BİR GÜN BENİ ÖZLERSEN
Kadir Bey;
ayşeye takıldı
, hiç laf altında kalmıyorsun,
Çok iyi insanlardı. Kaç yıl olmuştu evleneli, çocukları olmamıştı ama onlarda sorun yapmamıştı.
”ALLAH verirse olur, biz böylede mutluyuz. Bu mutluluk bize yetiyor. Baksana benim bir sürü çocuğum var,” diyordu.
Saat öğleyi bulmuştu, kahvaltı güzel geçmiş, sohbetleri iyi idi. Ayşe evine geldi, canı evde durmak istemedi.
Kimseye görünmeden sahile indi.
Bu koyu çok seviyordu. Ara sıra gelip taşlara oturur, geçmişini düşler, hayaller kurardı ama düşleri hep yarım kalırdı. Bazen hıçkıra hıçkıra ağlardı. Bu gün yine oturdu taşlara Kâmuran’ı düşündü. Bir ay olmuştu geleli. İyi bir insandı.
---Cana yakın, hoş sohbet, sevilecek biri, dedi. “Ama kimler sever bilmem.” Derin bir iç çekti.
Martılar uçtu, etrafında dolandı. Hafif bir meltem esti, saçları dağıldı. Gözünden yaşlar boşandı, ağlamaya başladı.
---Ne şanssız insanım! Hayatta sahip olacağım her şeyim var ama ne çare ki çok hastayım.
Annesine uzunca mektup yazdı, yaptıklarını anlattı. “Ben çok iyiyim, beni merak etmeyin” dedi. “Hiçte üzülmeyin.”
Zaman akıp gitmişti, akşam olmak üzere idi. “Geri dönmeyi hiç istemiyorum, hep burada kalsam” dedi. Deniz dalgalanıyordu, akşam soğuğu çıkmıştı. Bir an üşüdüğünü hissetti, ayağa kalktı. Karşıdan Kâmuran geliyordu, bekledi.
---Hey!!! Ne yapıyorsun burada? Seni aramadık yer bırakmadım.
Ayşe gülümsedi;
---Burası benim mekânım, Ben sıkılınca buraya gelirim.
---Ne zamandır buradasın?
---Sizden ayrıldığımdan buyana.
---İnanmam, dedi Kâmuran.
---Niye inanmıyorsun, dedi Ayşe. “Niye inanmıyorsun?”
---Ama kaç saat geçti bak, üşümüşsün. Deyip ceketini çıkardı, omuzlarına koydu. “ İyi değilsin, gene yatmak mı istiyorsun?”
---Üşüdüğümün farkında değilim. Peki beni nasıl buldun?
--- O, sahile gider diye çocuklar söyledi. Burada ne yapıyorsun? Diye etrafına bakındı.
---Hiç… Deniz çok güzel, küçük bir orman var. Bak ağaçlar, manzara çok güzel çamlar, meyve ağaçları, hepsi var burada.
Baharda öyle güzel oluyor ki. Ben burada dinleniyorum. Dedi.
---Deli kız! Hadi gidelim şimdi, bahar mı? Hastalığın artacak.
Beraber yürüdüler, köye girince, “buldun mu?” dedi çocuklar. “Ayşe öğretmen kayboldu mu, biz onu orada buluruz,”
Kâmuran;
---Acıkmadın mı? Ben bu gün ziyafete gideceğim, senide götüreyim.
---Kime? diye sordu Ayşe.
---Köyden çağırdılar, kim var başka? Yalnız ben, kim olsun ki… Dedi Kâmuran.
---Bilmem, belki Ela da gelir, bu gün onu hiç çekemem.
---Yok, o gitmiş. Haftasonu burada olmuyor biliyorsun.
---Ha unuttum.
---Hadi üstüne bir şeyler giy, seni bekliyorum.
Ayşe biraz isteksiz de olsa, kazak ve pantolon giydi, üstüne ceket aldı, dışarı çıktı. Kâmuran kapıda bekliyordu.
---Tamamı?
