- 1867 Okunma
- 19 Yorum
- 0 Beğeni
BENİM DE BİR ANNEM VAR !
Ben de bir insan evlâdıyım ; benim de bir annem var ! Doğurmayı hiç istememiş olsa da, düşürmeyi beceremediği için dünyaya getirmek zorunda kalmış olsa da, daha bir buçuğumda babasız, sekizimde de annesiz bırakmış bile olsa ; bir annem var benim de !
Anneler sever yavrularını ; en azından sevmek isterler. Benim annem de sevmiştir, ya da sevmek istemiştir mutlaka. Bir damla sütü hangi anne esirger yavrusundan, o da esirgememiş ya da esirgemek istememiştir . Geceleri masal anlatarak, ninniler söyleyerek,
süt içirerek , öperek uyutmayı ; sabahleyin yine gül dudaklarıyla öpüp , güzel bir güne uyandırmayı hangi anne istemez ?
Hangi anne çocuğunun bir eksiği, rahatsızlığı, ağrı ya da sızısı olduğunda rahat edebilir ? Yer yüzündeki tüm güzellikleri, yiyecekleri, giysileri, umutları yavrusuna sunmayı hangi anne istemez ?
Sıcacık kolları arasında, anneli-babalı büyümesini, okula gitmesini,mezun olmasını, hayata atılmasını, başarılı olmasını, mutlu olmasını, çoluk-çocuğa karışmasını görmeyi istemeyen bir anne olabilir mi ?
Hayat şartları, cehalet ya da imkânsızlıklar, tüm bunları yapmasına engel olmuşsa bir annenin, yavrusunu sevmediğinden, ya da tüm bunları ondan esirgemiş olduğundan olabilir mi ?
Benim annem de isterdi benim iyiliğimi. Sıcacık yuvamızda anneli-babalı büyütmeyi, sevgisini, şefkatini göstermeyi isterdi mutlaka. Geceleri masallarla, ninnilerle, süt ile, öpücüklerle uyutmayı, sabahları aydınlık ve umut dolu günlere öperek uyandırmayı isterdi. Çocukluğumda okuluma, büyüdüğümde işime ,dualarla uğurlamayı istemez olur muydu ?
Zaman zaman kırıldıysam da sana, anneler affeder değil mi canım anam ? Kandil akşamları da olsa, bazı bayram günleri de olsa geldim elini öpmeye değil mi ? Evlenmeden önceki bir Ramazan ayını, geceleri sahura birlikte kalkarak yaşamak kısmet olmuştu değil mi ? Hatta evlendikten sonra, bir gece de evimde kalman kısmet olmuştu benim.
Şimdi uzaklardayız annem ! Görüşmeyeli nice kandiller, hatta nice bayramlar geçti. Korkuyorum anne ; bu dünyadan son bir defa görüşmeden, ellerini öpmeden, bir kez daha helâlleşmeden göçüp gidersin diye korkuyorum. Gerçi ,yıllar önce hastalandığında helâlleşmiştik ama ille de bir kez daha görüşmemizin kısmet olmasını isterim ben.
Korkuyorum anne ; bensiz bu dünyayı terk ettiğinde, son yolculuğuna yetişememekten korkuyorum. Kim bilir belki de ben senden önce çıkarım o yolculuğa ; belli mi olur anne ? O zaman da sen gelemezsin ki beni uğurlamaya !
Ah annem ; hayat şartları, cehalet ve geçim fırtınası ne hallere koydu bizi ve nerelere sürükledi ? Ben istemez miydim anne ; evimin bir köşesinde oturmanı, akşamları eve geldiğimde hatırını sormayı, sabah evden çıkarken hayır duanı almayı ? Ben ister miydim ; böylesine uzak kalmayı, ömrümüzün son demlerinde böylesine hasret kalmayı ?
Benim bir annem var ; seksen yedi yaşında ! Ben, üç eşinden ikincisinin ikinci, kendisinin altı çocuğundan beşincisiyim. Beni , bir buçuk yaşımdayken ayrıldığı babama, sekiz yaşımda iade etmiş. Daha sonra tekrar evlenmiş. Kırılmışım ona, darılmışım belki de ; günaha girmişim. Annelere darılmak olur mu hiç ; hangi evlâda böyle bir hak verilmiş ? Ben bu dargınlığın günahını çok çektim. Belki de yaşadıkça çekeceğim.
