- 1033 Okunma
- 19 Yorum
- 0 Beğeni
KAATİL OLACAKTIM !
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Müebbetlik hayatımdan..
Yaş on sekiz olmuş.Köylerdeki seyyar sinemacılık hayatım devam ediyor. Kendime bakmasını bayağı öğrenmişim. Eski de olsa , artık kahve köşesi değil yatıp kalktığımız yer. İstiklâl Caddesi’nden giyiniyorum. Beyoğlu Bursa Sokak’taki Kuaför Niyazi’de yaptırıyorum saçlarımı. Her defasında yan koltuğumda tanınmış bir aktör oluyor genellikle. Ses mecmuasının her yıl açtığı aktörlük yarışmalarına katılmayı düşünmeye başlıyorum. Hatta film kiraladığım Bolat Film’in sahibi Süleyman Bolat film çekmeye başlıyor. Hülya Şengül ile, Gülgün Erdem’le baş rolü kendisinin paylaştığı filmler çekiyor. Tarihî Alkazar Sineması’nda filmleri gösterilmeye başlıyor. Bana da rol vermeyi düşündüğünü söylüyor. Havalardayım yani....
Sinema oynatmağa gittiğim Orhanlı Köyü’nde bir arkadaş cebinden çıkarttığı sustalı bıçağı ,hava olsun diye gösteriyor. O güne kadar hiç heveslenmemiştim bir bıçak sahibi olmaya. Nedense o gün, o bıçağa sahip olmak istedim. Üstelik utanmayıp istedim arkadaştan. Fakat hediye olduğunu söyleyip vermedi.
Bir kaç gün sonra film almaya gittiğimde, Karaköy alt geçidinden çıkınca varılan Selânik Pasajı’nın önündeki bir işporta tezgâhında o bıçağın aynısını görünce dayanamayıp satın aldım. Sarı , ince saplı, uzun bir çakı biçimindeydi. Sustalı falan da değildi aslında. O günden sonra sürekli yanımda taşımaya başladım. Galiba dönemin vurdulu - kırdılı filmlerinin, ben de etkisi altında kalmaya başlamıştım. Üstelik, artık bir oyuncu adayıydım.
Sinema oynattığım kahvelerin Jandarma baskınlarına karşı, sinema makinelerimin arasında saklıyordum bıçağımı. Çok önemli bir ihbar olmadıkça, bulunma ihtimali pek yoktu.
Köylerden birinde, bir gençlik kavgasına tutuştuğum yaşıtım olan bir genç, evlerine yatmaya gittiğimiz akrabamla yolumuzu kesti. Akrabam da benim yaşımdaydı ama kavga edebilecek, hatta bizi ayırabilecek biri bile değildi. Üstelik yolumuzu kesen çocuk, neredeyse ikimiz kadar ağır ve cüsseli idi. Üstelik karanlıktı.
Bıçağım aklıma geldi. Vurmayı asla aklımdan geçirmedim ama kendimi korumam gerekiyordu. Arkamı dönüp elimi cebime attığımda çoktan saldırmıştı bana. O arada beş yerinden bıçaklamışım çocuğu. Biraz sonra yetişip ayırdılar. O arada kazağının önünde kan lekesi görünce paniğe kapıldım. Beş bıçak attığımın farkında değildim ama kan görünce, bıçağın değmiş olduğuna inandım. İri vücutlu olduğu için, ilk anda o da anlamamıştı. Beni uzaklaştırdılar oradan.
Benden hemen sonra yere yığılmış. Hastahaneye zor yetiştirmişler. O gece akrabalarım beni oradan kaçırıp Soğanlık’taki ablamın evine götürdüler. Ağabeyim ile dayımın oğlu ilgilendiler benimle. Çocuk komada yatıyormuş. Bıçağımı alıp sakladılar. Jandarma komutanı ile görüşmüşler. Teslim olmama karar verdiler.
Hiç korkmuyordum. Galiba filmlerin bendeki etkisi iyice belli olmaya başlamıştı. Sanki vatan kurtarmış kahraman gibi hissetmeye başmıştım kendimi. Çünkü kendimi korumuştum ben. Yani nefsi müdafaa idi benimkisi. Ben vurmasam belki de o beni vuracaktı.
Hiç korkmadan teslim oldum jandarmaya. Olayı olduğu gibi anlattım. Sadece bıçağımı o anda panikleyip attığımı söyleyip teslim etmedim. Film kesmek için kullandığım çakı olduğunu söyledim.
İfademi alıp savcılığa sevk ettiler. Tutuklanıp hapishanenin yolunu tuttum.
(Devamı ; Burası Paşakapısı )
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Karakolun kapısından döndüğüm günün ertesinde, sonunun hapishane ile biten anı yazımın seçki ilân edilidiği sürprizi ile karşılaştım..
Hayat benimle dalga mı geçiyor nedir ?
İleride, anılarımda yerini alacak önemli bir sürpriz benim için.
Tüm dostlara ve yönetime teşekkürler.
Fikret bey bir iki günlük bir ayrılıktan sonra tekrar gedliğimde yine bize dersler veren bir yazı ile karşılaşmak güzeldi. Bazen hiç istemediğimiz halde,başımıza öyle işler geliyor ki kendimizi bir an içinde parmaklıklar ardında görüveriyoruz. Oysa hangimiz ister ki böyle bir durum ile karşı karşıya kalmak.
Yine güzel bir yazı idi. Kutluyorum kaleminizi ve saygılar yüreğinize
Bu tarz anı anlatımları biraz sıkıcı oluyor okunurken ama yine de iyi.Farklı anlatım biçimleri denesen?..