Ben Ruh Hastasıyım Abi - 1
( Anlatacağım hikayenin Türkiye’yle, bu ülkedeki herhangi bir kurum ya da kuruluşla, bu ülkede yaşamış herhangi bir kişiyle, hiçbir ilişkisi yoktur. Hikaye tamamen uyurma ve hayalidir. )
Askerden dönmüşüm belki de 3 ay mıh gibi yere bakıyorum. Kimseyle konuştuğum yok, nerde otursam, ne iş yapsam mıh gibi yere çakılı gözlerim. Kimse ağzımdan laf alamıyor. Allah sizi inandırsın 69 kilo gitmişim 54 kilo gelmişim. Aslında ölene kadar konuşmayacaktım. Yakın bir arkadaşıma anlattım ‘’ uyduruyorsun bunlar bir psikopatın hayal dünyası ‘’ dedi. Kendi özel yaşandım, kişisel sıkıntılarım beni psikopat yapmıştı. Askerliğin bunda ne suçu var. Zaten psikopat olmasaydım bu yazıları yazamadım. Yazmak için gerekli olan şey ancak ruh hastalarına özgü derin hayal gücüdür. Bu hayal gücü, derin korkular, ve derin aşağılık duygularıyla açığa çıkar.
Allah seni inandırsın ağbi. Hiçbir şey yediğim yok. Hanım hanımcık yetişmişim, yemekleri midem kaldırmıyor. Büfeden bisküvi, yoğurt alayım. Ona da para yetişmiyor beş kuruş para gelmiyor. Kimse yapmaz sigarayı bıraktım. Ondan bundan dileniyorsun olmuyor. On beş ay yaptım ağbi uzun dönemi insanın aklı almıyor. Üst devrelerle aramızda bir sinir savaşı, küfürleşme, kavga bitmiyor, takmışlar bize. Şimdiki aklım olsa askere filan gitmezdim. Ömür boyu kaçak yaşamaya razıyım. Daha ilk gün teslim olduk üniformaları giydik, benim elbiseyi göreceksin, çuval gibi düştüm içine herkes bakıp gülüyor. Koğuşa gidiyoruz daha bismillah üst devre askerlerden, parmağını göğsüme koydu; ‘’ La çömez benim iki ayım kaldı, senin var ya oğlum senin askerliğin bitmez ! ‘’ Pis pis sırıtıyor, hiç tanımadıkları adamlara küfürlü şakalar. İçerisi olgun ışıklı, koğuşun kapısı cehennem kapısı bir yere düştük hapisten beter. Koğuş buradan taa şuraya ikiyüz kişilik yatakhane. Ranzaların altından sesler geliyor, solumalar, baktım on-on beş asker akrep gibi sürünüyor, ta buradan en dibe kadar başlarında çavuş; ‘’Durmayın la durmayın, duranı …erim!‘’ Sürünen çocukların paçalarında koğuş sıcaklığına rağmen buzlar çözülmemiş, çocukların yüzünde acı ifadeyi gördüm. Yanımda yeni tanıştığım İstanbul’lu Ömer vardı, ona döndüm ‘’Biz öldük oğlum Ömer‘’ Anasının kuzusu bir sarı oğlan vardı, bembeyaz yüzü, hanım hanımcık bir oğlan, babasının galerileri varmış. Üst devre askerlerden biri koğuşun kapısında oğlanı tuttu.’’…mmmmm‘’ diye bağır ulan! Bütün koğuş duysun, çocuk utançla tebessüm etti, sonra korkuyla yere bakındı… ‘’….mmmmmmm diye bağır ulan!‘’ çocuk kurtulamayacağını anladı, kekeledi, dudakları arasında hafifce ‘’ …mm ‘’ lafı çıktı. ‘’oğlum dayılık mı yapıyorsun bütün koğuş duyacak …mmm diye bağır‘’ bak ben bağırıyorum aynen böyle (yırtınarak) ‘’………mmmmmmmmm!