---Evet, hazırım. Yürüdüler gidecekleri yer birazcık uzaktı. Muhtarın kısının önünden geçerken, Ayşe;
---Bir dakika, muhtara vereceğim var. Dedi ve kapıyı çaldı.
---Muhtar baba, şu mektubu gönderiversene,
---Olur kızım da, sen neredeydin? Doktor seni arıyordu.
---Sahile inmiştim.
---Aman kızım oranın zamanı geçti, kendine dikkat et.
---Merak etme, anne nasıl?
---İyi, dedi muhtar.
---Biz davete gidiyoruz. Doktoru çağırmışlar, ben davetsiz misafirim.
Muhtar güldü;
---Sana her kesin kapısı açık, davete ne hacet. Hadi güle güle gidin,
Kâmuran;
---Lafı uzattın, milleti bekletiyoruz, dedi yürüdüler.
Ev sahipleri Ayşe’yi görünce çok sevindiler. “Ne eyi ettin, geldin” diye neşe içinde yemekler yendi, kahveler içildi.
Ayşe fincanı kapattı. Yaşlı ninenin iyi fal baktığını biliyordu.
Kâmuran, “ben fala inanmam.” “Ben de” dedi Ayşe. “Gönül eğlencesi işte, insanı oyalıyor”
Yaşlı nine eline fincanı aldı, uzun uzun baktı. Sonra Ayşe ye;
---Ah kızım ah, istikbalin çok parlak. Yanlız önünde uzun, karanlık yol var. Sonra beyaz badanalı ev mi desem, ama çok büyük binalar var. Kalabalık insanlar, sonun çok iyi senin, sonun çok iyi. İlerde çok mutlu olacaksın. 5 ay mı desem, 6 ay mı, çok sıkıntılı günler var ama temiz sıkıntı bunlar. Sana sabır ve dua gerek… dedi
Ayşe güldü, gülüşü acı idi.
---Sağol beni ferahlattın.
Sonra Kamuran’a
---Bak, nasıl sonu açık. Dedi “bu bana yeter.”
Gece ilerlemişti, “kalkalım” dedi Ayşe, “geç oldu.”
Orada da yine ilaç almıştı. Bu ilaçlar, onu biraz uyutuyordu. Onun için gece gezmelerini pek sevmiyordu. Bu ilaçları doktordan sır gibi saklıyordu.
Dışarısı soğuk ve karanlıktı. Ev sahipleri “fener verelim” dediler, “yok” dedi Ayşe. “Onun ışığı beni daha kör yapıyor, yavaş yavaş gideriz. Siz merak etmeyin.”
Ayşe biraz dedikodudan da çekiniyordu. Doktor yeni idi, tam olarak huyunu da bilmiyordu. İyi gibi görünse de, insanlara güven yoktu. Alaca karanlıkta düşmemek için ağır ağır yürüdüler, hiç ses yoktu. Sanki kainat susmuş, bu sessizlık Ayşe’ye ölümü hatırlattı.
---Acaba seneye, bu yerleri bir daha görecek miyim? diye düşledi içinden. “İlk geldiğim günde böyle düşünmüştüm, şimdi üçüncü yılı yaşıyorum.” Dedi. Sonra falı düşündü, sonun çok iyi demişti, doksanlık nine. Gülümsedi.
---Boş ver yaşadığın kadar yaşa, gününü yap ve mutlu ol.
Kâmuran, Ayşe’nin sessizliğini bozdu;
---Ne düşünüyorsun?
YORUMLAR
Siteye bu sıralar sık giremiyorum.
Seri yazıları kaçırınca sonu anlaşılamıyor.
Yorumları okudum.
Çok değerli kalem kardeşlerim güzel diye nitelemiş. Beş bölümü kaçırınca tabiatıyla anlamayacaktım mevzuyu.
İlerde geniş vakitte telafi ederim inşallah.
Ben geriye dönük yazıları da bulup güne çıkarırım.
Mühim olan ne zaman yazıldığı ya da okunduğu değildir.
Mühim olan yazının mesajıdır. Edebibi değeridir.
Saygılar sunarım ve başarılar dilerim.