- 1733 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Mersin’de yaşayan halklar, protest müzik sanatçısı Çetin Oraner ile buluştu. Büyük bir izdihamın yaşandığı konser akşamı, Çetin Oraner ile keyifli bir söyleşi yaptık
Çetin Oraner röportajı… “Çetin gibi Çetin”
Mersinliler, protest müzik sanatçısı Çetin Oraner ile buluştu. Büyük bir izdihamın yaşandığı konser akşamı, Çetin Oraner ile keyifli bir söyleşi yaptık…
Bugüne ilişkin duygu ve düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Tepkiler çok güzeldi, güzel bir iletişim kurduk. Aslında anma konseri gibi bir etkinlik oldu. Bugün, şehit olan bir yoldaşın haberini aldık. Konseri iptal edelim diye düşündük, sonrasında anma konseri olur diye karar değiştirdik arkadaşlarla. Özlemişim Mersin’de yaşayan halkları özlem giderdiğimizi düşünüyorum
Yeni albüm çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Aslında, iki albüm hazır her şeyiyle. Tabi bu albümleri ha deyince yayınlayamıyoruz. Maddi yükünü de genelde kendimiz çektiğimiz için. Ama şu an yayınlanmayı bekleyen iki albüm hazır. Bakalım süreç neyi gösterecek
Konser çalışmalarınız devam edecek mi? Mersin’den sonra başka şehirlere de gidecek misiniz?
Elbette Türkiye’nin birçok iline gideceğiz. Amed, Antalya, İzmir, Batman vs. daha tarihleri ve yerleri belli olmayan birçok şehir var.
Sizi Mersin’de bizle buluşturan hangi kurum. Ya da kimler?
Sanatçı dostum, Önder Dilbirin’le daha öncede aynı yerde sahne almıştık. Uzun zamandır dostluğumuz, yoldaşlığımız sürüyor. Daha önce de Önder yoldaşla konuşmuştuk konser yapalım özlem giderelim diye. İsmini şu an sayamayacağım çok sayıda arkadaşın uğraşları sonunda uzun bir aranın ardından yeniden Mersin’de yaşayan halklarla buluştuk. Sizin aracılığınızla Mezopotamya Kültür Derneği çalışanlarına ve etkinlikte emeği geçen bütün arkadaşlara, yoldaşlara teşekkür ediyorum.
Türkiye’de sizin tarzınızda müzik yapan insanlar yoğunlukla türkü barlarda sahne alıyor. Sizce türkü cafelerde ya da barlarda halka mesaj sunan bir türkünün dinleyiciye ulaştığına inanıyor musunuz? Türkü barlar hakkında düşüncelerinizi alabilir miyim?
Herkesin tarzı kendine aittir. Türkü barlarda sahne alanların tarzı da kendine aittir. Bugün, burada aşağı yukarı toplam on iki tane eseri seslendirdim. Bunun iki tanesi Ahmet Kaya’ya aittir. Birisi ‘Bahtiyar’ benim için çok büyük önemi olan bir eser. Konserde de belirttiğim gibi Ahmet Kaya’yla tanıştığımız akşam henüz albümünde de yoktu ilk defa çalıp söylediği bir eser. O yüzden benim için çok değerli bir eser… Ahmet Kaya’yı da çok iyi ifade eden bir eser. Nostaljik bir yapıt benim için çok önemli yani. Bir de ‘Giderim’i okudum. Onun dışındaki on şarkının da sözü ve müziği bana ait. Yani, bu anlamda kimseden söz aldığım yok, kimseden müzik aldığım yok. Yani bu yaşamı, ben kendi yorumumla insanlara katmak istiyorum, göstermek istiyorum. Yani türkü cafelerde ya da barlarda sahne alanlar kendileri bilir. Bunun arkasında herhalde sadece maddi kaygı yoktur. Onu demek istemiyorum. İnsanlar, sahne almak ister bir yerlerde. Onlar kendilerini orada ifade edebiliyorsa, doğru olduğuna inanıyorlarsa, gitsin sahne alsınlar. Ama ben şunu söyleyeyim. Asla ve asla bir türkü cafede ya da barda çıkıp şarkı söylemem. Çünkü niye söylemem. Genelde buralara insanlar farklı beklentilerle geliyor. Yani oraya eğlence amacıyla geliyorlar. Çünkü çok doğal çok doğru, çok güzel bir istek. Bunu hoş görmek çok doğrudur. Gidip eğlenecek. Ama ben, birilerini eğlendirecek bir insan değilim. Orada örneğin ben, kalkıp da bir ‘Pişman Değilim’i okuyamam çünkü şarkının içeriği belli. Yani orda kalkıp da Ahmet Kaya için yazdığım, ‘Ahmed o bra’ şarkısını, bir ağıdı okuyamam. Orada ‘Amed’li Çocuklar’ı okuyamam. Okumamda yani doğru da olmaz. Çünkü ora eğlence yeridir eğlenceyle benim yaptığım müziği ayrıt etmek lazım. Ben, bu ayrımı çok sert bir biçimde yapıyorum. Bar kültürü ayrıca bizim kültürümüz de değil onu da söyleyeyim. Yurt dışında gidip görüyorum. Bar kültürü dendiğin zaman, oranın müziği farklıdır. Caz yapar, blues yapar işte ne bilim yaparda yapar. Bar müziği çok farklıdır. Protest müzik barda nasıl yapılır. Neyi protesto ediyorsun barda. Bu benim, tercihim sadece. Yine de ‘ben yaparım’ diyen varsa buyursun yapsın. Beni çok etkilemiyor açıkçası.
