- 865 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SÜNNET KAMPANYASI!
SÜNNET KAMPANYASI!
Aziz dostlar, sizlerin de desteğiyle acizane, fakîrane ve fakat halisâne bir SÜNNET KAMPANYASI başlatmış bulunmaktayım. Lütfen acele edelim ve kayıtlarımızı kirâmen kâtibîn’e yazdırarak sıraya girmiş olalım. Unutmayalım ki bizi ve dünyayı kurtaracak yegâne yol SÜNNET’tir. Anlıyorsunuz değil mi? Şimdi ilkokul çağında erkek çocuğu veya torunu olanların dikkatlerinin arttığını hisseder gibi oluyorum! Yoksa siz SÜNNET’ten “HİTAN”ı mı anladınız?!
Bazıları “kahrolsun” diyerek başlasa da ben içimdeki insan sevgisine yine de “yasasın” diyerek, koskoca SÜNNET’İ bir erkek çocuğunun şeyinin ucuna indiren bir milletin SÜNNET düşmanlarının köleliğinden kurtulması için dua edeceğim. Geliniz dostlar hep beraber SÜNNET KAMPANYASI’na katılalım! Hakim’in rivayetine göre “Ümmetimin fesada sürüklendiği bir zamanda kim bir SÜNNETİMİ İHYA EDERSE ona yüz şehid sevabı vardır” kavl-i Nebevîsine kulak vermenin tam zamanıdır. Muteber ulemanın tarifleriyle SÜNNET “Hazreti Muhammed Aleyhisselamın yaşama biçimi”dir; bizim için de O’nun yaşama biçimini örnek alarak yaşamak kanaatimizce SÜNNET’in ta kendisi olsa gerek:
1. Acaba O nasıl inanırdı? İnançta SÜNNET O’nun gibi, şeksiz, şüphesiz, korkusuz inanmaktır, inancından geri adım atmamaktır, inandığı gibi yaşamayı varlık sebebi saymaktır. O’nun en büyük sünneti Kur’an olduğuna göre fazla söze hacet yok; dilimizde, içimizde, hayatımızda Kur’an varsa Sünnet de var demektir, yoksa yok…
2. Acaba O hayata nasıl bakardı? Hiç şüphesiz canı verenin Allah olduğunu bilerek, hayatın bize ait olmadığını onun bir sahibinin olduğunu bilerek, bunu her salisede anarak, zikrederek, telaffuz ederek yaşardı, işte hayata bütünüyle böyle bakardı. O, hayatı bir emanet bilirdi.
3. Acaba O insanlara nasıl davranırdı? Öncelike O çok dakik bir insandı, sözleşmelerine ve randevularına azamî titizlik gösterirdi, zamanı çok tasarruflu kullanırdı, kendisi bekler fakat kimseyi bekletmezdi. Bildiğimiz kadarıyla kesinlikle insanları kırmaz, üzmez, onlara yük olmaz, haklarına engel olmaz, inançlarına müdahale etmez, alay etmez, dalga geçmez, rahatsız etmez, tiksindirmez, nefret ettirmez, işlerini zorlaştırmaz, kin tutmaz, düşmanlık bilmez, kavga etmez, surat asmaz, korkutmaz, ürkütmez vs. vs.
4. Acaba O çevreye karşı nasıl davranırdı? Kıyamet koparken bile ağaç dikmeyi emreden O’dur. Savaşta bile ekili arazilere zarar verilmemesini emreden O’dur, en küçük hastalıkta bile karantinayı emreden O’dur, mezarlıkların üzerindeki yeşilliklerin dahi korunmasını temin eden O’dur, hayvan sevgisini bir köpek ölüsünün yanına vararak “ne kadar da güzel dişleri varmış!” diyecek kadar önemseyen O’dur, “siz yeryüzündekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin!” diyerek canlı-cansız ne kadar yardıma muhtaç varlık mevcut ise hepsini adeta sigortalayan sadece O’dur.
5. Acaba O şahsî (kişisel) bakımına nasıl özen gösterirdi? O ne müthiş bir temizlik abidesiydi ya Rabbim! 1400 küsûr yıl öncesinin hijyen imkânlarını bir düşünsenize! Ona rağmen bembeyaz giyinen, ter değil tertemiz kokan, saçı-sakalı pırıl pırıl, dişleri inci gibi, mis kokusuyla insanları mıknatıs gibi yanına çeken bir zattı O. İşte size fevkalade mühim bir SÜNNET çeşidi olarak TEMİZLİK. Çevrenize bir baksanıza temizliğin neresindeyiz?
