- 912 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÇOCUKLARIMIZIN TERCİHİNE SAYGI
Kısa adı TOBB ETÜ olan üniversite, 2003 yılında kurulan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesidir. Yakın zamana kadar ben de bu üniversitenin sıradan bir vakıf üniversitesi olduğunu zannederdim. Pek çok insanımızın da aynı kanaatı taşıdığı muhakkak.
Bu yılki LYS sınavlarında Türkiye 30. su olan küçük oğlum Ubeydullah, Fen Lisesinden ayrılıp eşit ağırlığa geçtikten sonra, kendisine hedef olarak Galatasaray Üniversitesi Hukuk bölümünü seçmişti. Kendisi de cimbomlu olduğu için, orada okumanın hayalini kuruyordu. Ancak bunun için Türkiye derecesi yapıp ilk yüze girmesi gerekliydi. Hayalini gerçekleştirmek için o dereceyi yakaladı ve tüm üniversitelerin yolu kendisine açıldı. Biz bu haberi yurt dışında almış ve üniversite seçiminde kendisinin tercihine saygı duyacağımızı ifade etmiştik. O ise içlerinde Galatasaray, Koç, Fatih, Bilkent ve Tobb olan sadece beş üniversitede araştırma yapmış ve bir çok kriteri değerlendirdikten sonra Bilkent ve TOBB ETÜ arasında gidip geliyor, son kararında ise TOBB ağır basmış gibi bir görüntü içinde bulunuyordu.
Yurtdışından döndüğümüzde tercihlerin yapılacağı son günlerdi ve oğlum bize dedi ki: “Ben TOBB ETÜ’yü seçtim. Ama bir de sizin üniversiteyi görmeni ve yöneticilerle tanışmanızı istiyorum.” Bu talep üzerine birlikte Ankara’ya gidip Üniversiteyi gezip bazı yöneticilerle tanışma fırsatı bulduktan sonra, sağlıklı bir tercih yaptığını kendisine ifade ile onayladığımızı belirtmiştik. Tercihlerini TOBB başta olmak üzere bu beş üniversite olarak yaptı ve ilk tercihine yerleşti.
Bu arada pek çok dostumdan tebrik mesajları ile birlikte sitem mesajları da almaya başlamıştım. Hepsi de : “ Yahu çocuk büyük bir başarıyı yakaladıktan sonra, onu niye Türkiye’nin en gözde üniversiteleri dururken, adı sanı duyulmamış bir üniversiteye gönderdin…” diyorlardı. İşte bu soruların beni bunalttığı bir noktada, sohbetimizde istedim ki, bu konuda toplu bir değerlendirme yapalım.
Öncelikle şu hususu ifade etmeliyim. Çocuklarımızın tercihlerine biz anne ve babalar saygı duymalıyız. Bu konuda pek çok veli, çocuklarının hangi mesleği seçeceğine dair kararları maalesef kendileri belirliyor ve çocuklarını istemedikleri halde o mesleğe yönlendiriyor. Bu konuda olumsuz nice manzaralara şahit olmuşumdur. Bizim toplumumuzda ağırlıklı olarak şöyle bir anlayış var. Benim çocuğum doktor olsun. Hatta bu anlayışta olan dersaneler bile var. Bazı dershaneler çarşaf çarşaf ilanlar vererek ve afişler hazırlayarak Tıp’a ne kadar öğrenci soktuğunu yana yakıla ispatlamaya çabalıyor. Oysa Hukuk’a daha fazla tercih olmuş. Lakin onu maalesef görmezden gelecek kadar velilerin anlayışlarına angaje olmuş durumda.
Fen Lisesinde çalıştığım zaman, o süper öğrencilerde şu keyfiyeti gözlemliyordum. Öğrencilerin neredeyse yarıdan çoğunun ilgisi sosyal ve kültürel konulara meyilli. Ancak çalışkan oldukları için, en yüksek puanı almışlar ve bu okula gelip sayısal alanı seçmek zorunda kalmışlar. Bir veli olarak benim de çocuğum aynı vaziyetteydi. Bu noktada yine bir soru yöeltelim. Acaba kaç velimiz öğrencisinin Fen Lisesinden ayrılma isteğine onay verir? Mesela biz, pekala Hacattepe Tıp’a girebilecek durumda olan çocuğumuzu, kendi tercihi doğrultusunda eşit ağırlığa geçmesinin önünü kapamadık. Doğrusu da buydu. İnsan eşini, aşını ve işini sevmelidir. Sosyal hayatta büyük ölçüde başarılı olması da buna bağlıdır. Niye çocuklarımıza bu özgürlüklerini çok görüyoruz anlamak mümkün değildir. Üstelik bugünkü çocukların, bizim zamanımıza göre, tercihlerini doğru yapabilecekleri konusunda, bizden fersah fersah ileride oldukları da inkar götürmez bir hekikattir. Şair Abdülhak Hâmit de:
“Kim demiş çocuk küçük bir şey
Belki o en büyük bir şey” demiyor mu?
Hal böyleyken bize de, Ubeydullah’ın TOBB hukuk’u tercihine sadece saygı duymamız gerekiyordu. Hem üniversitelerin puana göre öğrenci alımlarına baktığımızda, TOBB’un büyük bir sıçrayış yaptığına şahit oluyoruz. Özel üniversiteler arasında Koç’tan sonra ikinci sıraya oturması ve dereceye giren öğrenciler arasında tercih yoğunluğuna uğraması da bu resmi netleştirmektedir.
Fiziki mekan, eğitimin kalitesi, öğretim üyelerinin performansı, sosyal ve kültürel imkanlar, barınma,belki de hepsinden önemlisi gelecek konum, bir üniversiteyi tercihte en çok dikkate alınan hususlar oluyor. TOBB’da bunların fazlasıyla olduğunu görünce, inanın orada bir öğrenci olasım geldi. Öğrenciye böylesi bir hizmet sunan üniversitede geriye sadece çalışmak ve gayret kalıyor.
Elbette ki tüm üniversitelerimiz ve bölümleri önemlidir. Oralarda okuyan öğrencilerimiz hangi alanı seçerlerse seçsinler, gelecekte bu ülkeye hizmet edeceklerdir. Ancak bugün bir Boğaziçi, bir ODTÜ’den mezun olan öğrenci ile yeni kurulmuş birkaç barakadan ibaret olan bir üniversiteden mezun olmak aynı olabilir mi? Önceki gün basında gördüm. Dünyanın en iyi 500 üniversitesi arasına Türkiye’den sadece İstanbul Üniversitesi girebilmiş. Biz de o üniversitenin bir mezunu olarak tabiî ki iftihar duyduk.
Ben bu vesileyle LYS’de ilk bine giren öğrencilerimizi, özelikle de ilk yüzde yer alan öğrencilerimizi tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyorum. Bu öğrencilerimiz ülkemizin de medar-ı iftiharıdır. “Marifet, iltifata tabidir” derler. Marifeti ortaya koyan bu çocuklar iltifatı da hak ediyor olmalılar. Bilmiyorum ama artık bir iltifat olsun esirgenmemeli onlardan diye düşünüyorum. Mustafa Turan