- 1106 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
BİR YAZ AKŞAMI
İstanbul, yaz akşamları bir başkadır. Hafifçe esen rüzgâra karışan çocuk cıvıltıları, kulaklarımda yankılanır durur hep. Gökyüzü masmavi, çocuklarsa uçurtmalarını uçururlar bütün yaz akşamı.
Uçurtmaları uçuramadım çocukluğumda. Ancak eserlerini okuduğum şairler, yaz akşamları uçurttukları uçurtmaları; aşk ve şevkle eserlerine işlerlerdi. Ben de okuduğum eserlerde anlatılan bu uçurtmalarla gökyüzüne süzülürdüm sanki. İstanbul’un yüksek bir tepesine çıkın ve uzaya yolculuk yapan uçurtmaları izleyin…
Ben uçurtma uçurmuyorum ama o çocukların uçurtma heyecanlarını hep içimde hissederim. Bulutlara karışan uçurtmalar… Uçurtmalar kadar saf ve temiz çocuklar…
Akşam, gün batımına doğru uçurtmaların üzerine binip göklere yükselen çocukları görürüm. O çocuklar, bulutlarla kucaklaşırlar. Oradan el sallarlar aşağıdakilere. Yağmurun yağmasıyla, bulutların burcu burcu kokmasını hissederim. Bütün bu olup bitenleri, ufacık balkonumdan izlerim. Bu küçücük balkonum, dünyaya açılan bir penceremdir. Bazen de uçurtma uçuran çocukların arsındaki yeşilliklere karışarak kaybolurum. Ben, onlarla yaşarım; onlarla çocuklaşırım mavi gökyüzünde.
Akşam ezanlarını semalardan dinlerim. Bir taraftan güneşin batışındaki kızıllığı görürken, diğer taraftan benzime ışık vermeyen ayın, halime güldüğünü görürüm. Gözlerim kamaşır, gün batımına doğru. Hızla benden kaçmaya çalışan güneş ve onun aksine, o denli bana yaklaşmaya çalışan sevimli ay. Sizin anlayacağınız; iki arada bir deredeyim, karanlıklar olmaksızın. Gün batımına doğru yıldızlaşan uçurtmalar, hep yeryüzündeki insanlara barış öpücükleri gönderir. Adeta onları havadan bir örtü gibi kaplar, yeryüzünde tesettür ve başörtüsü düşmanları bulunsa da…
Gün batımından sonra, ufuktaki kızıllığın yeri; yüzlerce, binlerce hatta yüz binlerce uçurtmalarla devleşir de devleşir… Yeni gözükmeye başlayan yıldızlarsa sönük kalır, uçurtmaların yanında. Bir müddet sonra; ezan sesine karışan çocukların cıvıltıları, akşam namazını eda etmeye çalışan insanların tatlı heyecanları ve işinden dönen insanların hareketlilikleri, bir başka olur yaz akşamları…
Yazın kavurucu sıcağından evlerinden dışarı çıkamayan kadınların, birden balkonlara yığılmaları, ağlayan bebek sesleri; yaşlıların ve kadınların çocuklarıyla birlikte parkın yolunu tutmaları... Ya şu araba gürültülerine ne demeli? Gece bazen insanları uyutmaz olur. Sivrisineklerse baş düşmanız olur, uykunuzun derinliklerinde…
Uçurtmalar kadar saf ve temiz olarak insanları kucaklamak ne kadar da güzel. Siz, uçmak isteseniz yer size izin verir mi? Tabiat, ne kadar bizi kendine çekmeye çalışırsa; o kadar da uçurtmaları uzaklaştırır kendinden. İşte bu yüzden, yeryüzünde olup biten kötü işlerden uzaktır uçurtmalar. Bu yüzden saf ve temizdir. Çocuklar da uçurtmalar kadar saf, temiz ve günahsızdırlar.
Gelin, çocuklarımızın dünyalarını yıkmayalım. Onlara iyi bir gelecek hazırlayalım. Bir an olsun biz de uçurtma olup uçalım semalara. Karanlıklardan aydınlıklara uçalım. O yüceler yücesi peygamber de, miraçta yüce yaratıcısına yükselmedi mi? Onu örnek alalım, biz de uçalım göklere. Ve onun uygarlığında kaybolalım, hem de hiç inmeyerek…
27.06.1998
İstanbul
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.