunmuştur.7İbrahim Kaypakkaya yoldaş, ezen ulus komünistleri ile ezilen ulus komünistlerinin ulusal soruna yaklaşımında -ikili -ayrı görevleri konusunda Marksist-Leninist ilkeyi çıkış noktası almış ve savunmuştur.8 İbrahim K yoldaş,bütün milliyetlerden işçilerin Komünist Partisi'nde ve bütün sınıf örgütlerinde ortak örgütlenmesini savunmuştur.9 Genel programatik açıdan, net Marksist-Leninist bir pozisyonda durarak, bu konuda Bolşevik programın temel taleplerini savunmuştur.Bütün bunlar,İbrahim Kaypakkay yoldaşın ulusal sorunda açıkça Marksist-Leninist pozisyonda olduğunu göstermektedir.«Kendi kaderini tayin» ile«kendi kaderini tayin hakkı» farklı şeylerdir. « Kendi kaderini tayin » veya «kendi kaderini tayin etme» ayrılma, ayrı bir devlet kurma anlamına gelir.Oysa,« kendi kaderini tayin hakkı» biraz önce de işaret ettiğimiz gibi ayrıl ma hakkı,«ayrı bir devlet kurma hakkı » anlamına gelir. Komünistlerin her şart altında ve kayıtsız şartsız savundukları şey, « kendi kaderini tayin hakkı» yani ayrı bir devlet kurma hakkıdır. «Kendi kader ni tayin hakkı» ile « kendi kaderini tayin» veya başka bir deyişle «ayrı bir devlet kurma hakkı» ile «ayrı bir devlet kurma» asla birbirine karıştırılmamalıdır. Komünistler birincisini her şart altında savundukları halde ikincisini şartlara bağlı olarak savunurlar.Lenin yoldaşın ifadesiyle komünist hareket bu ikinci sorunu, «her özel meselede somut olarak,bir bütün olarak sosyal gelişmenin ve sosyalizm için proletaryanın sınıf mücadelesinin menfaatleri açısından yargılar ve tayin eder»." (age. s. 243)
“ Ulusal Kurtuluş Savaşı” olarak bilinen emperyalist güçlere karşı verilen antiemperyalist mücadelede yer alan yiğit Anadolu halkının anlı-şanlı zaferi ve işkalcilere karşı olan mücadelesi ve asla unutulmayan o beraberlik ve birlikten doğan direniş ve sonrasında kurulan ortak cumhuriyet devletinde ilki 1921 de yapılan Anayasa da kurucu unsur olarak Kürtler’in, Çerkesler’in,Lazlar’ın, yani bu topraklar için ölen bütün halkların kurucu unsur olarak yeni Anayasada açık-seçik belirtilmesiyle yer almıştı.Yani bütün halkları kucaklayarak ülke de bir istikrar sağlanmıştı.Ta ki 1924 te yenide yapılan Anayasayla haklar gasp edilirken üstün bir millet yaratmaya çalışıldı “Ne Mutlu Türküm Diyene” yada “Bir Tür Dünyaya Bedeldir” Atatürk’ün vecizeleriyle her şey anlaşılır olmuştu; Anayasayla Kürtler ve diğer azınlıklar yine mağdur edilmiş ve diğer halklarla beraber varlıkları inkar edilmişti.Kürt ulusunun.”Kürtler yine yarı yolda bırakılmıştı” hak arama talebinde bulunan Koçgiri Kürtleri bizzat Mustafa K l Atatürk tarafında.Bunları temİzleyin,fermanıyla başlayan katliamların sonu ve arkası gelmedi.” 24 Anayasası ”yla başlayan hata 1961 Anayasasında ve 1982 darbeci faşist Kenan Evren’in hazırladığı Anayasa da artık Kürtler’e yer yoktu ve bu inkar politika böyle devam etti,günümüze, hep böyle sürüp.Böylesi anlayişa böylesi politikalara karşı Kürt Ulusal Hreket 1925 te başlattığı Koçkiri isyanıyla 15 Ağustos 1984 te Eruh’te ki PKK eylemiyle daha da belirginleşti ve kendini daha da güçlendirdi.O tarihte başlayan başlayan ve günümüz e kadar uzanan 29 isyanla Ulusal haklarını arayan Kürtler “Dur durak demediler”.Devlette Kürtler’den gasp ettiği hakları vermemek için Kürtlere karşı hep güç kulandı,yani militarizmi sonuna kadar bu halka karşı güç ve şiddet kulandı.Günümüzde benzeri olduğu gibi.Yani AKP hükmetince Kürtlere yapılanların aynısı;bugün ne oluyorsa dün de aynısı olmuştu…