Ahmet Kaya’dan sonra, Ahmet Kaya’nın yaptığı müzik tarzına özenen pek çok kişi çıktı. Bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu beni ilgilendirmiyor açıkçası. Yani şöyle ilgilendirmiyor. Ahmet Kaya’dan sonra birileri çıktı etti falan, ben birilerinin çıktığını da görmedim. İnsan kendini istediği gibi görebilir o onun sorunu. Ama burada birde halkın tercihi var. Yani, Ahmet Kaya’yla birlikte on yıllık bir çalışmamız var. Bunu ne inkâr ederim nede Ahmet Kaya’nın arkasına sığınırım. Yani burada benim yapmak istediğim çok açık ve net. Benim şarkılarımı dinleyen insanlar şunu görecek, bunu biliyorlar. Bu Çetin Oraner benim, asla Ahmet Kaya’nın yerini alma gibi bir iddiam yok. Benim Ahmet Kaya’nın devamcısı olma gibide bir iddiam da yok. Çünkü kimse kimsenin yerini almaz. Kimse, kimsenin devamcısı olamaz. Herkes kendi yerini açar yaşamda ve herkes kendinin devamcısı olmalıdır. Ahmet Kaya’nın bende emeği var. Bu emeği ben başımın tacı gibi taşıyorum. Çünkü bu benim için kutsaldır. Bire bir onunla yaşadığım on sene var. Bu benim için kutsaldır. Ben şuna inanıyorum. Bu gün 2010 yılındayız ülkemizin 2010 yılına has sorunları var. Bu yaşamın içinde sevdası var, kavgası var, ayrılığı var, hasreti var, her şeyi var. Yani yaşama dâhil olan ne varsa var. Bende bu yaşamın içindeyim, bütün bunlardan ben de etkileniyorum. Etkilendiğim içinde ben, bütün bunları şarkı sözünden şiire dönüştürüp, besteleyip insanlarla paylaşıyorum. Ha Ahmet Kaya’nın etkisi varsa bende bu anlamda var. Ama şu da bilinmeli başta söylediğim gibi. Ne Ahmet Kaya’nın arkasına sığınırım. Ne de Ahmet Kaya’nın devamcı olurum. Ahmet Kaya’nın yeri ayrıdır benim yerim ayrıdır.
Müzikle uğraşmaya başladığınızdan beri aklınızın bir köşesine yazılmış, asla unutmam diyebileceğiniz bir anınız var mı? Varsa bizimle paylaşır mısınız?
Elbette var. Bir konserde bir arkadaş on tane fotoğraf çekti. Sonunda dayanamadım, izdiham olmuştu, başka insanlar bekliyordu. Dedim, sen bu kadar fotoğrafı ne yapacaksın. Ben en az on tane saydım. Dedi ki on değil on iki tane oldu. Dedim, ne yapacaksın bu kadar fotoğrafı. Bana dedi ki idare et durumu. Senin gibi adamları uzun yaşatmıyorlar, elimde belge olsun, sonra içime de dert olmasın en azından derim ki rahmetliyle benim de bir fotoğrafım vardı. Demek kaderimiz biçilmiş.
Ahmet Kaya’yla yaşadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız? Sanatsal anlamda yol yürürken aklınızdan çıkmayan bir anı?
