- 1107 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
ON ALTISINDA AYŞE
On altısına varmıştı Ayşe.Eli iş tutar olmuştu. Köylerinde üç kuruşa razı olup harcanmasını istemedi ailesi. İstanbul’daki büyük kızlarının yanına göndermeyi düşündüler. Ayşe de çok istedi. İstanbul,rüyaların şehriydi ne de olsa. Kim istemezdi orada yaşamayı ?...
Varoşlarda bir gecekonduda kirada oturuyor olsalar da memnunlardı İstanbul’lu olmaktan Ayşe’nin ablası ve eniştesi. Kısa sürede ona bir tekstil atölyesinde iş buldular.
İlk gün çok heyecanlandı Ayşe. Giyimiyle,köylü tavırlarıyla dışlanmaktan korktu. Çabucak anladı ki onun durumıunda olan çok kız vardı orada. Alışıverdi çalışma ortamına.O da diğer kızlar gibi çalışan erkekleri gözleriyle süzmeye başladı. Çay ve yemek saatlerinde erkeklerle konuşan hatta koklaşan kızlara özenmeye başladı. İnsanın bir seveninin olması ne kadar güzeldi…
Bir gün bir çift erkek gözünün sürekli üzerinde olduğunu fark etti. Siyah gözlerinin parıldadığını,hafif tombul beyaz yanaklarının kızardığını da fark etti aynı anda. Ütüde çalışan genç yakışıklı ,orta boylu esmer bir erkeğin gözleri sürekli onun üzerindeydi.
Hoşuna gitti Ayşe’nin. İlk günden belli etmemeye çalışsa da gün geçtikçe bu ilgiden hoşlandığını fark ettirmeye,karşılık vermeye başladı. Bakışlara gülümsemelerle yanıt verdi.
İlk günlerde kapılardaki karşılaşmalarda ;
- Merhaba,günaydın,nasılsınız şeklinde geçen konuşmaların yerini,daha sonra ;
- Adınız ne,memleketiniz neresi ? gibi daha samimi sorular almaya başladı.
- Adım Ayşe..Erzurum’luyum. Burada eniştemin yanında kalıyorum.
- Benim de Levent. Malatya’lıyım, derken
- Biliyor musun,sen buradaki kızların en güzelisin ,dediğinde delikanlı ,yanıverir kızcağızın yüreği. Bir ateş yanmaya başlamıştır artık yüreğinde. Aşk ateşidir bu. Söndürmek kimsenin elinde değildir artık.
- Sen de sen de erkeklerin içinde en yakışıklı olanısın,deyiverir. Birden sarılmak gelir içlerinden ama yapamazlar. Orası bir iş yeridir. İçlerine saklarlar heveslerini. Gözleri bir başka parlar o günden sonra her ikisinin de..
Eve geldiğinde iki çocuğunun ağlayarak ayaklarına sarılmasına sinirlenir Levent.
- Baba,babacığım ! Adamlar elektriklerimizi kestiler. Karanlıkta kaldık. Mumla kırılmaya çalışılmıştı evdeki karanlık.Karısı da elindeki mumla geldi Levent’i karşılamaya.
- Hani ödemiştin elektrik borcunu ? Gördün mü,sonunda karanlıkta kaldık. Rezil olduk herkese..Köpürdü Levent.
- Ne olmuş ulan ? Ananın evinde elektrik mi vardı,deyip çocukları da eliyle iterek odasına geçti. Kadıncağız başka hiçbir şey söylemeden,göz yaşlarını içine akıtıp sofrayı hazırlamaya koyuldu. Tam sofraya oturmuşlardı ki,kapı çalındı. Ev sahipleriydi gelen.
- Geldi mi kocan,diye sordu adam kapıyı açan kadına.
- Geldi,içerde dedi kadın.
- Kim gelmiş bu vakitte,diye öfkeyle seslendi içeriden Levent.
- Benim Levent oğlum. Bak hele bir. Levent sofradan kalkıp kapıya geldi.
- Ne var Hakkı Amca,ne oldu ?
- Daha ne olsun oğlum ? Üç aydır kira alamıyorum senden. Benim de ihtiyacım var. Madem kirayı ödeyemiyorsun,bir an önce çık ta başkasını bulayım ben de…
- Tamam Amca tamam. Çıkarız evinden. Zorla oturacak değiliz ya !.
Kendi kendine söylenerek çıkıp gitti adam.
Karı-koca kavgaya tutuştular. Bütün öfkesini kadından çıkarttı Levent. Sonunda kovdu kadını. Daha gecesiyle iki çocuğunu da yanına alıp,yakındaki akrabalarının evine sığındı kadın. Hiç bir pişmanlık duymadı kocası. Hiç bir şey olmamış gibi yatıp uyudu o gece.
