- 1600 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Serap Hoca ile Röportaj - Ahmet Sargın
Efendim, Sizinle Yozgat İleri Gazetesi olarak bir ropörtaj yapmak istiyoruz.
Bize zaman ayıracağınız için şimdiden teşekkür ederiz.
1- Öncelikle bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Yozgatlıyım, 1959 Adapazarı doğumluyum. Evli ve iki çocuk annesiyim.1980 yılından beri öğretmelik ve eğitimci yazarlıkla iç içeyim. Şöyle ki öğretmenlik mesleği ile beraber ders kitabı yazarlığı da yapıyorum. 2000’de resmen emekli oldum ama yazarlık ve öğretmenlikten emekli olmadım çünkü mesleğimi, bu mesleğimin muhatabı olan öğrencilerimi ve ders kitabı yazmayı seviyorum. Bütün bunlar bana güç veriyor ve yorulmadan çalışıyorum.
2- Şiir ve edebiyat tutkunuz nasıl başladı?
Hani hep derler ya çocukluktan beri, diye… Gerçekten bende de bu, böyle oldu. Sanki şiirle doğdum. Üniversitede de bu bölümü seçince anladım ki Edebiyat, dipsiz bir kuyu. Bunca şairle harman olursunuz da kalem nasıl yazmaz, hep yazdım…
3- Çalışmalarınız hakkında bize bilgi verir misiniz?
Öncelikle eğitim alanındaki çalışmalarımdan söz etmek istiyorum. Hangi seviyede kitap yazarsam yazayım bizde metinler araçtır ve ele aldığınız metinle bilgileri aktarırsınız öğrencilere ama seçilen bu metinlerin milletimizin temel değerlerine destek olan, genç beyinlere güzeli, iyiyi, doğruyu gösteren metinler olması gerekir, bu amaçla çok okumakta ve araştırmaktayım. Şiire gelince şiirle ilgili kendim için sadece şunu diyebilirim, şiir benim ruhumun kanatlarıdır. Yazmak zorundayım, yazmazsam özüm ağlar, kilitli kalır duygularım. Yazamazsam ben gibi düşünüp de yazamayanlar gibi kalakalırım ve vatanımı, toprağımı, bayrağımı, sevgimi, nefretimi, aşkımı anlatamam. Bir insan düşünün kapalı bir odaya koymuşlar, çıkamıyor oradan, hiçbir ihtiyacını gideremiyor. İşte benim için şiir budur, ruhumun özgürlüğüdür şiir. “Serap Hoca” olarak tanır beni okuyucularım.Genelde serbest şiirdir tarzım ancak bu alandaki ustalarımızın rehberliği ile hece şiirinde de çalışmalar yapıyorum.
4- Yozgat’ ı dışardan nasıl tanıyorsunuz? Yozgat ve Yozgatlı hakkında neler düşünüyorsunuz?
Yozgat için benim söyleyeceklerim objektif olmaz, çünkü ben yere yer sofrasını serer, elime yufka ekmeği alıp peynirimi içine koyar, omaç eder yerim de oh, çekerim memleketim diye. Yozgat’ın gelişmiş bir Anadolu şehri olduğunu biliyorum çünkü içindeyim, yıllar öncesinin Yozgat’ı yok bugün karşımda. Yozgat halkı, benim hemşehrilerim candandır, misafirperverdir, aç kalır ama kapısına geleni doyurur. Az önce amcamın yanına gittim, Tonusluoğlu Çarşısına. Hemen hoş geldiniz, dediler güler yüzle. Budur Yozgat insanı.
5- Yozgat Şairler ve Yazarlar Birliğinin çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?
Öncelikle bu hızlı iletişim çağında kendi tanıtımlarını internetteki bir web sitesi üzerinden yapmanız gerek, diye düşünüyorum. Konuşmalarınızdan duydum ki Yozgat esnafı, şair ve yazara destek veriyormuş. Bu destek, çok anlamlı. Hayri İnal Konağında haftada bir de şair ve yazarlarla dinleti yapma düşüncenizi duydum, ancak uygulama ne durumda bilmiyorum. Kültürümüzü ve geleneğimizi gelecek nesillere taşıyacak olan şair ve yazarlara verdiğiniz desteği kutluyorum. Bu ara da duydum ki YOşAYBİR arabaşı şöleni de yapmış, bu ne güzel bir etkinlik. İşte budur halka iç içe olması sanatçıların.
