- 1069 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beðeni
BÝR RUS DÝLBERÝNE DEÐÝÞMEM
“ÖÐRETMENLÝK HAYATIM-3”
Malazgirt ilçesinde bir otelde kalmaya karar verdim.
Otel aðzýna kadar öðretmenler ile doluydu. Otelde yer yoktu. Bütün öðretmenler benden önce gelmiþ, yerleþmiþlerdi.
Gideceðim köyün okul müdürü de gelmiþti. Adý Yusuf’tu. Kendisi ile tanýþtým. Ayrý düþüncelere sahiptik;o solcuydu bense ülkücü. Fakat Onu sevmiþtim. Okul Müdürüm ile samimi olmuþtuk. Kendisi de bana ilgi gösteriyordu. Müdür Bey, Malazgirt’te eski bir öðretmen olduðundan otel sahibini tanýyordu. Bana koltuklardan kendi odalarýna bir yatak yaptýrdý.Otelin odalarý geniþ salonlar gibiydi.
Malazgirt’ten ayrýlana kadar onlarýn odasýnda kaldým.
Bir gün, Yusuf Beye kafamda oluþan, bir türlü kabullenemediðim ilk sorumu sordum:
-Hocam, buradaki halk niçin Türkçe konuþ mu yor? Hep kürtçe konuþuyorlar? dedim.Yusuf Bey gayet sakin bir þekilde gözlerimin içine bakarak:
-Bak Hocam. Burada yaþayan halkýn çoðu Kürt. Doðduklarý andan itibaren çocuklarý bu dili öðreniyor. Hatta biz öðretmenler okuma yazmayý bir kenara býrakýp, bu çocuklara ilkokul bitene kadar Türkçe öðretiyoruz. Birçok öðrenciyi de okuma yazma öðretemeden, sadece Türkçe öðrenmiþ olarak mezun ediyoruz.
-Hayret Hocam.Okuma yazma bilmeden nasýl mezun ediyorsunuz? Bu sizi ilerde sýkýntýya sokmaz mý?
-Hayýr. Ýlköðretim Müdürleri, müfettiþler ve yetkililerin hepsi bu durumu biliyor. Bizlere, okuma yazma öðretemezseniz bile hiç olmazsa Türkçeyi öðretmeye çalýþýn diye tavsiyede bulunuyorlar, dedi.
Malazgirt’te birkaç günüm geçmiþti. Otel odasýnda koltuktan yapýlmýþ yataða uzanýp, üzerime bir battaniye atarak geceleri uyumaya çalýþýyordum. Bazý geceler Okul Müdürümün arkadaþlarý ile sohbetlerine kulak misafiri oluyordum. Bir gece ben uykuda iken arkadaþlarýndan biri:
-Yusuf, yanýna gelen bizden deðil. Bu faþist köpekle anlaþabilecek misin? dedi.
Yusuf Bey sakin bir þekilde:
-Arkadaþlar, bunlar da insan. Elbette ki anlaþacaðýz. Geçen yýl yanýmdaki öðretmen arkadaþta Ülkücü idi. Çok iyi bir insandý. Güzel günlerimiz oldu, aramýzda hiçbir sürtüþme olmadý, diye cevap verdi.
Benim nasýl bir insan olduðumu ne çabukta öðrenmiþlerdi. Herhalde ülkücü öðretmen arkadaþlarla gezdiðimi ve namaz kýldýðýmý görmüþlerdi. Bu yüzden benim kendileri gibi bir öðretmen olmadýðýmý düþünüyorlardý.
Okul Müdürüm Yusuf ile arkadaþlarýnýn benim aleyhimde konuþtuklarýný yorganýn altýnda korku ile dinledim. Kendi kendime "Bu komünistler benim kim olduðumu öðrenmiþler; beni öldürebilirler" diye sabaha kadar uyur gibi tetikte yattým. Bir ara dalmýþým. Gözümü açtýðýmda güneþ doðmuþ, sabah olmuþtu.
(Gördüðünüz gibi bizim neslin solcularý saðcýlara “faþist”, saðcýlarý da solculara “komünist” diyorlardý. Bu Türk gençliði saðcý-solcu, faþist-komünist diye, bir hiç uðruna yýllardýr birbirine kýrdýrýldý!…Nice vatan evladý gençliðin baharýnda kara topraða gömüldü, niceleri de sakat kaldý!…)
Hayatýmda sabahý hiç olmayacak uzun mu uzun bir gece geçirmiþtim.
