- 1035 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Öz Eleştiri.
Duyarlı bir yüreğin acı dolu makalesi ve O değerli makalenin meydana getirdiği vicdani sorumluluğun öz eleştirisi.
Allah razı olsun.
Tebrik ediyorum ama keşke bu utanacak durumlara düşmeseydik ve bu yazılar yazılmasaydı ne sen yüreğin yana yana iftihar etmen lazım gelen Tsk. nın değil de onun KÖPEĞİNE bile yakışmayan kirli ilişkilere bulaşmış kimseler yüzünden böyle bir yazıyı kaleme aşmasaydın. Okurlarında acınacak halimizi resmeden bu yazıyı okurken gözleri dolmasına rağmen acı bir gerçeği dile getirmiş olan bir edibini tebrik etmeseydi. Amma ne diyeyim kader mi? Peygamber ocağının şanlı Zaferlerine imza atmış Şehit ve gazilerine destan yazmaya alışmış bir milletin evlatları olarak ne diyeceğimi bilemiyor şahsım adına da üzerime serpilmiş ölü toprağının altında çekilmiş olduğum gaflet uykusundan ÇOK UTANIYORUM.
Bir vatandaş olarak neler yapılması gerektiğine inandığım birçok şeyi bildiğim halde bu önemli vazifeleri başkalarına tavsiye ederken, İŞİ BAŞKASINDAN BEKLEMENİN SORUMSUZLUĞUNDAN UTANIYORUM.
Ülke ve millet geleceğinin kurtuluşunun her Türk Vatandaşının her konuda şuurlu davranıp medeni cesaret ile hukuk yollarının kullanılması gerektiğine inandığım halde, bir dilekçe verip sorumluların hesaba çekilmesi adına ZAMAN AYIRMADIĞIMDAN UTANIYORUM.
Evet, her Türk vatandaşı, gördüğü her haksızlık ve yolsuzluk karşısında, duyduğu her ihmal ve iddia edilen her İHANET karşısında mahkemelere akın etseydi ne ihmaller zincirleme uzayıp gider, ne de varsa hainler ihanete cesaret ve fırsat bulabilirdi.
Evet, Şehitler Ölmez Vatan bölünmez canhıraş feryatlarının arkasında nasıl kanlı ve kirli emeller olduğunun basireti olsaydı. Şehitler ölmez diye bağıracağına tüm millet Kışlanın kapısına dayanıp evladını öldürten kimselerin vazife şuur ve bilgisini sorgulasaydı. Samimiyet ve sadakatini hesaba çekseydi. Mahkemeleri dilekçe yağmuruna tutsaydı Başımıza bunlar gelmeyecek PKK olmayacak ve kalmayacaktı.
Başta ben şahsım olmak üzere bu Milletin gafletinden cehaletinden, aldanmışlığından ve aldanmaya müsaitliğinden UTANIYORUM.
Şahsı adına bir kuruş veya basit bir menfaati karşısındaki hassasiyet ve gösterdiği duyarlılığına rağmen Milli meselelerde ki vurdumduymazlığımızı, evlatlarımızın şaibeli ölümlerinde, Ülke çıkarlarının hortumlanmasında, Çeteler karşısında, mafya önünde, Darbe ve darbecilere karşı yaltaklanmalarımızdan UTANIYORUM.
Milli ruhtan, Milli şuurdan Milletçe mahrumiyetimizden UTANIYORUM.
Bu vatanı, bu bayrağı, bu bağımsızlığı bize lutfeden Allah’ın emanetine sahip çıkmayışımızdan UTANIYORUM.
Adını Askerimize veren Peygamberimizden UTANIYORUM.
Her taşını altından yüzümüze gülen Aziz Şehitlerimizin mübarek kanları ile sulamış olduğu burcu burcu şehadet kokan memleket güllerini koklamaktan UTANIYORUM.
Çok garipsediğim ve fevkalade kızmış olduğum Azizi NESİN Türk Milleti aptaldır sözünün ne kadar yerinde olduğunu görmekten UTANIYORUM HEMDE ÇOOOK UTANIYORUM.
Bunca utanç verici hadiseler karşısında UTANMAYANLARIN UTAÇ HİSLERİNİN DE OLMADIĞINA VEYA ÖLDÜĞÜNE İNANIYORUM.
Allah senden razı olsun.
Allaha emanet ol.
Necdet Hocam geçen hafta ki köşe yazımı gruplardan paylaştım ama zannediyorum okumadınız. Özelinize tekrar göndereyim istedim. Saygılarımla...