Artık karısı evi terk ettiğine göre bekar sayılırdı. Ayşe’ye daha fazla önem vermeye başladı. Tabii Ayşe evli olduğunu bilmiyordu…..
Çay saatinde birlikte oturdular.
- Bu devirde evlenmek,düğün yapmak çok zor. Hem kimden isterim seni ben ?
- Ablamlardan istersin ama onlar da memlekete anneme-babama sorarlar tabii.
- Onlar da nişan isterler,altın isterler,düğün isterler değil mi ?
- Eeh öyle tabii. Olacak o kadar.
- Zor Ayşe’m zor. Aldığım maaştan biriktirip sana düğün yapmaya ömrüm yetmez benim.
- Peki ne yaparız o zaman ?
- Kaçsak belki kavuşuruz. Başka türlü mümkün değil.. Durdu,düşündü kız bir süre. O da anlamıştı,para biriktirip düğün yapma olanaklarının olmadığını. Levent’i kaybetmek te istemiyordu. Onun ilk aşkıydı bu ve çok değer veriyordu Levent’e.
- Kaçalım be Levent’im deyiverdi..
Patrondan her ikisi de avans aldılar. O gün kaçtılar öylece. Levent’in bir arkadaşının yanına sığındılar. Daha ilk geceden birbirlerinin oluverdiler. Ayşe güvendi sevdiğine ve iffetini ona teslim etmekten hiç çekinmedi.
Ayşe’nin ablası ve eniştesi iş yerlerine gelip aradılar Ayşe’yi. Arkadaşlarından,evli biriyle kaçtığını öğrendiler. İş yeri sahibinden şikayetçi, oldular önce. ’Ayşe’yi bulun’ dediler. Annesine,babasına haber vermekten çekindiler. Jandarmaya haber verdiler.
Ayşe ile Levent paraları bitince işyerlerinde kalan alacaklarını istemeye geldiklerinde patronları jandarmaya haber verdi. Karakola götürüldüklerinde kızın yaşının ufak olduğu anlaşıldı. Hele iffetini teslim ettiği adamın evli olduğunu öğrendiğinde dünyası yıkıldı kızın.
Ablaya-enişteye haber verildi.Ş ikayetçi olup olmadıkları soruldu. Levent,karısından en kısa zamanda boşanıp Ayşe ile evlenmeye söz verince,şikayetçi olmakta bir yarar görülmedi. Güvenildi Levent’e ve bir şans verildi.
Salıverildi Levent ve salıverildi Ayşe’si…..Levent kendi yoluna gidecektir artık.Ayşe ise bekleyecektir onu. Karısından boşanıp kendisine dönmesini,onunla evlenmek istemesini beklemekten başka çaresi yoktur Ayşe’nin.
Levent evine döndüğünde,eşyalarının ev sahibi tarafından dışarı atıldığını gördü. Bir akrabasının yanına sığınan eşini buldu. Karı-koca birlikte sahiplendiler eşyalarını ve aynı akraba evine taşındılar. Bu zor durum onları yeniden birlikte olmaya iter.Yeniden elele verip ev tutarlar. Akrabaları destek oldular. İki küçük çocukları vardır ve onların hatırı insanları onlara yardıma teşvik etmiştir. Çocukların sokakta kalmasına gönüller razı değildir.
Levent’in yeniden iş bulması pek zor olmadı. Son ütücülüktür mesleği ve tekstil atölyelerinin çokça aradığı bir elemandır o.
Ayşe ,vasıfsız ortacı da olsa semtlerinde bulunan bir başka tekstil atölyesinde, o da iş buldu tekrar. Anne ve babasına Ayşe’nin başına gelenler anlatılmadı. Bir de yüzük takar Ayşe parmağına. Nişanlı olduğunu ve yakında evleneceğini anlatır çevresine ve yeni iş yerindeki arkadaşlarına. Böylece hem umudunu sürdürmekte hem de kendini başka Leventler’den böylece korumayı amaçlar.Yeni birini sevmekten de mahrum etmiş olur kendini.
Zaman gelir geçer böylece. Ablası ve eniştesi şikayetçi değildir zamanın geçmesinden. Ayşe aldığı maaşı onlara vermektedir. Arada üç-beş kuruş da memlekete anne ve babaya gönderildiğinden onların da sesi çıkmaz..
Günler derken aylar ve yıllar geçmeye başlar. Ayşe parmağında yüzükle iffetini teslim ettiği adamın karısını boşayıp kendisini istemeye gelmesini bekler durur.Levent ise yeni Ayşe’lerin-Fatma’ların peşindedir artık. Ayşe onun için öylesine bir anıdır sadece…
Ayşe bekler bekler. Başka yapabileceği bir şey kalmamıştır çünkü…
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Fikret bey,öyküyüokudum da niye seri roman tarzı yazmıyorsunuz diye soru sorasım geldi...Kalem güçlü,ne yaptığını da biliyor...öykülerde olsun romaqnlarda olsun kahramanların başına her türlü şeyler gelir...Ben de kendi öykülerimde öyle yapıyom çünkü.Önemli olan olayların yazım tekniği olarak seyri...Şöyel olsaydı da böyle olmazdı demek bana biraz basit geliyor...Bu yüzden de Aynur kardeeşime katılamayacam.kusura bakmasın...