Anneler melektir aslında. Yavrularına gücenmezler ; aflarını esirgemezler onlardan. Hangi anne evlâdının çile çekmesini ister ? Benim annem de istemez elbet.
Ne olur bekle beni anne ! Son yolculuğuna çıkmadan önce bir kez daha görüşelim. Tüm kırgınlıkları silelim hayatımızdan. Bak ben sensiz çıkıyor muyum o yolculuğa ? Bilemezsin anne ; yıllardır nasıl da direndim ölüme , bu hayattan kaçışa ? Bir tek sana gücüm yetti anne ; bir tek senden kaçtım yıllardır.
Affet beni annem ! Affet Allah’ım !
(Hiç bir annenin, isteyerek , yavrularını terk edeceğine inanmıyorum .)
Fikret TEZEL - Yaklaşık üç buçuk ay sonra vefat ettiğinde, annemin yanındaydım ve onunla helâlleşmeyi kısmet eden Yaradan’a şükürler olsun.
YORUMLAR
İşin içine anne-evlat olgusu girdiğinde toplumumuzun ne kadar derin yaralar içinde olduğunu anlatan bir yazıydı. Bari acılarımızı yeni nesile taşıyıp, yaşatmamayı başarabilsek. Yürek dolu yazınıza sağlık.
Fikret TEZEL
Afet i azam
Yerinizde bir başkası olsa belki annesinin adını bile anmazdı.Hani asla ve asla kötü amaçla söylemiyorum bunu.Genelde annelerinden ayrı büyüyen bireyler ileriki yıllarda ve dönemlerde bir kırgınlık,kızgınlık ya da öfke duyuyorlar annelerine.Ama sizin gibi aklı selim insanlarda yok değilmiş.Sizin de bir anneniz var,eli öpülesi,sarılanılası,koklanası.Umarım gönlünüzden içinizden geçen her ne varsa annenize dair gerçekleştirirsiniz.Valide hanıma sonsuz saygılar...
Yine cok samimi ve icten bir yaziydi.
Haklisiniz hic bir anne evladini isteyerek birakip gitmez gitmemistir.Isteyerek birakmamistir.
Cehaleti bir kenera birakiyorum, hangimizin annesi bilgin ya da alim ki.Hayat sartlari evet belki bir Anneyi mecbur birakmistir evladindan kopmayi.Ama siz nasil ki hic kopmamissiniz Annenizden bilin ki o annenin yüregide sizden kopmamistir.Hep kadini suclariz birakip gidince, hangi kadin ister cocugundan ayrilsin yuvasi yikilsin evladi perisan olsun evet.Ve cogunlukta deriz hersey kadinin elinde ama hayir isin asli tam tersine. Bir Baba ve bir es olarak kol kanat germeli erkekler.Tabi burda suclu aramiyoruz.
Anneler elleri öpülesidir ölsek haklarini ödeyemeyiz.insallah gider görürsünüz yüreginizde biriken yillarin hasret ve özlem sona erer.Hersey istediginiz gibi olsun.
Cok etki birkan bir yaziydi.Sulu gözlülügüm üzerimde yine.
Benim Annem de bir ay sonra Türkiyeye dönecek artik, gerci 6 ay da bir gelecek ama düsündükce gidecegini göz yasim kendiliginden dökülüyor.Yüreklerimiz cok zayif.
Yüreginize saglik sevgili Fikret Tezal
Sonsuz saygimla.
hicbitmez tarafından 5/8/2010 1:23:53 PM zamanında düzenlenmiştir.
Yazınızı okuyunca bu çok ama çok sevdiğim ve değer verdiğim şiir geldi aklıma. Paylaşmak istedim herkesle.
Her Akşam Soframızda Bir “annen gönderdi” Var...-
XI - umman…
Ruhumda bin nedâmet; âlem-i berzahtayım
İbraya muhtaç özrüm; biçare izahtayım
Ağlıyorken amelim ıslatır her yanımı
Sürüldüm ayağına, son kez gör hicranımı
Ecri para etmeyen gözü yaşlı bir devim
Sende hayat bulacak ruhsarım ve canevim...
