- 456 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kurtuluş, Kuran Ahlakının Yaşanmasında!
Kuran ahlakının temelini oluşturan güzelliklerin başında hiç şüphesiz müminler arasında yaşanan birlik, beraberlik, fedakârlık, dayanışma, koruyup kollama ve benzer özellikler yer alır. Kuran ahlakının yaşandığı toplumlarda insanlar sevgi, barış ve hoşgörüye dayalı, huzurun hâkim olduğu bir yaşam sürerler. Bu tür özellikler sergileyen toplumlar her zaman diğer toplumlara göre daha hızlı bir gelişim gösterirler. Çünkü toplum içinde birlik ve beraberlik sağlandığı takdirde bireyler, güç ve enerjilerini kavga, çatışma, savaş ve fitneye değil, barış, hayır ve güzelliklere yönlendireceklerdir. Allah, hayır için birlikte çalışanları Kendi katından bir yardım ile müjdelemiştir. Bu nedenle Allah müminlere, birbirleriyle çekişmemelerini, yoksa güçlerinin gideceğini ve zayıf düşeceklerini bazı ayetlerinde hatırlatmıştır. Bu ayetlerden biri şöyledir:
Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 46)
Tartışma, kırgınlık, alınganlık, nefret gibi özellikler, şeytanın insanlara telkin ettiği kötü ahlak özelliklerindendir. Müminler bu tür kötü ahlak özelliklerinden, şeytanın telkin ve vesveselerinden, Kuran ahlakına uygun yaşayarak korunurlar. Rabbimiz bir Kuran ayetinde, “Nefisler ise ’kıskançlığa ve bencil tutkulara’ hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik yapar ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Nisa Suresi, 128) buyurarak, tüm insanların aslında bu tür özelliklere elverişli olduğunu, “Kim nefsinin ’cimri ve bencil tutkularından’ korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır. (Haşr Suresi, 9) ayeti ile de bu özelliklerden korunanların kurtuluşa ereceğini bildirmiştir.
Salih bir Müslüman, kardeşinin başarılarından kıvanç duyar ve Allah’a hamd eder. Rekabet, karşısındakini geçme veya yok etme mantığı ile hareket etmek ise, Kuran ahlakına uygun yaşamayan toplumların içinde oldukları, insana sadece eziyet veren bir ruh halidir. Kıskançlık ve kendini üstün görmesi nedeniyle Allah’a isyan eden ve kovulan şeytan, bu çirkin özelliğini insanlara bulaştırarak, zayıf karakterli insanları kendi safına çekip onlarla ittifak kurmuştur. Allah’ın Salih kulları arasındaki birliği bozmak için bu ittifakı her zaman kullanmış ve kıyamete kadar da kullanacaktır.
Ancak şeytan ve yandaşlarının, “Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek” (Fatır Suresi, 43) müminler arasındaki birliği bozmak için çaba harcarken unuttukları çok önemli bir gerçek vardır. Allah’ın rızasını kazanmak için yaşayan müminler, zorluk anlarında kenetlenmiş bir bina gibi dirayetli olur ve saf bağlayarak şeytan ve yandaşlarına karşı mücadele ederler. Bu gerçek bir Kuran ayetinde şu şekilde açıklanmıştır:
Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever. (Saff Suresi, 4)
Allah Kuran’da “İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.” (Enfal Suresi, 73) ayeti ile müminler arasındaki dayanışma ve yakınlığın önemini bizlere bildirmiştir. Müminler Kuran ahlakı ile yaşarken, bu ahlakın tüm dünyaya yayılması amacıyla Allah’ın izni ile ellerinden geleni yaparlar. Bu süreçte müminler, Allah’ın dinine yardım etmek için aynı amacı paylaşan ve dünyevi pek çok çıkardan vazgeçip yalnızca Allah rızası için çaba sarf eden kardeşlerine karşı son derece düşkün olurlar. Aralarını açmak isteyen şeytanın izlediği her adımı Rabbimizin merhameti ile ayetlerden öğrenir ve daima şeytandan Allah’a sığınırlar.
"Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır." (İsra Suresi, 53)
Beraber olmaktan mutlu olan ve aynı özellikleri taşıyan insanlar genelde bir arada olurlar. Bu insanlar bir araya geldikleri zaman mutlaka keyif aldıkları ortak konulardan konuşup vakit öldürürler. Futbol sevdalısı futbol konuşur, sanat sevdalısı sanat konuşur, para sevdalısı para konuşur. Allah sevdalısı olan müminler ise bir araya geldiklerinde Allah’ı konuşur, anar ve O’nun dinini yaşayan diğer Allah âşıklarına merhamet eder ve derin bir sevgiyle bağlı olurlar. Bilirler ki yeryüzündeki fitne fesat ve tüm kötülükler, ancak müminlerin arasındaki bu güçlü tesanüd ile aşılır.
Uzun süre çürümeden kalabilen meyvelerin bulunduğu sepette bir tane çürük meyve olsa, bu çürük önce çevresindeki meyvelere, ardından da bütün sepete hızla yayılır. Müminler de birbirlerini ve Allah’ı veli edinir, dünya ehline meyl etmezse, meyvenin çürüğü misali şeytanın vesvese ve telkiniyle içlerini çürütmezler.
Mü’minler, mü’minleri bırakıp da kâfirleri veliler edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allah’tan hiçbir şey (yardım) yoktur. (Ali İmran Suresi, 28)
Allah’ın ilmi ile “V” şeklinde uçan kuşları düşünün. Kuşlar bu uçuş şeklinde, birlikte hareket ederek % 70 enerji tasarrufu sağlarlar. Bu durum onların, gitmeyi hedefledikleri noktaya daha çabuk ve daha az enerji ile gitmelerine neden olur. Aralarında yalnız hareket etmek isteyen bir kuş olursa, diğerlerinin vardığı noktaya belki hiçbir zaman ulaşamayacaktır. Beraber hareket etmek ve aynı amaca kilitlenmek işte bu kadar önemlidir.
Müslümanlar arasında mezhep, uygulama ve fikir anlamında bazı farklılıklar olabilir. Ancak bu farklılıklar bütün Müslümanların din kardeşi olduğu gerçeğini değiştirmez. Müslümanların yapması gereken şey, Allah’ın emri ve İslam ahlakının gereği olarak tesanüdü korumak, güçlendirmek ve daima birlik ve beraberlik duyguları ile hareket etmek olmalıdır. Bu tavır, İslam ahlakının tüm dünyaya yayılmasına vesile olacak ve müminlerin küfüre karşı galip gelmesini sağlayacaktır.
“Kim Allah’ı, Resûlü’nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah’ın taraftarlarıdır.” (Maide Suresi, 56)