- 1047 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
OKYANUS
“ Kanunların hükmü ne olursa olsun toplum, kendi kaidelerine göre insanları hür veya esir yapar.
Yazarın konu ile bir duygu ortaklığı kurması gerekmektedir. Edebi görüş, bir sosyal anlayış ve sanat kabiliyetine sahip olmak gerekir.
Yukarıda söylediklerimizden bir ana fikir çıkarmak mümkündür. Edebiyat bilgilerimiz ve anlayışımız eksiktir. Halen uygulanan edebiyat eğitimini kökünden değiştirerek sağlam bir edebiyat eğitiminden beklenen ihtiyaçlara göre ayarlamak gerekmektedir. Bu gün ( Aralık 1962 ) İlkokullardan Üniversitelere kadar okutulan Edebiyat dersleri, terimler hakkında önsöz bir bilgi vermekten ileri gidememektedir. Öğrenciyi düşünceye sevk edememektedir. İnsan, tabiat sevgisini ve toplum sorumluluğunu aşılamak kabiliyetinden mahrum bu Edebiyat eğitimi çağımızın tamamıyla dışında kalmıştır. Hatta daha ileriye giderek bu eğitimin muayyen bir met oddan, felsefi görüşten ve belirli bir amaçtan yoksun olduğunu iddia edebilirim.
Rast gele şekle önem verilerek hazırlanmıştır. Divan Edebiyatı, Cumhuriyet devri Edebiyatı gibi bölümler, aralarında gereken bağlar kurulmamıştır. Bazı yazarlara lüzumundan fazla önem verildiği halde, gerçekten önemli olan değerlerin ismi bile anılmamış. Bazı devirlerin zevklerini öğrencilere aşılamak büyük bir hatadır. Metinlerim seçilişinde de aynı sunilik göze çarpmaktadır. Bizim Edebiyat dersleri kitapları başından beri Fransız modellerine uygun olarak meydana getirilmiştir. Fransa da olgunluk çağına erişmiş bir edebiyat var. Hal bu ki bizim edebiyatımız her yönden gelişme halindedir.
Edebiyat eğitimimiz geçmiş özlemi yaratır. Hareketli düşünceyi, yaratıcılığı desteklemez. Tersine durgunluğu, temaşa duygusunu, kaba hisleri körükler. Her sayfasında BEN var. Alabildiğine asi, hiçbir disiplin esası kabul etmeyen Feodal ruhlu bir BEN.
İnsanları çağına uydurmak için değil çağın dışına çıkarmak için çabalar bu Edebiyat eğitimi.
Son yirmi beş sene içinde yaratılan modern Edebiyattan ancak birkaç parça ders kitaplarına sokulmuş. O da hatır kabilinden bir şey. Üniversitelerimizde bir iki kişi bir tarafa bırakılırsa, modern Edebiyatla uğraşan kimse yok. Geçmişin bilinen isimleri üzerine durmadan yazılar yazılır, malum yazarlara dip notları ilave edilir, bilmem hangi şairin doğum gününün Çarşamba mı Perşembe mi olduğu üzerine tartışmalar yapılır.
Halbuki bu gün eğitim ihtiyaçlarını karşılayacak kadar gelişmiş bir modern Edebiyatımız vardır. Genç kuşaklar arasında en tanınmamış bir yazar bile sanatı, anlayışı ve kabiliyeti bakımından geçmiş devrin simalarından üstün gelir.
Küçük hikâye, roman, şiir, piyes, bütün türlerde genç öğrencileri sağlam düşünecek, sağlam duyacak şekilde yetiştirecek eserler vardır. Günümüzün düşünceleri, davaları, yeni zevk ve anlayışı bu eserler içine girmiş, ama bunların hiç birini okullarda kullanılan Edebiyat kitaplarında göremiyoruz. Okuyamıyoruz. Öğrenciler bunlardan bihaber on dokuzuncu yüz yılın durgun felsefesine göre yetiştirilmektedirler. Bu günkü genç kuşağın eserleri hariçte çevrilerek takdir görmektedir. Yabancılar bunları Türk Edebiyatı diye okumakta ve sevmektedir. Kendi memleketimizde ise bunların değerini inkâr edip eski kitaplara tapmakta devam ediyoruz. Biz eski Türk Edebiyatı okutulmasına taraftarız. Ama muayyen ölçüler içinde. Edebiyatın da insan gibi, toplum gibi durmadan değişmekte olduğunu, zevklerin ve düşüncelerin durmadan geliştiğini, öğrenciye aşılamalıyız ki o da ona göre düşünsün, ona göre icabında daha olgun bir Edebiyat yaratmaya çabalasın. Yalnız Varlık ve Yeditepe yayınlarını ele alsak bile ihtiyaçları karşılayacak kadar esrimiz vardır. Hiçbir eğitim alanı insanın kafasını ve ruhunu geliştirmekte Edebiyat kadar etkili değildir.
Prof. Dr. Kemal KARPAT
( Çağdaş Türk Edebiyatında Sosyal Konular) 1962
O günden bu güne fazla bir değişen yoktur. Sorunlar eksilmemiş artmıştır.
