- 622 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Şahsıma Sorulan Birkaç Soruya Cevabımdır.
Şahsıma Sorulan Birkaç Soruya Cevabımdır.
Soran:“Ne mutlu bana ki sizin içinizde ki bilgi deryasından faydalanma fırsatı buldum. Sizinle aynı görüşleri paylaşmasam da.”
Ben:Kainatta hiçbir kimsenin diğeri ile aynı görüşü paylaşması mümkün değil. Bunun sebebi izafiyettir. Algılarımızın izafiyetidir.
Soran:“Eve geldiğimde anneme “bir daha beni camiye gönderirseniz kendimi öldürürüm” deyiverdim. O gün bugündür bir soğukluk var içimde…”
Ben:İşte bunu diyebilmek maharettir. İyi ki de gitmemişsiniz. Şu an başımıza radikal din savunucusu kesilme ihtimali vardı…
Soran :“Allah’ın Külli iradesi bütünü teşkil ediyorsa bizdeki onun parçaları olmalıdır, önermesini yapmak doğru mudur?”
Ben:Doğru değildir.
Çünkü bizler bütünün parçaları değiliz, sadece bütünü parçalar halinde gösteren aynalarız. Her ayna kabiliyeti kadar bütünü gösterebilir. Bütün aynalar birleşse yine bütünü tam gösteremez. Burada dikkat edilmesi gereken şudur. Allah bildiğimiz ve düşündüğümüz, yani bizim algılama kabiliyetimizin bize bildirdiğinden münezzeh olduğundan ; bütün/ parça ilişkisinden O’nun zatı için söz edemeyiz. Bütün/ parça nerde geçerlidir? “Zerre küllün aynıdır.” Kainattaki her şey izafi olarak algıladığımız bütünün aynıdır.Yani yaratılmış olanlar için söz edebiliriz bundan Yaratan için değil. Hariçte bir yer de tayin edemeyiz Allah’a! Bu yüzden “her yerde” deriz.
“En el Hak” dan gidersek biz Rabbimizi gösterdiğimiz kadar bize izafi “en el Hak” diyebiliriz. Genel için değil. Özel için…
Şöyle ki:
Rabbim ve Rabbualemin kavramını anlamalıyız.
Rabbim dediğimizde bizim kendi algıladığımız, ayna olduğumuz, bize izafi olanı kast ederiz.
Rabbulalemin dediğimizde ise bizim algılarımızın ulaşamadığı her zaman ve boyutta var olanı kast ederiz.
Yani dar algımızı aşanı kast ederiz.
Soran:“O zaman gelmiş geçmiş tüm alem ve gelecekteki alemlerin bütünü külli iradeyi ifade etmez mi?”
Ben:Külli iradeyi Allah’ın iradesi olarak tanımlarsanız evet.
Anlamak için ayrım yaparız cüzi/ külli diye. Son tahlilde tek irade işler o da O’nun iradesi!
Soran:“Başlangıçta tek olan sonra ne hikmetse bizlerin varlığı ile parçalanmış bir iradeden söz etmek mümkün olabilir mi?”
Ben:Hayır, bu mümkün değil.
Çünkü bizim irademiz yok tercihimiz var tercihimiz ile güya irade ederiz ve buna anlamak için ad takarız “cüzi irade”
Son tahlilde cüzi iradeyi onaylayan Allah’ın iradesidir. İkinci bir bağımsız irade olmadığından bunu diyemeyiz.
Soran:“Tanrı öldü, biz onun parçalarıyız” Tabi ki burada ki ölüm anladığımız mana da bir ölüm değil… Ondan bir parçanın tüm evrendeki varlıklarda bulunmasını anlıyorum.”
Ben:Bunun cevabını “La ilahe illallah” da bulalım.
“La ilahe” : Tanrı, ilah yoktur!
“İllallah” : Allah vardır.
Demek ki tanrı, ilah kavramı reddediliyor. Burada reddedilen geçmiş çağlardaki çok tanrılar ve günümüzde hariçte, gökte veya başka yerde bir yeri var da orda sanılan , izafi algılarla sınırlı olan tanrı inancıdır.
“İllallah” Allah vardır denmekle , yer ve mekan, zaman gibi sınırlardan münezzeh bizim izafi algılarımızın yetersiz kalacağını bildiğimiz; Rabbulalemin kavramında bahsettiğim Allah anlaşılmalıdır.
Soran:“Öyleyse bizim algılayamadığımız bir üst enerji düzeyi olmalı ki şu anki evrenin sistemini çözelim…”
Ben:Aynen öyle.
Geldik inanca dayandık değil mi?
İşte burada ya Allah var her şeyi o idare eder diyeceğiz,bu inanç olur.
Ya da ne dersek diyelim; tesadüf ,rastlantı gibi. Bu da inanmamak olur.
İşte tercih…
Buyurun.
Hiç kimse izafi algıyı aşıp kesin bir veri getiremeyeceği için iman, inanç veya küfür, inanmama konusunda diğerine hükmetme yetkisine sahip olamayacaktır. Bilim veya ilim ne kadar ilerlerse ilerlesin algıların izafiyetini aşamaz.
Hal budur.
Saygılarımla
Ahmet Bektaş
Soruları yönelten Havva Gülbeyaz’a teşekkürlerimle.