- 1086 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YAZIM KILAVUZU-2005
DİL DERNEĞİ’nin hazırladığı "Yazım Kılavuzu"nun yeni baskısı çıktı. Doğrusu önceki baskıdan bugüne kadar geçen üç yıllık sürede bu konuda çok hararetli tartışmalar vardı. Dil Derneği, tartışmalı konulara ve sorunlara çözüm getirebilecek miydi? Eski baskıdaki kimi yanlışlıkları ve eksiklikleri giderip TDK’nin en çok eleştirilen yetersiz tutumu karşısında kamuoyunun beklentilerini karşılayabilecek miydi?
1) Yazım Kılavuzu, bilgisayar terimi olarak kullanılan "chat" kavramını dilimizin yerleşmiş yazım kurallarına uyarak ilk kez "çet" biçiminde aktarmış ve bu yönüyle "çet" sözcüğü ilk kez bir yazım kılavuzuna doğru biçimde aktarılmıştır. Öğrencilerime yıllardır bu gerçeği aktarmaya çalışırken büyük bir sıkıntı yaşadığımı ve sözcüğün bu biçimdeki yazımını benimsetmekte bayağı sıkıntı çektiğimi belirtmeliyim.
2) Kılavuzun "GİRİŞ" bölümündeki yazım kuralları yerleşmiş yazım anlayışımıza her yönden en uygun yazım kılavuzudur. Yapıtın titiz bir çalışma ürünü olduğu ortada. Ne var ki kimi yanılgılar da yok değil. Nedir bu yanlış ve eksiklikler?
a) Yapıtın 14 ve 25. sayfalarında şöyle denmektedir:"Sonunda SERT ÜNSÜZ bulunan kimi özel adlar, ünlüyle başlayan bir ek aldıklarında söyleyişte beliren yumuşama yazımda gösterilmez: Bülent’e (BÜLENDE/okunur)...Tokat’a (TOKADA/okunur)"
Burada öncelikle anlatımın daha açık olması için "sert ünsüz" teriminin yerine "süreksiz sert ünsüz" denmesi daha uygun olurdu.Bir nokta daha var ki o da şu: Açıklamayla ilgili örneklerin bazılarında bir yanılgı olduğunu düşünüyorum:Biz günlük konuşmalarda özel ad olan Bülent ve Tokat sözcüklerine ünlüyle başlayan bir ek getirdiğimizde sözcüklerin sonundaki "t" seslerini yumuşatır mıyız yoksa bu bir dalgınlık mı? Bu örnekler üzerinde tekrar düşünmekte yarar var sanıyorum.
b) 15. sayfada: "Son hecesinde kalın ünlü bulunmasına karşın, sonundaki ünsüzün inde oluşu nedeniyle kimi yabancı kökenli sözcüklerin aldığı eklerdeki ünlülerin ince yazılıp okunması: EMLAK,
-Kİ, ideal-li,ekol-lü...biçiminde gösterilmiştir." denmektedir.
Yine bir dalgınlık olarak düşünebileceğimiz "emlak" sözcüğü yanlışlıkla burada aktarılmış ve örneklenmiştir. Neden? Çünkü bu sözcüğün sonundaki "k" ünsüzü ince okunmamakta, yalnızca içsesteki "l" ünsüzü ince okunmaktadır ve bu nedenle bunun doğru yazımı "emlak-ı" biçiminde olmalıdır.
c)Kitabın "Ünsüz Uyumları" başlığı altında 24. sayfada verilen "b" maddesindeki açıklama yanlış olmamakla birlikte sanki Türkçede sertleşme kuralının dışında bir de yumuşak ünsüz uyumu varmış gibi bir izlenim uyandırmaktadır. Bu yüzden bu maddeyi gereksiz gördüğümü belirtmeliyim. Zaten başlığa dikkat edilirse "Ünsüz Uyumları" denilerek de okuyucuda sanki birden çok ünsüz uyumu varmış gibi bir izlenim bırakılmaktadır. Bu yönden bu bölümdeki bilgilerin sonraki baskılarda göz önünde tutulması gerekmektedir. Çünkü hepimiz biliyoruz ki yumuşak ünsüzlerden sonra sert ünsüzle başlayan bir ek gelebilmektedir. Yani "yumuşak ünsüzlerin uyumu" diye bir kural yoktur: gelir-se, belir-ti, şırıl-tı, dön-se...
