- 942 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
YARDIM MELEĞİ ( MEHLİKA )
İki genç; biri erkek, diğeri kız. Hayatlarının baharında ikisi de. Aynı üniversitenin edebiyat fakültesinde okuyorlar. Erkek Felsefe Tarihi, kız ise Yüksek İslâm Enstitüsü öğrencisi.
Felsefe sınıfı üst katta, İslâm Enstitüsü ise bodum kat. Felsefecilerin adı solcuya, hatta dinsize çıkmış ! O yüzden alt kata inmeleri hiç de kolay değil. Başlarına neyin geleceği hiç de belli olmaz. Bodrum kattakiler deseniz, hiç de işleri olmaz üst kattaki ’ dinsizler’ le !
Erkeğin adı Faruk, kızınki ise Mehlika. Felsefe okuyor olsa da dinsiz falan değil delikanlı. Din düşmanı hiç değil. Koyu bir müslüman üstelik. Fakat bunu dışa vurmayan, dinini reklâm etmeyen, Allah ile kendisi arasında bir bağ olarak yaşayan biri o. Ne Hegel’in felsefesi, ne de Darwin’in evrim teorisi onun inancını zedelemeye, sorgulamaya yetmiyor. O Allah’ın varlığına, Peygamber’in O’nun elçisi olduğuna ve İslâmın en güzel din olduğuna ve tüm insanlık için indirildiğine kuşkusuz inanan birisi.
Fakat siyasî görüş olarak solculuğu, demokratlığı, ilericiliği, çağdaşlığı seçmiş. En ağrına gideni ise, birilerinin İslâm dinini tekellerine alması, siyasete alet etmesi ve kendilerinden olmayan herkesi dinsiz, din düşmanı olarak nitelendirmeleri.
Daha ilk gördüğünde içinde bir kıpırdamanın olduğunu hissediyor Mehlika’yı. Yeşilin tüm tonlarını barındıran baş örtüsü, yeşil gözleri, saf tertemiz yüzü, güleç ama ciddî bakışları çok etkilemişti onu. Yemekhane idi ilk gördüğü yer. Çok yakınında olmamasına rağmen görebilmiş ve etkisini yüreğinde hissedebilmişti.
Sadece yemekhane idi ilk önceleri onu görebildiği yer. Onun için iple çekti yemek saatlerini. Utanmadan çekinmeden yüzüne yüzüne bakıp fark ettirdi kendini ve ona olan ilgisini. Hoşuna gitti Mehlika’nın da. Yürekleri, gözleri birbirini arar oldu.
Okuldan daha uzaklarda görüşmeye konuşmaya başladılar. Aşklarını itiraf ettiler birbirlerine. Zamanla siyaset girse de aralarına, dinleri bağladı yine onları birbirlerine. Çok ateşli tartışmaları bile oldu. Yine de kopmadılar birbirlerinden.
Mezun olduklarında nişanlandılar. Faruk askere gitti. Mehlika çeyizini hazırladı o gelinceye kadar. Evlendiler, kavuştular sevdalarına.
Faruk siyasete atıldı. Partisinin ilçe teşkilâtında önemli bir görev aldı. Görüşüne uygun bir gazetede de köşe yazıları yazmaya başladı.
Ülkedeki İslâmî akımın temsilcisi olan bir parti iktidara geldi. Tüm yazılarında eleştirdiği, adeta yerden yere vurduğu bu parti, Mehlikâ’nın yürekten inanıp desteklediği parti idi. Mehlika, ilçe belediyesinin sosyal yardım kuruluşunda işe başladı. Çevredeki ihtiyaç sahiplerini, yoksulları araştırıp, onlara devletin, belediyenin yardım etmesini sağlıyordu.
Mehlika, tam bir yardım meleği olmuştu. Yaptığı işten büyük bir haz alıyor, bu şekilde Allah’ın da rızasını kazanmış olmanın inancıyla mutlu oluyordu.
Faruk, iktidar partisinin dini kullanarak, çeşitli suistimaller yaptığını, yardımlarda bile çeşitli yolsuzluklar yapıldığını evde ve yazdığı köşesinde iddia ediyordu. Bunlar aralarında sert tartışmalara neden olmaya başlamıştı.
