- 776 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yakından da uzak sevgili
UZAKTAN DA YAKIN “SEVGİLİ”
“Olmam gereken yerdeyim anne, ne yaptığımı biliyorum. Burada insanlar savaşa doğmuşlar sanki… insanlar öldürüyorlar burada, evler yıkılıyor. Her şey olağan dışı. Şimdi dönsem Amerika’ya Filistin’i Filistinlilerin yalnız mücadelesini unutamam. Mevcut zulme karşı bir şeyler yapıyor olmak beni huzurlu/mutlu kılıyor.”
“Bazen insanlarla oturup akşam yemeği yiyorum ve sonra anlıyorum ki; etrafımızı saran zırhlı bir askeri aracın birlikte akşam yemeği yediğim (bu) insanları öldürmeye çalışıyor.”
Sevgili, seni yazıyorum
Sen çok uzaklarda ve en yakınımdasın
Sevgili, seni anlatıyorum;
Güzelliğini, güleçliğini yazıyor anlatıyorum.
Sevgili, seni söylüyorum dostlara ne kadar erdemli olduğunu, ne kadar onura düşkün olduğunu;
Öyle ki “onur başkasının da olsa ona can feda derdin”…
Öyle güzeldin ki her davranışın güzelliğe boyanıyordu.
Sevgili, seni kaybetmenin yasını tutmadık. Çünkü kazandık beraberce. En çok sen kazandın;
Sevgimizi, ölümsüz dostluğumuzu, en saf ve en içten dualarımızı.
Senden utanır olduk biliyor musun? Yani seni anınca kendimizden utanır duruma geldik.
Şimdi bu söz üzerine hiç inanmadığın halde;” my god” dediğini duyar gibiyim. Ama nasıl bir imana sahip olduğunu biliyoruz. Senin inanmadığın “kilisenin tanrısı”ydı. Yoksa yaradanı hiçbir zaman yok saymamıştın ve inancını en güzel şahitliğinle ispatladın.
Sevgili, senin yokluğunda cemreler oluşturdum.
İlk cemre yüreğime düştü.
Serinletsin dedim yaktı, yakıyor. Nedendir bilmem ama 2003 Mart’ının 16’sıydı düşürdüğüm ilk cemrem. O gün bu gündür ikincisini düşüremedim. Yoksa senin sevginle düşen cemre bir kerelik mi?
Sevgili, binlerce kilometre ötelerden gelmiştin;
“Onur ise, insanlık ise söz konusu yaşam teferruattır” ifadesine anlam kazandırmıştın ve böyle diyerek saldırdın korkunun mevzilerine.
Sevgili, seni her andığımda gözlerimin iplerini tutamıyorum. Aynen şu an, şu saatte yazarken bunu doluyum direniyorum. Sadece sen direnmeyi esas aldın diye. Yoksa sana göz yaşlarımı çok görür müyüm hiç?
Sevgili, ne çabuk öğrenmiştin Arapça’yı?
Hani tercüme ederken kahkahalara boğulmuştun;
“ülkendeki kuşlardan ne haber vardır”ı. Sen ebedi “ülkendeki kuşları” kıskandırmak için mi yaptın.
Sevgili, seni ilk kez 16 Mart’ta 2003’de kıskanmıştım;
kırmızı gelinliğinle bulutların üstünden geçiyorken gördüm seni. O ne düğündü öyle?
Dünyanın bütün erdemlilerinin katıldığı düğündeydik. Ama herkes ağlıyordu sana. Oysa en çok ve belki de tek mutlu sendin. İşte o gün bugündür seni kıskanıyorum. Aramızda kalsın ama düğündeki herkes kıskanmıştı
Sevgili hani döndüğünde bana “aziz dost” sözü verecktin? Hani bana en sevdiğin yemeği yapacaktın?
