- 4442 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
VARLIĞIMIN KIYMETİ...
Merhaba,
“Uzun uzun yaz” demiştin bana. Şimdilerde alışkanlığım, Word de yazmak oldu. Sanırım böyle daha kolay döküyorum, içimi. Bir öykü, deneme ya da anı yazar gibi. Değişiyorum galiba? Kendimi enikonu edebiyatçı sanmaya mı başladım, nedir? Ya da düşük çenemle sığamıyorum e-mailin çerçeveyle sınırlanmış sayfasına.
Aklımdan türlü düşünceler geçiyor. Hangisini seninle paylaşayım? “Hepsini” deme. Öyle çoklar ve öylesine dağınıklar ki… Ben bile sayamıyorum, toparlayamıyorum. Hayatla ilgili bir sorunum yok, şükür. Verebileceğinin en güzellerini veriyor, bana. Yaşatacağı mutlulukların en değerlilerini yaşatıyor. Gerçi bu konuda biraz kendince davranıyor ama olsun.
Hal böyle olunca, akıl boş kalıyor. E bir şeyler üretmek, düşündürmek lazım. Yoksa pas tutacak. Işıltısını kaybedecek, yılların eşliğinde. Ben de kendimi düşünüyorum. Dünde ki; ben. Bugünde ki; ben.
Değiştim. Gerçekten. Gerçi değişim benim sayemde olmadı. Hayatıma giren-çıkanlar sağ olsunlar. Çok emekleri var, değişimim konusunda.
Bana göre, sertleştim. Onlara göre, akıllandım.
Bana göre, kaybettim. Onlara göre, kazandım.
Bana göre, duygusuzlaştım. Onlara göre, olgunlaştım.
Gülümsüyorsun. Görür gibiyim. Yok, sana bir gönderme değil söylediklerim. Eskiden olsa; haklı olurdun. Ama şimdi, yanılıyorsun. Keşke haklı olsaydın, yine…
Bu halimi sevmedim. Sevmiyorum. Bu kadar düz. Bu kadar, umursamaz. Bu kadar, vurdumduymaz. Bu kadar, hissetmez. Bu kadar, sığ yaşamak bana göre değil / miş… İçim, isyanlarda. Ama çare yok. Böyle istiyorlarsa, öyle olsun.
Geçtiğimiz gün bir söz okudum: Varlığımın kıymetini bilmeyeni yokluğumla terbiye ederim.
Durdum. Düşündüm. Güldüm. Sustum…
Varlığımın bir kıymet olması. Birinde kıymetli olmak. Bunu hissetmek, hissettirilmek. Belki olmuştur, olmuşumdur. Ama önemli olan benim; “ Olmamışım, olmadım “ demem değil mi? Anlatmaya çalışanlar, kendi dillerini kullandılarsa ve ben anlayamadıysam; suç kimde? Şimdi bak, bu neye benziyor biliyor musun? Diyelim ki ben, bir Fransız’a âşık oldum. Adam, kendini paralıyor. Sayfalar dolusu aşk sözleri söylüyor. Ben de ses yok. Neden? Fransızca bilmiyorum ki…O zaman ne yapacak? Nasıl anlatacak? Davranışlarıyla. Ben anladığımı nasıl anlatacağım? Davranışlarımla. Demek ki neymiş? Sözü destekleyen eylem yoksa âşık ne yapsın?
Yokluğumla terbiye etmek: Abi, kimi terbiye ediyorsun? Kendi doğruluğuna inanmış bir insanı, nasıl terbiye edersin? Zaten çekmiş gitmiş. “ Uğraşamam “ demiş. Ne kalmış ki, neyini terbiye edeceksin? Körkütük inanmış kendi doğruluğuna. Sen, zaten yoksun aldığı kararda. “ Yokluğu benim için ne demek?” diye bir muhasebe yapmamış ki… Ya da yapmış, sonuç “ Hiç “ çıkmış. Sal ipini, rahvan gitsin…( bu söz yanlış anlaşılmaz, umarım )
Yani diyeceğim o ki; insanlar sen de bir yığın kusur buluyorlar. Eleştiri yağmuruna tutuyorlar. Seni sen yapan, her neyin varsa; “Yanlış” diyorlar. Kesiyorlar, yontuyorlar, buduyorlar. Sonra da çekip, gidiyorlar.
Geride bir “”Sen” kalıyor ki; soğanı katık etsen yenmez. Tatsız, tuzsuz, yaşıyor mu, ölü mü? Belli değil. Ucube gibi bir insan. Bir kadın. Kendin bile tanıyamıyorsun, taşıyamıyorsun, sevemiyorsun. Öyle bir yaratık.
Sizlere göre, akıllanmış. Bana göre, sertleşmiş..
Sizlere göre, kazanmış. Bana göre, kaybetmiş..
Sizlere göre, olgunlaşmış. Bana göre, duygusuzlaşmış…
Gerçekten kavanoz muş bu dünyanın dibi…
Not: Bu mektubu sevdim.” Bana özeldi hani? “ demezsen, yayına koymak isterim.
Sevgilerimle.