Temyizi kabil değil, mahkûmiyetse ilâm
Ayağının altında sukutum ve itilâm.
X - basra…
Bak yetmiş yaşındayım; koca ömrü elenmiş
Öksüz bir ihtiyarım hoyratça zedelenmiş
Mübarek hatırana bir ağaç ve bir zikir
İplik iplik yaşıyor senden kalan her fikir
Bir helâllik dem için lüle lüle akların
Bir buselik an için kadife yanakların...
Ebruli leçeğini yine kokladım demin
Belki sen yoksun ama son bir nebze perçemin.
IX - şatt’ul arap…
Benekler var çehremde ve elli yaşındayım
Mahşere gitse de yol; henüz çok başındayım
Baston kullanmıyorum, yanaklarım hâlâ al
Müzmin hastalık mı bu, eyvah sendeki son hâl
O mübarek tenine kör bir kurşun sıkılmış
Zıpkın yarası sanki, mazgalların yıkılmış
Kapanır diye hesap; çırpınmışım zan'ımla
Sırtımda taşımışım bu ezik ihsanımla...
Dokuz anlık çırpıntı, dokuz ayın bedeli
Kabrin yosun tutmuş ah, son duamı edeli.
VIII - mezopotamya…
Kırkımda yokluğunu terk ederken atiye
Kemale eriyorum, bir şans daha ver diye
'Sayın' diyorlar bana, kurulmuşken tahtıma
Biraz da asudeyim; demir atmış rıhtıma
Sen kıdem arttırırken şimdi babaannesin
Hediye sunuyorum, neden çıkmıyor sesin
Gülsün diye cemalin, bin armağan daha da
Geç anladım ki meğer avunmuşum pahada
Unutturuyor seni; şiirimin âlâsı,
Mısra-ı bercestemin hülyalı müptelâsı
Ziyaret ettikçe sen; “meşgulüm” mü diyordum
İnan, yazdıklarımı sana atfediyordum...
Ne yücesin ki anam, kırılmadın hiç ama
Şimdi lânet okudum gidişine rızama.
VII - maktalan…
Otuzumda tıraşlı, şöhretin tadındayım
Uzak “âsım’ın nesli” ismimin yâdındayım
İhtiras peşindeyim kariyerim dillerde
Sıra sana geliyor görürsem kandillerde
Vakitli açlığımın sende hâlâ derdi var
Her akşam soframızda bir “annen gönderdi” var...
Ziya sandım, hep yandım; amelimi kardıkça
Cerahatim büyüyor geçmişime vardıkça.
VI - fırat…
Koruncaksız kozayım, yirmisinde askerim
Badireler, cefalar; üzülme “Allah Kerim”
Duanı gözlüyorum bir derbent kuytusunda
Seni çok özlüyorum bir nöbet uykusunda
Asker anası değil, sadece “hep” ana'sın
Tılsımını çözdüm ah, şimdi yürek kanasın...
Kara sevdaya kandım yavuklu tuzağında
Duvaklımın koynunda, ak sevda uzağında.
V - murat…
Paçavra içindeyim; onbeşimde lisede
Mezbelede bir şahbaz; mertlik ölmüş ise de
Mağrur intizarıma sunarken varlığını
Babam nasıl görmüyor yamalı darlığını
Pür tabağı sofranın bende hiç eksilmiyor
Sürgün bakışlarını sürme’n dahi silmiyor
Dökülürken açlığın kutlu didelerinden
Bir âlem ıslanıyor, sarsılıyor derinden
İftarların gecikti bu vefasız âşıkla
Süpür boş tabağını, harabatı kaşıkla,
Deterjan kokan elin fakirliği yıkıyor
Vefasızlığım şu an boğazımı tıkıyor...
Andıkça mehparemi, ne mesudum, ne şen’im
Affet şimdi yavrunu, handanım ah gülşenim
IV - munzur...
Pide kuyruğundayım, yedi yaşında; gamsız
Oruçsuz sahurlarda, ilmim elif’siz, lâm’sız
Çocuk hengâmesinde; humarım, yaramazım;
Bana uykusuz robot, yorgan bekçisi lazım
Okul kapısındasın, başında tanyellerin
Ayak izlerin beyaz, üşüyor mu ellerin?