Ben bu anıları paylaştığım zaman siz beni şu noktaya getiriyorsunuz. Yani sürekli Ahmet Kaya’dan Ahmet Kaya’dan bahsettiğim zaman. İnsanlar doğal olarak biraz önce dediğimi söyleyecekler. Yani Ahmet Kaya’yı bir şekilde kullanıyor falan diyecekler. Ben bunu yapmam. Çünkü doğru olmaz. Ahmet Kaya’yla benim çok anılarım var
Çetin Oraner’in Ahmet Kaya’nın katkılarıyla bir yerlere geldiğini biliyoruz. Ama Çetin Oraner’in de kendi duruşu, sanatsal uğraşları ön plana çıkarıyor. Yani Çetin Oraner bir Ahmet Kaya taklitçisi değil. Ama bu anıları da paylaşmanız gerekiyor. Kim ne derse desin herkes Çetin Oraner’i tanıyor.
Kısacası şunu söyleyeyim. Ahmet ağabeyin bende emeği var. Fakat Ahmet ağabeyi kaybettikten sonra hiç de öyle sanıldığı gibi kapılar bana kendiliğinden açılmadı. Hiç kimse bana, ooo sen zamanında Ahmet Kaya’yla birlikte çalıştın, seni şöyle alalım demedi. Ben, Ahmet ağabeyi kaybettikten sonra dişimle, tırnağımla bu günlere geldim. Yani kendi emeğimle geldim. Bunu ben, söylemedim. Ahmet ağabeyin kendisi söyledi. ‘Ahmet o bra’ klibi var. İzlediyseniz orada kendisi, bir röportajda ifade etti. Çetin dedi benim içimdeki ben. Çetin, Ahmet Kaya taklitçisi değildir. Çetin kendine bir yol çizmiştir. Ben de bu yolda ona destek veriyorum dedi. Yani bunu Ahmet Kaya’nın kendisi söyledi. Dolayısıyla, Ahmet ağabeyi kaybettikten sonra koşullar çok ağır ve zordu. Yani ben, ülkeye geldiğimde Ahmet Kaya’nın adını ağzına alan insanı, sokakta dövüyorlardı. Şu anda bile buna benzer şeyler yaşanıyor. Bakın sisteme, şimdi hesapta ortamı yumuşatmak için mezarını (naşını) ülkeye getirmeye çalışıyorlar. Onun dışında hiçbir muhalif kurum, kuruluşta bu anlamda ooo sen, Ahmet Kaya’nın asistanıydın, öğrencisiydin gel sana şu imkânı tanıyalım demedi. Ben ne yaptıysam şu anda Çetin Oraner olarak 2003 yılından beri hatta hatta 2002 yılından beri dişimle, tırnağımla kazıya kazıya bu günlere geldim.
Son zamanlarda bir söylem var. Medyaya yansımadı ama Ahmet Kaya’nın besteleri çok yüksek miktarda, sanatçılara sunuluyormuş. Çok parası olan okuyormuş, parası olmayan okuyamıyormuş. Böyle bir şey var mı sizce?
Valla onlar bir takım Unkapanı çevresidir. Unkapanı belli bir çarktır. Kurt kapanıdır, işte kedi ulaşamadığı ciğere mundar dermiş. Yani niye herkes Ahmet Kaya şarkısı okumak istiyor. Ahmet Kaya tektir. İnsanlar, Ahmet Kaya’yı Ahmet Kaya’dan dinlemek ister. İlla da Ahmet Kaya şarkısı okumak istiyorum derse okur. Ben, öyle yüksek meblağlar istendiğini duymadım. Ha bir telif ücreti denilen bir şey vardır. Bu gün biri kalkıp da benim şarkımı okursa ya da okumak isterse, benim dostum, arkadaşım hiç bir şeyim değilse, dolayısıyla doğal olaraktan ben bir telif ücreti isterim. Çünkü benim onda bir emeğim var. Şarkılar insanın çocuğu gibidir. Bunu kolay kolay kimseyle paylaşmazsınız. İlla da okumak mı istiyor. Dostum değil arkadaşım değil, hiçbir şeyim değilse derim, telif ücretini öde git oku. Çünkü radyolarda telif ücretini ödüyor şarkılarımı yayınladıklarında. Televizyonlar da klibimizi yayınladıklarında telif ücretini ödüyor. Bence bunlar hoş şeyler değil, güzel şeyler değil. Ahmet Kaya yaşarken de buna benzer kişilikte, karakterde insanlar Ahmet Kaya için de farklı şeyler söylüyorlardı. Şimdi, Ahmet Kaya için söyleyemediklerini, Ahmet Kaya’nın mirasını üstlenmiş olan kişilere söylüyorlar. Kaldı ki bunun muhatabı ben, değilim ayrıca. Altını çizerek söylüyorum bu söylentinin muhatabı ben değilim. Ahmet Kaya şarkıları üstünde benim, hiçbir şekilde yaptırım gücüm yok. Ben de her dinleyicisi gibi Ahmet Kaya’yı severek dinleyen bir insanım yani.