‘’ Çocuk utançından ağlamaya başladı. Sonradan öğrendim ismini Azmi Çavuş ‘’ulan askere gidiyoruz diye hepiniz karı … miş öyle gelmişsinizdir herkes …tiği karıyı anlatacak sen anlat la, sen gel anlat!‘’ Elimizde torbalar zamk gibi kaldık koğuşun kapısında ya ..mmm diye bağıracağız ya da …tiğimiz karıları, kurtuluş yok! Azmi Çavuş, başka bir aceminin yakasına yapıştı; ‘’Söyle oğlum nerelisin?‘’ Galerici oğlan; ‘’İzmirliyim‘’ Azmi Çavuş diğer askerlerle kahkahalar atarak bağırdı ; ‘’Bulduk oğlum bulduk, …mmm bol olduğu memleketten geliyor!‘’ Askerler galericiyi ortalarına aldı; ‘’Anlar la, karıyı nasıl .. tin bacaklarını nasıl açtın, kabak gibi miydi lan, kıllı mıydı…‘’ Üst devrelerin hepsinin yüzü rüzgardan olmalı çingene karası, hepsi şeytan, cellat,kabadayı, piç fare, kuyruğu kesilmiş köpek karışımı bir şey , bütün karakterleri toplamışlar. Biz, taş kadar hareketsiz, taş kadar suskunuz! Ömer’in kulağına ‘’Boku yedik oğlum‘’ dedim. Ömer; ‘’Keşke …ötümüze şişe sokup ibne raporu alsaydık!‘’
Bir ben hergün dayak yiyorum. Altı bin kişi dizilmiş insan denizi, koca tugayın içinde gelip beni buluyor, binlerce asker seyrediyor, diz, tekme yere düşüyorum. Kalk lan! Bende kalkmak, dik durmak istiyorum. Çok utanıyorum! Baldırıma yine bir diz, yere düştüm çiğniyor. ‘’Kalk lan!‘’ kalkamıyorum, midem bulanıyor, altı bin kişi önünde kusuyorum. Kaldırın lan şu pisliği. Leşimi sürükleyerek helaya götürdüler, kusmuğumdan yol haritası yaptım. İki asker toprakla kusmuğumu örtüyor. Ben psikopatım ağbi. Selam verince parmaklarım düzgün durmuyor, çocukken D vitamini eksikliği, kemikler kaynamamış ‘’bu ne biçim selam‘’ başlıyorlar dövmeye. ‘’Benim parmaklarım sakat düz durmuyor diyorum‘’ sekiz ay aralıksız her sabah her içtimada çıkşta. Ben psikopatım ya ağbi, çok dövdüler. Bir sabah asteğmen yolda çevirdi, önce sert bir tokat yapıştırdı, sol yanağım kızgın ütü yapıştırmışlar gibi bir hafta öyle gezdim.
Hiç unutmam ağbi, tören duruşundayız, silahlar önümüzde, meğer birisi yanlış tutuyormuş, komutan küfrederek tabura girdi, bin kişi inden beni buldu; ‘’O tüfeği ananın… ona sokarım! Doğru tut!‘’ dedi. Gece koğuşta çocukları gizlice, kimse size küfredemez, kimse sizi dövemez, yasalarda yok. Hakkınızı arayın şikayetçi olun diyorum. Şimdi herkes duydu herkesten önce benim hakkımı aramam lazım. Askerliği yakmayı, disiplin cezasını göze aldım, komutana çıktım; ‘’Komutanım bugün bana tüfeği ta …ıma sokarım dediniz benim anam benim yolumu gözlüyor, üstelik bu küfrün Atatürkçülük’le, askerlikle, insanlıkla hiçbir ilgisi yok!‘’ Komutan genç bir üsteğmen; ‘’Oğlum biz de insanız sinirleniyoruz. Niye ciddiye alıyorsun. Otur şöyle, komutan askerden özür dilemez, sen ne dediğimi anlamışsındır, hadi koğuşuna git, Çavuşlardan küfreden olursa haber ver bana‘’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.