Rıfat Ilgaz’a; “ Yazar olmak isteyenlere ne tavsiye edersiniz?” diye sormuşlar. Sayın Ilgaz da sohbetine başlamış:
“Yazmak benim tutkum. Halkın beğenisini kazanmak hoş bir duygu. Ben yazarken bana ulaştığım için sevinçliyim… Yazar olmayı tercih etmemin sebebi, insanlara faydalı olmak istememdir. Okurlarının olduğunu hissetmek işte bir yazara güç veren de bu dur.
Yazar olmak isteyenlere neler tavsiye edersiniz dersen: Düşünde ve duygularını yazıya dökebilmek için, öncelikle çok kitap okuyarak buna zemin hazırlamak gerekir. Her yazarın dünyası farklıdır. İşte bunu keşfetmek, ancak okuyarak sağlanır. Yazmak sabır işidir. Yazdığım her kelime çocuğum gibidir. Her anne çocuğuna bakarken nasıl özenli davranıyorsa, ben de yazıya aynı ihtimamı gösteririm.
Yazarlık bina inşa etmek gibidir. Bir duvar ustası nasıl duvarları örerek bir eser meydana getiriyorsa; bir yazar da kelimeleri örerek eserini tamamlar. Kitabı okuyucu ile paylaştıkça kendini daha çok takviye etme ihtiyacı hisseder. Tamam, ben iyi bir yazarım dediğin zaman bakmışsın bir ömür geçmiş aradan; yani bir ömre bedel bir girişim süreci…”
“ Dünyayı hayal gücü döndürür. Hayal gücü, bilgi gücünden daha da önemlidir.”
Albert Einstein
“ İnsan bir şeyi ciddi olarak istemeye görsün, hiç bir şey erişilemeyecek kadar yükseklerde değildir.
Andersen
Edebiyat bir okyanustur arkadaşlar. Nimeti de vardır külfeti de. Liyakatli kaptanlarla bu okyanusa açılmak gerekir.
Herkes elinden geleni yapar. Bizde öyle.
YORUMLAR
Hatta daha ileriye giderek bu eğitimin muayyen bir met oddan, felsefi görüşten ve belirli bir amaçtan yoksun olduğunu iddia edebilirim.
Evet aynen bu sekilde bir düsüncem var benimde.Eskiye odakli kalmis her konu gibi.Yerinde sayan bir seyler var bir türlü caga uymak istemeyen gelisime kapali gibi egitici konular bile.
Benim görüsümce Edebiyat ve Felsefe bir bütündür.
Cünkü yazdigimiz ne olursa olsun bir düsünceye dayaniyor derinine indigimiz zaman bu düsünceden yola cikiyoruz.
Hayal gücünün Edebiyat icin önemli oldugunu düsünürken gerceklere deginmenin altinda Felsefe yatiyor diyebiliyorum.
Ve bugün düsündügümüzü yarin begenmiyor olabiliyoruz cünkü dünya da hersey gelisim icinde.
Bu günkü genç kuşağın eserleri hariçte çevrilerek takdir görmektedir. Yabancılar bunları Türk Edebiyatı diye okumakta ve sevmektedir. Kendi memleketimizde ise bunların değerini inkâr edip eski kitaplara tapmakta devam ediyoruz.
Evet dünya gider aya biz eskiye tapriz ve yerimizde sayariz.
Söylede birsey var eski kelimelere bir özenti var.Ve dediginiz gibi gecmisin bilinen isimleri üzerine yazilar yazilir hep.
Halbuki bu gün eğitim ihtiyaçlarını karşılayacak kadar gelişmiş bir modern Edebiyatımız vardır. Genç kuşaklar arasında en tanınmamış bir yazar bile sanatı, anlayışı ve kabiliyeti bakımından geçmiş devrin simalarından üstün gelir.
Evet bu dediginizede katiliyorum..
Ve sizin yazdiklarinizi okumak her zaman icin güzel ve faydalidir.
Yüreginize saglik sevgili Engin Tatlitürk.
Sonsuz saygimla
hicbitmez tarafından 8/3/2010 11:33:41 PM zamanında düzenlenmiştir.
Öğrenmek hiç bir zaman asla ve asla sonu olmayan bir yol
Bu yol kimi zaman kişiye farklı bakış açıları sunsada verileni almak için gayret gösterilmeli
Kitap okumak çok önemli.
Ne olduğu önemli beni genişletmesi ve farklı ufuklarda yol almamızı sağlamalı
Kısaca hayal dünyamıza bir şeyler kazandırırken de öğrenmeli ve uygulamalıyız.
Edebiyet .
Çok derin mevzu .
Tek bildiğim öğrenmek ve dahasını öğrenmek için emekleme aşamasında olduğumuz.
Çok güzel bir konu Engin bey.
Tebrik ederim.
Okuyanların yorumladığını düşünürüm.
Yorumlayanların da okuduğunu.
Nadiren okuyup yorumlamayanlar da olabilir.