Sevgili, sen sözünde durmadın. Çünkü daha hayırlısını bulmuştun. Sana bunun için küskün değilim. Yoksa asla affetmeyecektim sevgili seni…
Sevgili, sen en sevgiliye, ennnnnnnn sevgiliye varınca ben “sevgili” derdiyle yanmaya devam ediyordum. Ta ki senin “işte sevgili böyle olur” diyeceğini buluncaya kadar. Görsen sen de seveceksin.
Biliyor musun senin yolunun yolcusu “o” da; onur ve insanlık yolcusu. Anlayacağın yine bana bir şey yok.
Sevgili, seni 15 Şubat 2003’de Amerikan bayrağını yakarken gördüğümde çok korkmuştum. Görsem de nasihat etsem derdim. Ama gelmedin işte.
Sevgili, ben seni beklemeyeceğim;
“Geleceğin yok senin”; iyisi mi ben geleyim artık.
Bulutlardan tünel yap bana, meleklerden yoldaş. Sen bekliyorsan ben yoldayım.
Çünkü yolumun üstündeki her metrekaredesin.
Bütün insanların onuruna düşkündün. İnsanlığın barış içinde yaşamalarının düşkündün.
Ve her zaman mazlumların, mağdurların yanındasın. En yakın, yakından da yakının yanındasın ve hep benimlesin, bizimlesin.
Selam sevgili!
“Sevgli” Rachel CORRİE 1979 yılında ABD’de dünyaya geldi. 24 yaşında Filistinlilerin onurlu mücadelesini desteklemek için Filistin’e gitti ve;
16 Mart 2003′te üç İngiliz ve dört Amerikalı arkadaşıyla Refah mülteci kampında Samir Nasrallah isimli bir Filistinli’ye ait evin yıkılmasını engellemek için canlı kalkan oldu. Evin yıkılmasını engellemek isteyen 24 yaşındaki Corrie, İsrail buldozeri tarafından ezildi. Arkadaşlarının bağırmasına aldırmayan buldozer sürücüsü Corrie’nin üzerinden iki kez geçti.
ÖNEMLİ NOT:
Bugün Halepçe katliamının yıldönümü. Zalim BAAS rejiminin Irak Kürdistanı’nda gerçekleştirdiği sayısız katliamlarının en utanç ve ızdırap vericisinden. İnsanlık yerin dibine girmişti Halepçe’de. Bugün Halepçe’de Kürt halkının kimyasal silahlarla katliamını yazacaktım. Daha doğrusu yazdım da. Ama sevgiliyi mi yazsam yoksa Halepçe’yi mi diye düşündüm. Halepçe katliamını yazan çok olur ben sevgiliye, sevgiliyi yazayım dedim. Mazlum ve maktul şehidlere rahmetler yağdırılmasını diliyorum.
YORUMLAR
Allah gani gani rahmet eylesin.
Tebrik ederim usta kalem.
Tekrar tekrar tebrik ederim.
Baki selamlar.
Bu yazıyı herkes okumalıydı.
Bu yazar bazen aşırı milliyetçiliğe bürünmese sitede bir numara diyebilirim. Her güzelin bir kusuru olur.
Saygı ve sevgiler.
Engin Tatlıtürk tarafından 3/19/2010 7:11:42 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ahmet AY 21
bana yorumlarınızla onur veririyorsunuz. İltifatınıza da diyecek tek şey hddim değil derim. Allah şahittir ki asla mlliyetçi değilim. Bütün insanlığın selameti dışında hiç bir arzum yoktur. Ne var ki ben müslümanım, Kürdüm. Diyarbakırda yaşıyorum, Türk ve Kürt kardeşliğinden dolayı mlliyetçilerden (Türk ve Kürt milliyetçilerini kast ediyorum) çok tepki çektim ve çekmeye devam ediyorum. Dediğim gibi neler yaşadığımızı çok iyi biliyorum. Her şeye rağmen yazılarımda da değindiğim bir şey var; ille de kardeşlik. Başka hiçbir çıkış yolu yoktur. Sayı ve selamlar.