6. Acaba O beşerî münasebetlerinde ve iş hayatında nasıldı? O “kul hakkı” diye bir şey öğretti insanlara, kendisi de bütün hayatında KUL HAKKI kavramına riayet etti, özellikle de HAK kavramının dokunulmazlığını iliklerine kadar yaşayarak gösterdi tüm insanlara. “Hiç kimsenin alın terinden daha hayırlı bir şey yiyemeyeceğini” belirterek çalışmayı ve üretmeyi emretmiş, kendisi de hayat boyu kimseden bir şey istememiş, çalışmış, üretmiş, özel işlerini bizzat yapmış hatta ev işlerinde eşlerine yardım etmiştir. İşverenlere de “çalışanın emeğini alınteri kurumadan veriniz” diye emretmiştir. Bir malın alış fiyatının bir misli fazlasında daha fazla fiyata satılmasının “FAHİŞ FİYAT” olacağını ve helâl olmayacağını söylemek suretiyle de adeta “tüketiciyi koruma kanunu” ihdas etmiş olan O’dur.
7. Acaba O’nun ibadeti nasıldı? Cemaatte iken asla usandırmaz, kısa keser, az ve öz konuşarak hutbelerini irad ederdi. İmamlık yapacaklara da “…işi olanlar olur, hasta olanlar olur, yaşlılar olur” diyerek kısa tutmalarını emrederdi. Fakat kedileri yalnız başarına kaldıklarında saatlerce namaz kılarlar, ayakları ve gözleri şişene kadar ibadet ederlerdi. Diğer insanlara da “benim kıldığım gibi namaz kılın, gücünüzün yettiği kadar yapın” şeklinde ifadelerle hem örneklik hem de serbestlik verirlerdi.
8. Acaba O devletlerarası hukuka nasıl bakardı? Bir defa O hak Peygamber olduğu münasebetiyle istisnasız herkesi HAKKA, Allah’a davet ederlerdi. Bu daveti diplomatik bir dille yaparlar ve insanların sosyal statülerine saygı duyarlardı. Ayrıca O 23 yıllık Peygamberliği ve 10 yıllık Medine İslâm Devleti Başkanı olarak hiçbir zaman anlaşmayı bozan taraf olmamış, hiçbir savaşın başlatıcısı olmamıştır.
9. Acaba O geleceğe nasıl bakardı? O istisnasız insanların en zekisiydi; bu sebeple kıyamete kadar tüm insanlara huzur ve mutluluk için kendi yolunu takip etmelerini tavsiye etmiştir. Tarihen sabittir ki insanların mutlu, toplumların huzurlu olduğu zamanlar hep O’nun izinden gidildiği devirlerde olmuştur, aksi durumları zaten sizler de görüyorsunuz.
Evet, şimdi sizleri tekrar SÜNNET KAMPANYASI’na davet ediyorum aziz dostlar. SÜNNET KAMPANYASI’na katılacak kişide şu özellikler olmalıdır: Asla sigara içmemek, yalan söz ve iş yapmamak, haram yemekten kaçınmak, sokağa tükürmemek, çöp kutusunun haricinde hiçbir yere çöp atmamak, şehir içinde hızlı araba sürmemek, kırmızı ışıkta geçmemek, kaldırıma park etmemek, korna çalmamak, insanların üzerine araç sürmemek, hiçbir şekilde gürültü yapmamak, hakkı olmayana el uzatmamak, zamanını boşa geçirmemek, kendini geliştirmek için sürekli okumak ve çabalamak, insanlara rahatsızlık verecek hiçbir davranışta bulunmamak, emeğe saygı göstermek, insana yatırım yapmaya öncelik vermek, topluma kötü örnek olacak hiçbir iş yapmamak, iyi örnekleri takip etmek, mürşid-i kâmil olarak kabul ettiği bir Allah dostunun sohbetine kulak vermek. İşte SÜNNET budur aziz dostlar.
Geçenlerde bir camide cemaate dahil oldum, müezzinin kametiyle imamın tekbir almasını beklediğimiz sırada yanımdaki sakallı bir kişi cebinden bir misvak ağacı çıkardı ve dişlerine şakır-şukur sürmeye başladı (çıkan sesi tahmin edebiliyorsunuz) bunun SÜNNET olduğunu düşünerek yaptığını zannediyorum, ama benim midem bulandı! Arka sıralarda olsam belki de dışarı çıkardım. Beş yıldır yaşadığım şu beldede benim anladığım manada SÜNNET’e uyan %5’den fazla insan görmedim!
Aziz dostlar, SÜNNET konusunda bildiğimiz ya da duyduğumuz şeylerin doğrusunu lütfen araştıralım, öğrenelim ve öylece uygulayalım. SÜNNET KAMPANYASI ilgilenen herkese hayırlı olsun. 19.06.2010
Murat KAHRAMAN
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.