- 1164 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Sevmeyen Kalp İşe Yarar mı?
Kolayca sevebilen ve sevgisinde sabitkadem kalabilen insanlardan sayarım kendimi. Ablam çocukluğumu ne zaman düşünse kucağına bir kedi sıcaklığıyla tırmanmalarımı hatırlarmış. İçi burkulurmuş bu vakitlerde. O indirirmiş bana taht gibi görünen makamdan beni, ben yine tırmanırmışım onun kucağına. “Bir de şişkoydun sorma” deyip güler arada bir o hallerime. Düşünüyorum da hiçbir şeyde ısrarcı sayılmam, belki de her şeyde ısrarcıyımdır, bilmiyorum. Fakat bildiğim bir şey var: Sevgimde ısrar ederim yılmadan ve usanmadan. Yani karşı tarafa inat severim ben. Onlar hareketleriyle ve sözleriyle beni sevmemeye zorlasalar da… Sevgiden kimseye zarar gelmeyeceğine inanırım. “Azı karar çoğu zarar” sözü sadece sevmek duygusunun karşısında hükümsüz kalır.
Sevmek fiilini dilimizin içerik ve kapasitesi en geniş sözcüğü olmaya aday görüyorum. İnsan neslinin kâinattaki ilk görevi iman etmektir. Ondan sonra ise sevmek gelir. Bir yaratıcının varlığına iman eden her ruh sevmek zorundadır bütün bir kâinatı ve onun içindeki her şeyi, Malikü’l Mülke hürmeten. Bir eseri sanatkârından ötürü benimsemektir bu görevin diğer adı. Kalplerimiz ise ezelden taliptir sevebilmek mesleğine. Yeter ki içimizdeki bu cevheri kibir gibi, haset gibi, kin gibi bize yakışmayan soyut lekelerle kirletmeyelim. Karartıp kalplerimizi taşa çevirmeyelim.
Bazı insanların gönülleri nedense doğuştan, daha doğru bir ifade ile yaratılıştan sevmeye meyyal. Bu insanlar için bir başkasını herhangi bir nedenden ötürü sevmek çok kolay. Bazıları ise ne kadar zor sever, ne kadar kolay nefret eder. Onlara herhangi bir kişinin adını vermeniz bu kişi hakkında olumsuz bir sürü şey söylemeleri için yeterlidir. Ağızlarından bu tip insanların iyiliğe ve güzelliğe dair söz duymak neredeyse imkânsızdır. Hani demişler ya atalarımız: “Güzel bakan güzel görür”
İnsanlar dünyaya kavga etmeye, bir davanın peşine takılıp gönül yıkmaya gelmemiştir. Kocaman bir kâinata sığmayan, Yâr-i Mutlak vasfının yegâne sahibi olan Allah’ın yerleştiği kalp ülkesini abad etmeye gelmiştir. Bir türkümüzün sözleri ne diyor, bakınız: “Bu dünyada sevmeyenler ahrette neye yarar?” Gelip geçici bir dünyanın kendisi kadar yalancı olan nimetleri uğruna kavga etmek ne kadar gereksiz ve hatalı bir davranışsa karşılık beklemeden derviş misali sevmek o kadar faydalı ve doğru bir tercihtir. Seçim aklımızla, aslında sevmeye programlanmış olan yüreğimizle bize kalmaktadır.
Sevmek en kavi kapıları bile açan tılsımlı bir anahtardır. “İncinsen de incitme” diye nasihatte bulunan Hacı Bektaş- Veli’yi, “Ne olursan ol yine gel” diyen Mevlana’yı, “Sevelim, sevilelim; dünya kimseye kalmaz” hakikatini haykıran Yunus Emre’yi herkes seviyor. Her dilden, her milletten, her dinden insan bu gönül ehli Hak âşıklarına yakın hissediyor kendisini. Çünkü onlar severlerken belli bir koşul ileri sürmediler. Hiç zorlanmadılar hoşgörüyle muamele etmekte başkalarına. Onlar için “ötekiler” kavramı yoktu. “sen, ben” demeyi unuttular, “biz” diyebilmeyi başardılar gönülleri kara, yüzleri kirli insanların karşısında bile.
Zalimlikte ve tiranlıkta adı çıkmış bir kere Hitler’in. Nedense kin tutmak denince akla ilk gelen isim oluyor onunki. Hitler çılgın ve acımasız bir davanın peşinde koştu yıllarca. Milyonlarca insanı da sürükledi peşinde. Bütün bir dünya haritasını, özellikle de Avrupa’yı kana buladı. Zulmün bayraktarlığını yaptı. Âri ırk adını verdiği hayalî bir grubun dışındaki hiç kimseyi sevmedi. Yaşadığı zaman diliminde de ölümünden sonraki zamanlarda da onu sadece kendisi gibi çılgınlar ve kalbi kötülükle kirlenmiş insanlar sevdiler doğal olarak. “Sevemeyen bir insan sevilmeyi hayal etmesin” fikrinin insanlık tarihindeki en belirgin örneği olmak ne kötü bir talih!