Devlet bu anlayışını yada bu politikasını Kürtlere, emekçilere şiddetle sürdürdü.Bugünde aynı şeyler AKP hükmet döneminde fazlasıyla yapılıyor. Her geçen gün şiddet daha da artıyor..ABD tarafında atamayla iktidara getirilen AKP hükmetti yükselen “ Kürt Ulusal Hareketi ”ne karşı ve oluşan Kürt ve Sosyalistlerin güç birliğini bastırmak için ABD isteğiyle AKP hükmetti iktidara yerleştirildi.Devletin Kürtlere karşı olan inkar ve yok etme savaşında bu hükmet ile galip geleceğinin hesabını yapmıştı,ama yanılmıştı. Devlet Kürtlere karşı olan tutumunda ve süregele 30 yıla tekabül eden savaşta galip gelebilmesi için yeni politikasının bu misyonerliğini AKP ye devretmişti AKP din,iman,ahlak ticaretini Kürtler üzerinde yaptı.Halkları etkilemeye ve onları kendi tasarrufu altına almak hesaplarını yapan ve inançları istismar eden iktidar hükmetti Kendisine verilen görevi başarmak bu yolu tercih etmişti ,Ama şaşırmıştı...Kürtlere barış,eşitlik ve adaletten bahsederken gerçeği olmayacak olan bu yallarla yüzü de hiç kızarmamıştı.Yalanlar böyle sürüp giderken “ Takke düşmüş kel görünmüştü ” Süren savaş karşısında kan kaybeden hükmet ve paniğe kapılan Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Kürt halkına çok sert davranılması gerekliliğini fark etti.” Ya sev ya terk” yada barış grubundakilere “Defolun ve dağa gidin” yada ”T ek bir PKK ’lı kalıncaya kadar ordu operasyonlara devem edecektir” sözleri barışa olan samimiyetsizliğini göstermişti.Kendine bağlı özel ordu kurması,savaşı daha da derinleştirdi.Devlet eski Bakanı ve AKP Mersin Milletvekili olan Kürşad Tüzmen BDP’yi işaret ederek, “Bu bayrağın altında yaşayıp bu ülkenin suyunu ekmeğini paylaşan insanların bu bayrağı kabul etmemesi gibi bir şerefsizlik varsa, onlar ” diye devam etmesi BDP sini hedef göstermekti.Kürt seçilmişlerini aldırtan bizzat-i başbakan değimliydi ? 2000 seçilmişi içeriye aldırtan,zindanlara tıktıran Sayın başbakan değimliydi ? Heronları İsrail’de satın alan;vücutlarına işkence yapılmış olan ölen PKK’i gerillalar için ,başbakan “Pek normal,ne olmuş yani? onların yaptıklarını biz resimlerle size göstersek ” sözleri,başbakanın barışçıl değil savaş yanlısı olduğunun delili değimli?Yada Rize belediye baş kanı Halil Bakırcı aracılığıyla Kürtlerin Namus ve şerefine dil uzatır oldu.Belediye başkanının“ Zaman zaman ikinci eşler de olmuştur. Bu bizim kültürümüzde var Kürtlerin kız ve kadınlarını satın alın ” anlayışı,yani “ Kürtleri ancak böyle asimle edip onları haklarında caydırırız ” anlamına gelmez mi.? AKP hükmetti Anayasa referandum projesiyle yeni bir taktik uygulamaktadır.