“Türk ulusu şiire sevdalı şair bir millettir.” diyen sizin gibi bir başkanları oldukları için Yozgatlı şairler ve yazarları şanslı kabul ediyorum.
6- Şiir Şölenlerine katılıyorsunuz, Yozgat Sürmeli Şiir Şölenini değerlendirir misiniz?
Ben Antalya Güllük’te, Amasya’da, Ankara’da pek çok şiir etkinliğine katıldım. Amasya hariç diğerlerinde amaç, sadece şiir paylaşımı ve tanışmaktı. Amasya’da gördüğüm şu idi: Devlet ve halk el ele vermiş, yörelerinin tanıtımı için çaba gösteriyordu. Burada da bunu gördüm, yetkililer Yozgat’ımızın tanıtımı için kolları sıvamışlar ve bir tuğla da bizden olsun, demişler. Bunu burada bizzat yaşadık, gelen misafir şairlerle çok ilgilendiler. Bizzat, aileleri ile Vali Bey, Belediye Başkanı ve diğer yetkililer yanımızda oldular. Ancak halkımızın bu konudaki ilgisini yetersiz gördüm. Sanırım buraya gelen her şairin şiirleriyle memnuniyetlerini ya da şikâyetlerini dile getireceklerini düşünemediler. Toprağa basan şair, konuşan bir turizm elçisidir. Bunu unutmamak gerek. Ancak burada da yönetime şunu demek gerekir: yeterince duyuru yapıldı mı ya da halka şiir sevdirildi mi? Bu şiir şölenleri jürisi ünlü kişilerden oluşan ödüllü yarışma şeklinde olsa daha mı aktif olur acaba Yozgat halkı? İnanıyorum ki Yozgat halkı içinde de kalemi güçlü çok kişi vardır, hem onların adını duyurmak hem de halkı diğer illerden gelen şairlerle bütünleştirmek mümkün olur diye düşünüyorum. Festival gibi bu şiir etkinliği de açık havada yapılsaydı ve güçlü bir ses düzeni sağlansaydı halk hâlâ duyarsız kalır mıydı acaba? Elbette bunlar dışarıdan yorumlar… Siz şehrin imkânlarını daha iyi bildiğiniz için, sanırım olabileceğin en iyisini yaptınız.
7- Sizce Yozgat’ın tanıtımı nasıl olmalı? Çalışmalarımızın ilimizin tanıtımına katkısının olduğunu düşünüyor musunuz?
Yozgat’ın tanıtımı ile ilgili bizlere dağıtılan Kültür Bakanlığının broşürlerinin çok güzel bir biçimde hazırlanmış olduğunu gördüm. Bizim şiir etkinliğimizin ardından başlayacak olan festival programı incelendiğinde de doyurucu bir program hazırlandığını görüyorum, ancak bu festivalin duyurulması gerek, izlettirilmesi gerek yoksa kendimiz çalar kendimiz oynarsak kim bilecek ki bu ilin farklılıklarını ve özelliklerini. Bir beste yarışması olmuş Yozgat’ta, bu kişilerin ödül töreni bile ilimizin adının duyurulmasında bir adımdır. Aslında Yozgat Valiliği boş durmuyor, iki yıl önce de Yerköy’de Yozgat Halk Kültürünü Yaşatma ve Âşıklık Geleneğini Tanıtma müzik-eğlence programını yaptı ve bu program çok beğeni topladı. İnternet üzerinde araştırma yaptığımızda da Yozgat Kültür Müdürlüğünün hiç boş durmadığını görüyoruz.Ayrıca üniversitelere de büyük görev düştüğüne inanıyorum. Üniversite hocalarımız özellikle tarih, coğrafya ve Türk Dili bölümleri hocaları kendilerine düşen görevleri yapmalı; alanlarıyla ilgili çeşitli etkinlikler yaptırıp bunların da kitle iletişim araçlarıyla duyurulmasını sağlamalıdırlar.