d)34. sayfada "Yabancı Özel Adların Yazımı" başlığı altında 1. maddede verilen bilgi doğrudur ancak bazı örneklerin "yerleşmiş yazım biçimleri olduğu tartışma götürür. Örneğin, Shakespeare’in "Şekspir", Washington’un "Vaşington" biçiminde, Cannes sözcüğünün de "Kan" biçiminde yazılması önerilmektedir. Merak ediyorum "Cannes Film Festivali" mi daha çok yaygındır yoksa "Kan Film Festivali" mi? Bunları yeniden düşünmenin yararlı olacağı kanısındayım.
e) 42. sayfada "Gün Bildiren Tarihlerin Yazımı"nda önerilen sekiz yazım biçiminin yazımda yeni karışıklıklara yol açacağı açıktır. Oysa yazım biçimlerini kısmak öğrenmeyi hızlandıracağı için daha pratik bir yoldur. Yazım Kuralları, öğrenilmesi kolay kurallar olmalıdır.
Bize önerilen yazım biçimleri şunlardır:
22 Mayıs 2005
22.V.2005
22.5.2005
22/5/2005
22-5-2005
01/09/2005
01.09.2005
01-09-2005
Şimdi kaygım şu: Ya birileri "22/V/2005" gibi farklı yazım biçimlerini yaygınlaştırırsa? Oysa yukarıda önerilen yazım biçimlerinin en yaygın üçü alınıp bunlar öğretime ve kullanıma sunulabilirdi:
22 Mayıs 2005
22.5.2005
22/5/2005
f)48. sayfa, 3. maddede verilen:"Sözcük türünün değişmesiyle kurulan bileşik sözcüklerde, bileşiği oluşturan sözcükler hangi sözcük türünden olursa olsunLAR ad soylu bir öğe gibi kullanılırLAR: .....HOŞBEŞ,GÜNÜBİRLİK,ÜSTÜNKÖRÜ" ifadesindeki özne yüklem uyumsuzluğu gözden kaçmıştır. Sonraki baskılarda düzeltilebilir bir hatadır bu. Yukarıda verilen "hoşbeş", "günübirlik", "üstünkörü" örneklerinin "tür değişmesi"nden çok, "anlam kaymasıyla oluşan bileşik sözcükler"e örnek olabileceğini düşünmekteyim. "Tür kayması yoluyla oluşan bileşik sözcükler" şöyle açıklansa daha anlaşılır bir açıklama olmaz mıydı: " Bileşiği oluşturan eylem soylu (eylem ya da eylemsi) en az bir sözcük, birleştiği sözcükle düşünüldüğünde ad soylu sözcük oluşturur."
Yazıda dikkat edilirse Yazım Kılavuzu’nun yalnızca "Giriş" bölümünün eleştirisi yapılmıştır. Henüz "Dizin" bölümünü yeterince incelemiş değilim. Dizin bölümünde hata olsa bile bunların çok olacağını düşünmüyorum açıkçası. Çünkü Dil Derneği’nin önceki çalışmalarında gösterdiği titizliği hepimiz biliyoruz. Yine de böyle eksiklik ve yanlışlıklar görüldükçe bunlar da dile getirilecektir.
Bu eleştirimize karşın bu yapıt, şu anda piyasadaki en tutarlı ve en sağlam yazım kılavuzudur. Teşekkürler Dil Derneği ve teşekkürler bu yapıtta emeği geçen herkese.
Nuri SAĞALTICI
Yazar Eposta : nurisagaltici@
YORUMLAR
Bilgilendirdiğiniz için teşekkürlerimi sunuyorum. Dilimizi hem okunuş hem de yazılış olarak doğru kullanmak görevimizdir. Bu konudaki engin bilgi ve araştırmalarını paylaştığınız için de ayrıca şükran duygularımı iletiyorum. Saygılarımla...
nurisagaltici
Türkçeye gösterdiğiniz duyarlılıktan ve yazıma gösterdiğiniz ilgiden ötürü size asıl ben teşekkür ediyorum. Güzel düşünceleriniz için teşekkürler, saygılar...