- 1068 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ… -1-
Çocukluğum Afyon’un Dinar ilçesinde geçti.Evimiz önden iki katlı arkadan üç katlı görünürdü.Evimizin orta katı bir eczaneye kiralanmıştı.Büyük Eczane.Bu eczaneyi Asuman teyze işletirdi.Ama daha çok aslında emekli bir öğretmen olan babası Yusuf amca bulunurdu bu eczanede .Mahallemizin haylazları genellikle başlarına gelen ufak tefek kazalar sonucu Yusuf amcanın şifalı ellerinde alırlardı soluğu.Yakın gözlüklerini gözlerine yerleştirir ,eline aldığı tentürdiyot şişesini titrek ve ciddi hareketlerle birleştirir,bembeyaz pamuğun yumuşak dokusunu kıpkırmızı tentürdiyotla boyayıp yaralanan yerimize basardı.Elimizi kolumuzu tutmaya çalışan annelerimiz” geçti geçti,bitti bak!”şeklinde telkinlerde bulunmayı ihmal etmezlerdi.Biz aynı yaşlarda bulunan arkadaşlardık .Henüz okulun tahta sıraları ve disipline edici kurallarıyla tanışmamıştık.Her birimiz babaannelerimizden dedelerimizden öğrendiğimiz dualarca büyüktük .
Aşağı mahallenin çocukları…Hatıralarımın hayat bulduğu mahallenin en baş kahramanları…
Evimiz askerlik şubesi,hastane ve meslek lisesi üçgenindeydi.Bu yüzden çocukluğuma dair pek çok hatıraya mekan olmuştur buralar.Bir de evimize çok yakın olan hastanenin hemen arkasındaki küçük tepecik!Bizim gözümüzde koskoca kayalardan oluşan dünyanın en yüksek dağı…İlk dağcılık tecrübelerimizi yaşadığımız,maceradan maceraya atıldığımız o kutlu tepe!
Arkadaşlarımızdan birinin adı Şakir’di.Ailenin tek çocuğuydu o zamanlar.Daha sonra Ömer isminde bir erkek kardeşi daha doğacak ve şehzadelik tahtından olacaktı.Babası askerlik şubesinde sivil memurdu.Şehzadelik çağlarıydı henüz ve babası doğum günü hediyesi olarak oyuncak bir silah almış.Ucunda bir tıpa var.Tıpanın altına küçük bir taş parçası yerleştiriyorsunuz .Silahın yaylı düzeneği harekete geçiyor ve hoop taş yerinden fırlayıp birkaç metre ileri atılıyor.Şakir işte bu silahı bizim mahalle çocuklarından oluşan konseye getirdi.Hani çocuklar en değerli en gösterişli oyuncaklarını getirip sunar ya bu konseye.Kutsal bir emanet gibi…Bazen meşin bir top,oyuncak bir bebek,yada böylesine güzel gerçek bir askerinmişcesine pırıl pırıl bir silah.İşte şimdi Şakir büyük bir gururla sunağını sunmuştu gözleri faltaşı gibi açılmış biz mahalle çocuklarının önüne.Hepimiz oturmuş düşünüyoruz bu silahla nasıl oyunlar kurabileceğimizi.Amacına nasıl erişebilir?İşte bu güzel sunak, o yüce dağ ve maceraya açık hayallerimiz birleşince bir fikir çıkıyor ortaya.Fikrin kimden çıktığı önemli mi?Tavşan avlama kararı alındı çoktan.Hepimiz alıp kabul ettik bu kararı.Ve hepimiz karalarımızın arkasından gitmenin bizi büyüten taraflarıyla karşı karşıyayız.
Kararımız şöyle;sabah herkes kahvaltısını yapacak ve birer bahaneyle Şakir’in evinin önünde buluşacağız.Ben ,kardeşim Emine,Özkan,Hakan abi ve Şakir…Ellerimizde acıkırsak diye piknik yapacağız bahanesiyle annelerimize hazırlattığımız nevaleler.Çıkınlarımızda haşlanmış yumurta ve patates,elma,ve içlerine tulum peyniri ufalanmış yufka ekmeklerle sıkı sıkı sarılmış dürümler…
Böyle tehlikeli bir yolculuğa kardeşlerimizle birlikte çıkıp çıkmamayı çok düşündük. Çocuklar küçüktü henüz.Dört yaşındaydı Emine ve Özkan.Şakir de o yaşlardaydı ama silah onun olduğu için götürmek zorundaydık onu.Neyse arkamızdan çok ağlayıp annelerimize şikayet edecekleri tehdidini de savurunca acıdık çocuklara ve götürdük yanımızda.”Ama kaybolmak yok” diye tembihlemeden de edemedik.Nereden bilecektim dört yaşındaysa bir insan altı yaşındaki ablası güvenmemeli hiçbir zaman...