Bugünlerde dillere pelesenk olmuş ve gündemi değiştiren 12 Eylül referandumu savaşta olup bitenleri unutturan AKP “Anayasa referandumu” yani yapmayı planladıkları yeni Anayasa ve bu yasanın mimar Olacak olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Anayasası da kendisi de 12 Eylül Aktörü Kenan Evren de ve Anayasasında hiç bir farklılığı olmayacak.Sayın Başbakan yapacağı Anayasa 1982 Anayasa sın da farklı olmayacağı kesindir.Emekçiler,Sosyalistler,Kürtler için bu Anayasalar hep aynı olmuş baskı, zulüm getirmiştir.AKP’nin yapmaya çalıştığı rötuştur,12 Eylül anayasası dahil, tüm anayasalar onları emekçileri,Kürtleri yok sayıyor.Kısmen 1921 Anayasası hariç) .Kürtlerden, AKP’nin,Hukuk kılıcını daha etkin kontrol etme ve kullanma oyununa alet olmasını nasıl İsteyebilirsiniz! Kürtler için olumsuz anlamda fazlası varken,AKP yeni bir oyun yada hile ve takiye ile Kürtler bertaraf etme hesabını yaparken Kürtler neden boykot etmesinler? Yada Kürtlerin boykot yapmasına karşı çıkan aydınlara şaşmamak mümkün mu?.Tabi ki boykot. Reformizm diye adlandırılan siyasal anlayış dünyanın her yerinde ve her dönemde işçi hareketini zaafa uğrattı; bu niteliği nedeniyle de Marksist saflarda çok derin tartışmalara konu oldu. Marksizmin kurucularından başlayarak Lenin ve diğer devrimci önderler,reformizmin ve siyasal anlamı, sosyal kökleri ve yarattığı tahribatların etkisini işçi-köylü,emekçi sınıfına hatırlatmışlardır.Ezilen Ulus Halkları içinde bu hatırlamalar geçerlidir,dikkate alınması şarttır.O zaman neden gidilmesin boykota?.....
Mehmet Çobanoğlu
09.08.2010
Bilhassa HAYIRCILAR, HAYIR çıkarsa hükümetin düşeceğini zannediyorlar. Referandumun ne için yapıldığından haberleri yok.
Ama kendi fikir ve düşüncelerinin peşinde ya da arayışında olmayıp, bu konuda tüm sorumluluğu yandaşı parti liderlerinin iki dudağı arasına bıkakırsa, lider de meydanlarda vaadleri üfürürse HAYIR vereceği kesindir.
Sözlerine:
"-Biz aydınlar," diye başlayan, aydın olma sıfatını köşedeki büfeden alanlar bile HAYIR kampanyasının içerisinde.
Bir nesir yazısında yazım kurallarının tümüne riayet edilmeli.
Hatta yorum yaparken bile kurallardan şaşmamalı.
Paylaşım için teşekkürler.
Siyaset konusuna girmemeye gayret ettiğim dikkat çekmiştir belki. Bunun ilk sebebi kaydolurken ilk gelen mesajda siyaset yapılamayacağıyla ilgili mesaj. İkinci sebepse insanları kendi değerlendirmelerinde huzur içinde bırakmak. Buralara kadar gelip pek çok şeyden bahsedebilen, yazı ve şiirlerle düşüncelerini paylaşabilen insanların bu kararlarında hangi tercihi yaparlarsa yapsınlar en iyi kararı vereceklerine inanmamdır. Bu sebeple yazınsal anlamda eserleri incelemeyi tercih ediyorum.
"Önümüzde bir referandum var ve bunu sonucunda anayasa değişikliği." Yazının son haliyle okunmamış olmasına bağlıyorum bu tip harf eksikliklerini.
"...eski düzenden razıyız demiş olacaz" Ama buradaki olacaz kelimesinin olacağız halinde kullanılmaması kabul edilebilir bir durum değil.