Tam da o günlerde dünyaya gelen kızları Yasemin, evlerinin havasını bir anda değiştirivermişti. Mehlika, doğum izninden dolayı bir süre işe gitmemişti zaten. Faruk da evde hatta gazetedeki köşesinde bile sevgiden, mutluluktan söz etmeye başlamıştı. Okurları eleştirmeye bile başladı onu. Aşk, sevgi yazılarını ona yakıştıramadılar. ’ Memleket elden giderken, sen de mi düştün aşk derdine ?’ Diye mesajlar almaya başlamıştı okuyucudan. Öyle ki, istifa etmek zorunda bile kalmıştı.
Bir süre eşiyle, kızıyla ilgilendi sadece. Parti teşkilâtına bile gitmemeye başladı. Eşiyle, çocuğuyla gezmeye, akraba ziyaretlerine gitmeye başladı. Halkla iç içe oldukça, onlarla konuştukça, yaptığı hatanın farkına varmaya başladı.
İnsanlar çok zor duruma düşmüşlerdi. İş yerleri birer birer kapanmaya başlamış, işsiz sayısı artmış, çoğunluk borç batağına düşmüş, intiharlar, bunalımlar, ahlâksızlıklar çoğalmıştı. Memleketin her tarafından yolsuzluk kokuları tütüyordu.
Gazetesine yeniden döndü. Daha bir hararetle yazmaya başladı. Ülkedeki gerçekleri, yolsuzlukları, suistimalleri anlattı. En çok Mehlika’nın tepkisini alıyordu şimdi.
Mehlika da bebeğine bakması için annesini yanına çağırmış, işine dönmüştü. Yoksulların çoğaldığının o da farkındaydı. Fakat devlet hepsine yardım edilmesi için kaynak gönderiyordu onlara. O da ihtiyaç sahiplerini bulup , onları dağıtmaktan zevk almaya devam ediyordu.
’Oy almak için dağıtılıyor o yardımlar !’ Diyordu Faruk. Çok kızıyordu Mehlika.
Seçimler geldi çattı. Bu sürede Faruk’la Mehlika arasında tartışmaların dozu bebeklerini ve anneyi ağlatacak boyutlara bile ulaştı.
Kendileri adına kurban kesilmesi için para yatırdıkları hayır kurumunun, kurbanları kesmediğini öğrendiklerinde çok tartıştılar. ’İftira!’ dedi ve inanmadı Mehlika..
Seçimi kaybetmişti iktidar. Yeni gelenler önce belediyelerden başladılar soruşturmalara. Yapılan sosyal yardımlarda kanıtlandı en büyük yolsuzluklar. Bir liralık alımlarda üç-beş liralık faturalar alınmıştı. Halka ne kadar yardım yapılmışsa, o kadar büyümüştü vurgunların miktarı.
Şimdi mahkeme köşelerinde, hakim karşılarında, hatta hapishanelerde, bu yolsuzlukları yapanlar hesap vermeye başlamışlardı.
’Gördün mü ? Yıllardır anlatmak istediğim buydu işte ! Bu sahtekârlar, bu sahte müslümanlar, insanlarımızın duygularını suistimal edip, böyle soydular işte memleketi!’ Diye bir akşam yemeğinde haykırdı Faruk ,Mehlika’ya.
’İftiracılar ! Dinsizler ! Allah’sızlar ! Deyip kalktı masadan Mehlika. Bebeğini hazırladı, kendisi hazırlandı. Annesini ve bebeğini de yanına alarak vurdu kapıyı, çıkıp gitti yuvasından !
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Engin bey ; sizinle tartışmak da, tarafınızdan eleştirilmek de çok güzel. Ben bu işten zevk almaya başladım.
Fikret Tezal.
Teşekkür ederim Muhterem kardeşim. Saygı ve sevgilerimi sunarım
hicbitmez
fikirleri tartismak elestiri almak cok dogal bir algilama olmali.
ben böyle düsünürüm digeri böyle düsünür.
zevk duymak degil mühim olan toleranzli olabilmek
zevk duyuyorum demek benim fikrimce bir art niyeti icinde barindiran bir düsünce.ve su da var ki Engin Tatlitürkün tüm yorumlari mantikli.
saygilar.
Fikret TEZEL
Fikret kardeşim gerçekleri bir kurguyla anlatmış. Niye karşı çıkıyorsunuz ki sayın yorumcular. Yalan mı? Yanlış mı dedikleri?
