YURT SEVGİSİ
TÜRKİYE’M
Çağlar ırmakların ,soğuk suların.
Çok güzeldir körfezlerin ,koyların.
Biraz da çoğalsa demir yolların.
Cennet yurdum Anadolu’m Türkiye’m!
Denizlerin Karadeniz,Marmara,
Başkentindir eşsiz güzel Ankara.
Şifa bulur sende her türlü yara.
Cennet yurdum Anadolu’m Türkiye’m!
Adana’da vardır güzel bağların.
Erciyes ve Nemrut eşsiz dağların.
Adını andıkça coşar çağlarım.
Cennet yurdum Anadolu’m Türkiye’m!
Tatlı ve tuzludur derin göllerin.
Hiçbir yerde yoktur ıssız çöllerin.
Ne olur olmasın azgın sellerin!
Cennet yurdum Anadolu’m Türkiye’m!
(Müfit Aksakal)
Öğretmenimiz yukarıdaki yurt sevgisini anlatan şiiri okuduktan sonra dedi k:
Sevgili çocuklar!
Bir ulusun üzerinde yaşadığı toprak parçasına yurt,aynı yurt toprağında yaşayan araların-
dil,tarih,kültür birliği olan insanların oluşturduğu topluluğa ulus denir.
Yurt sevgisi,sevgilerin en yücesi,en değerlisidir.Yurdumuzu korumak,daha zengin,daha
güzel ve güçlü duruma getirmeliyiz.Çünkü ulusumuzu,yurdumuzu korumak,geliştirip güzel-
leştirmek hepimizin görevidir.
Ulus ve yurt sevgisi bir bütündür.Yurdumuzu sevdiğimiz kadar ulusumuzu da sevmeliyiz.
Ben,hepinizin hem yurdumuzu hem de ulusumuzu çok sevdiğinizi biliyorum. Ulus ve yurt sevgisi hakkında konuşmak isteyen var mı?
Sınıfımızın en çalışkan öğrencilerinden biri olan Aysun,parmak kaldırıp söz aldı:
-Öğretmenim! Ben yurdumu da ulusumuzu da çok seviyorum.Babam on yıldır Almanya’da
çalışıyor.Yıllık izinlerini Türkiye’de yani bizimle birlikte geçiriyor.Geçen yıl yaz tatilinin baş-
ladığı ilk gün telefon etti. Sınıfımı geçip geçmediğimi sordu. Sınıfımı geçtiğimi ve takdirna-
me aldığımı söyledim. Çok sevindi.
-Aferin benim akıllı ve çalışkan kızım. Yaz tatilinin bir bölümünü yanımda geçirmenizi is-
tiyorum.Hazırlanın ve annenle birlikte en kısa zamanda gelin dedi.
Babamın söyledikleri beni heyecanlandırdı. İlk kez Almanya’yı göreceğim ve çok özle-
diğim babama kavuşacağım için çok sevindim.
Annem yolculuk hazırlıklarına hemen başladı.İki gün sonra uçakla Almanya’ya gittik. Uçak
yoculuğunu çok sevdim.Uçağımız bulutların üzerinde bir kartal gibi süzülürken çok heyecan-
landım.Hava alanında bizi babam karşılayacaktı. Uçaktan inince çevreye baktım.Göklerde
dalgalanan Türk bayrağını ve Türkçe yazılan bir tabela göremeyince çok üzüldüm.Konuşu-
lanları anlayamamak üzüntümü daha da artırdı.Annemin de hem üzüldüğünü hem de kork-
tuğunu elimi sıkaca tutmasından anladım.İçimden bizi karşılamaya gelmeyen babama kız-
maya başladım. Öyle ya dil bilmeyen iki insan yaban ellerde yalnız bırakılır mı?Üstelik Al-
manlarla ne dil,ne tarih, ne yurt ne de kültür birlüğimiz var.
Annemle korkulu gözlerle çevreye bakıyorduk. Annem:
-Baban böyle durumlarda çok dikkatli ve titizdir. Şimdiye kadar çoktan gelmesi gerekirdi.
Acaba hastamıdır? Yoksa gelirken bir trafik kazası mı geçirdi? Haydi baban gelmedi.Getirdi-
ğimiz bir bavul dolusu Türk bayrağını almak için konsolosluğumuzun görevlisi neden gelme-
di,dedi.