O nedenle yoruma önem veren arkadaşlarımın yazılarını öncelikle okumayı tercih ediyorum.
Yazı asıp kenarda yorum bekleyenleri tasvip etmiyorum.
Bir başka durumda şudur.
Yazılarını dosta dost eleştirdiğim bazı isimler ısrarla yazılarımı okumuyor ya da ben yokmuşum gibi davranıyorsa, benim de okuma şevkim kırılıyor. Biz yorum yapanlar; Arz'ı boynuzunda taşıyan öküz müyüz?
Yorumumu istemeyen yasaklasın.
Lütfen siz dostlarım oralı olmayın.
Lafım gideceği yeri bulur.
Okuyana bir, Yorum yapana iki defa teşekkür ederim. Amacım kısasa kısas değil ama yazıma yorum yapanın yazısını gözümden kaçırman ve öncelikle okurum. Nezaketen böyle davranmam illada olumlu bir yorumla adam kayıracağım anlamına da gelmez.
Kimse ile kavgalı değilim ama sitede nahoş işler de olmuyor değil.
Biraz ayaklarımız yere basmalı ve öz eleştiri yapmalıyız.
Gerektiği yerde birbirimizi de nezaketle uyarmamız gerekir.
Saygılarımı sunuyorum.
Engin Tatlıtürk tarafından 8/3/2010 9:55:30 PM zamanında düzenlenmiştir.
Edebiyat nedir ve ne değildir konuları üzerinde duran ciddi makaleler okuyabilmek çok iyi doğrusu. Genelin okumasını dilerdim doğrusu. Nesir konusunda ki ciddiyetsiz tutumun önüne geçilebilir belki bu şekilde. Tebrik ediyorum, saygımla...asran...
asran tarafından 8/3/2010 4:32:30 PM zamanında düzenlenmiştir.
Engin Tatlıtürk
Sayfama hoş safa geldiniz.
selamlar ve sevgiler.
Engin Bey öncelikle yazınızı okumak çok güzeldi. Yazdıklarınızın altına imzamdır bu yorumum. Çok haklınız yazdıklarınızda.. Edebiyatı bizler eski kuşaklardan öğrendik onların tarihe tuttukları ışıkla aydınlandık. Hepsinin çok emeği var günümüzdeki Edebiyata.. Fakat dediğiniz gibi genç kuşak yazarlarımız da çok güzel eserler çıkarmıştır. Yeni yazarlarımıza; çocuklarımıza ve gençlerimize okutulan ders kitaplarının arasına serpiştirme metoduyla değil detaylı bir şekilde yer verilmesi gerekir.
Ayrıca bir hususu daha yeri gelmişken belirtmek istiyorum. Türkçe'miz çok asil bir dil. Sizin de yazılarınızda çok önem verdiğinizi görüyorum. Eski yazarlarımız Türkçe o dönemlerde olmadığı için Arapça, Farsça, Fransızca kökenli kelimeleri yazılarına geçirmişler. Çok da güzel eserler çıkarmışlar. Ama artık güzel Türkçe'miz elimizin altındayken neden hala Osmanlıca, Arapça vs. kelimeler kullanılarak yazılar yazılır hala anlamış değil. Eskiden olsa anlarım ama şimdiki dönemde inanın anlayamıyorum. Dilimizi sahip çıkmalıyız ve gerektiği gibi kullanmalıyız diyorum.
Size de edebiyatımıza katkılarınızdan dolayı sonsuz teşekkür ederim. Yazılarınız okunmaya değer. Kutluyorum. Saygılarımla..
Engin Tatlıtürk
Teşekkür ederim.
Dil mevzuu çok geniş bir yelpaze.
Hassas bir dengesi var.
Ayıklarken eski yeni istilacı kelimelerden; bir anda fakirleşebilir de dilimiz.
Uydurukça da iyi yürümüyor. Kelimeleri halk benimsemiyor.
Argo almış başını gidiyor.
Yine de Türkçeyi güçlendirmek gerek. Bunu uzmanlar ve yetkili kurumlarla birlikte Üniversitelerimiz ele almalı.
Argo istilacı kelimelerden de beter.
Hepimiz bilinçli olmalı ve dile sıkı sıkıys sahip çıkmalıyız.
Olanak ve olasılığı da kullanırım. İmkan ve ihtimali de. Şünkü dördüde yaşıyor.
Ama; toplumsal otlangaç'ı lokanta'ın yerine kullanamam.
Yanlışlarına rağmen dil kurumunun var olması bir kazançtır ülkemiz için.
Dilimiin kaderi için çarpışan herkese başarılar dilerim ve yanında yer alırım.
Sizi de gönülden kutlarım.
Sayfamı onurlandırdığınız için de teşekkür ederim.
Baki selamlar.
kİTAP OKUMA ALIŞKANLIĞI ADLI PARÇANIN ARDINDAN BÜTÜNLÜK SAĞLASIN DİYE ASTIM YAZIYI AMA BİRAZ GECİKTİM SANIRIM.
sELAMLAR.
Engin Tatlıtürk
Ben sadece mevcudu dillendirdim.
Baki selam.