- 3678 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
KAYNANA GELİN KAVGALARINDA DAMAT NE YAPMALI?
Her iki kaynana da bilinç altlarındaki öfkelerini açığa çıkartmışlar, kılıçlar çekilmişti demiştik.Artık hesaplaşma günü geldi çattı..Onlar için iki gencin de düşünceleri önemli değil.
Varsa yoksa kendilerini haklı göstermek. Halbuki ortada hiçbir neden yokken ortalığı
bulandırmışlar şimdi de temizlemeye çalışıyorlar, akılları sıra...İki gencin varlığı önemli
değil onlar için.Bir kez koruyucu melek rolüne soyundular ya!Her iki kaynana da kendi
yavrusunu kurtarmak sevdası ve telaşı içerisinde yanıp tutuşmaktalar!
Aslında madalyanın her iki yüzü de öyle çirkin değil.
Onların hayatı algılamaları ile gençlerin ki arasında dünyalar kadar fark var.
Ve de öyle olması doğal.Her iki genç,anneleri gibi düşünmek zorunda değiller.
Arada kuşak farkı, farklı olmak zorunluluğunu ortaya koyuyor..Sosyal yapılanma böyle.
Böyle de olmalıydı.
Saygı değer büyüklerin ikide bir öne sürdükleri:
"-...bizim zamanımızda imkanı var mıydı? Büyüklerin yanlarında böyle gülmek,yüksek sesle
konuşmak,rahat bir şekilde sere serpe oturmak?." diye sözler sıralanır
Hani bir atasözü vardır ya:
" Zaman sana uymuyorsa ,sen zamana uyacaksın" diye.İşte
burada nüans farkı yatıyor.İhtiyarların bu saatten sonra kendilerini değiştirmeleri
imkansız olacağına göre; bütün roller(!) damada düşüyor.
Damat,ne yapmalıydı?Bir taraf da anası,diğer taraf da kaynanası ve en önemli yerde de canından çok sevdiği karısı.
Hani yıllarca onun peşinden koşmuştu. Gizliden gizliye aşk şiirleri yazmış,aşkından yanıp
kül olmuştu. Ne yapmalıydı şimdi." -Evet, sen haksızsın! "diye karısının kıçına bir tekme vurup anasının evine geri mi gönder meliydi?
Bu haraket, onun kişisel zayıflığı olacaktı.Düşünmeli bir çözüm yolu illaki bulmalıydı.
Kıvrak bir zekayla her şeyi yoluna koyabilir, evliliğin yıkılmasını önleyebilir.
Birinci çözüm şıkkı:
“Gencin babası,vadesi gelmiş erkenden bu dünyadan geçip gitmiş rahmetli olmuş;anası da
genç yaşta "dul" kalmış mı? İşte o zaman usta bir tiyatrocu gibi davranacak:
"-Anacığım sen boş ver kırılan tabağı, bardağı,çanağı,çömleği,fazla atılan tuzu,şekeri,yağı.
Geçenlerde kiminle karşılaştım ,biliyor musun?Nur yüzlü,hali vakti yerinde emekli bir amcay
la. Zavallının karısı ölmüş,tek yaşıyormuş.Aklımdan geçirdim ki seninle onu evlendirsem mi
diye. Haa,ne dersin benim tatlı anam.Artık babasızlığa dayanamayacağım.Benim de "baba"
demeye hakkım yok mu?Mahrum etme beni baba şefkatinden.Dayanamayacağım artık.Yoksa kendime kıyarım.Gelininle diz dize oturmak zorunda kalırsın,ömür boyu..."
Kadının ruhu bir okşanmaya görsün.Bütün kadınlar da öyledir ya zaten.İltifatlara kayıtsız
kalamazlar. Anasının kafasında yıldırımlar çakmaya başlamıştır bile.Aşk yıldırımları.Kadınla-
rın yalnızlık korkusu,dayanılacak gibi değildir."-Hıı,demek ki daha ölmemişim.." diye kendi
kendine beğenilme dürtüsü tekrar yeşermeye başlar.İşte tam da bu an "kırılma noktası-
nın " başladığı andır. Kadıncağız,kendi kendini sorgulamaya başlar.Sonunda hislerine
yenik düşmüştür. "-Ammaann,aman.Gençler ne yaparsa yapsın canım!Tuzundan,çanağından,şekerinden bana ne.Tüküreyim hepsine de.Hem sonra ge-
linim o kadar da kötü değil canım.Daha onlar cahil.Ben kendi derdime yanayım.Gerçekten
oğlanın dedikleri kafama yattı ya. Şu nur yüzlü adamı nasıl görmeliyim?."
düşünceleri kafasında yalpa yapmaya başlamıştır bile...
Genç, kıvrak zekasıyla bunu başarmalı.Ve yapacağı daha çok rolleri olduğunu unutmamalı.
Evlilik müessesini ayakta tutmak o kadar kolay değil.Evlenmekle iş bitmiyordu.Asıl bundan sonra zorluklar başlıyor!
(Bu roller, daha sonraki yazılarda anlatılacak)
YORUMLAR
Kaynana olmak gerçekten zor iş. Bir zamanlar kendi kayınvalideme de aynı sözü söylemiştim: " Annecim ya işiniz ne kadar zor. Çekilip köşeye otursanız; hiç bir işin ucundan tutmuyor denir. Birşeyler yapayım deseniz; her işe karışıyor olur. Allah kolaylık versin." demiştim. Şimdi kendim kayınvalide oldum. Gelinime " Bak kızım insanın bir tek anası vardır o da doğurandır. Bana anne demek zorunda değilsin. İsmimle de hitap edebilirsin. Ne zaman içinden anne demek gelirse, ne zaman bir anne gibi yakın hissedersen o zaman söyle " Bir anneler günü Alsancak ta oturuyorduk, henüz nişanlılardı. Yandaki saksıdan bir çiçek koparttı, uzattı " Size anne demek istiyorum " dedi. Çok mutlu oldum.
Damat ne yapacak? sorusuna gelince. Damat annesine annesi olduğunu eşine de eşi olduğunu bildirecek. Dedikoducu kadınlar gibi laf taşımayacak. Ama tabi ki anası da zamanında kendi kayınvalidesi ile kırkışmış ve evdeki varlığından dert yanmışsa...Yapacak bir şey yok...Kendi yaptıklarını çekecek...
Yakan top diye bir oyun vardı çocukluğumuzda aslında damatlar tam ortadaki kişi her halükarda yanıyorlar yani.. Top değil laf yakıyor onları. En iyisi her ikisine de sen haklısın politikası uygulamaları herhalde.. Güzel bir yazıydı. Tebrik ediyorum. Saygı ve selamlarımla..