Ben yazısına "Helal olsun sana" diyeceğim sizlerden ayrı... Buda benim görüşüm buna da kısıtlama yok heralde.? Gelelim Sayın
Engin Tatlıtürk' e bu siteye üye olduğundan beri yorumlarını takip ediyorum ya birini çizip atıyor yada "Baş tacı" ediyor.
Sayın kardeşim siz her şeyi bilenmisiniz? Sizden ricam Aman haaaa ... Aman haaa ...benim bir yazıma yorum yapmayın sak
Engin Tatlıtürk' e kimini çiziyor kimine de "Aferim seni beğendim "diyor^. Kendisini bu sitenin en iyi bileni mi sanıyor acaba?
Bedri Tokul tarafından 3/22/2010 8:38:09 AM zamanında düzenlenmiştir.
Engin Tatlıtürk
Eleştiriye mi açık değilsiniz yoksa yüksek kültürünüzle param parça mı edersiniz?
Aman haaa... Nedemek? Bebe mi korkutuyorsunuz?
Eliştiriye kapatma butonu var sitede.
Bakınız kardeşim; hep inandığımı yazdım. Türübünlere oynamadım. Yağcılık yapmadım. Her yazım ödül alacak diye herkese şirin olmadım. Ülke gerçekleri ve menfaatleri söz konusu olunca sözümü sakınmadım.
Irkçılığa karşı olduğumu bas bas bağırdığım için aşırı uçlar otomatikmen muhalif oldu bana.
Çok dindar da değilim ve sürekli ayet ve dua paylaşmadım.
Genç değilim ki sırf aşk, böcek çiçek ile vakit harcayamazdım. Solcu olmadığım kesin.
Ak Partiye oy vermedim ama bu seçimde İnşallah verdireksiniz.
Sadece dğru bildiğimi yazıyorum. Görüşünüze ters düşmem sizlere de eleştiri hakkı verir. Buna saygı duyarım. Beni ara sıra da takip etmeniz size teşekkür etmemi gerektirir. Ve TEŞEKKÜR ederim.
" helel olsun sana" demişsiniz. Bu cümle sizin sitenin en iyi bileni olduğunuzu mu Gösteriyor?
Tezal kardeşimin her yazısını okurum. Kafamız uymas da belli bir saygı ve samimiyetimiz gelişti. Birbirimizi açık yüreklilikle sert de eleştiririz. Övgümüzde yağ, yergimizde hasımlık yortur.
" Aferin seni beğendim" dediğim yazıyı çerçevesinden çıkardığınız için ve nerede kime yazdığımı, yazdığım insanın rahatsızlık duyup duymadığını belirtmemeniz eksiklik ve bana haksızlık olmuş.
Kısıtlama yapmak hakkınız var elbette. Ama sizin yazdıklarınızı sitesinde yazısına yorum yaptığım insanın ifade etmesi gerekmez miydi?
Bir şey biliyorum, o da hiç bir şey bilmediğimdir.
Henüz henüz manipüle etmek amaçlı yazıları farkedebiliyorum. Ve susamıyorum. Suç mu?
İnşallah daha paylaşımcı ve konuları ele aldığımız sohbetlerde birbirimizi daha iyi tanırız.
Allah'a emanet olunuz.
Sevgi ve selamlar.
Son cümleyi Mehlika söylemeliydi. O onuru gösteremediği için oh olsun ona.
Her şeyi manipüle eden bir tarzınız var. Bazen o kadar kabarıyorsunuz ki; adeta birilerine küfür ediyorsunuz.
Herkes fikrinizi paylaşmayabilir. Ve bir takım hitapları kendine gönderilen bir mesaj zannedip çok rahatsız olabilir.
Bu da yazınızın etkisini ve kalitesini düşürür.
Sizi rahatlatabilir. Hatta fikirdaşlarınızı ve manipüle ettiklerinizi de rahatlatabilir. Ama o kadar. Çünkü; yel kayadan toz alır.
Nalına mıhına vuran bir yazıydı. İçerik olarak beğenmedim.
Lakin kaleminiz etkileyici. Bir de görüşünüz keskin olsaydı. Her şeyin altına ve ardına bir şüphe koymasaydınız.
