- 655 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MÜTEKABİLİYET
MÜTEKABİLİYET
Mütekabiliyet kelimesi sözlükte; karşılıklı olma hali, tekabül etme, karşı karşıyalık anlamlarına gelmektedir. Belkide uluslar arası siyasette duygudaşlık(empati) kurma şeklinde de ifade edilebilir.
Seksen sekiz yıl sonra Trabzon ilimizin Maçka ilçesinde bulunan tarihi Sümela Manastırı’nda uluslar arası düzeyde bir ayin düzenlendi. Ayine Yunanistan, Rusya, Gürcistan ABD ve Yurt içinden gelen 500 kadar Ortodoks Hıristiyan katıldı. Ayini Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeus yönetti. Konuşmasında Osmanlı padişahları içinde dua ettiklerini ayrıca Trabzon halkının samimiyeti ve misafirperverliklerinin takdir şayan olduğunu sözlerine ekledi.
İstemüzkcüler hemen harekete geçti ve ülkemiz elden gidiyor yaygarasını koparmaya başladılar. Ülkemizin bir yere falan gittiği yok daha güçlü bir şekilde yerli yerinde duruyor. Sadece Almanya’da Türklerin yaptırdığı üçbinin üzerinde mescit ve camimiz var. Oralarda İslam anlatılıyor. Ayrıca Hollanda roterdam’da Türkiyelilerin açtığı ve bizi gururlandıran adı İslam Üniversitesi olan bir üniversitemiz var. Bu durumu övünerek anlatıyoruz. Oralarda istemezük cephesi bu kadar dirençli değil.
Yıllardır ülkemizdeki misyonerlik çalışmalarından bahsederiz.. Bunu söylerken şunu söylemek aklımıza gelmez aynı şekilde dünyanın dört bir tarafında bilhassa Avrupa da benzer faaliyetleri de biz Müslümanlar yürütmekteyiz. Diğerleri ülkemizde yapınca yanlış aynısını hatta kat be kat fazlasını bizler diğer ülkelerde yapınca doğru oluyor. Bu anlayışı doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Sümela Manastırı’ndaki ayinden bir gün sonra dünya basınında Türkiye’nin hoşgörüsüne vurgu yapılıp ülkelerinde Müslümanlara yönelik daha müsamahakâr olmaları gerektiğinden bahsetmektedirler. Yunan gazeteci Batı Trakya’da yıllardır engelledikleri camiinin yapılmasının gerektiğini ifade etti. Sana yapılmasını istediğin şeyi başkasına yap. Korkularımızın, kaygılarımızın esiri olmayalım. İlk adımı biz atalım, kazanan biz olacağız. Gündemi biz belirleyelim, izleyen onlar olacaktır.
Ne diğer din mensuplarının ülkemizde ve ya diğer ülkelerde, dinlerini yayma adına ama dürüstçe, bölmeden, parçalamadan yaptığı çalışmayı yanlış, nede bizim yaptığımızı yanlış bulmaktayım. Özgürce eğmeden, bükmeden adam gibi yapılan çalışmaların zarardan öte fayda getireceğine inanmaktayım.
Ülkemizde yaşayan azınlıklarla ilgili yaklaşım tarzımız hep korumacı mantıkla gelişmiştir. Korumacı mantık derken, bize ait olanın bozulacağı endişesi ile bozulacak olan ne ise onu hep saklayarak, etrafına duvarlar örerek veya zarar vermesi muhtemel diğer etkenleri kötüleyerek korumayı sağlamaya çalıştık. Başarılı olduk mu? Koskoca bir hayır. Koruma; zorlama ile diğerini dışlama ile olmaz. Savunduğun şeyin doğru olduğuna inanıyor ve de savunduğun şeye güveniyorsan neden korkuyorsun? Doğru olan, kaliteli olan kalacak diğerleri silinip gidecektir. Aşırı korunan bir şey kendisini geliştiremez. Kabiliyetleri inkişaf etmez. Diğer inanışların varlığı kültürel zenginliğimizin yanında aynı zamanda ifade ve hızımız olmalı.
Malumunuz sınıfta çalışkan öğrencinin varlığı, diğer öğrencileri çalışmaları noktasında teşvik eder. Azınlıkların kültürel değerleri ile ilgili düşüncemizin bu noktada olması gerektiğine inanıyorum. Hep art niyet arama şeklinde hareket edersek paranoya bir toplum olur çıkarız. Meşru zeminlerde, meşru sınırlar içerisinde ülkemizde ki herkesin hakkının olduğunu, hepimizin vatandaşlık hukuku ile bu ülkeye bağlı olduğumuzu unutmamalıyız. Bu ülke üzerinde yaşayan herkes aslidir, ikinci üçüncü sınıf değil. Kimseyi ötekileştirmeden herkesin özgürce kendisini ifade ettiği demokratik bir toplumu kurma noktasında gayretlerimizi yoğunlaştırmalıyız vesselam…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.