8- Şiir edebiyat adına bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Elbette… Hoşgörü, sadece hoşgörü ve anlayışın gölgesinde bütünleşmek... Belki de budur bayramın güzelliği… Eskilerde oruç bitiminde oruçlunun hakkıydı Ramazan Bayramı. Şimdi ise Şeker Bayramı olarak da anılıyor. Hani kurbana et bayramı derdik ya çocukken, Ramazanın da adı şeker bayramı oldu çıktı. Yıllar aldı bizi nerelere getirdi… Geceleri annem ve babamın sinide yiyip içtiklerini gördüğümüzde ne yemişler diye bakardık...Uyur uyanık yatarken çocukluğumun sıcacık baba ocağında...Annemin okuduğu Kur’an sesi sanki hâlâ kulaklarımda...Sonraları biz de büyüdük..Sahura kalkmak istiyoruz diye diye, annemin bizi kaldırması... Biz kadınların(!) sahur sofrasını hazırlaması... Davulcunun bugünkü gibi kamyonetin arkasından jet hızıyla geçmeyip maniler okuduğu geceler... Sahur sofrasında uyur uyanık, ne yediğini bilmeden yatmadan önce kızaran ve sofra bezine sarılıp buğusuyla yumuşayan sigara böreğinin tadı hâlâ damağımda...Babam, sevgili babam-nur içinde yatsın-, ille hoşaf isterdi.Annem onun için kaysı hoşafı yapardı...Yenilenleri kaldırıp onlar abdest alırken baktığımız, seccadenin ucunda onlarla namaz kılmaya çalışmamız daha dün gibi..Televizyon yoktu ya o yıllar radyodan Kâbedeki ezanı dinlerdik. Ramazan bayramında siz oruç tuttunuz, diye ayrıca özel bir hediye alırdı annemler ve karınca kararınca mutlaka yeni bir şey almaya çalışırlardı bir maaş, dört çocuk ve kira evine rağmen... Bayram sabahından önce haydi arife suyuna deyip annemin saçlarımızın dibini kazırcasına yıkayışı, sabun kokan çamaşırları giymemiz. Sabahı heyecanla bekleyişimiz… Odamızdaki divanın üstüne bayramlıklarımızı dizişimiz ve babamın sabah, “Gece bayramlıklarınızı alıp götürmüşler.” diye bizi öpüp uyandırması... Ağabeyim ve babam namaza gidince hemen yatakları toplayıp kahvaltıyı, mutlaka o annemin özel böreğinin olduğu bayram kahvaltısını hazırlamamız. Cami kalabalıksa diye koltuğunun altına gazete alıp seccadesini ona seren babamın, camiden gelirken mutlaka sıcak bir ekmek almasını hiç unutmuyorum. En küçücüğümüz bile kahvaltı sofrasındaydı bayram sabahı ve içimizde bir heyecan. Hadi artık derdik, bitsin bu kahvaltı da bayramlaşmaya geçelim ve sofrayı kaldırır kaldırmaz salonda toplanırdık...Annem, babamın elini öper onun yanındaki koltuğa otururdu…Ağabeyim de onların elini öpüp yanlarına. Elinin içinde sıkı sıkı tuttuğu harçlığı vardı ve ben hepsinin elini öpüp harçlığımı aldığımda büyük bir gururla koltuktaki yerimi alırdım, çünkü ikiz kardeşlerim de benim elimi öpecekti. Ah, yıllar nerelere savurdun bizi? Şimdi biz anne olduk, baba olduk ve bayramlarda birbirimize hasret olduk. Serap olmasın bayramlarımız. Anılarında güzellikler yaşatalım çocuklarımıza ve geriye dönüp baktıklarında sevgi ile ansınlar bayramları.
9- Şiir ve Edebiyat çalışmalarınız nasıl gidiyor? Bu alanda neler yapıyorsunuz?