Müzikle uğraşan, genç arkadaşlar size geldiği zaman işte Çetin ağabey bu parçayı yaptım. Veya halka mesaj veren, bir parça yapak istiyorum dediği zaman nasıl değerlendiriyorsunuz? Ya da müzikle uğraşan, genç arkadaşlar size geliyor mu? Bizim aracılığımızla genç arkadaşlara ne söylemek istersiniz?
Onlara söyleyeceğim. Yani, insanın bir dünya görüşü olması gerekiyor. Bir felsefi alt yapısı olması gerekiyor. Yani bir birikimi olması gerekiyor. Yani ideoloji ya da felsefe bir devrimdir. Her şey onun üzerinde olup biter. Hayat bunun üzerinde devam eder. Bir felsefesi bir dünya görüşü yoksa. He, laf olsun diye var diyorsa, ama onun içini dolduramadıysa. O kötü… Sağcıyım diyorsa, adam gibi sağcı olsun. Solcuyum diyorsa, adam gibi solcu olsun. Yurtseverim diyorsa, adam gibi yurtsever olsun. Devrimciyim diyorsa, devrimci olsun. Faşistim diyorsa, faşist olsun. Faşistin bile, bir ideolojisi var. İnsanlık düşmanı bir ideolojidir, ama bir ideoloji sonuçta. Protest müzik yapmak isteyen insan, illa ki muhalif olmak zorunda. Muhalif olmak demek, bu günkü dünyada sosyalist olmak, devrimci olmak demektir. Eğer ben, laf olsun diye sosyalistim, devrimciyim diyorsa o laf olsun diye söylenir. Şimdi bu saydığım yönde, onların bir birikimi olmak zorunda. Sadece benim çok güzel bir sesim var, ben çok iyi bir müzisyenim demek yetmiyor. Hangi temelde müziğini yapıyorsun. Hangi temelde bestelerini yapıyorsun. Sevgiye hangi temelden, hangi ideolojinin penceresinden bakıyorsun ya da renginden bakıyorsun. Özleme, hasrete, hayatın sorunlarına.Yani dünyanın en sorunlu ülkelerinden birisiyiz. Ne kimlik sorunu çözülebilmiş. Ne demokrasi, ne emek sermaye sorunu çözülmüş ne de eşitlik sorunu. Hiçbir sorun çözülmemiş. Sömürü almış başını gidiyor. Ülke talan ediliyor. Çocuklar ceza evlerine dolduruluyor, diğer taraftan ceza evlerinde siyasi mahkûmlar dolu. Yani böylesi bir ülkede yaşıyorsak, bunların bilincinde olup işin kolayına kaçmadan, bunları basitleştirmeden, edebi bir dille, müziğin estetiğini kayıp ettirmeden insanlarla paylaşabilmek gerekiyor. Sanat budur. Protest müzik budur. Protest sanat budur.
Son olarak bizim aracılığımızla sevenlerinize hayranlarınıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Demek istediğim şu. 1Mayıs yaklaşıyor. 1 Mayıs uluslar arası işçi ve emekçilerin birlik ve dayanışma günüdür. 1 Mayıs bir mücadele günüdür. Bu birlik ve mücadele gününde halklarımızın kardeşliğini çok daha güçlü bir şekilde ifade etmek gerekiyor. Türk ve Kürt halklarının ve diğer etnik kökenlerden gelen insanların, birliğini beraberliğini ifade etmek gerekiyor. Kürt ve Türk eşitliğini ifade etmek gerekiyor. Bağımsız ve gerçekten demokratik bir ülkenin eşit bireyleri, eşit yurttaşları olarak yaşamak gibi bir talebimiz var. Ayrıca ulusal, sınıfsal, dinsel, cinsel, ırksal, her türlü sömürüye karşı sesimizi gücümüzü birleştirmemiz gerekiyor. Ancak öyle demokratik bir ülke kazanabiliriz. Ancak öyle gerçekten yaşanılır bir ülke olabiliriz. Teşekkür ediyorum.
Ben teşekkür ederim.
Röportaj: Ali Osman Abalı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.