- 713 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Ateşle İmtihan
Yüce Allah, “mü’minleri kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için” dünya hayatını yaratmış, kusursuz bir imtihan ortamı hazırlamıştır. “Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.” (Bakara Suresi, 155) ayetiyle bildirildiği gibi, insanlar çeşitli konularda sınanırlar. Zahiren kötü görüntülerle karşılaşıldığında sabırlı ve tevekküllü davranan müminler, imanlarını kanıtlar ve imanlarından kaynaklanan güzel davranışlarına kendileri de şahit olurlar.
Samimi müminin duruma göre değişen belirli bir ‘dayanıklılık sınırı’ yoktur. Allah Katında beğenilen, kişinin her durumda, her koşulda, her olayda, nefsinin kötülüklerini yenebilmesi ve güzel ahlak gösterebilmesidir. Birçok zorluğu ard arda da yaşasa, karşısına merhametsiz, öfkeli, ters ya da uzlaşılması zor insanlar da çıksa, mümin yine güzel ahlakta irade gösterir.
Allah, bazen imtihanın gereği birçok zorluğu bir arada da yaratabilir. Zorlu hastalıklar, mal ya da can kaybı, şeytanın vesveseleri, bir anda insanın yaşamına hakim olabilir. Ancak gerçek müminleri ortaya çıkaran ve onların kalbinde hastalık olanlardan ayırt edilmesini sağlayan olaylar da bunlardır. Özellikle savaş ya da dinsizlikle mücadele zamanlarında bu ayırım daha belirginleşir.
Nice peygamberle birlikte birçok Rabbani (bilgin)ler savaşa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet)den dolayı ne gevşeklik gösterdiler, ne boyun eğdiler. Allah, sabredenleri sever. (Al-i İmran Suresi, 146)
Hiç beklenmedik, olağanüstü bir olay olsa ve bunun sonuçları mümine zahiren zarar veriyor gibi de olsa, kesin bilgiyle iman eden mümin Allah’ın kendisi için belirlediği kadere tam teslimdir.
Kadere teslimiyet, inanan insan için her zaman konfordur, huzurdur. Zorlu olaylardaki tevekkül ve sabır; güzellik ve lezzet oradadır. Peygamberimiz(sav) zamanında, “Hani onlar, size hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi; gözler kaymış, yürekler hançereye gelip dayanmıştı ve siz Allah hakkında (birtakım) zanlarda bulunuyordunuz.” (Ahzab Suresi, 10) ayetiyle haber verilir; müminler düşmanları tarafından her yönden sıkıştırılmışlardı. Zorlukla karşılaşınca ayetteki gibi, bir kısmı Allah hakkında zanlarda bulunuyorlardı. Daha önce iman ettiği halde –haşa- “Allah var mı yok mu?” şeklinde düşünüyorlardı.
“Münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar” da Allah ve Resulü hakkında zanlarda bulunuyor, " Allah ve Resulü, bize boş bir aldanıştan başka bir şey vaat etmedi…" diyorlardı. (Ahzab Suresi, 12) Diğer yandan bir kısım müminler “…(düşman) birliklerini gördükleri zaman ise (korkuya kapılmadan) dediler ki: "Bu, Allah’ın ve Resûlü’nün bize vadettiği şeydir; Allah ve Resûlü doğru söylemiştir." Ve (bu,) yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı. (Ahzab Suresi, 22) ayetindeki gibi samimi müminler, Allah ve resulünün kendilerine vaat ettiğinin gerçek olduğunu söylüyorlardı. Ve yaşadıkları karşısında onların imanları artıyordu. İşte imtihan budur; makbul olan da budur.
Bediüzzaman da Mektubat’ında verdiği örnekte zorluklara sabır göstermenin hikmetleri üzerinde durur ve şöyle söyler:
İşte kömür gibi olan aşağı ruhları, elmas gibi olan yüksek ruhlardan ayırmak için, şeytanların yaratılışı, sorumluluk sırrı ve Peygamberlerin gönderilişi ile bir imtihan, cehd (çaba) ve müsabaka ortamı açılmış. Eğer cehd ve yarış olmasaydı, insan madenindeki elmas ve kömür hükmünde olan kabiliyetler beraber kalacaktı.
Bediüzzaman’ın da söz ettiği gibi, elmasla kömür burada ayrılır; bu, insanın ateşle imtihanıdır. Ham altın ateşe konulduğunda işe yaramayan, kötü kısım üste çıkar. O kısım atıldığında saf/tertemiz altın kalır. Allah da insanları böyle zorlukla imtihan eder. Kaliteli, aklı başında, yiğit, dürüst, samimi müminler zorluklardan asla etkilenmez, her zaman sadakatlerini devam ettirirler.
Allah’a her zaman hüsn-ü zan edilir. Allah’a bir kere iman edilir. Bir kere dost olunur. Bir kere aşkla delicesine sevilir ve bir daha sonsuza kadar asla bırakılmaz. Gerçek mümin, başına her ne gelirse gelsin, kolu bacağı da kopsa hala aşkla “ Allah” der. İman budur. Gerçek Allah sevgisi budur.
Fuat Türker, Haber Hilal