Merhametin ayyukta, sonsuz şefkatin tam da
Naçarlığın gizlenmiş şu beslenme çantamda...
Kavli dermanım bitik, şimdi kulağım zilde
Affına sığınırken kaçan beher menzilde
III - muş...
Üç yaşında şirinim, hercaisi cananın
Hınzırca sömürüde yüreği her ananın
Sen bir sürgün ferhunde, ben kavanozda şeker
Tatlı çağı ayş’ımın, ne yapsa ilgi çeker
Bir “ben”den onbin öbek sunuyorsun ata’ma
Bilcümle mest olduk da, sen de biraz yat ama
Hünerine muhtacım, kolum geçmez kazaktan
Şimdi biraz da anam, mahşerdeki azıktan...
Son kez asaletini, o keremini lütfet
Faturası sen olan şirinliğimi affet
II - akarca...
Kırk günlüğüm nihayet, ana dilim ağlamak
İrem bağı sinende, baldan tadıp çağlamak
Ayaklarım dermansız, ellerim hiç tutmuyor
Koynundaki kelepçe her gece uyutmuyor
Artık ne yana baksam, tüm pankartlarda adın
Ya Rab, verdiğin bu can; kedere eş bir kadın...
Bir abide, bir mihenk; belki en çok da çile
Kifayetsiz her sözcük, ne söylesem nafile
I - damla...
Rabbim “ol” dedi, oldum; bir derin sancıdasın
Tarifi de yok bunun, heyhat; sen acıdasın
Bu damla ummanlara dolacak biliyorum
Vebali taşıyamam, ölmeyi diliyorum
O eşref-i mahlûkat, ben miyim acep; eyvah!
Bana haram bu âlem, nerde âlem-i ervah...
Yalvarıyorum anne; bu hamuru yoğurma
Taş olmayı yeğledim, lütfen beni doğurma.
Asım Yıldız
ANNECİĞİM
Ak saçlı başını alıp eline,
Kara hülyalara dal anneciğim!
O titrek kalbini bahtın yeline,
Bir ince tüy gibi sal anneciğim!
Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,
Gecenin ardında yine gece var;
Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar,
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim!
Gözlerinde aksi bir derin hiçin,
Kanadın yayılmış, çırpınmak için;
Bu kış yolculuk var, diyorsa için,
Beni de beraber al anneciğim!...
N.Fazıl KISAKÜREK.
Sanırım ne demek istediğimi anlamışsınızdır. Anne bu, ne yaparsa yapsın, sizi doğururken attığı bir çığlığın hakkını, ömür boyu sırtınızda taşısanız onu, ödeyemezsiniz...Hamileliği boyunca, etinden et, kanından kan, kemiğinden kemik aşırdık.
Bizi öpüp koklayarak masallarla uyutmasının karşılığını gecede 10 kez uyandırarak ödedik.
Gün geldi başka biri için onu terk ettik.Oysa bizi en çok seven hep o olmuştu.
Hani bir hikaye vardır bilirsiniz.
Adamın birinin gece üçte telefonu çalar. Adam endişeyle telefona koşar. Gece çalan telefon korkutur ya hep...Telefonu açar: Annesi...
_Hayırdır anne, bir şey mi oldu?
_Hayır oğlum, sesini duymak için aradım.
_Bu saatte mi anne?
_Rahatsız mı ettim oğlum?
_Evet, saatten haberin var mı?
_Oğlum, kırk yıl evvel bu saatte sen de beni ragatsız etmiştin.Çok zor doğurmuştum seni. Doğum günün kutlu olsun oğlum. Rahatsız ettiğim için özür dilerim...
Adam gözyaşlarına boğulmuş...
Diyeceğim o ki, henüz hayattayken, ne olursa olsun, kötü yola düşmüş bile olsa, on kere evlenmiş bile olsa, katil ya da adi bir suçlu bile olsa, annemizi yanlız bırakmayalım. Annelik çok zordur, çok...Anen olan bilir ancak...Ben de bir anne olarak sizden rica ediyorum. O 87 yaşındaki kadını buruşmuş yanaklarından öpün...Son kez değil, ebediyete göçene kadar.
Hayatınzda bir hatalı anneniz miydi? Kimleri affetmediniz ki? Annenizin suçu onlardan büyük müydü ki, onlardan kopamadınız...
