- 640 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Tarihi Olmayan Hüzünler
Mutluyum; Saat hesabı yapmadığım tarihsiz günlerdeyim, çünkü iki yıldır ilk kez on gün de olsa tatil yapma imkanı buldum. Bir avarelik çöktü üzerime… Keyifli bir kahvaltının ardından kitabımı aldım, sahildeki çay bahçesine gideceğim. Denizi izleyerek belki bir şeyler yazarım’ın telaşı içinde koyuldum yola…
Yolumun üzerindeki heybetli kiliseye daha dikkatli bakıyorum, Karşıyaka’nın meşhur çarşısında vitrinler cıvıl cıvıl. Zamanı kuyruğundan yakalamak istercesine hızlandım sonra sola dönüp deniz kıyısında dolaşan kalabalığa katıldım.
Sahilin mis gibi kokusunda rüzgar konuşuyor kulaklarımda. Ne dediğini anlamıyorum ama dinliyorum yine de… Eğilip yerden çakıl taşı alırken bir çocuğa gözüm takılıveriyor. Elinde boya sandığı ve solgun gözleriyle. Oysa bu yaşta tatlı bir ışıkla çiçekler açmalı ve kelebekler uçmalıydı gözlerinde… Yaklaştım… Belli ki susmasını öğretmişlerdi ona susup çalışmasını… Büyümüş de küçülmüş bir adam gibi çocukluğunu yaşamadan yarınlara karışıyordu. Onu dikkatle izlediğimi fark edince bana baktı ve gülümsedi o gülüşü elimden geldiğince uzun tuttum aklımda çünkü çok az gülüyordu. Ara sıra da tek başına ayakları üzerinde durma zorunluluğunu unutup karıncalarla oyuna dalıveriyor…
Tasalı gözlerinde her akşam babası bir kez daha ölüyor ve yüreğinin baba açlığı yansıyor gözlerine. Ellerindeki acılarla umutlara tutunuyordu karanlıklarında… Yoksulluğun askerleri kuşatırken evlerini, her gün yeniden sevmeye çalışıyor annesinin sesinde hayatı… Kim bilir ne kadar zamandır sıcak ekmek görmemiş çünkü bir gün öncesinin ekmekleri daha ucuz satılıyor fırında… Hiç bilmemiş oltanın ucundaki mercan balığının tadını… Onun tek bildiği anneciğinin elleriyle çizdiği zeytin ve bir gün öncesinin ekmeği, hayatın bayatlığında… Ağır ve ılık bir içlenişin içinde oltasının ucuna iliştirdiği hayatı hüznün gözbebeklerine atmış hep… Hep gözyaşı yakalamış…
Bu kadarı yeter gibi geliyor bana… Gönlüm razı değil… Kendimi yorgun ve üzgün hissediyorum. Ayağa kalktım. Eline tutuşturduğum kağıt parçası bugünlük midesini ısıtacak bir şeyler almasına yetecekti ama ya yarın… Yarın ne yapacaktı… Tek bir söz söylemeden yanından ayrıldım. Cansız bir güneşte benim de yüzüm soldu sonunda. Hayat tatsız tuzsuz bir karnaval gibi geçerken gözlerimin önünden hali vakti yerinde olan insanların oturduğu sokaklara yöneldim… Rasgele yürüyorum önümde otomobil ışıkları çevremde insanlar var ama hiç birini görmüyorum… Dönüş yolunda vitrinlerin çekiciliği kalmadı pek… Seçkin silik insan yüzleri gördüm yeterince şimdi satırlarımda bugüne tekrar düşüyor, unutmak istiyorum…
26/08/2007
Ayşegül TEZCAN
YORUMLAR
İZMİR'İN GÜZEL KARŞIYAKASI'NDAN YAZDIĞIN BU YAZI NEFİSTİ.ELLERİNE SAĞLIK:))
Tek bir söz söylemeden yanından ayrıldım. Cansız bir güneşte benim de yüzüm soldu sonunda. Hayat tatsız tuzsuz bir karnaval gibi geçerken gözlerimin önünden hali vakti yerinde olan insanların oturduğu sokaklara yöneldim… Rasgele yürüyorum önümde otomobil ışıkları çevremde insanlar var ama hiç birini görmüyorum… Dönüş yolunda vitrinlerin çekiciliği kalmadı pek… Seçkin silik insan yüzleri gördüm yeterince şimdi satırlarımda bugüne tekrar düşüyor, unutmak istiyorum…
seçkin olmayan girgin insanları görsek
içten
sevgiler