Siz bir parti kursanız bu şüphecilikle tek bir iş çıkaramazsınız. Ve yolsuzlıklar her partide olur. Çünkü partiler değil içerisine sızan ahlaksız bir takım insanlar çalmaktadır. Ahlaksızın partisi olmaz.
Saygılar. 6 Numara.
Engin Tatlıtürk tarafından 3/21/2010 10:13:56 PM zamanında düzenlenmiştir.
Güzel dost topluma ve toplumun gerçeklerine objektif bakış budur. Yazarın,aydının kalemi gerçeklerle örtüşmeli, toplumun sesi,aydınlık meşalesi olmalı. Bu konudaki duyarlılığınızı ve kaleminizin öncü niteliğini yürekten kutlar, sevgilerimi yollarım....
Şair mehmet tarafından 3/21/2010 6:56:46 PM zamanında düzenlenmiştir.
Şair mehmet tarafından 3/21/2010 6:57:28 PM zamanında düzenlenmiştir.
Din düşmanı hiç değil. Koyu bir müslüman üstelik. Fakat bunu dışa vurmuyan, dinini reklâm etmeyen, Allah ile kendisi arasında bir bağ olarak yaşayan biri o...
Asli da budur zaten.Dini inanci ya da yapilan ibadeti gösteris icin kullanmak hic hos birsey degildir.
Herkesin sonuc olarak niyeti önemlidir, bunu da Allah en kücük ayrintiya kadar biliyor.
Ve o insanda Allahin bunu bildigini biliyor.
En ağrına gideni ise, birilerinin İslâm dinini tekellerine alması, siyasete alet etmesi ve kendilerinden olmayan herkesi dinsiz, din düşmanı olarak nitelendirmeleri....
Siyaset ile dini biririne karistiranlar, cehaleti asamamis insanlardir bana göre.
Insanin Allaha olan inancini ne siyaset ne ask ne yokluk ne felaketler etkileyemez imani saglam oldukca.
Aksine gücü de Allaha olan inancindan alir ve o zoru asar ya da o azimi kendinde bulur.
Ve imani saglam olanin inanclarida saglamdir böyle kisileri basarisindan da ayni sekilde hic birsey alikoyamaz o dengeyi koyar sunu da unutmamali ki siyasetcide duygudan ibaret bir insandir,ama prensipleri vardir.
Yoksulların çoğaldığının o da farkındaydı. Fakat devlet hepsine yardım edilmesi için kaynak gönderiyordu onlara. O da ihtiyaç sahiplerini bulup , onları dağıtmaktan zevk almaya devam ediyordu...
Iyilik yapmanin mutlulugu da tartisilmaz zaten.
Ve anlayamiyorum muhtac insan cok, elbette ki yardim olacak.Ama her yardimin altindan baska bir manayi illaki cikarmamali.Bu da müslümanliga sigan birsey degildir herkesi zan altinda birakmak.
’Oy almak için dağıtılıyor o yardımlar !’ Diyordu Faruk. Çok kızıyordu Mehlika....
Bunu da böylesi kesin sekillerde ortaya atmamali.
Yardim eder devlet kinanir yardim etmez eli yetmez kinanir.
Devlet her sartta her sekilde bir sekilde kinanir.
Kisaca imani zayif olanin vatan sevgiside millet sevgiside dini tutumlarida zayiftir.
Zaten imani zayif insanin cesareti bile yoktur,inanci zayiftir o yüzden de atildigi bir isi dogruluk üzerine kursa da dogruluk üzerinde ilerletemez cazip bir seyde fikrini degistirebilir dini dahi es gecerek.
Cikar da saglar devleti de satar ahlaksizlikta yapar.
yüreginize saglik.güzeldi yaziniz.
saygilarimla
Faruk ve Mehlika'yı ana fikir anlatımı için kullanılan enstrümanlar olarak değerlendirip bir kenara bırakıyorum.
Ana fikrinize katılıyorum. Sadece iktidar partisinin yapısından ötürü değil ( çok etken olsa da benim için ). Bu ülkenin siyasi geçmişine baktığımızda yolsuzluk soruşturması açılmamış iktidar var mı? Ben hatırlamıyorum. Ve toplum olarak, bu duruma o denli alıştık ki, " Yiyor ama hiç değilse çalışıyor " der olduk. Ama içinde olduğumuz günlerde en büyük sorunumuz yolsuzluklar değil diye düşünüyorum. Değerlerimizin ard arda yıkılmaya çalışıldığı hatta yok edildiği zamanlardan geçiyoruz. Yakın çevremle bunu sürekli tartışıyorum: " Siz-ben-o zaten farkındayız, biliyoruz olan biteni. Önemli olan bizlerin bilmesi, görmesi değil, bilmezden gelenlerin görmeleri. "
Saygılarımla.