Tebrikler...selamlarımla dost...
Erzurum'un bir köyünden gelmiş, onaltısında saf, temiz duygulu bir kız Ayşe...Koskoca İstanbul'a geliyor, daha önce hiç görmediği bir ortam, hiç tatmadığı duygular...Cahil, evli mi? değil mi? bunu bile araştırmaya gerek duymadan kanıveriyor...
Yok mu böyleleri? Dolu...Bu kızımız onaltısında kanmış, daha niceleri var ki yaşını başını almış ama hâlâ iki çift güzel söze kanan...Ve böyle erkekleri merak ederim hep, gece yattıkları zaman nasıl vicdanları rahat bir şekilde uyuyabiliyorlar? Kendi bacısına, karısına zarar verenlere aslan kesilirler ama gencecik kızların hayatlarını düşünmeden karartırlar...
Sevgi ve saygı ile
Benim hic anlayamadigim birsey anne ve baba nasil kizini gönderiyor.
tamam gerci kizkardesinin evine gönderiyor ama ben kesinlikle dogru bulmuyorum.
Buraya Almanyaya dahi cocuklarini akrabalarinin yanina gönderenler var.
Öne sürdükleri calissin orda hayatini kurtarsin felan...
Hayati perisan edilenlerde oluyor iste böyle.
Saniyorum ki bu yillar önceki bir yasanmislikdir.Köyden gelen bir genc kiz.
Saf yürekli kanar tabi.
Birde erkekim dye gezip evinin ceyranini ödemekden aciz düsük adamlarda var.
Disarda gören adam sanir.Halbu ki cigeri bes para etmez.
Ama etme bulma derler onunda kizlari vardir.
Yüreginize saglik.
Cok konulara deginir insan bu yazinizla.
sonsuz saygimla.
hicbitmez tarafından 4/21/2010 11:03:05 AM zamanında düzenlenmiştir.
Hayatın akıl ağırlıklı yaşanmasını savunurum, her zaman. Ama bu savunmayı 51 yaşımda ve aldığım eğitim sonucu söylüyorum. Oysa gençlik yıllarımın erken döneminde akıl / duygu ile yaşamanın farklılığından habersizdim. Duygu mutlak hakimiydi kararlarımın.
Çevremde ki genç kızların konuşmalarına kulak misafiri oluyorum, zaman zaman. Evlilik, aşk, vs. Üstelik çoğu üniversite mezunu ve yaşları 25-26. Yazınız geçmiş günlere ait, anladığım kadarı ile. Gerçi bugüne ait de olsa yaşandığı çevre ve kültürel alt yapı ile yine de farklı bir öykü çıkmazdı ortaya. Yaşanmıyor, yaşanmaz, olmaz demek gerçeği inkardan başka hiç bir işe yaramaz. Yaşanıyor, yaşanacak. Ne yazık ki...
Anlatımınız yine harikaydı Fikret Bey. Kutluyorum. Saygılarımla
Eser Aslanlı tarafından 4/21/2010 11:06:14 AM zamanında düzenlenmiştir.
Bazen düşünüyorum da Fikret Bey, sizin de başınızdan hiç bir normal olay geçmemiş. Hayatın ne kadar akla sığmaz olayı varsa tanık olmuşsunuz. Ben bu tür kızlara hiç üzülmüyorum. Allah beyin denen bir organ vermiş insanlara,hayvanlar gibi alık olmasınlar diye. Yok küçükmüş yok kanmışmış...Anneyi babayı çiğneyip yutan, sonuçlarına katlanacak elbette. Şimdiki neslin kızından da erkeğinden de birşey olmaz...Hemen hepsi akılları bir karış havada geziyorlar. Her gün neler görüyorum da kendi kızlarımın akıbeti için için ağlıyorum.
Allah bütün insanlara özellikle de gençlere aklı selim olmayı nasip etsin...Zor işimiz zor...
aynur engindeniz tarafından 4/21/2010 10:31:17 AM zamanında düzenlenmiştir.
aynur engindeniz tarafından 4/21/2010 10:31:53 AM zamanında düzenlenmiştir.
Bu adama çok şey söylemek layık gelir ya neyse.Böyle utanmazları salıvermemek lazım.İbret/i alem için asacaksınki geride yapmaya hazır olup genç kızların duygularıyla oynamaya çalışanlara ders olsun.
Güzel bir yazıydı akıcı ve duru.Sanırım devamı yok bunun .Saygılarımla.