Benim gençlik yıllarımın şiirlerini 1995’te yayımladığım “Gönülden Gönüle” adlı bir şiir kitabım var. Daha sonraki yıllarda adını bile koyduğum, ancak bir türlü baskı aşamasına gelemediğim üç şiir kitabım baskıyı beklemekte. Şiir dışında öykü çalışmalarım da var. Geçen yıl Güllük Şiir Oluşumunun şiir ve öykü yarışmasında Buğulu Gözler adlı öyküm ikinci oldu. Ailenin önemini anlatan bir öyküydü. Bu aralar yoğunluğum Milli Eğitim Bakanlığınca açılan ders kitapları yarışmasında incelemede olan 9 kitabımda. İlk öğretim okulları için Türkçe soru bankası hazırlamaktayım ve elbette nefes alır gibi de gönlümün şiirleri, her daim yüreğimden dizelere damlıyor.
10- Yozgat Sürmeli Şiir Şöleninin nasıl olmasını isterdiniz? Bundan sonra yapılacak şiir şölenlerimize katılmayı düşünür müsünüz?
Yozgat Sürmeli Şiir Şölenini, acaba festivalin bünyesi içinde olsa nasıl olurdu diye düşünüyorum. Bundan sonraki şiir şölenlerinde Rabbim nasip ederse elbette katılırım ve bana düşen bir görev olursa seve seve yaparım.
11- Yozgat ve Yozgat halkı hakkındaki düşünceleriniz?
Benim halkım dürüsttür, ardından söyleyeceğini önden söyler. Vefalıdır, ayak oyunlarından uzaktır, yüreğinde kötülük yoktur. Yiğidin harman olduğu yerden başka nasıl bir insan çıkar ki …
12- Bunların dışında söyleyeceğiniz bir şey var mı? Yozgatlı hemşehrilerimize mesajınız?
Elbette var, öncelikle gurbette olan hemşehrilerime mesajım var: Yılda bir kez de olsa memleketimizi ziyaret ederek iç turizmin canlanmasına katkıda bulunun. Şehrinize sahip çıkın, sivil toplum örgütlerinde aktif olarak gönüllü çalışın. Buralı olup da okuyup ayrılanlar sanayiciler ve işverenler Yozgat’ımıza sırtlarını dönmesinler, yatırım yapsınlar; eli kalem tutan yazarak dili söze bal çalanlar konuşarak bu güzel ata toprağının özelliklerini dile getirsinler. Bakın Akdağmadeni diyor ki “Bizde
13. yüzyılın ilk yarısında yaptırılan Behramşah Kalesi, 15. yüzyıla tarihlenen Ali Çelebi Türbesi ve Mahmut Çelebi Türbesi ile kesme taştan yapılan bir kilise vardır.”, Çayıralan diyor ki “Bizde 1855’e tarihlenen Çerkez Bey Türbesi ve hemen yanında bulunan, 1152 yılında yaptırıldığı tespit edilen Kubbeli Cami ile Çokradan Köyü Cami vardır.”, Sarıkaya diyor ki “ Şifalı kaplıcalarımız ve Roma stili yapılarımız var.”, Saraykent diyor ki “Kaplıcalarımız, Bizans dönemine ait mağaralarımız, 1221 yılında Valide Sultan Mahperi Hatun tarafından yaptırılan, Çinçinli Sultan Hanı’mız var.”, Sorgun diyor ki “Zengin sıcak su kaynaklarımız ve Salih Paşa tarafından 1813 tarihinde yaptırılan Salih Paşa Camiimiz var.” ve Yerköy diyor ki “1765’ de Kapucubaşı Çapanoğlu Ahmet Paşa tarafından yapılan Saray Köyü Çapanoğlu Camii’miz var.” Şimdi bunları siz söylemezseniz el nerden bilsin de ziyaretinize gelsin. Siz kapınızı ve gönlünüzü açık tutun, kim bilir kimin geleceğini?
13- Röportaj için İleri Ailesi adına teşekkür eder iyi çalışmalar dilerim.
Yozgat, 2009
Ahmet SARGIN
-----------------