Anne bu anne...
Selam ile...
Yaşanan her şeyi ait olduğu zamanda bırakmamız lazım. Adı üstünde : Geçmiş. Yaşanmış, bitmiş. Yapılacak bir şey yok. Dün, yarın'a hükmetmemeli. Sahip çıkmamalı.
Geçmişin ellerinin bizi tutmasına izin verisek, yarına gidemeyiz. Hiçbir zaman.
Her canlı kendi cinsinin davranış biçimini anlayabilir; aynı yaşa ve konuma geldiğinde. Erkek çocuk, büyüdüğünde, baba ve koca olduğunda; babasının neyi neden yaptığını anlayabilir. Affedilecek bir şey varsa; affeder ya da etmez.
Söz konusu Anne ise; bunu yapamaz, doğal olarak. Ve Anne, sıfatlarından sıyrılıp insanlaşamaz gözünde. Hep Anne olarak kalır.
Saygılarımla Fikret Bey.
Duygulu yazınızı etkilenerek okudum, lütfen annenizi affedin koşun ellerini öpün.Ne olursa olsun annedir.Sizi çok iyi anlayabiliyorum ama annelik çok yüce duygudur,hiçbir şey aypmasa bile 9 ay karnında taşıması bile yeter....
Ve sevginizi nasıl da yansıtmış özlemlerinizi dile getirmişsiniz.
Haydi koşun ve boynuna sarılın. Sevgilerimi yolluyorum....
Ne olur bekle beni anne ! Son yolculuğuna çıkmadan önce bir kez daha görüşelim. Tüm kırgınlıkları silelim hayatımızdan. Bak ben sensiz çıkıyor muyum o yolculuğa ? Bilemezsin anne ; yıllardır nasıl da direndim ölüme , bu hayattan kaçışa ? Bir tek sana gücüm yetti anne ; bir tek senden kaçtım yıllardır.
Fikret kardeşim,yazın bana dokundu,taa ciğerlerime kadar indi ve ince bir sızı bıraktı...
Ne yazık ki;her insanın farklı farklı yaşamları var...Kimi mutlu,kimi de mutsuz çocukluk devreleri geçiriyor;elde olmayan şartlar yüzünden...
Gözlerim,dolu dolu oldu...
Sevgilerimi gönderiyorum...
Selam ve saygılar efendim...
Fikret Bey, hiçbir anne yavrusunu bilerek ve isteyerek terk etmez. Ben bir anne olarak bunu çok iyi anlıyorum. Henüz vakit varken annenize koşun ve elini öpün. Zor bir çocukluk geçirmişsiniz, kırgınsınız, siz de derin izler bırakmış...
Hangimizin çockluğu kolaydı? Hayatın kendisi başlı başına zor zaten. Buunlar bizim için birer imtihan sorusu gibi karşımızda duruyor. Suallerin cevapları senin anladığın dilden öyle beyaz kâğıda da yazılmıyor. Cevapları yüreklerimiz vermeli. Sevapların yeri zaten belli. İçten bir yazıydı kutlarım...Saygılarımla.
Hiçbir anne yavrusunu terketmez terketmesine sebep olanlar daima anılmaz analar gözyaşı döker..Ve anneler bilselerdi evladlarının kaderlerini kendi kaderlerinide asla çocuk sahibi olupta acılrına evladlarınıda ortak etmezlerdi..
İnşaallah görürsünüz annenizi yine Allah annelerimizin acılarını göstermesin..Güzel anlamlıydı yazınız ..Her gün özeldir anneler için bence ..Allaha emanet olunuz dua ile..
Ben de inNMIYORUM fİKRET bEY. hİÇ BİR aNNE İSTEYEREK EVLADINI BIRAKMAZ. SEBEPLERİNE, RUH HALİNE BAKMAK LAZIM. DUYGULANDIRDINIZ BENİ.FİKRET BEY, YARIN BELKİ DE EN UYGUN GÜNDÜR. BU DÜŞÜNCELERİNİZİ KENDİSİNE SÖYLEMEK İÇİN. SAYGIMLA
Nermin Kaçar tarafından 5/8/2010 6:58:18 AM zamanında düzenlenmiştir.