Annemin bayrak sözünü duyar duymaz ,babamın telefonda söylediğini anımsadım.Babam
telefonda:
-Aysun,hava alanı çok kalabalık oluyor.Birbirimizi bulmamız çok zor olur.Sen göğsünde bir Türk bayrağı getir.Uçaktan inince bayrağı göğsünden çıkarıp salla.Ben sizi bulurum de-
mişti.
Hemen göğsümde taşıdığım rengini şehitlerimizin kanından almış olan ay yıdızlı al
bayrağımızı çıkarıp salladım. O anda babamın:
-Aysun!
-Leyla! diye seslendiğini duydum.
Bir dakika geçmeden babam yanımıza geldi. Kucaklaşıp özlem giderdik.Sevinç ve neşe
içinde babamın oturduğu eve geldik. Evin düzenini beyenmedim. Annemle birlikte evi istediğimiz gibi düzenledik.Babam da bize yardımcı oldu.Almanya’da kırk gün kaldık. Yaz
tatilinin bir an önce bitmesini istiyordum ki yurdumuz Türkiye’ye geleyim.Çünkü kırk günlük sürede yaşıtım olan hiçbir Alman çocuğuyla dost ve arkadaş olamadım.Nasıl olabilir-
dimki dilleri,gelenekleri,görenekleri bize hiç uymuyordu.Onların kendilerine özgü gelenek ve görenekleri vardı.
Bir akşam annem:
-Yavrum,yarınTürkiye’ye gidecğiz dedi.
Türkiye’ye gideceğiz sözünü duyduktan sonra nasıl bir çığlık attığımı anlatamam.Hemen
yolculuk hazırlığına başladım.İlk önce yattığım karyolanın karşısındaki duvara astığım Atatürk resmi ile Türk bayrağını aldım. Her ikisini de özenle bavuluma yerleştirdim. O gece
heyecandan uyuyamadım.
Sabahleyin,babam,annem ile beni hava alanına kendi arabasıyla getirdi. Babamla veda-
laşırken üzülüp ağladım. Babam:
- Üzülme yavrum!Yurdumuza gidiyorsun.İnsan kendi yurdunda kendi ulusuyla daha mutlu ve huzurlu yaşar.Onun için üzülme,dedi.
Yolculuğumuz çok iyi geçti.Uçağımız İstanbul Atatürk Hava Alanına inince çok sevindim.
Görevlilerin bizi güler yüzle karşılayıp hoş geldiniz demeleri bizi çok mutlu etti. Annem de ben de eğilip vatan toprağımızı öptük.
Kısa bir süre olsa bile Almanya’ya gitmiş olmam bende yurt ve ulus sevgisini daha da pekiştirdi.Şunu da anladım ki bir toplumun ulus olabilmesi için dil,kültür,yurt,tarih ve ülkü
birliğinin olması gereklidir.
Türkiye’ye geldikten iki gün sonra okula gittim Almanya’da yaşadıklarımı anlattım.Dil,
kültür,yurt ve tarih birliğinin ulus olmada çok önemli etkenler olduğunu vurguladım.
Öğretmenimiz:
-Arkadaşınız Aysun’un söylediği gibi dil birliği,tarih birliği,yurt birliği,kültür ve ülkü birliği
bir ulusu oluşturan ögelerdir.
İnsanlar,sevinçlerini,üzüntülerini, duygu ve düşüncelerini dille anlatırlar.Dil,insanların anlaşıp kaynaşmasını sağlayan en önemli etkendir.
Bir topluma özgü düşünce,davranış ve sanat yapıtlarının bütünü kültür birliğidir.Dilimiz,
geleneklerimiz,göreneklerimiz,türkülerimiz,oyunlarımız,alışkanlıklarımız kültürümüzü oluş-
turur.
Bireylerin gelecekle ilgili amaçlarının aynı olması ülkü birliğini,yurdumuzu sevme ve koruma duygusu ise yurt birliğini oluşturur.Bir toplumu oluşturan insanların geçmişlerinin
ortak olması ise tarih birliğidir.Hepimiz yurdumuzu ve ulusumuzu çok sevelim.Dil,din,renk,
ırk,cinsiyet ayrımı yapmayalım.Her zaman birlik,beraberlik ve dayanışma içinde olalım.Yur-
dumuzun ve ulusumuzun gelişip kalkınması için çalışalım.Bizlere bu yurdu bırakan ve özgürce yaşamamızı sağlayan başta Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimizi saygıyla ana-
lım. Gazilerimize de saydı gösterelim,dedi.
Müfit AKSAKAL
(Üzülme Öğretmenim,İstanbul 1999)