İlgili Link: www.sivaspostasi.com.tr/yazar.asp? yaziID=3903
Diyarbakır’da bir askeri kışlanın önünde her gün atık ekmekleri toplayan yaşlı bir ninenin hâli komutanın dikkatini çeker. Nineyi yanına çağırtır. Ancak nine Türkçe, komutan Kürtçe bilmediği için bir süre anlaşamazlar. Kürtçe bilen bir askerin tercümanlık etmesiyle aralarında şu konuşma geçer;
Komutan: Teyze neden atık ekmekleri topluyorsun? Bu kadar mı ihtiyaçlısın?
Nine: Yok Evladım, Allah’a çok şükür paramda var, pulumda. Ancak; Benim 5-6 yaşlarında bir torunum var. Amansız bir hastalığa yakalandı. Doktorlar çare bulamadılar, sonra ilmine ve irfanına güvendiğim bir hocaefendi dedi ki; “Askeriye peygamber ocağıdır, ekmeği derde şifadır, her gün oradan ekmek al ve torununa yedir, inşallah hiç bir sıkıntısı kalmayacak”
Komutan: (Duygulanır ve gözleri dolar) Teyzeciğim mâdem öyle, bundan sonra atık ekmekleri toplama. Sen her gün gel, ben sana buradan ekmek verdireyim.
Nine: O nasıl söz evladım. “Muhammetlerin hakkını torunuma yedirirsem bunun hesabını Allah’a nasıl veririm? ”
Diyarbakırlı ninenin “askerin hakkıdır” diye bir dilim ekmeğe bakış açısı, Hantepe’de gözler önünde şehit olan 7 askerimizin hakkını bana düşündürdü. Eli, ayağı öpülesi ninemizin ihlâs ve samimiyeti karşısında bir utanma duygusu sardı beni.
Hantepede ki 1,5 saatlik karakol baskını HERON tarafından genelkurmay karargahı dahil 30 askeri noktadan canlı canlı seyredilmesi ve yardım adına bir tek adınım atılmayışı karşısında, insanlığımdan utanacak hâle geldim. Sukut ikrardanmış. Konuyla ilgili hiçbir açıklama yapılmaması suçu kabullenmenin ta kendisidir. Ancak bu durum karşısında 4 kıtada at oynatmış bir milletin derin sûkutu beni çok utandırıyor.
Utanıyorum Allah’ım, senin için şehadet şerbetini yudumlamış 7 şehidimizin hakkı adına hiçbir söz söylemeyenleri gördükçe şanlı Türk tarihinden UTANIYORUM
Niğbolu meydan savaşında Doğan Bey isimli komutanının çember içine düştüğünü gördüğünde “Dayan bre Doğan’ım, yettim hele” diyerek atını mahmuzlayan Yıldırım Beyazıt’ın rûhaniyetinden UTANIYORUM.
Maaş zamları 5 olamadı da 3 oldu diyerek, tütün baş fiyatını beğenmeyerek, ”Mahsulümüzü dolu vurdu hani bize yardım? ” diyerek, Fındık alımlarındaki rakamlardan hoşlanmayarak hakkını aramak adına hükümete baş kaldırdığı hâlde, bu 7 şehidin hakkı adına ses çıkarmayanlardan dolayı UTANIYORUM
Malazgirt savaşında, şanlı Türk ordusu karşısında, ordusu bozguna uğrayıp darmadağın olduğu hâlde “Bizans’ın şerefidir” diyerek atının üstünde, tek başına sonuna kadar mücâdelesini sürdüren “Düşmanımın komutanı” Romen Diyojen’den bile UTANIYORUM.
“Zalîmler için yaşasın cehennem” diyen Nur Müellifinin “25 milyon milletimin (O zamanki Türkiye nüfusu) îmanını selamette görürsem cehennemin alevleri içinde yanmaya râzıyım” cümlesindeki yüce milliyetçilik duygusundan UTANIYORUM.
“Namlusunu milletine doğrultan tanka selam durmam” diyen. Aslanım, Yiğidim, Alperenim, Şehidim, Türk-İslam ülküsünün büyük neferi Muhsin YAZICIOĞLU’nun rûhaniyetinden UTANIYORUM.
Nerede Şehit cenazelerinde bağırıp çağırarak ortalığı velveleye veren Türk yiğitleri? Nerede Mavi Marmara gemisindeki vatandaşlarımızın hukuku adına sokağa dökülen mücâhitler? Nerede tekel işçilerinin hakları adına yazılar kaleme alan ediplerimiz? Ozanlar neden suskun? Âşıklar neden söylemez? Şairler niye yazmaz? UTANIYORUM Allah’ım, hepsinden dolayı UTANIYORUM.
Yedi şehit Hantepe’de düşerken
Seyreden gözlerden UTANIYORUM.
Hasım, Hısım hiç fark etmez susarsa
Sizlerden, bizlerden UTANIYORUM…..Celâli
Bir sonraki yazımda buluşmak dileğiyle tüm okuyucularıma sağlık ve afiyet diliyorum.
Celalettin TOKMAK