- 418 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ne yaptığınıza değil, Ne yapamadığınıza mı bakıyorlar?
"Beş parmağın beşi bir değil" atasözümüzden yola çıkalım. Hepimiz farklı yeteneklerle doğduk ve yetişme sürecimiz içinde kimi zaman farkına varabildik, kimi zamanda yitip gitmesine neden olduk umarsızcasına. İlk defa denediğiniz bir hobi yada beceri isteyen bir işte ne kadar başarılı olduğunuz dikkatinizi çektiği oldu mu hiç? İnsan gerçekten neleri başarıp başaramayacağını denemeden bilemez. Yeteneklerimizi, mesleki yada özel yaşam farketmeksizin, ne kadar çok alanda kullanabilirsek, aynı oranda deneyimlemiş olacağız. Yetişme çağımızda neye yatkın olduğumuzu keşfedemeden hayatın çarklarında, puanlarla ve sistemin öngördüğü şekilde hayatımızı sürdürüyoruz.
Hiç hoşumuza gitmeyen ortamlarda yada mesleklerde buluyoruz kendimizi. Farkındalığını umursamayan kişilerin, bu rutin hayattan zevk almasa da gayet iyi uyum sağladığını görebiliyoruz. Sanki hayatta kalabilmelerinin tek seçenekleri buymuş gibi.Kendi kendimize “Benim burada işim ne? Daha ne kadar buraya katlanabileceğim” gibi sorular sorarak zihnimizi işgal ettikçe içinde bulunduğumuz karanlık çukur daha da derinleşiyor. Tutunduğumuz her gedik elimizde bir toprak parçası gibi ezilip kalmaya başlıyor. Yitip giden umutlar gibi…
Tercih ettiğiniz , sizi mutlu eden hobileriniz var. Bunlara vakit ayırmak her ne kadar sizi bireyselliğe itiyor gibi gözükse de çevrenizdekilere göre boşa vakit geçiriyor gibi gözükebilirsiniz. Sizin de hak vereceğiniz gibi, zaman zaman başarısız olmanızın nedenlerini bile sevdiğiniz hobiler olarak gösterebilirler. Örneklerimize geçecek olursak ; Üniversite sınavına çalışan bir öğrencimizi ele alalım. Sınava elinden geldiğince çalışıyor ama bir yandan kazanamayacağı ihtimali üzerine de kafa yoruyor. Zihninde olumsuz düşüncelere yer verdikçe , üniversiteye girme şansını bir hedef olmaktan çıkartıp sorun haline getiriyor. En kolay yaptığımız şey sorunlarla yüzleşmek yerine ertelemek olduğundan hemen kendimize vakit geçirecek yeni bir uğraş buluyoruz. Sınav sonuçları açıklandığı zaman, alınan kötü sonucun, (mutsuzluğunuzu daha da arttıracağı umursanmadan) sevdiğiniz şeyleri yaparak derslerinize yeterli vakit ayırmadığınız yüzünüze çarpılıyor.
Sınav maratonu başladığından bu yana dershanelere gidildi, testler çözüldü, gerektiği zamanlarda sabahlandı fakat, tüm bu çabalarınız bir kenara itilerek, sadece kazanmak yada kazanamamak ikilemine göre değerlendirildiniz. Halbuki bir sonraki sınava hazırlanırken ; çalışma yönteminizi değiştirebilir, sizi olumsuz etkileyen faktörleri belirleyerek, önlemlerinizi alabilir ve başarılı olabilirsiniz. Sınavı kazanamamak asla bir kriter değildir. Bir sonraki sınava, gerçekten bu sınavı kazanmak istediğinizi ve gerekli çabayı vermenizin sonucunda , başkaları için değil kendiniz için birşeyler yapacağınıza inanmanız gerekir. Böylelikle sizi kendi düşüncelerine göre yargılayanlara isterseniz neler yapabileceğinizi de gösterebilirsiniz.