Öncelikle yazınızın içeriği, anlatımı ve akıcılı konusunda sizi kutlamak isterim. Ben herkesin görüşüne çok saygılıyım. Yaradanımı çok seviyorum tabi yaradılanı da. Ama iman ile paranın kimde olduğu hiç belli olmazmış. Üzerimi unlu gördün de değirmenci mi sandın misali.
Ben iki örnek vereceğim: Biri kızımın lise öğretmeniydi çok bakımlı, tarzı çok değişik hafif dekolte de var. Bize kayınpederimin vefatında başsağolsuna geldiğinde ne kadar farklı tanıdığımı anladım. Her hafta mezarlığa gider sırf kendi yakınlarına değil, sahipsizlerin mezarlarını da yıkatır dua okurlarmış. Çok şaşırmıştım. Bir diğer şaşırdığım olay ise sakın yanlış anlaşılmasın genel konuşuyorum. Bir sabah ekmek aldım önümde de yaşlı bir amca var. Başındaki şapkadan anlıyorum namazdan gelmiş. Bir kedi ekmek torbasına doğru saldırdı. Bu amca ağza alınmadık küfürler etti ve yetmedi kediye değil bir parça ekmek yerden taş alıp attı. Ben inanın ağladım. Bir lokma ekmek vereceği aç kedi. Ben kediyi çağırıp verdim. Yani bu inançlar allah ve kulun arasında. Nice başı açık, çok modern giyimli olup beş vakit namaz kılanlar biliyorum. Hepimizin birbirimize saygı ve sevgi göstermemiz gerekir diye düşünüyorum. Sizi de başarılı yazılarınız için kutluyorum. Saygılarımı sunuyorum.
AYSEL AKSÜMER tarafından 3/21/2010 3:14:50 PM zamanında düzenlenmiştir.
AYSEL AKSÜMER tarafından 3/21/2010 3:16:02 PM zamanında düzenlenmiştir.
Yazı gerçekten de sıra dışı olmuş Fikret Bey.
Şu yardım konusuna gelelim. Hiç mi dürüst insan kalmadı. Her yardımın altında bir batakhane mi yatıyor?
Peki biz kime güveneceğiz o zaman? Olayda ki karı kocaya çok üzülDüm. Yazınız kurgu olsa bile, bu gibi gerçek olaylar yaşanmakta ve insanları hâlâ birbirine düşürmekte.
Genel olarak yazınız güzel ve irdelemeye değer bir yazıydı kutlarım... sevgi ve saygılarımla...
Dini bilen biri fakirlere bir şekilde yardım yapılmasına karşı çıkmamalı. Ama gerçekten bu şekilde insanların soyulmasına (Daha doğrusu Milletin dolandırılmasına) fakirleri alet edenlere yardımcı olunmamalı. Sosyal devlet elbette yardım edecek bunu yaparken yanılış yapanlar, sadece bu konuda değil diğer konularda da yanlış yapanlardır. İla A veya B Partisinin yaptığı her şekilde doğru diğeri yanlış denmez. Zaten burda parti yardımı yanlış dağıtması sözkonusumu acaba burda bir yerel yönetimin Milletin parasını ihtiyaç sahiplerine verirken yaptığı bir yolsuzluk var. Bu tüm aynı partinin insanlarını bağlamaz ki. Kaldı ki yanlışta yapabilirler doğruda bu kişiseldir. Aynı şekilde karşıt görüşteki kişilerinde bir sürü yolsuzlukları vardır. Bu ikisinide masum yapmaz. Ama toptan o grubun hepsi kötüdür ya da iyi denmez. Birde bu nasıl bir aile ki siyaseti evlerine kadar sokmuşlar. İki ayrı partinin evliliği gibi olmuş bu. Yani olmamış. Aslında olayı toptancı bir zihniyetle değerlendirme yanlış. Genelde güzel bir yazı ellerinize sağlık.