Mavi Fırtına
MAVİ FIRTINA
Bir gemiydi kurtuluşun simgesi,bir şehirdi hareket noktası ve bir tarihin başlangıcıydı 19 mayıs 1919.Kurtuluşun kahramanı o dahi önder tıpkı gözleri gibi mavi,bir fırtına gibi yükseliyordu eşsiz dalgaların içinden.Peki o, neden bir şehrin yollarından harekete geçmek yerine maviliğin üzerindeki bir gemide görmüştü kurtuluşu? Çünkü deniz umut demekti gemi ise tonlarca ağırlığa rağmen suların üzerinde bir kuş gibi özgür durabilmekti.Belki de kendine ve bağımsız yaşamayı hak eden halkına benzetmişti onları…Sadece küçük bir umutla tonlarca ağırlığı yüklenebilecek halkına…
Peki neden Samsun’du kurtuluşun çıkış noktası ? Neydi o mavi fırtınayı bir an da bu şehre çeken onu bu derece heyecanlandıran? Çünkü ilk kez Samsun’dan baktığında görmüştü önce o maviliği sonra kendi benliğini hapsetmeye çalışan o kara bulutları…onları görüp de görmemezlikten gelmek yakışır mıydı bir mavi fırtınaya ?bunu yakıştıramadı da zaten kendine, nicelerini arkasından sürükleyebilecek güce sahip olan o mavi fırtına...ona bu gücü veren halkıydı ve göz yumamazdı kara bulutların onları önce içine hapsedip sonra gözyaşlarına benzeyen bir yağmurla topraklarına susuz bırakmasına…Eğer dökülecek olan gözyaşıysa bu ancak kurtuluşun verdiği sevinçle dökülmeliydi halkının gözlerinden…Çünkü yorulmuştu artık anaların gözleri giden her toprak parçası için kaybedilen ‘can’lara ağlamaktan ve artık gözler ağlamıyordu bu topraklarda ; yalnızca parçalanmış yürekler kan ağlıyordu kaybedilen bağımsızlığın her bir parçasına…
Bunları düşündü mavi fırtına ve çevirdi gözünü limana demirlenmiş olan o Bandırma Vapuru’na…Vakit tamam,parola hazırdı ve bir tarih yeniden yazılacaktı 19 mayıs 1919 da Samsun’dan başlayan bir mavi fırtınayla… Bağımsızlık benim karakterimdir dedi ve çevirdi rotasını halkını yıllardır kuşatan o kara bulutlara…Ama hiç korkmadı mavi fırtına çünkü arkasında koca bir deniz yükseliyordu enginlere sığmayan bir deniz… Puslu gökyüzüne inat edercesine bir maviliği sırtında taşımanın mutluluğunu yaşıyordu içinde…Onu yaşatan ve yaşatabilecek olan da yalnızca buydu zaten…
Önce yıldırmak istediler mavi fırtınayı,kendisi gibi bir fırtınayla alabora etmek istediler gemisini;ama dayandı mavi fırtına ne kadar sarsılırsa sarsılsın sularının üzerinde dolaştığı denizine ianadı her zaman…Ne zaman umutsuzluğa düşse onun bir yudumunda hayat buldu yeniden…Her bir damalayla huzur buldu kalbi estikçe esti ve bir gün durulup da ardına baktığında kara bulutların ardından yükselen o göz kamaştırıcı güneşi gördü.Bağımsızlık doğuyordu yeniden kara bulutların üstüne yürürcesine, halkının gözlerinden… Çekilen cefanın dökülen gözyaşlarının ağlayan yüreklerin karşılığı bir ülkenin kurtuluşunun işaretiydi o güneş.Ve yine ağlamaktan kuruyan o göz pınarlarının içinden yükseliyordu bağımsızlık.
Sözünü tutmuştu mavi fırtına.Artık gözyaşları durmuyordu gözlerde, kurtuluşun verdiği o zafer duygusuyla.Pırıl pırıldı denizin üstü.Mavi fırtına yeniden baktı o denizin üstünden gökyüzüne ve artık martılar uçuşuyordu gökyüzünde kurtuluşun çığlığını dört bir yana ulaştırabilmek arzusuyla…