İş hayatında bu durum bizler üzerinde daha ağır bir baskı yapmaktadır. Mesleğiniz her ne olursa olsun, yaptığınız işe dair herşeyi A’dan Z’ye bilmek zorunda olduğunuz için, size anlatılan bir konuda bilgisiz olduğunuzu belli ederseniz “Sen nasıl Usta’sın daha bunu bilmiyorsun” şeklinde paylanmalarla karşılaşabilirsiniz. Her mesleğin kendi içinde onlarca ayrı branşı vardır fakat insanlara göre yaptığınız mesleğin her alanına hakim olmanız gerekmektedir. Çalışma gününüz içinde onlarca yada yüzlerce müşterinize hizmet veriyorsunuz. Sattığınız ürünlerle ilgili verdiğiniz destek yada hizmetlerinizin müşterilerinize eksiksiz ulaşması için azami gayret sarfediyorsunuz. Takdir edilmesi gereken çabalarınız kuru bir teşekkürle geçiştiriliyor. Olsun önemli olan sizin iç huzurunuz, kendinize olan özgüveniniz.
İşinizle ilgili bilgilendirilmediğiniz bir konu nedeniyle yada sizi rahatsız eden bir işi yapmak istemediğiniz için işvereniniz tarafından sorgulandığınızı düşünün. Size verdiği sorumluluğu öne sürerek bunu sizden beklemediğini rencide edici bir şekilde söylüyor. Tabiki bu tür durumlarda ister istemez yapılan tüm emekler boşa çıkıyor ve işinize karşı bir soğuma meydana geliyor. Aynı zamanda çalışma arkadaşlarınız içinde küçük düşmenizde sizi çok rahatsız ediyor. Toplumumuzda, çalışma hayatı içinde, personelin yeterli eğitimi olsun olmasın her işten son derece iyi anlaması bekleniyor. Zaman zaman büyük kazançların kaçırılmasında küçük dikkatsizlikler ve ayrıntılar yattığı için bunun faturası da , belirli bir kişiye çıkartılıyor.
Çalışan personelin bir takım olarak buna neden olan faktörleri konuşarak halletmesi yerine, işveren tarafından hatanın nedeninin tek bir kişiye yüklenmesi daha kolay gözüküyor. Bu kişinin hata yapmasına neden olan faktör nedir ? Mesleki eğitim eksikliği , Deneyimsizlik , Bireysel hareket etmesi yada Acelecilik gibi nedenleri sıralayabiliriz. Hataya neden olan faktör kısa bir zaman içerisinde tespit edilebilir fakat bu hatayı yapan kişinin işinde kendine duyduğu güveni tekrar kazandırmak çok önemlidir. İşverenin, parasını veren düdüğü çalar şeklinde düşünce yapısı, ne yazıkki ; bu tür durumlarda insanların işinden nefret eden bir yapıya sahip olmasına neden oluyor. Sadece başarısız olduğunuz anda ön plana çıkartılarak, destek olunması gereken yerde motivasyonunuzu yerlerde süründürüyorlar.
Unutmayın ki edindiğiniz mesleki tecrübeler sadece bu işyerine yada belirli bir yere ait değildir. Farklı bir ortamda, yaptığınız hatalardan aldığınız derslerle beraber çok daha başarılı ve özgüveni sağlam bir yapıda çalışmanıza devam edebilirsiniz. Destek görmediğiniz bir ortamda çalışmak, sadece belirli çıkarlar doğrultusunda katlanılacak bir durumdur. Şartlarınızı iyileştirmek ve hak ettiğiniz yere gelebilmek için kendinizi geliştirmeyi asla ikinci plana atmayın. Gelişen değerleriniz ve düşünce yapınız emin olun ki size çok daha iyi fırsatları getirecektir. “Ev alma, komşu al” atasözümüzdeki gibi , tecrübeleriniz ve sağlam duruşunuz ile mesleğinizde ilerlemenizi sağlayacak birçok kişi ile tanışabilir her zaman iletişime açık olduğunuzu gösterebilirsiniz. Fırsatları size birer birer getirecek olan da bu tür yatırımlardır. Neler yapamadığınızı baz alarak , aslında sizin neler yapabileceğinizi kavrayamayan insanlara daha fazla kendinizi ispat etmek zorunda olmadığınızı düşünün. Kendinize verdiğiniz değer, sınırlarınızı genişleterek daha çoğalacaktır. Farkedin & Fark ettirin.
Yazan : Turgay GEZİCİ | www.bilincalti.com
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.