Kararlaştırdığımız yerde ,karalaştırdığımız saati beş geçe buluştuk tam tekmil.Ellerimizde yedek silahlarımız,uzunlu kısalı ağaç dalları, yola koyulduk.Bizim mahalleden ayrılışımızla mahalle huzurlu bir hava oluştu.Biz aldırmaz hiçbir şeye, ağzımızda neşeli
-2-
şarkılar,ceplerimizde yemişler,başımızda hayaller,adımlarımız arşınlıyor o koskoca dağın patika yollarını.En önde bir komutan edasıyla taşıdığı silahı ve Şakir, arkadan gelen kalabalık bir nefer-yani biz- başlarımız önümüze eğik,kulaklarımız en küçük sese kabarık!İz sürmeye başladık.Tavşan avlayıp evlerimize götürecek ,kahramanlık nişanımız olan bu av merasimini hayatlarımız boyu torunlarımıza anlatacaktık.Kahraman olmak için çıkılmış zorlu,çetin,bir o kadar korkutucu bir yolculuktu bu.Ama çok cesur çocuklardık ve böyle güzel duygularla sarılı etrafımız ,az gittik uz gittik .Sağa döndük, sola gittik,tırmandık ve aşağı indik,mağaralar indik.Korkunç dağ aslanlarıyla savaşıp kartallardan yol sorduk.Karınca yuvalarının yanına yığılmış topraktan ,Kutup yıldızından yön bulduk.Neden sonra çelimsiz bacaklarımız yorgunluktan titremeye başladı.Ve kamp yapma kararı aldık.Herkes kendine oturacak küçük bir taş buldu.Çıkınlarımız açıldı.Azıklarımız yayıldı.Kardeşi olanlar yiyeceklerini kardeşleriyle paylaşmak üzere hazırlanmıştı ki;panikle etrafa bakınıp sağa sola koştuğumu hatırlıyorum.Herkes bana bakıyor ben geçtiğimiz yollara..”N’oldu?” dediler hep birlikte..Hep birlikte dediler “N’oldu” ama…Emine’nin sesi yoktu bu korku dolu sorunun yükseldiği meraklı koronun arasında.Emine…Dört yaşında ,sarışın , mavi mavi yüzüme bakan o gözleri her zamankinden çok görmek isterdim şimdi.Ah Emine ah!Korkunç bir dağın başında kayboluvermişti işte…Ben ağlamaya başladım, Özkan “beni de kaybedersiniz “diye daha çok ağlamaya başladı.Ağlamasıyla abisinden okkalı bir tokat yemesi bir oldu.Zaman ağlama zamanı değildi tabii.Hakan abi yorgunluğumuzu kursağımızda bırakıp Şakir’in tüfeğini eline alarak liderimiz oldu.Geri döneceğimizi belirtti sadece başını öne doğru itme hareketi yaparak.Biz salya sümük arkasından giderken Şakir ağlamamak için dudaklarını ısırıyor,bir taraftan da “ o benim silahımdı ama” diye mızmızlanıyordu.Hiç birimiz ne silahı ne de kahramanlık hikayemizi düşünmüyorduk.Kahramanlık hayallerimiz hep yolda kaybettiğimiz Emine’yle birlikte uçup gitmişti.Biz geçtiğimiz yolları,kayaları ,ağaç kovuklarını ve kulübeleri atlamadan tek tek bakarak geçerken,her birimizin gözleri bir şey düşürmüşüz de onu arıyormuşuz gibi çakıllara yapışmış yürüyorduk.Ben anneme vereceğim cevabı hesaplıyordum.Böyle dalgın dalgın yürürken ve kardeşimi bulma imkanına kavuşamadan bir de baktık ki mahallenin girişine gelmişiz bile.Hakan abi hepimizi etrafına toplayıp ortak bir hikaye yazdı.Her birimize sıkı sıkı bu hikayenin her bir ayrıntısını ezberletti.Kimse hikayemizden dışarı çıkmayacaktı.Hikayemiz şöyleydi:
Biz Şakir’in tüfeğiyle tavşan avlamaya gittik.Daha sonra biz dağa tırmanmışken dağ eşkıyalarıyla karşılaştık.Dağ eşkıyaları elimizdeki silahı istedi.Şakir buna razı gelmeyince bize saldırmaya başladılar.İlknur kardeşinin zarar görmesini istemediği için onu bir kayanın arkasına gizleyerek eşkıyalara taş atmaya başladı.Hepimiz canla başla bu eşkıyalarla savaşıp sonunda onları yendik.Daha sonra Emine’yi gizlediğimiz kayanın arkasından çağırdık ama sesi gelmedi.Meğer eşkıyalar Emine’yi kaçırmışlardı.Ama adamlar silahlıydı ve biz elimizden geldiği kadar kardeşlerimizi savunmuştuk.
Evet ,hikayemiz böyleydi ve inandırıcılığını artırmak için elimizi yüzümü toprağa bulamıştık.Bundan sonra ailelerimizin inanması için dua etmekten başka yapacak bir şey kalmamıştı.Askerlik şubesinin gıcırtılı demir kapısının önünden evlerimize doğru gitmek üzere ayrıldık.Ben hikayemizi tekrarlaya tekrarlaya kaldırım taşlarına bakarak evin önüne geldim.Başımı kaldırıp anneme her şeyi planladığımız gibi anlatacakken ;annem,”İlknur nerede kaldınız ?Emine’yi Cemil amcanız motosikletiyle ılıcada geçerken görüp getirmiş.Siz pikniğe giderken ardınızdan gelmiş olacak!”dedi.Emine mavi mavi bakışlarını gezdirdi çamurlu suratımda.Onun hiç bu kadar sevimli nu kadar masum olabileceğini düşünemezdim.Sapsarı saçlarının arkasına gizlenmiş o masum bakışlı kız çocuğuna yıllardır görmemişim gibi sıkı sarıldım.Bu arada annemin meraklı bakışlarına yeni baştan hikayeler yazmam gerekiyordu ki ,yüzümdeki ve elbiselerimdeki çamurları da açıklamaya yetecek inandırıcılıkta olmalıydı…Sonuç olarak birkaç gün annemin nefesini ensemde hissettim.Mahallede birkaç gün süren olağandışı bir dinginlik ve huzur havası esti…Çamurlarımız temizlenip firarımız unutulunca zavallı mahalle yine eski kargaşasına dönmekte gecikmedi..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.