- 596 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
On yılda kaç kitap ?!
Yurt dışına gidenler bilirler. Gitmeyenler de gidip – gelenlerin hayran hayran anlattıklarından biliyorlar. Ben de hayran kalmıştım. İnsanlar ellerinde kalın kalın kitaplarla geziyorlar ve otobüs, tren vs. gibi her yerde her fırsatta kitaplarını açarak okumaya başlıyorlar. Onların günlük lugatında daha ziyade “Ne olacak bu dünyanın hali ?” sorusu var gibi görünüyor. Kendi meselelerini birçok alanda çözmüş olduklarına dair izlenim bırakıyorlar turist gözüyle bakıldığında.
Kitap okuyan insan ile okumayan insan, durgun sularda yüzen köksüz "nilüfer çiçekleri" ile; kökleri toprağın derinliklerini, dalları gökteki yıldızları kucaklayan "çınar ağaçları" gibidir.
Bugün “kahvehane” olarak hizmet veren mekanlar“kıraathane” yani “okuma ev” leri olarak hizmet veriyormuş bir dönem. Bizler o günleri göremedik. “Ne olacak bu memleketin hali ?” sorusu o günlerden bu günlere sorulup duruluyor. Zaman aşımına uğrayan bir soru oldu bu soru da artık. Öyle ya o zamanın okuyan, düşünen, soran, sorgulayan beyni ile bulunamayan bu sorunun cevabını, on yılda 1 kitap okuyan beyinlerimizle mi bulacağız? Yapılan istatistiklere göre ortalama olarak “10 yılda 1 kitap” okuyormuşuz!
Şehir kütüphanesine bir kez lisede öğrenci iken ödev yapmaya, bir kez de kızımla bir kitabı aramak için gittim. Şu sıralarda da eşimle her sabah giderek kitapların arasında kaybolmayı filan konuşup duruyoruz. Ama bu maalesef bir türlü gerçekleşemiyor. En azından hayalini kuruyoruz. İnsan yitiğini ararmış. Milletçe yitiğimiz on yılda en az kaç kitaptır dersiniz?
Son zamanlarda şehrimizde üst üste yeme içme yerleri açılıyor. “Her şey yemek içmekten ibaret değil” cümlesini çok değerli bir insandan duyduğum zaman irkilmiştim. Ya ruhlarımızın açlığı? Doyurulması gereken sadece midelerimiz değil. “Oku” ayeti ile başlayan, düşünmenin farz olduğunu, “hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu” mealindeki ayet ve “İlim Çin’ de olsa gidip alınız” hadisi ile sabitleyen, bir müslümanın kendisini nasıl donatması gerektiğine defalarca dikkat çeken bir inancımız var. Kendimizi en acımasızca sorgulamamız gereken konu belki de bu konudur.
Bazı büyük illerimizde "Kitap Cafe", “Okuma evi” adı ile açılan yerler insanları kitap ve kültür- sanat faaliyetleri ile buluşturuyor bir süredir. Neyi talep ettiğimiz tam da bu noktada önemli oluyor. İsteklerimiz eylemlere bu noktada dönüşüyor.
Her yaşa hitap eden, her kesimi kucaklayan, insanı düzelten, ufkunu genişleten, düşünce sistematiği kazandıran, kitaba bir adım da olsa yaklaştıran “Okuma ev” lerinin eski adı ile “Kıraathane” lerin yeniden ve artarak aramıza dönmesi bir hayal olmaktan çıktı artık günümüzde. Kahvehaneleri asli vazifelerine döndürecek sayısız projeler hayata geçirilmek için sabırsızlanıyordur belki de şu anda bir yerlerde.
Her mahallede bir okuma evi olsa fena mı olur ?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.