Eser Akpınar
İzmir
19.04.2010
YORUMLAR
Eser Akpınar
''..Geride bir “”Sen” kalıyor ki; soğanı katık etsen yenmez. ''
Ben bu sözü çok sevdim Eser, ekmekle soğanı, ne tatlı olur yemesi. Demek ki kalan öyle yavan kalmış ki, soğanla falan yenmeyecek...
Çok güzel bir mektuptu. Aynı zamanda iç dökmeydi. Paylaşım için teşekkürler..sevgilerimle...
Eser Akpınar
uSTA KALEM,İYİKİ VARSINIZ...SİZİ OKUMAKTAN MUTLULUK DUYMAKTAYIM...
ANKARAYA GELMENİZİ İSTİYORUM...SİZİNLE TANIŞMAK BİR ŞEREFTİR BENİM İÇİN...
SEVGİMLE VE SAYGIMLA KALINIZ...
Eser Akpınar
Başka bir toplantıda, inşallah...
Saygım sonsuz...
Eser Akpınar
Saygılarımla
Yani diyeceğim o ki; insanlar sen de bir yığın kusur buluyorlar. Eleştiri yağmuruna tutuyorlar. Seni sen yapan, her neyin varsa; “Yanlış” diyorlar. Kesiyorlar, yontuyorlar, buduyorlar. Sonra da çekip, gidiyorlar.
Kısa zamanda hayranınız oldum desem yalan olmaz...Sizi okumak insana bambaşka mutluluk veriyor...
Kutlarım Ese Hanım sizi...Bu yazının güne gelmesini yürekten isterim...
selam ve saygılar efendim...
Eser Akpınar
Saygılar
hiç değilse bir kaç gün ara ver hergün yazarsan...tüm günün yazıları sizin olacak...bizlerde nalmı toplayalım yani....bir latife yaptık.....alınmayasın sakın.....bu kalemi çok seviyoruz.....durmayın her gün yazın.....saygılar eser hanım
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum. Saygılarımla.
Canımmmmm benim, harika bir yazıydı. Okurken düşündürdü epeyce bir. Kalemini okumayı seviyorum. Tebrik ve sevgilerimle
Eser Akpınar
Güzel bir mektup. Çok severim mektup yazmayı da okumayı da...
Mektupta bir tezat var ama. Yazr hem dünyayla barışık ve çok mutlu olduğunu söylüyor, mektubunun sonunda ise kendinden, en azından yeni halinden duyduğu derin huzursuzluğu dile getiriyor...Demek ki mektuba başlarken mutlu olduğu düşüncesindeydi. Ama duygular derinlerştikçe, kendiyle sohbeti samimileştikçe aslında hiç de sandığı kadar huzurlu olmadığını fark etti...Çünkü hep öyle olur zaten...
Beğenerek okudum her zamanki gibi...Tebrikler 10 puan...Çünkü içinde, orjinal söylemler buldum...Okuduğum diğer pek çok yazı gibi basma kalıp değil. Bir yazıda aranması gereken en önemli özellik önce orjinallik sonra da duygudur bence. İkisi de mevcut yazınızda...
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum Aynur Hanım. Saygılarımla.
''..Geride bir “”Sen” kalıyor ki; soğanı katık etsen yenmez. ''
Ben bu söze takıldım. İlk defa duyduğumu sanıyorum ve dikkatimi çekti doğrusu..
Eser Akpınar
Saygılarım ve teşekkürlerimle Fikret Bey.
mektup çok içtendi, kendime yazılmış gibi okudum...
hem akıllandık&olgunlaştık, hem de sertleştik&duygusuzlaştık;
hem kazandık, hem de kaybettik aslında...
Eser Akpınar
Teşekkürlerimle. Saygılar
Yazılarınızı çok beğenerek okuyorum Eser Hanım hayatın içinden yazıyorsunuz, duyguların dili oluyorsunuz. İnsanın karakteri ne ise o kalıyor ama yaşanan tecrübeler hayata bakış açısını farklı kılıyor bu da genelde insanın kendisine acı verilmesini istememesinden kaynaklanıyor. Ben bunu farkettim ilerledikçe yıllar...Kimsenin kalbini sebepsiz yere kırmıyorsam bunu başkasının yapmasına da izin vermiyorum. En azndan bunu başarmaya çalışıyorum.
Düşündürücüydü yazınız yine... Hem özel hem de çok güzeldi. Sevgilerimle....
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum, güzel görüşleriniz için. Sevgilerimle
Eser Akpınar
Sevgiler değerli dost yürek...
İyi ki yayına koymuşsunuz, yine zevkle okudum.
Yaşadığımız acı tatlı tecrübeler değil mi bizi olgunlaştıran...Örneğin; eskiden bir ölüm haberi benim dünyamı yıkarken, şimdi dünyanın kanunu gözü ile bakabiliyorum...Bu da sanırım çok yakınlarımı vakitsiz kaybetmemden ileri geliyor.Yani evet duygusuzlaşmaktan ziyade mantık ön plâna çıkıyor...
Evet, geriye dönüp baktığımızda, kaybettiğimiz belki çok şey var gibi görünüyor olabilir...Ama ben hayatta kaybettiğime asla inanmıyorum.Aksine çok şey kazandım, kazandık...
Sevgilerimle
mavideydisevgi tarafından 4/21/2010 12:36:26 AM zamanında düzenlenmiştir.
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum. Sevgilerimle