Mesleğim öğretmenlik. Öğrencilerimi çok severim. Sevdiğimi de belli ederim onlara. Şimdiye kadar hiçbir zararını görmedim bu beyanımın. Kürsüden öğrencilerime baktığımda kalbimden sayıları adedince gümüş kanatlı, görünmez kuş havalanıp başlarına, omuzlarına konar onların. Tabii uslu uslu duruyorlarsa… Yaramazlık yaptıklarında birden bire sinirlenirim. Sevgim kadar öfkelenmemin de etkili olduğunu zannederdim önceleri. Fakat hiddetimin şiddetinden ve tesirinden emin değilim eskisi kadar. Bir gün öğrencilerimden birisi “Boşuna sinirlenmeyin hocam!” deyiverdi. “Hiç inandırıcı değil öfkeniz. Çünkü sizin yüzünüzün bir yanı sinirlense bile öteki yanı hep gülümsüyor.” Tabii bu tespit karşısında önce sustum. Sinirlerim yatışmıştı çoktan. Teşekkür ettikten sonra öğrencime şunu söyledim: “İyi de ben öfkemin sizin üzerinde etkili olması için sinirlenmiş gibi yapmıyorum ki candan ve gönülden sinirleniyorum. Buna nasıl bir çare bulmalı?”
Sevilmek bütün canlılar için en temel gereksinimlerdendir. Bazen en az hava kadar, su kadar ihtiyaç duyarız sevilmeye. “Ben sana mecburum” diyen şair de bu ihtiyacını belli etmeye çalışmıştır her halde. Sevgiyle bakan bir çift göz, kalpteki sevgiyi açığa çıkaran bir iki tatlı söz bekleriz sevdiklerimizden. İlgi, emek ve özveriyle süslendiğinde sevgisi karşımızdakilerin, ne açlık hissederiz ne de susuzluk.
Telaşlı bir günümde evime dönerken yolda sarışın bir erkek çocuğu gördüm bisikleti çamura batmış. Ona yardım ettikten sonra başını okşadım. İleride bir de baktım ki benim başını okşadığım sarışın çocuktan bir tane daha var. Kazakları, pantolonları, bisikletleri bile aynıydı bu iki çocuğun. Şaşırdım kaldım. İkiz oldukları kesindi de “Acaba ben hangisinin başını okşamıştım? Hangisini sevmiştim az önce?” İki çocuk bisikletleriyle benden uzaklaştılar. İçlerinden birisi dönüp bana gülümsedi. O zaman anladım ki bu çocuktu az önce tarafımdan sevilen. Sevgi insanlara ait hislerin içinde en vefalısıdır. Şu âlemde heba olmayan bir zenginlik varsa o da kalplerimizden davranışlarımıza süzülen sevgimizdir, anlayacağınız.
Her sevginin bir gün mutlaka karşılık bulacağına inananlardanım. Eğer sevmede kararlı olursak karşımızdakiler de bizi severler bir gün mutlaka. Karşılık vermezlerse bizim güzel hislerimize bu onların problemidir. Sevebilen kalple, sevemeyen kalp hiçbir zaman aynı kefede tartılmaz zira. Yalnız okuyucular ortaya attığım iddialı fikrimi kadın- erkek arasındaki gönül bağı için de sürdürdüğümü düşünmesinler. Çünkü ayrı bir sihri, ayrı bir havası vardır aşkın. Belli bir nedene ihtiyaç bile duymadan doğabilir bir kalpte eğer kaderde karşılıklı yanmak varsa. İki dünya bir araya gelse doğmaz taraflardan biri kendi küllerinden tutuşup kavrulsa da…
YORUMLAR
Eğer sevmede kararlı olursak karşımızdakiler de bizi severler bir gün mutlaka. Karşılık vermezlerse bizim güzel hislerimize bu onların problemidir...demissiniz.
Karsimizdakiler bizi sevsin diye sevmekte kararli olmak gibi bir düsüncenin dogrulugu tartisilir benim acimdan.
(gönül meselesi cok ayri ve özel birseydir evet)
Genel olarak baktigimizda dünyada cesitli karakterler var.Birbirine ters düsen insanlar olabilir fikirler acisindan uyumsuzluk olabilir.Sirf bu uyusmayan fikirlerden dolayi birbirine kin besleyen insanlari bile görüyoruz günümüzde.Bu sebepten kirici üsluptan alayci bir tavira kadar tutum sergileyen gelismemis karakterleri görüyoruz.Yaradanin yarattigi her insan her gönül ayri bir dünya evet.Allahin yarattigi bir cani incitmemeyi bilmeli ilk olarak sevmekten öte, en önemli sey budur toplum icinde benim fikrimce.Hosgörü alcak gönül sevkat varsa bir insanin tabiatinda hicbir canliya zarar veremez.
(o yüzden yeistirme tarzi cok önemli)Böyle insanlarin bulundugu ortamdlarda dostluk dahi olmasa hatta yedi kat yabanci olsa bile kötülük riya cekememezlik kavga ve düsmanliga yer yoktur din irk ve seviye ayirmaksizin.
Güzeldi yaziniz yüreginize saglik.
Sevgilerimle
hicbitmez tarafından 8/26/2010 5:53:10 PM zamanında düzenlenmiştir.
hatice eğilmez kaya
baki selam..
Sevgiyi ne kadar güzel anlatmışsınız. Her söylediğinize katılıyorum. Çıkarsız ve masum sevgilere herkesin ihtiyacı var. Tebrik ederim. Sevgilerimle...
hatice eğilmez kaya
şimdilik hoşça kalınız...
Dünya sevmek üzerine kurulu değil midir zaten?
Fakat her nedendir bilinmez, hep göz ardı etmişizdir sevmek fiilini. Sadece dilimize doladığımız bir cümle halini almıştır. Ençok ta gündelik, gelip geçici aşklar kirletmiştir sevmek sözcüğünü.
Ne çok şey vardı aklımda yazmak istediğim ama...
Sevenlerinizin çok olması dileklerimle.
Sevgiler yüreğinize...
hatice eğilmez kaya
sevgilerle kalınız