Maaþlarýmýzý vermemiþlerdi. Maaþý almadan da hiç bir öðretmen görev yerine gitmek istemiyordu.
Günlerimiz kahvelerde okey, tavla oynayarak geçiyordu...
Malazgirt ilçesi küçük bir þehirdi. Ortasýndan geçen bir cadde, caddenin çevresine dizilmiþ dükkânlar vardý. Ýlçenin arka kýsmýndaki Malazgirt Kalesi hâlâ yýkýlmamak için direniyordu. Bin yetmiþ bir yýlýndan beri tahrip olmuþ, yýkýlan kale duvarýndaki taþlar öbek öbek yýðýnlar-örenler oluþturmuþtu.
Bir gün kaleyi yakýndan görmeye gittim. Kalenin hemen dibine taþlardan evler yapýlmýþ, insanlar tarihle iç içe yaþýyorlardý. Birkaç çocuk kendi aralarýnda kalenin kenarýnda oynuyordu. Beni görünce, oyunlarýný býrakýp, yerden taþ alýp bana atmaya baþladýlar. Anladýðým kadarýyla bu çocuklar, yabancýlarýn kendi evleri çevresinde dolaþmalarýný istemiyorlardý. Ellerinden zor kurtuldum. Bir daha da o muhteþem tarihi kaleyi görmeye cesaret edemedim.
Çocuklar beni korkutmuþtu.
(O gün bana taþ atanlarýn çocuklarý bugün polisimize ve askerimize taþ ve molotof koktey atýyorlar!…..)
Bir gün sokakta gezerken Malazgirt doðumlu olan Ýlköðretim Müdürü bizi gördü.
-Köylerinize niçin gitmiyorsunuz? dedi.Beraber olduðumuz arkadaþlardan biri:
-Hocam maaþlarýmýzý verin hemen gideceðiz.Yalnýz hocam buralarda ömrümüz nasýl geçecek? Sizler nasýl yaþýyorsunuz? diye serzeniþte bulundu.
Ýlköðretim Müdürümüz, bize dönerek. Eliyle çok uzaklarda tepeleri , karla kaplý bir daðý gösterdi :
-Bakýn oðlum. Þu karþýdaki dað Süphan Daðý’dýr. O Süphan Daðýný bir Rus dilberine bile deðiþmem. Peþin hükümlü olmayýn. Zamanla buralarý seveceksiniz. Bekârsanýz birer de Kürt kýzý alýr, evlenirsiniz, o zaman bu topraklardan ayrýlmak istemezsiniz, dedi.
Gerçekten de, Süphan Daðýný deðil, vatanýn bir karýþ topraðý dahi bir Rus dilberine deðiþilmez.
Çünkü bu vatan topraklarý kolay kolay kazanýlmadý. Nice þehitler verdik bu topraklar için. Hâlâ da bugün bu topraklarda þehitler veriyoruz… Vermeye de devam edeceðiz….
Þehit kanlarýyla yoðrulan bu topraklarda gözü olanlar þunu unutmasýnlar:Bizler bir ölür bin diriliriz…
Bizler 1071 Malazgirt Meydan Muhaberisi’nden bugüne kadar bu topraklardayýz. Bundan sonra da bu topraklarda olacaðýz. Hiçbir kimsenin bu konuda þüphesi olmasýn. Onun için bizden vatan topraðýný koparmak isteyenler avuçlarýný yalasýnlar.
Ýlköðretim Müdürümüzün dediði gibi ben de ”Süphan Daðý þöyle dursun; vatanýn bir karýþ topraðýný bile bir Rus dilberine deðiþmem.”
Ramazanýnýz mubarek olsun.
Devamý haftaya….
Þükrü BÝLGÝLÝ
YORUMLAR
Hocam gerçekten zor ve enteresan günler yaþamýþsýnýz...Ama benim bildiðim milliyetçi vatansever insanlar özellikle öðretmenler vataný için maaþ almadan da çalýþýrlar...Öyle deðil mi?
Canýný veren bir insan üç beþ maaþýný da feda eder, nasýl olsa...
Bir de þu Rus dilber meselesi ile daðý anlayamadým...Bizim Aksaray semtinde haddinden fazla Rus, Romen dilber var, var da oralara kadar nasýl geldiler hayret ettim..
Hayýrlý Ramazanlar..Saygýlar.